ENERJİ Mİ, TARIM MI?

MANİSA ŞUBE ( )
10.12.2015 (Son Güncelleme: 14.12.2015 16:53:36)

 ENERJİ Mİ TARIM MI ?

Ülkemizin enerjiye olan ihtiyacı yadsınamaz bir gerçektir. Enerji günlük kullanımımız ve sanayileşmemiz için olmazsa olmaz unsurlardandır. Ancak, enerji mi, tarım mı dayatması kabul edilemez bir olgudur. Enerji uğruna tarım ve beslenme feda edilemez.

İnsanların sağlıklı beslenmesi yaşamsal bir zorunluluktur. Ülkemizde, üzerinde 12 ay tarım yapılabilen alanlar son derece sınırlıdır. Çünkü bitkisel üretim için toprak kadar, iklimsel özelliklerin de uygunluğu gerekir.

Enerji üretiminin alternatifleri her geçen gün artarken; Çöp geri dönüşümü, güneş ve rüzgar enerjisi gibi birçok ülkenin enerji üretiminde ciddi potansiyellere ulaşmışken, günübirlik rantlar uğruna ilimiz toprakları heba edilemez.

Bizler; Ziraat Mühendisleri "TOPRAĞI; DOĞANIN VE YAŞAMIN VAZGEÇİLMEZ VARLIĞI"  olarak bilmekteyiz. Toprak ve su yaşamın, medeniyetin var olmasında ilerlemesinde daima önemli rol oynamıştır. Ulusları ulus yapan temel unsurlarından birisi sahip olunan İŞLENEN ve KORUNAN topraktır. İşte bu nedenle toprak varlığının korunarak yönetilmesi yaşamın sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşımaktadır. Toprak gıdanın başladığı yerdir. Gıdalarımızın %95`i doğrudan veya dolaylı olarak topraktan gelir. Sağlıklı ve yüksek kaliteli gıda ancak sağlıklı topraklarda yetişir. Topraklar dünyadaki biyo çeşitliliğinin dörtte birini bünyesinde barındırır. Topraklar suyu depolayarak ve filtreleyerek sellerin ve kuraklığın olmasını engeller. Bu nedenle toprağı kadim dostumuz olarak nitelendirebiliriz. Ancak TOPRAK SINIRLI BİR VARLIKTIR. İNSANOĞLU BİRÇOK MADDEYİ İMAL EDEREK YAPABİLİYORKEN 1 GRAM TOPRAĞI ÜRETMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR. Kaybedildiğinde ve bozulduğunda insan ömrü süresinde tekrar kazandırılamaz. 1 cm. toprağın oluşması için yüzlerce yıl gerekmektedir. Topraklar yenilenebilir varlıklar değildir, bu yüzden toprakların korunması; gıda güvenliği ve SÜRDÜRÜLEBİLİR GELECEK İÇİN büyük önem taşımaktadır.

TÜİK verilerine göre; 2002 ‘de 26,5 milyon hektar olan toplam tarım arazimiz son 12 yılda 2,6 milyon hektar azalarak 23,9 milyon hektara inmiş yani toplam tarım arazilerinin %10`u üretim dışı kalmıştır. Tarım topraklarının amaç dışı kullanımında sanayileşmenin etkisi görülmekle birlikte çölleşme, kirlenme ve betonlaşmanın da önemli etkileri vardır. Manisa ve Alaşehir topraklarını değerli kılan sahip olduğu iklimdir. İklim, ürün çeşitliliğinin yanı sıra ürün kalitesini belirler. İşte bu yüzden Manisa`nın toprakları daha değerlidir. Bu nedenle Manisa`nın toprakları koruma altına alınıp, gelecek nesillere tertemiz bırakılmalıdır.

Disiplinler arası bir çalışma alanı olan jeotermal enerji uygulamalarının çevresel etkilerinin incelenmesi, toplum ile doğrudan ilişkisi olan çevre konularındaki bilincin artırılması açısından önemlidir. Özellikle jeotermal bölgesel ısıtma ve enerji sistemleri yaşam alanlarındaki kuyular, dağıtım sistemi, ısı merkezi doğrudan toplum ile iç içe geliştirilen proje uygulama ve kullanım sırasında ortaya çıkan problemlerin doğrudan kullanıcılara yansıdığı bir uygulamalardır. Bilimsel araştırma sonuçlarına göre; Jeotermal enerji uygulamalarında oluşan çevresel etkiler; hava, su, toprak, termal, gürültü kirliliği olarak tespit edilmiştir. Ayrıca ülkemizde yasal yaptırımların denetlenmesi ve çevre-insan yaşamı-doğal fauna-mevcut bitkisel yaşam-gelecekte çocuklarımızın ve torunlarımızın gönül rahatlığı içerisinde temiz soluk alacakları ve yaşayacağı çevremiz hiç dikkate alınmamaktadır. Sorumsuzca doğayı katledenlerin yaptıkları yanlarına kar olarak kalmaya devam etmektedir.

Manisa ilinde Bağcılık yapılan tarım arazilerinde bor miktarı 1 ppm. düzeyinin üzerine çıkacak olursa ki bu da sondaj çamuru ve jeotermal suyun bileşiminde yoğun olarak bulunan bu kirletici unsur asma bitkisinde toksik etki yaparak gelişimini engellemektedir. Ayrıca bu suya maruz kalan toprakta en az 100 yıl hiçbir tarımsal faaliyet yapılamayacaktır. Bu durum bağcılık ve dolayısıyla üzüm üretimimizde büyük sorunlar ortaya çıkartır, ihracatımızı da kısa ve orta vadede çok kuvvetli şekilde olumsuz etkiler.

Jeotermal santraller, kuyulardan (sondaj ve test sırasında) kondenser ile silencerlardan ve en önemlisi santralın gaz boşaltıcısından boşalan gazlardan dolayı hava kalitesini hiçte azımsanmayacak ölçüde olumsuz ölçüde etkiler. Buhar içinde taşınan yoğuşmayan ve atmosfere verilen gazlar önemli problemdirler. Jeotermal proseslerde en önemli emisyon noktaları, yoğuşmayan gazların salındığı bacalar, soğutma kulelerinde yoğuşmayan gazların evaporasyonu, silenserler, buhar borularından buhar ürünün drenajı, soğutma kulelerinden fazla yoğuşmuşun emisyonudur. Önemli yoğuşmayan gazlar CO2, H2S ve daha düşük oranlarda NH3, CH4 ve H2`dir. Salınan bu gazların Atmosferde sera etkisi yapacak nitelikte olması,çoğu organizmalar sıcaklık değişimine ve 1 °C veya daha az olan sürekli değişimlere karşı oldukça duyarlıdır.Bu değişim mevcut ekosistemde şiddetli değişikliklere sebep olabilmektedir. Son yıllarda Alaşehir bölgesinde bağlarda mildiyö ve salkım güvesi etmenlerinin örneğin salkım güvesi, % 40 ortam neminin altında çoğalamazken, nem yükseldikçe döl sayısı yani üreme artmaktadır.

5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile uygulama yönetmeliklerinin yürürlüğe girdiği tarihten günümüze kadar yapılan uygulamaları dikkate alındığında; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda yer alan hedefler uygulanmamış ve toprak korunamamıştır. Sonuç olarak Yönetmelik, Kanun ve planlara rağmen tarım arazileri amaç dışı ve yanlış kullanım erozyon ve kirlenme gibi nedenlerle giderek azalmış, tarımsal potansiyeli yüksek Ova toprakları yok edilmiş ve yok edilmeye devam edilmektedir. Bu nedenler ışığında Türkiye Cumhuriyeti devletinin TARIMSAL KORUMA altına alması gerektiği GEDİZ OVASININ hangi şartlar olursa olsun KORUNMASI ve Türkiye Meyve İhracatımızın lokomotifi olan Manisa Üzümünün(Sultani çekirdeksiz üzümün) bu topraklarda üretiminin devam etmesi gerekmektedir. Bu nedenle Sarıgöl ilçesinden başlayıp-Menemen ovasına kadar uzanan Gediz ovasının geleceğine sahip çıkmak zorundayız ve görevimiz olmalıdır. Bahsi geçen bu olumsuz durumla ilgili en güzel ve çarpıcı örnek Aydın- Buharkent`te oluşan çevre sorunlarıdır.

Alaşehir Alkan köyünde jeotermal sondajı sırasında oluşan patlamalar sonucunda ortaya çıkan su, kontrol altına alınamamış, bir türlü kapatılamamıştır. Bu kaynak halen ortama su buharını ve suyunu yaymaya devam etmektedir. Yeni sondajlar veya mevcutların işletilmesi sırasında yeni patlamaların ve kazaların oluşma riski her an mevcuttur.

 

ZMO Manisa Şube Yönetim Kurulu

Okunma Sayısı: 107