TOHUM YAŞAMDIR, YAŞAM BİZİMDİR...
ODA'mızın da içinde yer aldığı çeşitli kuruluşlar tarafından, TBMM Dikmen Kapısı önünde basın açıklaması yapıldı.
BASIN AÇIKLAMASI
02.10.2006
Tohum Yaşamdır, Yaşam Bizimdir..
Ülkemiz tarımında uygulanan yanlış ekonomi politikalarına bir yenisi daha ekleniyor. Şu anda meclis gündeminde olan Tohumculuk Yasası ülkemizin, tarımımızın ve gıda geleceğimizin yok edilmesi anlamına geliyor. Gıdamızın güvencesini/egemenliğini çokuluslu gıda ve tarım şirketlerine veriyor Bu yasa diğerlerinden farklı. Bu yasa, Amerika’nın Irak’ı işgalinden sonra çıkardığı 81 nolu kararnamenin benzeri. Uluslararası tohum tekelleri Irak’ta savaş yoluyla çiftçileri tohumsuz, halkı gıdasız bırakmıştı. Türkiye’de ise bu tarz bir işgal savaşa gerek kalmadan gerçekleşiyor. Meclis lobilerinde dolaşan tohum tekelleri milletin meclisini esir almaya çalışıyor. Halk bu yasa ile yaşamından koparılıyor. Bu yasa çiftçileri, tüketicileri, ekoloji örgütlerini görmezden geliyor. Bu yasa, geleceğimizi patent altına alıyor ve bu hakları tarım tekellerine devrediyor. Bu yasa, halkın gıda güvenliğini ortadan kaldırıyor.
Tohumculuk Yasası Tarımı ve Çiftçileri Çökertecek
Tohum, binlerce yıllık tarımsal birikim sonunda elde edilmiş ortak mirasımızdır. Ancak tarımsal üretimimize göz diken tarım tekelleri bu mirasımızı elimizden almaya çalışıyor. Bugüne kadar TAGEM’e (Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü) bağlı enstitüler aracılığıyla yürütülen tarımsal Ar-Ge sonucunda, TİGEM'e ait çiftliklerde tohumların üretilip üreticilere dağıtıldığı tarımsal sistem tamamen yok ediliyor. Özetle ülkemizin tarım sektöründeki tohum üretimi ve satışı özelleştiriliyor. Kendi yerel tohumunu ve çeşitliliğini giderek kaybeden çiftçilerimiz 1 kg domates tohumunu 18-20 bin dolar fiyatla almak zorunda bırakılıyor. Tohum da dahil her türlü girdinin giderek uluslararası şirketlerin eline geçtiği bir sistemde üretici sözleşmeli üreticilikle ürettiği ürününü maliyetine ve maliyetinin altına satmak zorunda kalıyor. Tüketici ise üreticinin ürününü, sattığının 6 kat üstünde aynı ürünü tüketmek zorunda bırakılıyor.
Tohumculuk Kanunu Tasarısı, çiftçileri yok edecek hükümler içeriyor. Bu yasayla, tarımsal çeşit ".. geleneksel ve/veya biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilmiş olan genetik yapı" olarak tanımlanıyor ve tescile tabi kılınıyor. Yasanın bu maddesiyle, çok uluslu şirketler, bu topraklarda yüzyıllardır, doğanın ve insan emeğinin oluşturduğu tohumları, neye yarayacağını bilmediğimiz biyoteknolojik yöntemle kazandırdıklarını iddia ettikleri sözde "yeni" özellik ile patentlemeye çalışıyorlar. Tohumların patent altına alınmasına, çokuluslu tohum tekellerinin tohum piyasasını ele geçirmesine hak tanıyarak çiftçi haklarının ihlal edilmesine yol açılıyor. Çiftçiler binlerce yıldan gelen bilgi birikimiyle ıslah ettikleri tohumlukları üzerindeki haklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Böylece çiftçiler, temel üretim girdilerini her yıl bir önceki yıldan daha zor temin etmeye başlayacaklardır. Tohum üzerindeki toplumsal hakların, tohum şirketlerinin eline geçmesi ile çiftçiler bir ertesi yıla tohumluk ayıramaz hale gelecektir. Bu şekilde tarımsal üretim tarım tekellerinin insafına bırakılacaktır.
Tohumculuk Yasası Biyolojik Çeşitliliğimizi ve Zengin Tarımsal Ürün Desenimizi Tek Tipleştirecek
Türkiye'ye her yıl, 2 milyon tona yakın genetiği değiştirilmiş (GDO'lu) mısır, soya, pamuk ve kolza hiçbir denetime tabi olmadan girmekte; yem rasyonlarına katılmakta, işlenmekte ve 800 çeşidin üzerinde ürün olarak tüketici sofrasına ulaşmaktadır.
Türkiye'de üretimi ve dağıtımı yasak olan GDO'lu tohumlar, bu Yasa Tasarısı ile yasallaştırılmakta ve ülkenin GDO ile işgaline ortam hazırlanmaktadır. Artık yabancı şirketler, gen kaynağı olan ülkemizde, herhangi bir tohumumuzu, biyoteknolojik yöntemlerle kazandırdıkları bir özelliği gerekçe göstererek patentleyebilecekler.
Tüm Avrupa'daki bitki çeşidine yakın bir sayıda olmak üzere, 3 bini endemik toplam 13 bin bitki çeşidine sahip olan Anadolu coğrafyası, gen bankası niteliğindedir. GDO işgali, biyolojik çeşitliliğimiz üzerinde büyük bir tehdit oluşturacaktır. Aynı yasa çiftçinin tohumluğunu kendi ürettiği ürününden ayırma hakkını elinden alıyor.
Tohumculuk Yasası Gıda Güvenliğini, Güvenli Gıdaya Erişme Hakkını Ortadan Kaldıracak.
AB uyum paketi içersinde görüşülen bu yasanın çıkması halinde kamu, tohumculuğun her alanından çekilecek ve yerini şirketler alacaktır. Yasa Tasarısının 15. maddesinde bahsedilen yetki devriyle birlikte kamu üretim, sertifikalandırma, ticaret ve denetimi, uluslararası dev tarım şirketlerine bırakılacaktır. Böylelikle de ülkemizin "gıda güvenliği" ve "gıda güvencesi-egemenliği" bir avuç uluslararası gıda tekelinin kar histerisine bırakılmış olacaktır.
Sonuç olarak bu yasa ile Tarım Kanunu'nun 4. Maddesinde, tarım politikaları kapsamı içerisinde yer alan, "gıda güvencesi ve güvenliğinin güçlendirilmesi" ilkesi, 5. Maddesinde yer alan tarım politikalarının "Sürdürülebilirlik, insan sağlığı ve çevreye duyarlılık" ilkesi, 6. Maddesinde tarım politikalarının önceliği olarak belirtilen "güvenilir gıda arzının sağlanması" ilkesi ve 10. Madde olan "Bakanlık, biyolojik çeşitliliğin, genetik kaynakların ve ekosistemlerin korunması ve geliştirilmesine ilişkin araştırmalar yapar veya yaptırır. Biyoteknolojik yollarla ve/veya çeşitli ıslah metotları kullanılarak elde edilen ürünlerin fikrî mülkiyet hakları kapsamında korunması, kaydı, tescili, üretimi, tüketimi, gıda olarak kullanımı, ihracatı ve ithalatı hakkında ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınmak suretiyle gerekli düzenlemeleri yapar." ilkesi çiğnenmektedir.
Bu durum ayrıca transgenik tohumların üretim amaçlı ithalatını yasaklayan ve halen yürürlükte olan 2006/1 sayılı İthalat Genelgesinin 5. Maddesiyle de çelişmektedir.
Tohumculuk Yasası Hukuku Çiğniyor
Genetiği Değiştirilmiş tohumların ulusal bir biyogüvenlik yasası ile yasaklanmadan, böyle bir yasanın hazırlığına girişilmesi uluslararası sözleşme düzenine ve Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmelere aykırıdır. Bu yasayla GDO’lu tohumların ülkeye girişinin serbest bırakılması ve ticarileşmesi hukuksal güvenceye kavuşmaktadır. Oysa bilinmektedir ki GDO’lu tohumlar, çevre ve halk sağlığı açısından olası riskler taşımaktadır. Pek çok ülkede GDO’ lu tarım yasaklanmıştır. Bu tohumların biyogüvenlik, biyoçeşitlilik ve halk sağlığı açısından genel olarak güvenilir olduğuna dair uluslararası düzeyde ve AB içerisinde bir fikir birliği bulunmamaktadır. Bu ürünlerin zararsız olduğu ispatlanıncaya kadar da ülkeye girmelerine yasal olanak yoktur. Türkiye’nin de hukuk sisteminde yerini alan ihtiyat ilkesi bunu emreder. Buna rağmen bu yasanın Meclis’e getirilmesi ülkenin gıda geleceğinin satılması ve hukukun bir kez daha çiğnenmesi anlamına gelmektedir.
Ülkenin Geleceği Tohum Lobilerine Emanet Edilemez
Türkiye Cumhuriyeti anayasal bir düzene sahip, demokratik bir rejime sahiptir. Hükümet bu anayasal düzenin gerekliliklerini yerine getirmeli ve derhal bu yasayı geri çekmelidir. Çünkü bu yasa tarımsal üretimde halkların en temel haklarını gasp etmektedir. Oysa, Tarımsal üretimde bitki çeşitlerini belirleme hakkımız elimizden alınamaz. Kendi yerel çeşitlerimizi koruma ve geliştirme hakkımız yok edilemez. Bizler kendi topraklarımız üzerinde geleceğimizi koruyacak, diğer canlıların yaşamını sürdürmesine olanak sağlayacak, tarımsal bilgimizi kuşaktan kuşağa aktaracak kolektif bir tarımından yanayız. Bu ülkede tarımsal ürünlerin ne kadar, nasıl ve kimin için üretileceğine karar verebiliriz. Biyolojik çeşitliliğimize zarar veren her türlü patent uygulamasına karşı durmak en temel hakkımızdır. Yaşadığımız ekolojinin varlık koşullarını ortadan kaldıran tohumda tekelleşmeye, patente ve özel mülkiyete karşı, tohumun toplumsal mülkiyet olarak korunması ve geliştirilmesi en temel haktır.
Bu nedenle,”Tohumculuk Yasası”, tohum endüstrisi lobilerinin görüşleri göz önüne alınarak değil, çiftçi örgütleri ve kooperatifleri, ekoloji örgütleri, Ziraat Mühendisleri Odası ve bu konuda görüşü olan nitelikli bilim insanları, vb. tüm tarafların da içinde yer aldığı bir çalıştay tarafından belirlenecek kararlar çerçevesinde hazırlanmalıdır.
Millet Meclisi’nin vekillerine sesleniyoruz: Türkiye Cumhuriyeti işgal altında değilse bu yasa bir an önce geri çekilmelidir. Irakta çiftçilerin elinden, halkın elinden silahla, bombayla gasp edilen haklar, Milletin Meclisi’nde yasayla tohum lobilerine devredilemez. Yok eğer ülke işgal altındaysa vekillerimize yine sesleniyoruz: Bu işgal hareketini durdurun ve yasayı bir an önce geri çekin. Masa başında yenilmiş bir ülke, teslim olmuş bir meclis, üretimsiz bir toplum, geleceksiz bir yaşam istemiyoruz. Evet, sayın milletvekilleri gelin güzel ülkemizi çokuluslu şirketlerin deneme tahtası yapmayın. TBMM’nin bağımsızlığının ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarının sorgulanmasının bir ayağı olmak istemiyorsanız, yaşamlarımız için kuyu kazmaktan vazgeçin. Temel tarımsal üretim haklarımıza yasal bir statü kazandırın.
Bu konuda duyarlı demokratik kitle örgütleri olarak bizler, ülkenin geleceğini pazarlayan bu yasaya karşı halkımızı ve kamuoyunu göreve çağırıyoruz…
Tohum Yaşamdır, Yaşam Bizimdir.
GDO’ya Hayır Platformu
Üretici Sendikaları Konfederasyonu
Ziraat Mühendisleri Odası
Çevre Mühendisleri Odası
Gıda Mühendisleri Odası
Ekoloji Kollektifi
Türkiye Tarımcılar Vakfı
Tüketici Hakları Derneği