ULUSAL TARIM KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ

MERKEZ
22.11.2006
 

ULUSAL TARIM KURULTAYI  SONUÇ BİLDİRGESİ

15-17 Kasım 2006, Adana

15-17 Kasım tarihleri arasında Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi ve Cumhuriyet Gazetesinin işbirliğiyle düzenlenen Ulusal Tarım Kurultayı başarıyla tamamlamıştır. Kurultayda, “Tarımın Dünü ve Bugünü”, “Ulusal Tarım ve Küresel İlişkiler” “Ulusal Tarımda Politika Arayışları” ve “Türk Tarımının Geleceği” başlıklı dört panel ve “Tarımda Yapısal Sorunlar”, “Bitkisel Üretimdeki Sorunlar”, “Hayvansal Üretimde Sorunlar”, “Tarımda Teknoloji Kullanımı”,“Gıda Kalitesi ve Güvenliği”,“Doğal Kaynaklar ve Çevre Sorunları” konulu altı çalıştay düzenlenmiştir. Toplantılar geniş ve canlı bir katılımla gerçekleştirilmiştir.

Kurultaya değişik üniversitelerden, Tarım ve Köy işleri Bakanlığından, Çevre ve Orman Bakanlığından, odalar ve borsalardan, birliklerden, derneklerden, kooperatiflerden, sendikalardan, vakıflardan, tarımsal merkezlerden çiftçi ve üreticilerden 600’ün üzerinde bilim insanı ve uzman katılmıştır. Tam bir beyin fırtınası yapılarak Türkiye tarımının her sorunu geçmişten günümüze ele alınarak tartışılmış ve somut çözüm önerileri üretilmiştir. Söz konusu önerilerin Kurultay sonunda kamuoyuna somut biçimde açıklanmasına karar verilmiştir.

Bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan itibaren sektöre verilen önem ve destek sonucu tarım ülke kalkınmasında lokomotif işlevi görmüştür. Buna karşın son yarım yüzyılda, özellikle Dünya Bankası, IMF ve AB’nin dayatmalarıyla uygulanan politikalar sonucu “Bir zamanlar tarımsal üretimde kendi kendine yettiği” söylenen az sayıda ülkeden biri olan Türkiye, bugün tarım ürünü ithal eden ve kendini besleyememe tehlikesiyle karşı karşıya gelen ülke durumuna düşürülmüştür.

Küresel ilişkiler ve buna bağlı uygulamalar sonucu ülkenin tarımsal üretim yapısı yabancılaşma sürecine girmiştir. Tarımsal ticaretin yabancılaştırılması, tarım topraklarının, tarımsal girdi sağlayan ve tarım ürünlerini işleyen kamuya ait kuruluşların özelleştirme politikalarıyla yabancılara satılması, ulusal bağımsızlığımızı tehdit eder noktaya gelmiştir. Ülkemizin yönetim anlayışından kaynaklanan yapısal sorunlar nedeniyle Cumhuriyet kazanımı tarımsal yapıların işlevsizleştirmesi toplumda ciddi bir hoşnutsuzluk ve moral bozukluğuna yol açmıştır.

Böylece başta tarım olmak üzere ekonomik açıdan oluşan dışa bağımlılık eğilimi, Türkiye’yi uluslararası ilişkilerinde bağımsız ve ulusalcı bir politika izleme özelliğini kaybetme noktasına getirmiştir.

AB sürecinde karşılaşacağımız en ciddi sorun olarak tarımımızın gösterilmesi bu gelişmelerin ardından ilginç bulunmaktadır.

Bu gelişmelerin ışığında yapılan değerlendirmeler sonucu ülkemiz tarımının parçalı arazi yapısı, küçük ve verimsiz işletme büyüklüğü, su ve toprak kaynaklarını planlayamama ve amaç dışı kullanım gibi yapısal sorunlar yanında üretici ve tüketicilerin örgütsüzlüğü temel sorunların başında gelmektedir. Devletin tarımda gelişmiş batı ülkelerinde olduğu gibi destekleme politikalarını neredeyse tamamıyla terketmesi tarımımızın üretken yapısını erozyona uğratmıştır.

Kurultayda dile getirilerek saptanan bazı noktalar ve çözüm önerileri şöyle sıralanabilir:

- Kalkınma için planlı ekonomi vazgeçilmezdir. Devlet, yönlendirici, destekleyici ve denetleyici rolünü yerine getirmelidir. Ancak, gerektiğinde ekonomik etkinlik içine de girmelidir.

- Türkiye tarım sektörü makro dengelere oturtulmalı ve sorunların çözümüne bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşılmalıdır. Mikro dengeler bu ana politikalara göre biçimlendirilmelidir.

- Küçük köylü üreticiliğinin/çiftçiliğinin tasfiyesi Türkiye'nin sosyo-ekonomik gerçekliği ile örtüşmemektedir. Kırsal kalkınma sanayi ve hizmetleri kooperatifler aracılığıyla yaratılmalıdır. Küçük köylü üreticiliğinin tarıma katkısı ve ekonomikliği için demokratik kooperatifçilik ekseninde örgütlenmesi zaman geçirilmeden gerçekleştirilmelidir. Bu uygulamanın yoğun göçü önleyeceğine inanılmaktadır. Türkiye’nin göç olgusu kırsal kalkınma ile birlikte düşünülerek kırsalın desteklenmesi politikaları kapsamında kırsaldan kent varoşlarına göçün plansız geçişi durdurulmalıdır. Bunun için planlama ve destekleme politikaları çok yönlü ve işlevsel olmalıdır.

- Kooperatifleşmenin desteklenmesi yoluyla öncelikle orta ölçekli bir tarımsal ekonomiye ulaşılması hedeflenmelidir. Kooperatifleşme üretim sürecinde olduğu kadar ürün işlemede de devreye girmelidir. Üretici aynı zamanda sanayici olmalıdır.

- Rekabet edebilme hedefinden önce, kendi kendine yeterliliği esas alan plan, politika ve programlar hazırlanmalıdır. Bu bağlamda AB’nin tarımı 40 yıl boyunca bu yaklaşımla desteklediği anımsanmalıdır.

Tarım nüfusunun yaşlanması, gençlerin kent yaşamını seçmeleri ve işletmelerin zaman içinde büyüyerek pazara yönelmesi gibi nedenlerle tarımsal mekanizasyona gereksinim artacaktır. Türkiye’de bu kapasiteyi karşılayacak traktör ve tarım makineleri ile ilgili yan sanayi yeterlidir. Ancak, mekanizasyon araçlarının edinilmesini sağlayacak yeni desteklere gereksinim vardır. Ayrıca kırsal kesimde fosil enerjiye bağımlılığı azaltmak ve üretim maliyetlerini düşürmek için çevre ve doğa dostu alternatif enerji kaynaklarından yararlanmanın özendirilmesi gerekmektedir. Tarım işletmelerinin üretimden pazarlamaya kadar olan her aşamasında bilgi ve iletişim teknolojilerinden yararlanılmasını sağlayacak eğitim ve donanım gibi önlemlerin alınması da gerekli görülmektedir.

- Tarımda özelleştirmelerin özellikle gelişmiş bölge ve yörelerde yıkıcı sonuçlar yarattığı açıktır. Bu nedenle yeniden kamulaştırmalar gündeme getirilmelidir. Tekel ve benzeri kamusal kuruluşlarla Ziraat Bankası gibi kurumların özelleştirilmesinden vazgeçilmelidir.

- Köylü nüfusun fazlalığı veya azlığından önce büyük bir sorun olarak karşımızda duran istihdam ve verimlilik sorunlarının çözümüne çaba harcanmalıdır. Köylülüğün tasfiyesi yerine verimliliği artırıcı tedbirler üzerinde durulmalıdır. Kırsaldaki yoğun nüfusun tarım dışı sektörlerin yeterince istihdam yaratmamasından kaynaklandığı bilinmelidir.

- Verimlilik sorununda çözümün öncelikle üreticiyi bilgi ve teknoloji ile buluşturmak olduğu unutulmamalıdır. Verimlilik sorunu, optimum geçim ve verimlilik hesaplanarak arazi toplulaştırmaları, yaygın eğitim ve kooperatifler ve birlikler üzerinden aşılmaya çalışılmalıdır.

- Tarım kesiminde sorunların aşılabilmesi için üretim planlaması en önemli unsuru oluşturmaktadır.

- Türkiye’nin sahip olduğu bitki ve hayvan varlığına ilişkin genetik yapının korunması için gen bankaları kurulmalı, genetik ve biyoteknolojik çalışmalarla tarımımızda verimlilik artırılmalı, organik, sürdürülebilir tarım ve iyi tarım uygulamaları çerçevesinde bilimsel alt yapı desteklenmelidir. Organik tarım, iyi tarım ve düşük sanayi girdisine dayalı sürdürülebilir tarımın güçlü bir alternatif olarak fırsat oluşturmasına çalışılmalıdır.

- Tarımsal eğitim, gerek orta, gerekse yüksek öğrenim düzeyinde yeniden planlanmalı, uzmanlaşma olanakları sağlanmalıdır. Kırsal bölgelerde o bölgeye uygun tarım dersleri, seçmeli veya ana ders olarak ilköğretim ikinci kademesi ile lise ve meslek lisesi programlarına yansıtılmalıdır. Türkiye, tarım bilimi eğitimi ve politikalarında, araştırma geliştirmeye öncelik verilerek tarıma dayalı gelişme için inovasyon merkezlerinin de gerçekleşeceği güçlü yapılanmalara geçmelidir.

- Araştırma enstitülerinin ve uygulama çiftliklerinin kapatılması büyük bir hata olarak değerlendirilmeli, kalkınmanın en önemli ayaklarından birini, Ar-Ge ve teknoloji gelişiminin oluşturacağı unutulmamalıdır. Özellikle tohum, mücadele, ekim ve hasat gibi alanlarda dış girdi kullanımını düşürecek köklü araştırmalara ve teknoloji yatırımlarına ihtiyaç bulunmaktadır. Bunun için Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı Enstitüler ve birimler kapatılmamalı, tersine daha işlevsel hale getirilmeli ve yeni kurulacaklarla birlikte üniversitelerle işbirliği yapmaları sağlanmalıdır.

- Kırsal ve tarımsal yaşamla ilgili en temel veriler bile eksik veya hatalı bulunmaktadır. Sağlıklı veri olmadan sağlıklı planlama yapılamaz. Bu nedenle bir an önce tarım bilgi bankaları kurulmalıdır.

- Tarımsal yayım hizmetlerine öncelik verilerek bilim ve uygulama arasında uygun bir vizyon oluşturulmalıdır.

- Geleneksel örgütlenme tarzları bazı bölge ve yörelerde hâlâ etkinliğini sürdürmektedir. Bu örgütlenmelere alternatif modeller, kırsal kesimde aydınlanma ve demokrasinin yerleşmesine yönelik stratejiler geliştirilmelidir.

- Bilindiği gibi kalkınma göstergelerinin en önemlilerinden biri de sağlıktır. Bu nedenle kırsal nüfus, mevsimlik tarım işçileri ve aileleriyle birlikte sağlık güvencelerinden ve hizmetlerinden yararlandırılmalıdır.

- Tarımda uzun soluklu ve ülkemizin gelişmiş ülkeler karşısında rekabet gücünü geliştirmesi için ulusalcı tarım politikası uygulamasına geçilmelidir.

- Tarım mutlaka ilkeleri belirlenmiş yapılarla ve sübvansiyonlarla desteklenmelidir.

- Tarımsal alt yapı sorunlarının kökten çözümü için yasal düzenlemeye gidilmeli, Ülkemizin sınırlı tarım topaklarının amaca uygun kullanımı, planlı tarımsal üretim ve organizasyonların sağlanması için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yeniden biçimlendirilmeli ve tarım kuruluşları işlevsel hale getirilmelidir.

- Tarım teknolojileri dışa bağımlılıktan korunmak için bilimsel açıdan desteklenmelidir.

- Ülkenin sulama projeleri bir an önce bitirilmelidir. Sulanabilir araziler kirletilmeyecek ve bozulmayacak biçimde bilimsel esaslara göre sulanması için planlanmalıdır.

- Arazi toplulaştırılması, mülkiyet sorunu ve Medeni Kanunla bütünleştirilerek yeniden planlanmalı ve ülkenin arazi verimliliğiyle üretkenliği artırılarak çağdaş bir konuma kavuşturulmalıdır.

- Besin egemenliğine dikkat edilmelidir. Kendi tür ve çeşitlerimiz dış müdahalelerden özenle korunmalı, tarafımızdan seçilebilmeli ve geliştirilebilmelidir.

- Sağlıklı ve verim gücü yüksek dişi ve erkek damızlık hayvan yetiştiren nüveler desteklenmelidir.

- Gen kaynakları korunmalı, mera ıslahı hızla gerçekleştirilmelidir. Hayvan hastalıklarıyla mücadele kamu hizmeti durumuna getirilmelidir.

- Biyogüvenlik yasası çıkartılarak bitki ve hayvanların geçmiş bilgisine bağlı olarak genetiği geliştirilmiş ürünlerin ülkemize girmesi sınırlandırılmalıdır. Ayrıca, ülkemizdeki biyoçeşitliliğe uygun bitki ve hayvanların genetik bankaları kurularak kendi ekolojimize uygun sağlıklı üretim yapılması sağlanmalıdır.

- Ülkedeki hayvancılık destekleme yanında kendi içinde genetik kaynağı zenginleştirilerek verimliliği artırılmalıdır.

- Daha çok katma değer yaratması dolayısıyla tarım içerisindeki hayvancılığın payı artırılmalıdır. Bunun için dünya pazarında rekabet edebileceğimiz koyunculuk, balıkçılık ve arıcılık gibi ürünlere ağırlık verilmelidir.

- Ucuz ve kaliteli üretim için çayır ve meralara ağırlık verilmeli, yem bitkilerinin üretimi teşvik edilmelidir.

- Bitkisel ve hayvancılık işletmelerine hizmetler, konu baz alınarak götürülmeli ve kamu örgütlenmesi bu esasa göre oluşturulmalı, sektörel örgütlenmeye doğru gidilmelidir.

- Bölge ve arazi özelliklerine göre tarımsal üretim yapılmalı, araştırma, planlama ve koordinasyon tek elden yürütülmelidir.

- Kurultayda sunulan bildiriler ve tartışmalar ayrıca ayrıntılı biçimde derlenerek sonuçları daha sonra yayınlanmalıdır.

- Türkiye'nin kalkınmasında tarım temel ve stratejik bir sektör olmaya devam etmektedir. Gerek kırsal kalkınmanın, gerekse ülke kalkınmasının kalkış noktası ise sosyo-ekonomik politikaların oluşturulması ile buna uygun planlama ve stratejilerle uygun mekanizmalar geliştirilmelidir.

- Tarım politikalarında ABD/AB yönetimindeki IMF ve Dünya Bankasının direktiflerine dikkat edilmeli, AB uyum paketi kapsamında dayatmalara karşı çıkılmalıdır.

- I. Ulusal Tarım Kurultayı bu yönde atılmış önemli bir adımdır. Dileğimiz, buradan çıkan sonuçların başta Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile üst yönetimler olmak üzere, toplumun her kesimince ciddi biçimde değerlendirilerek dikkate alınmasıdır.

Okunma Sayısı: 2972