BLOOMBERGHT / TARIM KARNEMİZİ ALDIK, SINIFTA KALDIK / 1 ŞUBAT 2018

İSTANBUL ŞUBE ( )
01.02.2018 (Son Güncelleme: 02.02.2018 09:43:55)


Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, TÜİK‘in yayımladığı dış ticaret verileri ile 2017 yılının tarım karnesinin de net bir şekilde ortaya çıktığını söyledi.

"Gıda maddeleri ticareti yüzümüzü güldürdü" diyen Atalık, "İhracatımız 61 milyar TL, ithalatımız 44,7 milyar TL, kazancımız ise 16,3 milyar TL oldu. Ancak, gıdayı üretmeye esas tarımsal hammadde ticaretimizde ise durum çok kötü. İhracatımız 3,4 milyar TL olurken, ithalatımız 21,8 milyar TL, açığımız ise 18,4 milyar TL oldu" dedi.

Tarımsal hammadde ithalatının ihracatın 6,4 katına çıktığını hatırlatan Atalık, "Her iki kalemin toplamından oluşan tarım ürünleri dış ticaretimiz ise 2,1 milyar TL açık vermiş oldu. Oysa 2016 yılında dış ticaretimiz 4,2 milyar TL fazla vermişti. Milli tarımın ifade edildiği 2017 yılında Türkiye kelimenin tam anlamıyla sınıfta kaldı! İthalat cennetine döndü" diye konuştu.

Tarım arazilerimizin yarıdan fazlasında tahıl, onun içinde de en yaygın buğdayın ekildiğini ifade eden Atalık, buğday ithalatının 2016 yılında 4,2 milyon tondan, 2017 yılında 5 milyon tona çıktığını belirterek, bu ithalat için ödenen miktarın da 2,7 milyar TL`den 3,8 milyar TL`ye yükseldiğini kaydetti.

 "Tahıl üretmek yerine ithalata yönelince haliyle sap eksikliği, sap olmayınca da saman olmadı" diye konuşan Atalık, sözlerini şöyle sürdürü: "Tarihimizde 2012 yılında başlayan saman ithalatı, 2013 yılında zirve yapmış ve son bulmuştu. Ancak, ithalat 2017 yılında yeniden başladı. Bu üç yıl için sırasıyla saman ithalatına 1,1 milyon TL, 25,5 milyon TL ve 14,2 milyon TL olmak üzere toplam 40,8 milyon TL ödeme yapıldı."
 
Gerek insan gerekse hayvan beslenmesinde önemli yer tutan mısırda ithalatın 2016 yılında 536 bin tondan 2017 yılında 2,1 milyon tona çıktığını hatırlatan Atalık, ithalata ödenen miktarın da 383,7 milyon TL`den 1,6 milyar TL`ye yükseldiğinin altını çizdi.
  
Atalık, yağlı tohum ithalatının da 2016 yılında 3,3 milyon tondan, 2017 yılında 3,4 milyon tona, ödenen miktarın da 4,9 milyar TL`den 6,3 milyar TL`ye yükseldiğini söyledi.
  
"1980`li yılların sonlarında dünyanın en önemli kuru baklagil üreticisi ve ihracatçısı iken, 2008 yılından itibaren artık net bir ithalatçı ülke olduk" diyen Atalık, "Kuru baklagil ithalatımız 2016 yılında 467 bin tondan, 2017 yılında 571 bin tona, ödenen miktar da 1,2 milyar TL`den, 1,6 milyar TL`ye yükseldi" dedi.
 
Türkiye‘nin önemli bir tekstil ülkesi olmasına karşın hammaddesi olan pamukta da dışa bağımlılığın artarak devam ettiğini belirten Atalık, pamuk ithalatının 2016 yılında 821 bin tondan, 2017 yılında 914 bin tona, ödenen miktarın da 3,7 milyar TL`den, 6,1 milyar TL`ye yükseldiğini vurguladı.

Atalık, "Tohum üretimimiz çok hızlı bir yükseliş gösteriyor; 2003 yılında 184 bin ton olan tohum üretimimiz 2015 yılında 900 bin tona ulaştı. Diğer ürünlerde kendimize yeterliliği hemen hemen yakalamış olsak da sebze tohumunda hala yüzde 40`lık bir açığımız var. Sebze tohumu dış ticaretinde fazla veriyoruz; 2017 yılında 1.497 ton olan ihracatımıza karşın, ithalatımız 916 ton oldu. Sonuçta 581 ton fazla verdik. Ancak, konu ödenen parasal değer kısmına gelince işin tersine döndüğünü görüyoruz. İhracattan 69,9 milyon TL kazanırken, ithalata 350,2 milyon TL ödedik" diye konuştu.

Hayvancılık sektörünün de 2017 yılında bitkisel üretim sektöründen pek farkı olmadığını savunan Atalık, sığır ithalatının 2016 yılında 494 bin baş iken, 2017 yılında 896 bin başa çıktığını ve ödenen miktarın da 1,7 milyar TL`den, 4 milyar TL`ye yükseldiğini kaydetti.

Aynı dönemler için koyun ithalatının 5 bin baştan 281 bin başa, ödenen miktarın da 2,1 milyon TL`den 137,7 milyon TL`ye çıktığını belirten Atalık, "Sığır eti ithalatı 2016 yılında 21 tondan, 2017 yılında 19 bin tona, ödenen miktar da 249 bin TL`den, 296,6 milyon TL`ye yükseldi" dedi.

Tarımsal üretim maliyetinin düşürülmesi için büyük bölümü ithalata dayalı girdilerin ciddi anlamda desteklenmesi gerektiğine dikkat çeken Atalık, yerel tohumların biyolojik çeşitliliğin temeli olup muhafazası ve üretiminin yaygınlaştırılmasının desteklenmesi gerektiğini söyledi. 

Atalık, "Çiftçiye 2017 yılında toplam 12,7 milyar TL destekleme ödemesi yapıldı. Oysa aynı dönemde tarım ürünleri ithalatına 66,6 milyar TL ödendi. Kaynaklar çiftçimizin üretmesi için değil, ithalat için kullanıldı" yorumunda bulundu. 

Ahmet Atalık yaptığı açıklamada şunları kaydetti: "Yapılan her bir ithalatın ülkemizdeki tarımsal üretimi bitirdiği artık görülmelidir. Son 15 yılda çiftçi bir Belçika yüzölçümüne eş değer, 29 milyon dekar tarım arazisini ekmekten vazgeçmiştir. Yapılan ithalata rağmen gıda fiyatları yükselmeye devam etmektedir. Üretimi canlandıracak sulama ve arazi toplulaştırma gibi alt yapı yatırımları çok hızlı bir şekilde tamamlanmalıdır. Meralar, ovalar ve tarım arazilerinin tarım dışı amaçlı kullanılmasının önüne geçilmelidir. Artan nüfusumuz ve iklim değişikliği karşısında her bir metrekare tarım arazisine ve meraya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğu unutulmamalıdır."

Türkiye`nin tarımsal üretimde ithalat batağından kurtulması için tüm üreticilerini kooperatif çatı altında toplaması gerektiğini ifade eden Atalık, "Üretim planlaması, ürün kalitesi ve güvenilirliği konularında devletin kooperatiflerle iş birliği içinde olması, desteklerin bu yapılar üzerinden dağıtılması sağlanmalıdır" dedi. 

AB‘nin bütçesinin yüzde 45`ini tarımsal desteklere ayırırken, Türkiye‘de bu oranın yüzde 2,5`i geçmediğine vurgu yapan Atalık, sözlerini şöyle sürdürdü: "2006 yılında yürürlüğe giren Tarım Kanunu hükümlerine göre tarımsal desteklemelere verilmesi gereken miktar 2017 yılı için 30,4 milyar TL olması gerekirken, üreticiye maalesef 12,7 milyar TL destek verilmiştir. Kaynaklar ithalat için değil, üretim için kullanılmalıdır."

 

Okunma Sayısı: 56
Bağlantılar

http://www.bloomberght.com/tarim/haber/2092260-tarim-karnemizi-aldik-sinifta-kaldik