DÜNYA SÜT GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

İZMİR ŞUBE ( )
21.05.2018 (Son Güncelleme: 21.05.2018 13:09:47)

SÜT ÜRETİCİLERİ YÜKSEK MALİYETLER TÜKETİCİLER HİLELİ SÜT ÜRÜNLERİ KISKACINDA

 

BASINA VE KAMUOYUNA

 

SÜT ÜRETİCİLERİ YÜKSEK MALİYETLER

TÜKETİCİLER HİLELİ SÜT ÜRÜNLERİ KISKACINDA

 

                                                                                           21 Mayıs 2018

                                                                        

Değerli basın mensupları,

Bugün 21 Mayıs Dünya Süt Günü. Bugün sizlerle sektöre ilşkin görüşlerimizi paylaşacağız. Süt sektörünün önemli iki sorunundan bir tanesi yüksek maliyetler diğeri hileli süt ürünleridir.

Son günlerde dolar ve euro gibi para birimlerinin artışı, bütün sektörlerde olduğu gibi süt sektörünü de olumsuz etkilemiştir. Toplam süt maliyetinin yaklaşık yüzde 70’ini oluşturan hayvan yemlerindeki yem katkı maddeleri genellikle yurt dışından ithal edilmektedir. Dolayısıyla fiyatı dövize bağlı olarak yükselmektedir.

Mart ayı sonunda 4.00 lira iken bugün 4.47 liradan işlem gören dolar son bir ay üç hafta içerisinde Türk lirası karşısında yüzde 12 oranında değer kazanmıştır. Bu durumda Türkiye çiftçisi yüzde 12 oranında fakirleşmiştir. Dövizdeki artışlar yem hammaddesinde %50 dışa bağımlı olmamız nedeniyle yem fiyatlarına doğrudan yansımış ve yem fiyatı 1,3 Tl/kg olmuş yem ve süt fiyatı arasındaki parite kapanmıştır. Maliyet baskısını oluşturan diğer bir girdi de köylülerin her türlü tarımsal faaliyetlerinde kullandıkları mazottur. 2002 Yılında 94 krş/L olan Mazot Fiyatı bugün itibariyle 5,65 Tl/ L olmuştur Tüm bunların sonucu süt üreticileri yüksek maliyet baskısı altında kalmışlar ve üretimden vazgeçecek konuma gelmişlerdir.

Zaten bugün köylerde 50 yaşın altında gerek bitkisel gerekse hayvansal üretim yapan çok az insan varken, bu durum üretimden vazgeçen köylülerin daha da kentlere yığılmasına neden olacaktır. Köyden kente göçün engellenmesinin önündeki en büyük engel üreticinin kazanması ve bunun için de örgütlü olması yani kooperatifleşmesidir. İzmir bu anlamda Büyükşehir Belediyesinin kooperatiflerle çalışması ve başarılı kooperatifleri ile örnek konumdadır.

Sektörün ikincil önemli sorunu da süt ürünlerine yapılan hilelerdir. Taklit süt ürünleri ile tağşiş (ürünlere yasak olan maddelerin katılması) süt ürünleri özellikle son günlere kamuoyunun gündemine hiç olmadığı kadar geniş bir şekilde gelmiştir.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının hile yapan firmaları teşhir ettiği sayfasına bakıldığında, Türkiye’de gıda hilelerinin ne kadar yaygın olduğu kolaylıkla anlaşılmaktadır.

Örneğin; yoğurtlara jelatin, süt yağı yerine margarin, süzme yoğurtlara margarin, lora aşırı miktarda kalsiyum klorür, kaymaklı yoğurtlara küflenmesini önlemek için kimyasallar, tereyağına margarin-patates püresi, peynirlere ve eritme peynirlerine nişasta, süt yağı yerine margarin katılması yaygın yapılan hileleridir.

Bunlar dışında özellikle son günlerde basında bazı peynirlere kemik unu katıldığı haberleri yer almaktadır. Ayrıca antibiyotikli sütlerin süt ürünlerine işlenmesi yasak olduğu halde, bunların toplanarak özellikle taze kaşar peynirlerine işlendiği bilinmektedir. Yine son zamanlarda yasak olduğu halde iade peynirlerden “eritme tulum” diye bir peynir çeşidinin yapıldığı malumumuzdur. Böyle bir peynir çeşidi peynir tebliğinde yer almamaktadır.

Bakanlığın en son 22 Mart tarihinde açıkladığı listede 52 adet süt ürünleri işletmesi teşhir edilmiştir. Toplam 173 firma içerisinde 52 süt ürünleri üreten firmanın yer alması bu alanda hilenin ne kadar yaygın olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan hileli süt ürünleri üreten firmaların yanı sıra güvenli süt ürünleri üreten firmalar da bulunmaktadır. Zaten bizler onları bütün bu olaylardan ve yazılanlardan tenzih ediyoruz.

Hileli gıdaların gıda sektörüne maliyeti 30 milyar lirayı bulurken, hileli mal satanlar da 10 milyar liralık ciro yapmaktadırlar. Bu durum firmalar arasındaki rekabeti de olumsuz yönde etkilemektedir.

Diğer taraftan hileli gıda üretimi domino etkisi göstererek gün geçtikçe hızla yayılmaktadır. Çünkü güvenli gıda üretip yüksek maliyetler nedeniyle piyasada rekabet edemeyen birçok firma rafta ürününü satabilmek için bu yola kaymaktadır. Bu da tüketicilerin gün geçtikçe daha fazla taklit ya da tağşiş edilmiş gıdalarla muhatap olması anlamına gelmektedir.

Hileli gıdaların insanların sağlığına olan maliyeti de bulunmaktadır. Bu gıdalarla beslenmeden dolayı insanlar hipertansiyon, şeker, kalp-damar rahatsızlıkları, kalp krizi, obezite, kolesterol ve başta karaciğer-bağırsak olmak üzere birçok kanser türüyle mücadele etmek zorunda kalmaktadırlar.

Toplum bu şekilde sağlığını, sağlığın bozulması nedeniyle de işgücünü yitirirken, bütün bunların gerek devlet kurumlarına gerekse tüketicilere maliyeti yılda 50 milyar lirayı bulmaktadır.

 

        Tüketiciler hileli süt ürünlerini nasıl anlayabilirler?

Buradan tüm tüketicilerin merak ettiği “hileli süt ürünlerini nasıl anlayacağız” sorusunun yanıtlanması gerekmektedir. Taklit-tağşiş yani hile yapılmış olan süt ürünlerini tüketicilerin anlaması oldukça zordur. Çünkü hileli gıda üretenler bu konudaki maharetlerini gün geçtikçe arttırmaktadırlar. Hileleri örtmek için ister yasal olsun isterse yasal olmasın birçok gıda katkı maddesi kullanmaktadırlar. Hileler ancak laboratuarlarda yapılan analizlerle anlaşılmaktadır. Tüketiciler şüphelendikleri durumda “ALO 174 GIDA” hattını ücretsiz olarak arayarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından destek isteyebilirler.

Yine de, bütün gıdalarda olduğu gibi, ucuz satılan süt ürünlerinden uzak durmak gerekmektedir.

      

     Çözüm ne olmalı?

Öncelikle hileli gıda satanlara ağır müeyyideler getirilmelidir. Bugün uygulanan para cezası caydırıcılıktan uzaktır. Hileli gıda ürettiği tespit edilenler, önce ağır para cezasına çarptırılmalı, ikinci de kapatma cezası verilmeli, üçüncüde de faaliyetten men edilmelidirler.

İkincil olarak sütlerin toplanması işleminin “kooperatifler” eliyle yapılması teşvik edilmelidir. Böyle bir uygulama ile süt sektöründeki kayıt dışılık önlenecek, kalite artacak ve maliyetler düşürülerek fiyat istikrarı sağlanacaktır. Süt üreticilerin bu yönde teşvik edilmesi için prim sistemi ve desteklemeler sütünü kooperatifler üzerinden pazarlayanlara avantaj sağlayacak şekilde olmalıdır. Sektörde dürüst çalışan firmaların yanı sıra kooperatiflerin de kendi markaları ile süt ürünleri üretmeleri desteklenmelidir. Bu durum piyasadaki hileli süt ürünü miktarının azalmasına neden olacaktır.

Bunlar yapıldığında Türkiye gıda egemenliğini yitirmeyecek, ayrıca diğer ülkelere güvenli gıda ihraç eden bir ülke konumuna da gelecektir.

 

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

 

Ferdan ÇİFTÇİ

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası

İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı

 

Okunma Sayısı: 152