100 BİN ‘ISLAK İMZA’... - CUMHURİYET
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
TBMM‘deki "kıran kırana" görüşmelerde bile anlaşılamayan "demokratik açılım"ı zeytincilerimiz gayet iyi "kavramış"lar..
Kanal B‘deki İmar Dosyası‘na konuk olan Güney Marmara Çevre Derneği Edremit Körfez Şubesi Başkanı Mimar Mehmet Akif Öznal diyor ki; "Demokratik açılımla birlikte talan yasaları hızlandı... Zeytinlikleri gözden çıkartan tasarı da aynı gürültü arasında sessizce devreye sokuluyor". Programa katılan Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Gökhan Günaydın‘ın saptaması da benzer; "Odamız bir yana, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin bile haberi olmadan yasayı değiştirmeye çalışmak, demokratik açılımın gerçek yüzü olmalı"...
Nitekim tasarıyı hazırlayanlar, "zeytin yetişmeyen" illerin AKP milletvekilleri... Bu nedenle kendi seçim bölgelerindeki yerel basına bile yansımayan tasarıyı, "asıl ilgililer"inden kaçırarak TBMM‘nin gündemine getirmek üzereler...
Peki, tasarı "ne"yi değiştiriyor?
Toprağı ve havayı kirletebilecek tesislerin zeytinliklere 3 km‘den fazla yaklaşamayacağını öngören yasal kural kaldırılıyor. Böylece zeytinliklerin yakınında kurulamayan; ya da "kayırma"yla izin alsalar bile yargının engellediği tesislere, "buyurun, işletmenizi artık kurabilirsiniz" denilmek isteniyor.
Öznal diyor ki; "Başta altıncılar, diğer madenciler ve hatta taş ocakları, yasadaki bu yurtsever engeli aşmayı bekliyorlar..."
Altın madencileri, Kaz Dağı‘ndaki siyasal destekli işgallerini, Akdeniz‘in dünyaca ünlü zeytin ve zeytinyağını Anadolu‘ya armağan eden zeytinliklerimize doğru genişletmek peşindeler..
Gökhan Günaydın da son yıllarda çoğalan "çimento" fabrikalarına dikkat çekerek şunu ekliyor; "AB ülkelerinin çimento ihtiyacını ‘Avrupa‘yı kirletmeden‘ karşılamak için tarım topraklarımıza göz dikilmiş durumda"...
Kaz Dağı ile Kandil Dağı
İşte böylesi "yüz kızartıcı niyetlerin yasa tasarısı"na karşı harekete geçen Egeli zeytincilerimiz Burhaniye‘de toplandılar... 1995‘te Zeytincilik Yasası‘nı ülkeye kazandıran Balıkesir Milletvekili Melih Pabuççuoğlu‘nun mezarını ziyaret ederek, ölümünün 100. gününde lokma döktürüp zeytin fidanı diktiler... Tasarının reddedilmesi için TBMM‘ye ve hükümete sunacakları dilekçedeki "ıslak imza" sayısı 100 bini bulunca da 4 otobüsle Ankara‘nın yolunu tuttular... 20 Ekim sabahı Anıtkabir‘de Atatürk‘ün huzurundaydılar; ardından da Meclis‘te...
Ne var ki aynı gün Ankara, demokratik açılımın "doruğa çıktı"ğı Habur‘daki karşılama gösterisiyle meşguldü. Kaz Dağı‘ndan Ankara‘ya "vatan değerlerini savunmak için" yola çıkanlarla ne medya, ne de yetkililer ilgilendiler... Kandil Dağı‘ndan gelenler ise adeta "barışın kahramanları" ilan edilmişlerdi! Oysa, tarihten günümüze "barış"ın da evrensel simgesi "zeytin dalı" değil miydi? Hemen tüm inançlarda da en "kutsal" ağaç yine zeytin olmasına rağmen, iktidarın en dindarları bile oralı değillerdi...
Güm-Çed Edremit Körfez Şubesi‘nin "kuşaktan kuşağa barışın efsanevi ağacını ve meyvesi"ni yağmacılara ve rantçılara karşı korumak için önderlik ettiği "Kaz Dağı‘ndan Ankara‘ya" yürüyüşüne katılanları başkentte "Tarım Bakanı" bile karşılamamıştı. Kandil‘den gelenleri ise hâkimlerimiz "sınırda" karşılayarak serbest bıraktılar...
Sözü yine Öznal‘a bırakalım: "Bir Akdeniz mucizesi olan zeytinin anavatanı Anadolu‘dur. Bu topraklardaki 150 milyon zeytin ağacı; hem 365 gün kaybolmayan yeşiliyle, hem de sağlığımızı besleyen meyve suyu ‘zeytinyağı‘yla, yaşamımıza inanılmaz katkılar yapmaktadır. Böylesi bir nimetin topraklarını rant için fabrika arsası yapmaya niyetlenmek, nasıl bir anlayıştır?"
Başbakan‘ın "demokratik açılım her alanda sürecektir" sözünü, zeytin yasası için de anımsaması; zeytincilerin 100 bin imzayla isyan ettikleri tasarıyı yırtıp atması gerekiyor..