16 EKİM DÜNYA GIDA GÜNÜ
16 EKİM DÜNYA GIDA GÜNÜ
BASIN AÇIKLAMASI (15 EKİM 2020)
GIDA EGEMENLİĞİMİZ İÇİN ÜRETİM EKONOMİSİNE GEÇİLMELİ,KAMUCU TARIM VE GIDA POLİTİKALARI UYGULANMALIDIR.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), kuruluş tarihi olan 16 Ekim gününü, her yıl belirlenen farklı bir tema çerçevesinde “Dünya Gıda Günü” olarak kutlamakta, yapılan etkinliklerle gıda üretimi, tüketimi ve gıda güvencesine ilişkin konular gündeme taşınarak küresel anlamda büyük önem arz eden gıda ve tarım politikalarına dikkat çekilmeye çalışılmaktadır. FAO`nun kuruluşunun 75. yıldönümünün de kutlanacağı bu yılki Dünya Gıda Günü teması, “Büyütelim, Besleyelim; Hep Birlikte Sürdürelim” olarak belirlenmiştir. Geçmişten günümüze belirlenen temalar çerçevesinde dünya ölçeğinde henüz ciddi bir başarıdan söz etmek mümkün değildir.
2020 yılı TMMOB Dünya Gıda Günü Etkinliği düzenleyicisi Gıda, Kimya ve Ziraat Mühendisleri Odaları olarak bizler; bu yılın temasını “Pandemi Sürecinde Gıda ve Tarım Politikaları” şeklinde belirleyerek, bu ciddi konuyu ülkemizde gündem yapmak, yaşanan sorunların nedenlerinin ve kalıcı çözüm önerilerinin kamuoyunda tartışılmasını istedik.
Bugünlerde dünya ölçeğinde ve ülkemizde yaşanan Koronavirüs salgını (Covid-19), insanların sağlık hakkı kadar, yeterli ve dengeli beslenme ile bağışıklık sisteminin güçlenerek sağlıklı yaşayabilmesi için temiz su ile yeterli ve sağlıklı gıdaya erişiminin gerekliliğini bir kez daha göstermiştir. Salgın döneminde en fazla gündeme gelen kavramlar gıda egemenliği, gıda güvencesi ve gıda güvenliği olmuştur.
Dünyada ve de ülkemizde gıda ve tarımda yaşanan sorunların temel nedeni, sermayenin çıkarlarını insanlığın ortak çıkarlarının üstünde gören küresel kapitalist sistem, tarım ve gıda üretimi ile tedarikindeki tekelleşmedir. Bugün itibariyle, hemen her alanda olduğu gibi gıda ve tarım alanında da sayısı onu geçmeyen çok uluslu şirketler dünya piyasasına hâkim durumdadır. Yaşanan sorunlar bölgesel değil tüm dünyayı ilgilendiren sorunlardır ve çözümü için tüm ülkeler birlikte hareket etmek zorundadır.
Gıda güvencesinin sağlanamadığı bir dünyada, adil ve demokratik bir düzen içinde yaşayabilmek hayal olacaktır. Bugün dünyada 800 milyonun üzerinde insan yani her 9 kişiden biri yatağa aç girmektedir. Ülkemizde ise insanlarımızın %22`si yeterli gıdaya ulaşamamakta %8,5`u ise açlık sınırında yaşamaktadır. İnsanlık için kâbus olan bu yokluğu ve yoksulluğu yenmek için sorumluluk almak hepimizin ortak toplumsal görevidir. Unutulmamalıdır ki, dünya üzerinde üretilen tarım ve gıda ürünleri 7,5 milyarı geçen dünya nüfusunu beslemeye yetecek miktardadır. Eğer dünyada açlık varsa bu yetersiz bitkisel ve hayvansal ürünler ve gıda arzından değil, adil olmayan gelir ve gıda dağılımından kaynaklanmaktadır.
Ülkemiz açısından yakın gelecekte yaşanacak en önemli sorun alanlarından biri, şu an yaşanan ekonomik krizin tarım ve gıda üretimine yapacağı olumsuz etkiler olacaktır. Gıda enflasyonu kavramıyla yaratılan algı yönetimi sürecinde tarımsal girdi fiyatları enflasyonun üstünde, tarımsal ürünlerin tarladaki fiyatı enflasyonun altında, marketteki fiyatı ise enflasyonun üstünde kalmakta, üreten çiftçi para kazanamamakta, tüketiciler ise pahalı gıda tüketmektedir. Bu durum, ülkemizi önümüzdeki süreçte ciddi anlamda gıda güvencesi ve gıda tedariki sorunuyla karşı karşıya getirecektir.
Başta özveri ile görev yapan sağlık sektörü ve diğer acil hizmetler olmak üzere salgın, afetler ve olağan dışı durumlarda toplumun temel ihtiyaçlarını karşılamak adına çalışması gereken sektörlerden biri de gıda sektörüdür. Gıda sektörü emekçileri kısıtlamalara rağmen üretime devam etmek zorunda kalan bir alanın çalışanlarıdır. Bu dönemde temel ihtiyaç kategorisinde yer alan gıdanın “güvenilir gıda” zincirinde arzını sürdürebilmek ve sektör çalışanlarının sağlığının güvencesini sağlamak toplumsal bir görevdir.
Ülkemizde derinleşerek yaşanan ekonomi, sağlık ve gıda krizinden kurtulabilmek için ithalat kolaycılığına dayalı neoliberal ekonomi politikaları yerine üretim ekonomisini, sermayenin öncelikleri yerine kamusal çıkarları, kamu harcamalarında lüks ve savurganlığa dayalı yönetim anlayışı yerine tasarrufları, gündelik politikalar yerine planlı kalkınmayı önceleyen “Kamucu Tarım ve Gıda Politikaları” ivedilikle yaşama geçirilmelidir.
Öncelikle gıda egemenliği, gıda güvenliği ve gıda güvencesi ülkemiz gündemindeki yerini almalı, parçacı bölgesel projeler yerine ülke düzeyinde “Tarımsal Üretim Seferberliği” ilan edilmelidir. Tarımsal kamu yönetimi güçlendirilmeli, tarım ve gıda sektörü tümüyle özel sektörün inisiyatifine bırakılmamalı, üretici ve tüketicilerin üretim, ürün işleme, ürün satış, satın alma ve eğitim konularında güçlenmesi için kooperatifleşmesi desteklenmelidir.
Özetle; çiftçilerimizin tarım ürünlerini üretebileceği olanakların güçlendirilerek yerli ve yeterli üretime geçilmeli, tüketicilerimizin de bu gıdalara uygun fiyatta sürdürülebilir bir şekilde ulaşması sağlanmalıdır.
Gıda denetimi sisteminin bütünüyle ele alınıp yaşanan sorunların uygun koşullar oluşturularak kamu denetiminde ivedilikle çözülmesi gerekmektedir. Kamu sağlığını gözetmeyen merdiven altı ve riskli katkı ve kalıntılar taşıyan gıda ham maddeleri ile yapılan üretim, stokçuluk ve fahiş fiyatlar, doğru, etkin ve hızlı şekilde denetlenmeli, gerekli ve yeterli cezalar verilmelidir. Gıda işletmelerinde “istihdamı zorunlu personel” olarak gıda denetçisi görevi yapan Ziraat Mühendisleri, Gıda Mühendisleri, Kimya Mühendisleri dahil gıda konusunda öğrenim görmüş ilgili kişilerin yetki ve sorumlulukları açıkça düzenlenmeli, güvenilir gıda temininde toplumsal sorumlulukla birlikte bilimsel çalışmalarının önü açılmalıdır.
Üretim alanlarında ve işyerlerinde salgına karşı bulaşmayı gerçekten ortadan kaldırılacak önlemler alınmalı, Covid-19 tespit edilen işyerlerinde faaliyetler acilen durdurulmalıdır. Salgın süresince herkesin işi ve geçimi devletin güvencesinde olmalıdır. Güvenlikli çalışma ortamları oluşturulmalı, iş cinayetleri engellenmelidir.
TMMOB ve bağlı Odaları olarak meslek örgütü sorumluluğuyla ülkemizde ve tüm dünyada uygulanan neoliberal politikaların insanları mutlu etmediğini ve bir avuç topluluğun gıda üzerinden hegemonya yaratıp, tüm dünyayı sömürdüğünü dün söylemiştik, bugün de söylüyoruz. Açlık ve yoksullukla mücadele gıda emperyalizmine karşı verilecek mücadeleden geçmektedir.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği`ne bağlı Gıda, Kimya ve Ziraat Mühendisleri Odaları olarak; açlığın, yokluğun ve yoksulluğun son bulduğu, hakça eşit ve adil bir paylaşımın olduğu bir ülke ve dünya özlemiyle bilimden, insandan, emekten, doğadan, kamu yararı ve toplum çıkarından yana mücadelemize ara vermeksizin devam edeceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz
Adem ZEYBEKOĞLU Kimya Mühendisleri Odası Muğla İl Temsilcisi |
Uluhan KORKUT Ziraat Mühendisleri Odası Muğla Şubesi Başkanı |