16 EKİM GIDA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

16 EKİM GIDA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI
DENİZLİ
17.10.2007

BASIN AÇIKLAMASI

 

Şubemiz 16 Ekim Dünya Gıda Günü dolayısıyla Gıda ve Kimya Mühendisleri Odaları İl Temsilcileri ile birlikte basın açıklaması yaptı.

Basın açıklaması aşağıdadır.

                                                                                                                                             16.10.2007

 

GIDA HAKKI HER İNSANIN EVRENSEL HAKKIDIR AKSİ KABUL EDİLEMEZ

     Bilindiği üzere, Dünya Gıda Günü 16 Ekim tarihinde, kamuoyunda tarım ve gıda konulularına ışık tutmak ve bilinç oluşturmak amacıyla her yıl belirlenen değişik temalar çerçevesinde etkinlikler düzenlenmektedir.

       Bu yıl 16 Ekim Dünya Gıda Günü‘nde Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından uluslar arası düzeyde belirlenen konu Gıda Hakkıdır.

       Gıda hakkı, bireyin yaşamı için gerekli yeterli ve güvenli gıdaya erişiminin sağlanması anlamına gelir ve en temel evrensel insanlık haklarından biridir. 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde ilk defa gıda hakkı insan hakkı olarak yer almıştır. Daha sonra 1966 yılında kabul edilen Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesinde yer almış ve günümüzde şartları üye ülkeler için bağlayıcı olan bu madde 156 devlet tarafından onaylanmıştır

       Bu nedenle, gıda hakkı evrensel bir haktır. Kadın, erkek ve çocuk her insan her zaman kalite, miktar ve ihtiyaçları karşılayacak çeşitlilikte, zararlı maddeler barındırmayan ve kültürlerine uygun gıdaya ya da gıda üretimi için gerekli olan araçlara erişebilmelidir. İnsanlar gıda ihtiyaçlarını kendi kontrollerinin dışında, engellilik, yaşlılık, ekonomik yetersizlikler, hastalık, felaket ya da ayrımcılık gibi durumlarda karşılayamadıkları zaman devlet tarafından gıda ihtiyaçları karşılanmalıdır.

Bu tanım, açlık ve yetersiz beslenmenin sadece mevcut gıdanın eksikliğinden değil ama aynı zamanda yoksulluk, gelir dağılımında eşitsizlik, sağlık hizmetleri, eğitim, temiz su ve sıhhi yaşam koşullarına erişememe varsayımına da dayanmaktadır. Her insan hakkının birbiri ile bağlantılı olduğu da ayrıca kabul edilmektedir. Bu demektir ki gıda hakkı; eğitim hakkı, çalışma hakkı, sağlık hakkı, toplanma ve birlik hakkı gibi diğer insan haklarından ayrı tutulamaz.

       Gıda hakkı ulusal anayasa ve kanunlara gittikçe daha fazla entegre olmaktadır. Dünyanın çeşitli yerlerinde bu hakkın ya da en azından bazı yönlerinin yasal olarak desteklendiğini ve tatbik edildiğini görmekteyiz. Ama  bazı alanlardaki ilerlemelere rağmen, İnsan Hakları Evrensel Bildirisinden 59 yıl sonra  bugün bile 854 milyon insan gıda hakkına  erişmeyi beklemektedir.

       İnsan hakları ve sürdürülebilir kalkınmanın bir arada olduğu giderek daha fazla kabul edilmektedir. İnsan hakları her insanın yaradılışında var olan haklara dayanmaktadır. Herkes için insan haklarının sağlanması başlı başına önemli bir amaçtır. Kalkınma tek başına bir sonuç olmadığı gibi aynı zamanda hak ve özgürlüklerin genişlemesini de amaçlamaktadır. İnsan haklarının korunması büyümenin desteklenmesine ve uzun vadeli sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasına yardımcı olmaktadır. Gıda hakkı sağlanmış insanlar/toplumlar daha üretken olup uzun vadeli stratejilere yatırım yapmaktadırlar. İnsan hakları, kalkınma stratejilerine niteliksel bir boyut katmakta, yoksul kesimin güçlenerek aktif bir şekilde topluma katılımını sağlamakta, hakların çiğnenmesini telafi etmeye çalışmakta ve mevcut kamu kaynaklarının kullanılmasında hükümetleri sorumlu tutmaktadır.

       Gıda hakkı yaklaşımı gıdanın var olması, ulaşılabilir olması, istikrarlı olması ve faydalanılabilir olması, insanlığa yakışır ve kültürel olarak kabul edilebilir olması, ayrımcılığa yol açmaması, şeffaf ve güvenilir olması gibi gıda güvencesi etmenleri ile örtüşmektedir. Bu durum, kişileri özellikle de aç ve yoksul kesimi gıda hakkına ulaşma yollarını aramaya ve hükümetleri gıda güvencesi taahhütlerini yerine getirmede sorumlu tutmaya olanak vermektedir. Bu kişiler yardımın nesnesi değil yasal hakların öznesi durumdadırlar. Aynı zamanda , gıda hakkı , gıda güvencesi yanında gıda güvenliği kavramını da hatırlatmaktadır. Çünkü , insan tüketimine sunulan gıda maddeleri ve tarım ürünleri asgari teknik ve hijyenik kriterleri taşımak durumundadır.

        Devletler gıda hakkını temin etmenin başlıca sorumlularıdır. Var olan kaynakları en üst seviyede kullanarak her insanın ayırımcılığa uğramadan yeterli gıda hakkını elde etmesini sağlamalıdırlar. Devletler vatandaşlarının var olan gıda erişimine saygı göstermeli ve bu durumu önleyici tedbirler almamalıdırlar. Devletler gıda hakkını korumalı , yeterli gıdaya erişimi önleyecek her türlü ihlallere karşı vatandaşlarını korumalıdır. Ayrıca devletler , vatandaşların kendi araçlarını kullanarak gıdaya erişme becerilerini geliştirme ve bu imkanlardan yoksun olanlara da temin etme yükümlülüğü taşımaktadır.

       Bir taraftan insan haklarını işler hale getirmek  devletlerin yasal yükümlülüğü olsa da toplumda yer alan her birey , sivil toplum kuruluşları ve özel sektör de gıda hakkı ile ilgili olarak sorumluluk taşımalıdır.

       Tüm insanlığın devamlı olarak yeterli gıdaya ulaşımının sağlanması sadece ahlaki bir yükümlülük değil yüksek geri dönüşümü olan ekonomik bir yatırımdır. Bu en temel insan hakkının yerine getirilmesidir.

       Ülkemiz bugün uygulanan neo liberal politikaların bir sonucu olarak,1980‘li yıllardan bu yana , tarımsal üretim artış hızının altında kalmaktadır.2000‘li yıllarda IMF, Dünya Bankası ve Dünya  Ticaret Örgütü‘nün dayattığı "politikalar" Türkiye‘yi giderek tarım ürünleri  dış alımcısı konumuna sürüklemektedir.

       Ülkemizin artan nüfusu ve gıda sanayinin ileriye dönük gelişimi açısından tarımsal üretim potansiyelinin , üretim çeşitliliğinin ve ekolojik üretim olanaklarının arttırılması yönünde çaba sarf edilmesi kaçınılmazdır. Bu kapsamda iyi tarım uygulamaları çerçevesinde güvenli hammadde kaynaklı güvenilir gıda üretimi için önümüzdeki dönemde daha yoğun ve bilimsel ağırlıklı çalışmalar gerekmektedir. Bu sorumluluğu kamu sektörü , üniversiteler , araştırma kuruluşları , özel sektör , meslek odaları ve demokratik kitle örgütleri ortaklaşa taşımalı ve sürdürmelidir. Aksi takdirde zaman içerisinde sürdürülebilir tarımsal üretimi risk altına girmiş , gıda güvenliği tartışılır hale gelmiş , dış alıma bağlı ve gıda dışsatımında sorunlar yaşayan bir ülke haline dönüşmemiz kaçınılmaz olacaktır.

       Her ülke kendi istediği ürünleri üretme , tarım sistemini koruma hakkına sahip olmalıdır. Öncelikle gerçekte olmayan " serbest  rekabet " değil " besin egemenliği " temel ilke kabul edilmemelidir. Dünya Bankası veya Avrupa Birliğinin dayatmaları kabul edilmemeli , her ülkenin bu arada Türkiye‘nin de tarımsal sistemlerini korumak ve kendi gıda ihtiyacını karşılamak hakkına sahip olduğu kabul edilmelidir. 

       Biz Gıda , Kimya ve Ziraat Mühendisleri Odaları olarak , bugün burada , tüm insanlığı , açlığın , yoksulluğun olmadığı bir dünya için el ele verme , mücadele etme çağrısını yineliyoruz.

 

         Denizli Kamuoyuna Saygılarımızla duyururuz

 

 

     Gıda Müh. Odası                    Kimya Müh. Odası                    Ziraat Müh. Odası

Denizli İl Temsilciliği          Denizli Bölge Temsilciliği                  Denizli Şubesi

     Esin AYSAN                          Ömer DUYSAL                            İbrahim GÜR

 

Okunma Sayısı: 858