2021 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİNDE ÜLKEMİZİN YAŞADIĞI ÖNEMLİ SORUNLAR GÖZ ARDI EDİLMEKTE, KRİZ DERİNLEŞMEKTEDİR

2021 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİNDE ÜLKEMİZİN YAŞADIĞI ÖNEMLİ SORUNLAR GÖZ ARDI EDİLMEKTE, KRİZ DERİNLEŞMEKTEDİR
MERKEZ
23.11.2020

Mecliste görüşülmeye devam eden 2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi hakkında TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz tarafından 23 Kasım 2020 tarihinde basın açıklaması yapıldı

 
 
 

2021 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİNDE ÜLKEMİZİN YAŞADIĞI ÖNEMLİ SORUNLAR GÖZ ARDI EDİLMEKTE, KRİZ DERİNLEŞMEKTEDİR

Ülkemiz ekonomik, siyasi ve toplumsal bir krizin içinden geçmektedir. 18 yıldır uygulanan neoliberal, rantçı, usulsüzlük, kuralsızlık ve yolsuzluklar üzerine oturtulmuş politikalar, ülkemizi yoksulluğun pençesine sürüklemiş, halkımızı temel ihtiyaçlarını karşılayamaz koşullara sürüklemiştir. Pandemi koşulları, ülkemizdeki gelir adaletsizliğini tüm gerçekliği ile ortaya sermiş, toplum sağlığının yok sayıldığını bir kez daha göstermiştir. Ocak ayında yaşadığımız Elazığ depremi ardından 30 Ekim tarihinde İzmir’de yaşanan deprem ise bilimsel, teknik gerekliliklere rağmen sürdürülmekte ısrar edilen rant politikalarının yıkım ve can kayıplarına mal olduğu acı gerçeğini yeniden hatırlatmıştır.

Ülkemizin yaşadığı bu sorunların ele alınması ve doğru yaklaşımın yaygınlaşması açısından TMMOB olarak bütçe dönemlerinin son derece önemli olduğunu hatırlatmak isteriz. Bütçeler, iktidarın sosyal sınıflara, toplumsal hak ve özgürlükler ile demokrasiye ilişkin duruşunun bir belgesi olan ve gerek yerel/bölgesel gerekse ulusal seviyede yurttaşların mal ve hizmetlere erişim koşullarını belirleyen araçlardır. Bu nedenle öncelikle halkımızın insanca yaşam hakkını korumayı ve yaşam koşullarını dikkate alarak acil taleplerine öncelik veren bir bütçeye ihtiyacımız vardır. Ne var ki 2021 bütçesi, 18 yıldır önümüze konulan diğer bütçeler gibi iktidarın siyasi ve ekonomik önceliklerini yansıtmakta; halkın kaynakları ile kimlerin ödüllendirildiğini, kimlerin bedel ödemeye zorlandığını açıkça ortaya koymaktadır.

Mecliste görüşülmeye devam eden 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi öncelikle antidemokratik, katılımcılıktan, hesap verebilirlikten ve şeffaflıktan uzaktır. Bu, en yalın hali ile kamu gider ve gelirlerinin belirlenmesinde halkın söz sahibi olması anlamına gelen ve evrensel yasalarla korunan bütçe hakkının ve Sayıştay denetiminin yok sayılmasından açıkça görülmektedir.

Diğer taraftan üst üste gelen felaketlerle sağlığın, eğitimin, temel ihtiyaç maddelerinin piyasalaştırılmasının ağır bedellerini ödeyen yurttaşlara ağır vergiler ve zamlar yoluyla yeni bedeller ödettiren bir bütçedir. 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi, halktan toplanacak vergi gelirini yüzde 16,4 artırmayı amaçlamakta, buna karşılık kamu harcamalarında yüzde 11’lik bir harcama belirlemektedir. Bu harcamaların yüzde 14’lük bir kısmı ise faiz ödemelerine ayrılmakta, Cumhurbaşkanlığı ödeneğini ise yüzde 28 artırmaktadır.

Çoğunluğu dolaylı vergilerden oluşan, yani vergi gelirinin en büyük yükünü ücretli kesime dayatan gelirlerle finanse edilen 2021 yılı bütçesinde 922,7 milyar TL vergi geliri hedeflenmektedir. Bunun 213,7 milyar TL’sini özel tüketim vergisi (ÖTV), 195,3 milyar TL’sini ise gelir vergisi oluşturmaktadır.

Yüzde 20’lik bir artış yapılan vergi gelirlerinde, halkın ödediği ÖTV’deki artış yüzde 21, kurumların ödediği gelir vergisindeki artış ise yüzde 19’dur.

Bütçeler, ülkemizdeki adaletsizliğin açık bir örneği olarak karşımızdadır. Bundan birkaç ay önce “Deprem vergileri nerede?” sorusuna "Harcanması gereken yere harcadık. Bundan sonra da bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok" şeklindeki Cumhurbaşkanının yanıtı, kepçeyle halktan vergi toplanıp kaşıkla bile halka geri vermeyi reddeden bütçenin bir iktidar aracı haline geldiğini kanıtlar niteliktedir. Oysa deprem vergilerinin harcanması gereken tek yer, depremlerin ön önlemleri ve deprem yaralarının sarılmasına ilişkin kamu faaliyetleridir. 5018 sayılı sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu`nun 13/g maddesinde de belirtildiği gibi “Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi esastır.” Buna rağmen toplanan vergilerin, bugün acı sonuçları ile yüz yüze geldiğimiz depremlere değil, plansız kentleşme ve yaşam alanlarının insan merkezli olmaktan uzaklaşıp piyasa ekonomisine bağlı rantların üzerinde şekillenmesine hız veren faaliyetlere kullanıldığı ortadadır.

Toplumsal faydayı amaçlayan konut politikalarına, ulusal ve bölgesel planlamanın yapılmasına, bilimsel ve mesleki denetime dayanan faaliyetlere kaynak aktarılacağına, iktidarın Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) adı altında yürüttüğü bazı müteahhitlere kâr transferinin gerçekleştiği rant projelerine 2021 yılı bütçesinde önemli bir pay ayrılmaktadır. Örneğin şehir hastanelerine ayrılan 2021 yılı bütçesi bir önceki bütçeye göre yüzde 56 artırılmış, ulaştırma projelerindeki garanti ve katkı ödemelerine ise yüzde 19 daha fazla kaynak ayrılmıştır. KÖİ projelerinin detayları bütçede verilmese de, projeler bazında alt alta toplandığında ayrılan kaynağın eğitim ve sağlık yatırımlarının toplamından da büyük olduğu anlaşılmaktadır.

Depremleri can ve mal kayıpları ile felakete dönüştüren iktidar politikaları aynı zamanda ülkemizin her alanında yıkıcı sonuçlar doğurmaya devam etmektedir. Tüm kaynakları üretici faaliyetlerden rant ve yıkıma yönelten bu politikalar, bugün yüksek işsizliğin, kayıt dışı ekonominin, düşük ücretlerin ve enformel çalışma biçimlerinin baş sorumlusudur. 2021 bütçesinde sadece son bir yılda yok olan 1,2 milyon iş ve istihdam alanındaki tahribatın giderilmesine tek kuruş bile ayrılmaması, üretimin ithal bağımlılığını azaltacak ve ulusal katma değer zincirini yüksek katma değer üzerinden kesintisiz sürdürmeyi sağlayacak bir kamu girişiminin adının bile anılmaması bizleri şaşırtmamaktadır. Bütçede kamu yatırımlarına ve kamu istihdamına daha fazla yer ayılmalı, yıllardır kadro bekleyen mühendis, mimar ve şehir plancılarının talepleri dikkate alınmalıdır.

Pandemi döneminde yurttaşlardan hesap numarası vererek daha fazla para isteyen iktidarın 2021 için Diyanet İşleri Başkanlığı’na Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan yüzde 171 daha fazla pay ayırması izlenen bütçe anlayışının ideolojik siyasi boyutlarını da ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak 2021 yılı bütçesi halkın sorunlarına çare üreten değil, bilakis yaşadığımız krizi derinleştiren, sorunları büyüten, yapısal çarpıklıkları pekiştiren bir bütçedir. Ülkemizin yaşadığı kriz sürecini göz ardı eden; üreteni, çalışanı, emeği dışlayan, ülkemizin üretici potansiyelini daha da tahrip edecek faaliyetleri öne çıkartan bir bütçedir.

Ülkemizin içinden geçmekte olduğu bu zor zamanlarda toplumun acil taleplerinin giderilmesi, sağlık ve eğitim gibi temel ihtiyaçlarının eşitlikçi, özgürlükçü, adil ve demokratik bir anlayışı benimseyen kamucu bir yaklaşım ile karşılanması gerekmektedir. 2021 bütçesinin de bu doğrultuda emekten yana ve kamucu bir anlayışla yeniden şekillendirilmesini istiyoruz.

EMİN KORAMAZ
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı

Okunma Sayısı: 79