22 MART DÜNYA SU GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

22 MART DÜNYA SU GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI
SAMSUN
22.03.2010
 

22 MART DÜNYA SU GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

            Bir doğal varlık ve insan hakkı olan su, insanlığın temel gereksinimlerini karşılamakla birlikte aynı zamanda tarım, enerji üretimi, endüstri, ulaşım ve turizmin yanı sıra gelişmenin de kaynağıdır. Su tarım ve endüstri için bir üretim girdisidir. Su aynı zamanda bir enerji kaynağıdır. Bu nedenle su gelişmeyi belirleyen stratejik bir özellik taşımaktadır.

            Su, yaşamın en temel kaynağıdır. İnsanların, hayvanların ve bitkilerin canlılığını sürdürebilmeleri için yeterli ve temiz suya gereksinimi vardır.

            Su yaşamdır. Tıpkı nefes almak gibi yaşama hakkımızın olmazsa olmazlarındandır. Yaşam, dünyada su ile var olmuştur. Su ile devam etmektedir. Sadece insanlar için değil tüm canlıları için yaşamın devamı, suyun varlığına bağlıdır. Yaşamın devamı her gün belirli miktarda su tüketimiyle mümkündür.

            Sağlıklı ve temiz suya sahip olmak, her insanın hakkıdır. Ancak dünyada 1 milyardan fazla insan sağlıklı ve temiz suya erişimden yoksundur.

            Alternatifi olmayan ve insanoğlu tarafından üretilemeyen üç doğal kaynak; hava, toprak ve "su" dur. Bu üç doğal kaynak da birbirleriyle ilişkili ve ayrılmaz bir bütündür. Bütünün parçalanması tüm yaşamı felakete götürür. Bu nedenle üç kaynağında temel yaşam hakkı olarak görülmesi ve kabul edilmesi gerekir. Hiçbiri ticari amaçlara alet edilmemelidir. Ancak günümüzde yaşadığımız süreç, canlıları temiz havaya, temiz suya ve toprağa hasret bırakacak şekilde gelişmektedir.

            Modern çağın insanları toprağı, havayı ve yaşamın kaynağı olan suyu gereği gibi koruyup yönetemediler.

            Samsun ilimiz de bu kötü yönetimden nasibini almış ve almaya devam etmektedir. Özellikle Çarşamba ve Terme ovalarında süregelen sanayileşme ve ileriye dönük planlanan enerji yatırımları ilimizin içme suyunu karşılayan su havzalarının kirlenmesine neden olacaktır.

            Atalarımız " akan su kirlenmez"  derdi. Bu gün sadece nehirlerden akan su değil, uçsuz bucaksız denizler, gökten yağan yağmur bile kirlenmiştir.

            Ülkemizde tüketilebilir yer üstü ve yer altı suyu potansiyeli 112 milyar m3 tür.

            Yılda kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 5.000 m3 ten fazla olan ülkeler su zengini kabul edilebilir. Kişi başına yıllık su tüketimi 1000 m3 den az olan ülkeler su fakiri olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 1600 m3 tür. Türkiye kişi başına kullanılabilir su miktarı bakımından su fakiri ülkeler arasında görülebilir. 2023 yılında nüfusumuzun 100 milyon olacağı öngörülmektedir. Bu durumda 2023 yılı için kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 1125 m3 civarında olacaktır. Ayrıca tüm bu tahminler mevcut kaynakların tahrip edilmeden aktarılması durumunda olacaktır.

            Rakamların da gösterdiği gibi, Türkiye‘nin gelecek nesillere sağlıklı ve yeterli su bırakabilmesi için kaynakların çok iyi korunup, akılcı kullanılması gerekmektedir.

            Gelişmiş ülkelerde su tüketiminin %30‘u tarımda, % 59‘u sanayide, % 11‘i içme ve kullanma suyu olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde ise su tüketiminin %74‘ü tarımda, %15‘i İçme ve Kullanma suyu, %11‘i sanayide kullanılmaktadır.

            Türkiye‘de 2008 yılı itibariyle sulama sektöründe 34 milyar m3, içme suyu sektöründe 7 milyar m3, sanayide 5 milyar m3 olmak üzere toplam 46 milyar m3 su tüketildiği hesaplanmaktadır. Bu durum mevcut su potansiyelimiz olan 112 milyar m3 ün ancak %41‘ni geliştirebildiğimizi göstermektedir. 2030 yılında ise sulamada kullanılacak su miktarı 72 milyar m3, içme suyunun 18 milyar m3 ve sanayide kullanılacak suyun 22 milyar m3 e yükseleceği tahmin edilmektedir.

            Ülkemizin su potansiyelinin %59 luk büyük bir kısmı geliştirilmeyi beklemektedir. Küresel çok uluslu şirketler gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerdeki suyun geliştirilmesine talip olmuşlardır. Bu durum kamunun elinde bulunan su kaynaklarının sermayenin eline geçmesine neden olacaktır. Yani insanlığın ortak malı olan su ticari bir mala dönüşecektir. Ülkemizde suyun her alanda özelleştirilmesi süreci hızla devam etmektedir. Su gibi toplumsal bir değerin, küresel su şirketlerinin kar hesabına terk edilmesi kabul edilemez, edilmemelidir.

            Ülkemizde toplam sulanabilir tarım arazilerimiz 28,5 milyon hektar civarındadır. Mevcut su potansiyelimiz ile teknik ve ekonomik olarak sulanabilecek tarım arazisi büyüklüğü 8,5 milyon hektardır. Cumhuriyet tarihi boyunca bu alanın 5 milyon hektarı sulamaya açılmıştır. Diğer bir ifade ile ülkemizde sulanabilir alanların %59 u sulamaya açılmıştır.

            Samsun ilimizde toplam tarım arazisi varlığı yaklaşık olarak 450.000 hektardır. İlimizin yüz ölçümünün % 47 si tarım arazisidir. Bu alanın yaklaşık olarak 391.700 hektarı sulanabilir niteliktedir. Günümüze kadar bu alanın halk sulamaları ile birlikte yaklaşık %30 luk kısmı net olarak sulamaya açılmıştır. Bu oran Türkiye ortalamasının altındadır. Bu nedenle arazi varlığı özellikleriyle bir tarım kenti olan ilimizde, tarımsal üretimin artırılabilmesi için sulama alt yapısına ayrılan ödeneklerin artırılması gerekmektedir.

            Ülkemizdeki su potansiyelinin %74 nün tarımda kullanıldığı dikkate alındığında sulamada açık sulama sistemi yerine kapalı ve basınçlı sulama sistemlerin kullanılması su tasarrufu sağlayacaktır. Kabaca ifade etmek gerekirse; açık sulama sistemi ile yapılan sulamalarda 1 ha. alanı sulamak için 10.000 m3 suya ihtiyaç duyulurken, yağmurlama sulama sisteminde 6500 m3, damla sulama sistemlerinde 4000 m3 suya ihtiyaç duyulmaktadır.

            Küresel ısınmanın, kuraklık etkisi ve su kaynaklarımızın küçülmesi sorunları göz önünde bulundurulduğunda su tasarrufu sağlayacak basınçlı sulama sistemlerinin Samsun ilimizde de yaygınlaştırılması gerektiği açıktır.

            Sonuç olarak, canlıların temel yaşam hakkı olan temiz ve yeterli miktarda suya kavuşabilmeleri için;       

•·        Su toplumsal bir değer olarak kabul edilmeli, toplumsal değeri ticari değerden üstün tutulmalıdır.

•·        Kamu mülkiyetinde ve kamu işletmeciliğinde kalmalıdır.

•·        Su hizmetlerinin özelleştirilmesi ile su gelirlerini kamu finansman döngüsünden çıkararak piyasa-borsa finansman döngüsüne girmesi engellenmelidir.

•·        Uluslar arası politikalar ile yapılan dayatmaların ulusal ve toplumsal gerçekler ışığında değerlendirmeye alınması ve su mülkiyeti ile su yönetimi kurumsal yapısının buna göre kurulması gerekmektedir.

•·        İklim, toprak, topografya şartları elverişli olan tüm alanlarda yağmurlama ve damla sulama yöntemlerinden biri seçilmelidir.

•·        Tarımda toprağın nemini muhafaza edici yöntemler kullanılmalıdır.

•·        Kuraklığa ve tuzluluğa dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesi gerekir.

•·        Su havzaları, yerleşim ve sanayi tesisleri ile işgal edilmemeli, su kaynakları kirletilmemeli, temiz su kaynakları ve doğal baraj olarak görev yapan mera ve ormanlar azaltılmak yerine çoğaltılmalıdır.

 

                                                                                                                      Ercan YANOĞLU

                                                                                                                           II. Başkan

 

Okunma Sayısı: 1451
Fotoğraf Galerisi