22 MART DÜNYA SU GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI
Açıklama metni aşağıdadır.
23.03.2010
BASIN DUYURUSU
SU YÖNETİMİ İNSAN ODAKLI OLMALIDIR
Bugün her şeyi metalaştırmaya ve bu anlamda kendine yeni kar olanları elde etmeye çalışan uluslar arası sermaye,su varlığının nasıl yöneltilmesi sorusuna talebe odaklaşmamış su yönetimi ,suyun insanların yaşamsal gereksinimlerine göre değil,müşteri haline getirilmiş kullanıcıların ödeme gücü temel alınarak yönetilmesi,suyun ticari bir meta olarak değerlendirilmesi yanıtını vermektedir.Bu amaçla da en iyi çözüm olarak da su mülkiyetinde özel sektör kullanılmasını istemektedir.
Aslında tam istediği de su yönetimi kaygılanmalarını,alınan karar mekanizmalarından dev su tekellerine bırakılmasıdır.
Bugün söz konusu tekeller dünya genelinde çevreyi,doğayı korumak söylemi adı altında,sayıları 250 civarındaki nehir havzalarının yönetimin de yer almak için harekete geçmiş bulunmaktadırlar.Aslında gelişen bugünkü nokta başta su olmak üzere,dünya genelindeki doğal varlıkların yeniden paylaşımından ibaret sömürgeci bir saldırganlıktan başka bir şey değildir.Bu anlayışta insanın insanla yaşanması,üretimin ve doğal kaynakların insanın hizmetine en iyi ve en ucuz sunma aynı zamanda doğal dengeyi koruma kaygısı yoktur.Ne vardır?Daha fazla kar vardır.Her şeyi alınıp satılır kılınarak,her şeyi rağmen daha fazla kar adına dünyanın tahribatı büyük insanlığın acı çekmesi,yoksullaşması ,dünyanın tahribatı vardır.Zira bugün dünya nüfusunu 1000 kişi kabul edersek,bugün dünyada 1100 kişiyi besleyecek gıda üretilmekte olduğu halde,2 milyar insanın açlık çekmesini nasıl açıklayabiliriz başka türlü.Bugün de uluslar arası 200 şirketin yıllık gelirlerinden yapılarak sadece %4 oranındaki kesinti ile bu insanların sorununu çözümlenebilecektir.
Aslında bugün küresel ısınmaya buna bağlı iklim değişikliklerinin temelinde de insanın mutluluk ve geleceğini hedeflemeyen daha fazla üretim ve daha fazla kar adına uygulama gelen politikalar vardır.
Bugün tüm bunlara karşı savunulacak su yönetimi politikalarının ne alınması gerektiği bilinmektedir.Bir kere suya "ekonomik değer"değil,"toplumsal varlık"diye bakılmalı.Bu,insanın ve doğanın ,insanca ve doğal denge içinde yaşamın hakkı ile ilgilidir.
İkincisi,daha fazla kar adına yönetilmemelidir.Tüm insanların gereksinimlerini hedefleyen,suyun tüm insanların ortak malı olduğu kabul edilerek,su yönetimini bir planlamaya bağlanması gerekir.
Bunlarda yetmez."Müşteri",yani satın alma gücü olan kimsenin ödeme yeteneklerine değil,toplumsal gereksinimlere dayalı bir yönetim,ancak kamu mülkiyeti temelinde ve kamu işletmeciliği ile gerçekleştirilebilir.Bu nedenle özel mülkiyete ve piyasanın koşullarına bırakılamaz.
Peki bugün tüm bu su tekellerinin söz konusu dayatmalarına karşı ne yapılmalı?İnsanlığın yaşamsal temel gereksinimlerinden biri olan su varlığı,söz konusu dev su tekellerinin su varlığını ticaretleştirmelerine,kendi çıkarları ve uygun tekel oluşturmalarına karşı ancak ulusal çıkarlar çerçevesinde ve tüm halkın gereksinimlerinin en iyi şekilde karşılanmasına yönelik ulusal politikalarla korumaktır.Unutulmamalıdır ki su,ulusal ve kamusal yönetim ilkelerine göre yönetilmesi zorunlu bir varlıktır.
Ama sorunların temel çözümünde,bir avuç dev sermaye gruplarının kurallarını belirlediği,bu amaçlarda birim gibi ülkelere değişik yol ve yöntemlerle dayattığı politikalara karşı,başta Türk halkı olmak üzere tüm insanlığın,perdesi arkasındaki bu gerçekleri zamanında ve doğru görmesine,gelecek güzel günler için bilinçli ve örgütlü olarak açık,tersine çevirmesinde yatmaktadır.
İbrahim GÜR
Ziraat Müh. Odası
Denizli Şube Başkanı