‘TMO’DA MAKİNE MÜHENDİSİ, KENTLEŞME UZMANI VAR, TARIM TİCARETİ UZMANI YOK’ - MİLLİYET
HABER ANALİZ / İBRAHİM EKİNCİ Buğday ve pirinçte fahiş fiyat ve stok sorununun taraflarından biri olan TMO yönetimi eleştiriliyor. Özetle, "Buğday ve pirinçte piyasayı regüle edemedi. Yüzlerce milyon dolar zarar oldu. 31 bin ton pirinci tüccara sattı, fiyatlar fırladı” deniliyor. Bir başka eleştiri kadrolaşma konusunda. “Yönetiminde makine mühendisi, kentleşme uzmanı, denetim uzmanı var, tarım ticareti uzmanı yok. 19 eski yönetici tuvalet sayımına gönderildi, emekliliğe zorlandı, kurumun hafızası silindi" eleştirisi yapılıyor
Tarımda bütün dünyada bir sıkıntı var. Kuraklık, Çin ve Hindistan kaynaklı talep artışı, tarım alanlarının biyoyakıt üretimine ayrılması (Petrol 60 doları geçince biyoyakıt ekonomik hale geliyor. Petrol şu anda 115 dolar!) sonucu arz şokları ve bunun sonucu olarak spekülatif fiyat çıkışları!.. 37 ülkede protesto, isyan ve yağmalama eylemleri, 20 ülkede gıda fiyatlarının dondurulması, ihracat yasakları...
Ancak tarım uzmanları, Türkiye‘de olanların sadece ‘küresel‘ gerekçelerle izah edilemeyeceği görüşünde. Tarım Bakanlığı‘na ve Toprak Mahsulleri Ofisi‘ne (TMO) ciddi eleştiriler var.
TMO‘nun görevi ürün alımı, ithalatı ve stokla piyasayı regüle etmek. Ama bunu yapamadığı eleştirileri yapılıyor. Ziraat Mühendisleri Odası (TZMO) Başkanı Gökhan Günaydın‘a göre kurumun zamanında müdahale edememesinin nedeni yönetim zafiyeti. Günaydın, "Çünkü kurum yönetiminde makine mühendisi var, kentleşme eğitimi almış kişi var, vali yardımcısı var ama uluslararası tarım ticaretini bilen uzman yok. Kadrolaştılar, kurumdaki 20-25 yıllık uzmanları emekliliğe zorladılar. Kurumun hafızası silindi, deneyimi gitti" diyor. TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar da "Siyasi baskılar oluyor. Kurum siyasetin emrinde" dedi.
‘İki büyük hata‘
Günaydın‘a göre TMO, bu yıl iki konuda kötü sınav verdi. Birincisi buğdayda zamanında harekete geçemedi. Uyarıları dikkate almadı. Türkiye 300 milyon dolar kaybetti. İkincisi elindeki 31 bin ton çeltiği tüccara sattı. Fiyatları regüle etmek için yapılan bu satıştan sonra pirinç fiyatları neredeyse ikiye katlandı. Piyasaya müdahale imkânı daraldı. Şemsi Bayraktar buğday konusundaki eleştirilere katıldığını belirtti. Bayraktar, "Buğdayda büyük zarar olduğu doğru, öngörülemedi" dedi.
Neden öngörülemedi peki?.. Bu konuda uyarılar olmuştu.
Buğdayda TMO ne yaptı?
Olaylar şöyle gelişti:
- TZMO, hasat döneminden 5 ay önce buğdayda sıkıntı olacağını, 2 milyon ton kayıp çıktığını, piyasa regülasyonu için hemen dışalım bağlantısı yapılmasını önerdi. Tarih 20 Ocak 2007‘ydi.
- Tarım Bakanı Mehdi Eker, 2 Şubat‘ta bu açıklamaları ‘spekülasyon‘ olarak değerlendirdi ve "Türkiye‘de bir kuraklık tehlikesi yok. Kuraklık eylem planı hazırlıyoruz ama bu 25 yıl sonrası için" dedi.
Bakan Eker iki ay sonra, 4 Nisan‘da yeni bir açıklama yaptı. "Kuraklık riski yok. Açık ve net söylüyorum. Kimse spekülasyon yapmasın" dedi.
- ‘Kuraklık riski yok‘ diyen bakana rağmen, 4 Temmuz‘da hükümet Kuraklık Kararnamesi yayımlandı.
- TMO, rekoltenin düşük olacağı anlaşıldıktan sonra, stoklarını 37.5 kuruştan sattı. Yeni rekolte çıktığında da 125 bin tonun altında alım yaptı. Buğday spekülatörün eline geçti, hızla pahalanmaya başladı.
- İthalatta geç kaldı. 25 Eylül‘de TMO‘ya 800 bin ton ithalat görevi verildi. Buğday fiyatları ABD‘de yüzde 109, Fransa yüzde 151, Rusya yüzde 204 ve Arjantin‘de yüzde 230 zamlanmış durumdaydı.
- TMO, ancak 219 bin ton buğday için ‘makul fiyat‘la (390 dolar) bağlantı yapılabildi. Özel sektöre ithalat yetkisi verildi. İthalatta vergi 28 Kasım‘da yüzde 8‘e düşürüldü, 23 Şubat‘ta sıfırlandı.
- Eğer zamanında ithalat yapılsaydı, ton başına 150 dolar civarında daha düşük ödenecekti. Gecikmenin ülkeye faturası iyimser hesapla (2 milyon ton * 150 dolar/ton =) 300 milyon dolar oldu.
n Un ve ekmek zamları peş peşe gelmeye başladı.
Pirinçte ne yapıldı?
Çeltikte de (pirinç) TMO eleştiriliyor. TZMO‘nın açıklamalarına göre TMO‘nun ucuza sattığı pirinç piyasaya fahiş fiyatlarla döndü. Büyük firmalar yanlış yönlendirdi, TMO geleceği göremedi, yanlış strateji uyguladı. Fiyatlar büyük çıkış yapmadan ve yeni sezondan bir ay önce 31.4 bin ton çeltiği 77 firmaya sattı. Ton başına 1000 dolar artan pirinçte onlarca milyon dolar (bazı iddialara göre 150 milyon dolar!) belli firmaların kasasına aktarılmış oldu. Dahası TMO elindeki malı satarak regülasyon için imkanlarını elden çıkardı.
TZMO Başkanı Gökhan Günaydın, "Alan firmalar dönemin firmalarıydı. Hatta gıda yardımı konusunda anlaşma yapılan firmalar olduğu da söylendi ama bunu araştırmadım. Satılan çeltiğin büyük kısmını birkaç firma aldı" dedi.(Bu firmalardan biri olan Durukan, Ankara Büyükşehir Belediyesi‘nin gıda yardımlarında çalıştığı firmalardan biri. Akel için de benzer iddialar ortaya atıldı...)
TMO Genel Müdürü Kemaloğlu, 9 Nisan‘da yaptığı açıklamada, iddiaları reddetti: "Sanayicilere dağıtılan 31.452 tonluk çeltik birkaç firmaya değil 77 firmaya verilmiştir. Firma listeleri ile dağıtım miktarları kurumumuz internet sitesinde görülebilir" dedi.
Kurumun açıkladığı bilgilere göre 77 firmadan 10‘u, satılan çeltiğin yüzde 63‘ünü (19 bin 821 tonunu) almış. Bunlar, alım miktarının büyüklüğüne göre şu firmalar: Göze, Ak-ün, Durukan, Memişoğlu, Yetiş, Torunlar, Akel, Ün Çeltik, Merbak ve Zeki.
Kemaloğlu ne diyor?
TMO Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu da KİT Komisyonunda stoklardaki çeltiği satarak firmalara 150 milyon dolar haksız kazanç sağlayıp sağlamadığına yönelik sorulara muhatap oldu ve şu yanıtı verdi:
"Sattığımız 31 bin ton çeltik 5-10 günlük ihtiyacı karşılar. Piyasayı rahatlatmak için bu satışı yaptık. Bakanlığa, ‘pirinç satışlarında bir yolsuzluk varsa incelensin‘ diye dilekçe verdim, kendimi ihbar ettim. Mısır‘ın ihracatı durdurmasının, bizim dağıtım dönemimize denk gelmesi, bir talihsizlik. Firmaların 150 milyon dolar kar edebilmesi için şimdikinin 8-10 katı fiyatla ürün satması gerekir. Henüz satılmış bir ürün yok. 2-3 ay sonra satılacak bir ürünün karı realize edilmiş gibi yorumlar yapılıyor."
İddiaları TMO yetkililerine sorduk. "Bugünden bakarak geçmişe dönük değerlendirmeler sağlıklı değil" diyen bir yetkilinin açıklamaları, kurumun öngörüde nasıl hata yaptığını da gösteriyor:
"Yağış ve iklim durumları değerlendirilerek üretimde düşüş beklense de Türkiye‘nin 18 milyon ton buğday tüketimi olduğu hesaplanmıştı. Bu bir önceki yıl 20 milyon tondu. Yani önceki yıllarda bizim 2 milyon ton fazlamız ortaya çıkıyordu. 2007 yılı hesaplarında 18 milyon tonun yeteceği hesabını yapmıştık. O tarihte buğdayın tonu 300 dolardı. Dünyadaki genel trend olumsuz değildi. 2007 yılı ortalaması 267 dolar olan buğday 2006‘da 202 dolar, 2005‘te 159 dolardı.
Genel trend artış yönünde olmasına rağmen ihtiyaç olması halinde bu fiyatlara yakın bir fiyattan ihtiyacı temin edebileceğimizi öngördük. Fakat mayıs ayı sonuna doğru kuraklığın etkisi iyice hissedilmeye başladı. Kuraklık hem ürün verimi hem de psikolojik açıdan etkileri oldu. Kuraklık ürün fiyatlarını artırırken, toplumda da buğday ürünlerine yönelik talep ortaya çıktı. Türkiye‘nin üretimi de 18 hesaplanırken 17.2 milyon tonda kaldı. O zaman ithalat kararı çıktı."
Türk tarımı geriliyor
Bütün dünyada gıda sorunları büyüyor. Ancak bu 2008‘in nisan ayında farkedilmiş bir sorun değil. Yıllardır uzmanlar bu konuya dikkat çekiyor. Tarımın son rakamları, Türkiye‘nin bu perspektifi de kaçırdığını gösteriyor:
- Tarımın milli hasıladaki payı 1980‘lerde yüzde 25‘ti. Bugün yüzde 11.
- 2007‘de tarım sektörü 7.3 küçüldü.
- 2001‘de 19 milyon ton olan buğday üretimi 2007‘de 17 milyon tona geriledi.
- Son 10 yılda işlenen tarım alanı 26.8 milyon hektardan 25.8 milyona düştü.
- 1990‘lı yıllarda 6 milyar dolarlık tarım ihracatı vardı. 2007‘de 3.7 milyar dolara düştü. 4.6 milyar dolarlık ithalat yapıldı.
Kadrolaşmanın sonucu mu?
"Elerinde 2 milyon ton savaş stoğu olması gerekiyor ama o bile yok" diye eleştirilen TMO, buğday ve pirinçte politikalarını savunuyor. Ancak olaylar; fiyatların dünya ortalamalarının üzerine fırlaması, ciddi spekülasyon ve kamusal zarar, aksini gösteriyor. Madem Türkiye‘nin ve TMO‘nun yeterli pirinci vardı, bütün bunlar neden yaşandı? 70 yıllık bir kurumun ‘piyasa regülasyonu‘nun aynı zamanda bir beklenti yönetimi olduğunu kaçırdığı anlaşılıyor.
Peki, bu nasıl oldu?
TZMO‘ya göre TMO‘nun işlevini yerine getirememesinin nedeni yöneticilerinin deneyimsizliği. TZMO Başkanı Günaydın, "TMO, tam da dünyada gıda fiyatlarının çok oynadığı bir dönemde küçültüldü. 13 bölge müdürlüğü, 50 şube, 100 ajans kapatıldı. Tarım uzmanı olmayan yöneticiler tarafından yanlış yönetildi" diyor.
Kurumun kadro yapısına bakıldığında tarımsal deneyime sahip yönetici sayısının az olduğu dikkat çekiyor. Genel Müdür Kemaloğlu, Kamu Yönetimi mezunu. 1992-2002 arası Sayıştay‘da denetçi olarak çalışmış. Kentleşme ve çevre konusunda yüksek lisans yapmış. 15 Aralık 2002-15 Haziran 2003 arası Başbakanlık‘ta görevlendirilmiş. Bu sürede Tarım Bakanı‘na mali ve hukuki danışmanlık yapmış. Ardından TMO‘ya genel müdür yardımcısı, sonra vekâleten genel müdür, 25 Nisan 2005‘te asaleten genel müdür olmuş. Tarımla ilgisi bakana hukuki konularda 6 ay danışmanlık yapmasından ibaret!
Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Osman Karamustafa işletme okumuş. Finans dalında yüksek lisans yapmış. Üniversitelerde araştırma görevlisi, öğretim üyesi olarak çalışmış. 2003‘te TMO yönetimine atanmış. Tarım konusunda bir çalışması yok.
Yönetim Kurulu Üyesi Davut Haner, Siyasal Bilgiler mezunu. İktisat dalında yüksek lisansı var. Kaymakamlık, vali yardımcılıkları yapmış. Halen Ankara Vali Yardımcısı. 2003‘te TMO Yönetimi‘ne atanmış. Tarım deneyimi yok.
Bekir Ulubaş, tarım meslek lisesi bitirmiş. Gazi Osman Paşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi‘nden mezun olmuş. Devlet Üretme Çiftlikleri‘nde çalışmış. Halen Tarım Bakanlığı Personel Genel Müdürü. Tarım eğitimi olan tek yönetici. Şükrü Yıldız, Selçuk Üniversitesi‘nden makine mühendisi olarak mezun olmuş. GAP‘ta tünel inşaatında çalışmış. 1997‘de TMO Genel Müdürlüğü‘ne Başuzman olarak atanmış. Genel Müdür Kemaloğlu, Osman Karamustafa, Davut Haner 2003 yılında kuruma atanmışlar.
Deneyimliler tuvalet sayımına
Kurumda ciddi bir kadrolaşma yaşandığı basına da (29 Nisan 2006, Sabah ve Takvim gazeteleri) yansımıştı. Yeni yönetim, kurumda genel müdür yardımcılığı (Mehmet Varlı), bölge müdürlüğü ve daire başkanlığı yapmış 19 üst düzey yöneticiyi, emekliliği kabul etmeyince kurum tesislerinde banyo, tuvalet sayımına göndermişti.
Genel Müdür Yardımcısı Şükrü Yıldız da bu ‘tuvalet sayma‘ görevi için, "Bu kişilerin deneyimlerinden yararlanmayı amaçladık" demişti. Takvim gazetesinde ‘Hela Genel Müdürleri‘ başlıklı haberde şöyle deniliyordu:
"Kadrolaşma oyunları! 19 TMO yöneticisi, emekliliği kabul etmeyince tuvalet saymakla görevlendirildi!.
TMO‘yu adamlarıyla dolduran iktidar, emekliliği kabul etmeyen eski yöneticileri yıldırmak için ‘benzersiz‘ görevler icat etti. TMO‘da genel müdürlük ve daire başkanlığı yapmış 19 isim, yeni yönetim tarafından Anadolu‘daki tesislerdeki tuvaletleri saymakla görevlendirildi. Yıllarca genel müdürlük yapmış isimler tesislerin banyo, tuvalet, mutfak malzemesi, klima, masa gibi ihtiyaçlarını saptayacak. Görülmemiş işkenceye maruz kalan bürokratların, bu ilginç görev için sadece 3 günü var.
(...) En genci 41, en yaşlısı 64 yaşında olan ve tuvalet saymaya gönderilen bürokratlar, Ofis‘in en deneyimli personelleri arasında bulunuyor."