“TARIM DEVLET POLİTİKASI OLMALI”-YENİGÜN GAZETESİ
ZMO Konya Şube Başkanımız Özkan TAŞPINAR, Türkiye’nin yıllardır ciddi bir tarım politikası ortaya koyamadığını belirterek, tarımın hükümetlere ve bakanlıklara göre değişmesinin ülke ekonomisine ciddi zarar verdiğine söyledi
YENİGÜN Gazetesi Muhabirine Ülkemizde tarımın gelişimini hala tamamlayamadığını ifade eden Başkanımız Özkan TAŞPINAR "Tarım sektörü hep hükümetler ve bakanlıklar projesi olarak, kısa süreli devam eden politikalardan dolayı gelişimini tamamlayamamıştır. Bunun nedeni Tarım sektörünün ‘Devlet Politikası‘ olmamasıdır" dedi. Topraklarının yüzde 70‘i ekilebilir alan olan bir ülkenin tarım sektörünün gelişimini hala sürmesi düşündürücü olduğunu dile getiren TAŞPINAR, "Verimli ve kaliteli üretim yapılmamasından dolayı yetiştirilen ürünlerin ülke nüfusuna yetmeyip, diğer ülkelerden ithal yapmak zorunda kalınmakta. Bu ülke ekonomisine eksi bir durumdur" diye konuştu. Türkiye‘nin bir tarım ülkesi olduğunun farkına varması gerekerek ona göre hamleler yapması gerektiğini söyleyen TAŞPINAR, Türkiye tarım sektöründe belirli bir ekonomik seviye yakalaması ondan sonra gerekli sanayi atılımlar yapması gerektiğini ifade ediyor.
***Türkiye yıllardır tarımda bir istikrar sağlayamadı. Tarım politikaları hükümetlere göre değişti. Bu durum Türk tarımını nasıl etkiledi?
-Topraklarının yüzde 70‘i ekilebilir alanlar olan Türkiye, hala dünyada tarım alanında söz sahibi değil. Tarım sektöründe gelişimini hala sürdüren Türkiye, tarım ürünleri rekoltelerinin nüfusuna yetmemesi nedeniyle diğer ülkelerden ithal ürün almak zorunda kalıyor. Tarım sektörü hep hükümet ve bakan politikası olmuştur. Bu şekilde sektörün gelişmesi mümkün değil. Hükümetlerin değişmesiyle, yerine gelen başka bir hükümet, geçmiş hükümetin projesini devam ettirmemek için yapılması düşünülen projeler hep değişmiş veya rafa kaldırmıştır. Bu da tarımın sektörünün gelişmesine engel olmuştur. Tarım sektöründe kısa süreli uygulamaların önüne geçerek, uzun vadeli devlet politikası olan bir tarım projesi olmalıdır. Türk tarımının kurtuluşu olarak gördükleri tarımsal danışmanlık uygulamasına geçilmekte. Bu tarımsal danışman ne yapacak, tarım danışmanı; 80 veya 100 çiftçiyle sözleşme imzalayarak çiftçinin tarım danışmanı olacak. Danışman bu çiftçilerin tarım alanındaki uygulamalarının başlangıcından sonuna kadar takibini yapacak. Tarım arazisinin ekim yapılacağı zaman toprak tahlilinden, tohumluk seçimine, ilaçlama yapılacağı zamandan, hangi ilaç ne dozda ne zaman kullanacağına, yine gübre kullanımının miktar, zamanını sulamanın zamanlamasını ve miktarının tespitinin, hasat zamanının belirlenmesine kadar bu danışmanlar kendileri takip edecekler. Bu şekilde üretim yapılması daha kaliteli ürünün yetiştirilmesini, rekoltelerin fazla olması demektir. Dolayısıyla gelir seviyesinin yükselmesiyle sıkıntıda olan çiftçimiz memnun kalacak, zirai ilaç kalıntısı veya kimyasal bir kalıntı olmayan güvenilir bir ürün tükettiği için tüketici memnun kalacak, Kaliteli ürünü bölgesinde bulduğu için sanayici ithalat yapmayıp, ihracat yapmaya çalışacak böylelikle ülkeden döviz çıkışı olmayacak böylelikle tarım milli ekonomiye zarar değil katkı sağlamış olacaktır. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) Türkiye‘de anılmaması gerektiğini vurgulayan Başkan TAŞPINAR, "Çünkü Türk tarımının geliştirilmesi lazım, bu GDO‘lu ürünler Türkiye‘de bahsedilmesi dahi Türk tarımını bitirir. Tarım ürünü ihraç ettiğimiz ülkeler GDO ya karşı. Ülkemizde GDO ürün bulunduğunu duyan ülkeler Türkiye‘den gelen ürünlerden şüphe duyar ithalatı durdurabilir. Türkiye, Kanada ve Arjantin‘den mısır ve soya fasülyesi ithal ediliyor bu ülkeler tarım üretimlerinin yüzde 65‘i GDO‘lu ürünler bu ürünlerin Türkiye‘ye girme ihtimali yüksek. Bu ithalin yapılmaması lazım, bu ise ülke tarımının geliştirilmesiyle olacaktır sadece Konya Ovası‘nın tamamının sulanması demek ülke ihtiyacı olan mısır ve soyanın ithalatının durması demektir.
***Türk tarım sektörünün genel durumu nasıl?
-Türk tarımının genel durumu istenilen ve olması gereken bir yerde değil. Yedi coğrafi bölgeye sahip dört değişik iklime sahip ve dünyada yetişen tropikal bitkiler hariç çoğunluğunun yetiştiği ülkemizde en fazla önem verilmesi gereken sektör tarım sektörü olası gerekmektedir. Yalnız yıllardan beri tarım sektörüne gerekli önem verilmemiş ve hep geri plana itilmiş bir durumda hala da bunun önemine varılamamıştır. Dünyadaki gelişmiş ülkelere bakınız, devletler kalkınmalarını tarımla başlamış ihtiyaçlarını gidermiş, belirli bir ekonomik seviyeyi yakalamış ve gerekli ağır sanayiye geçmişlerdir. Ekonomilerinin yüzde 50‘den fazlasını tarım sektöründen oluşturan devletler de bulunmakta mesela Hollanda gibi. Ülkemiz Tam anlamıyla tarım sektöründe gelişmesini tamamlayamamıştır. Bu gelişmenin sağlanamamasının sebebi tarımın politikaları bir devlet politikası haline getirilememesinden dolayıdır. Son yıllarda kırmızı et fiyatlarında yaşanan sorunun sebebi budur,2009 yılında süt fiyatlarının 350 bin liraya kadar düşmesi sonucu çoğu süt işletmesi sahipleri ellerinde bulunan süt sığırlarını et için kestirmişler ve bir bakıma kurtulmuşlardır. Daha sonra bilindiği gibi tüketici kurban bayramında kurban almakta sorun yaşamış devamında da et fiyatları yükselmiş ve devlet et ithalatına yönelmiştir. Hâlbuki 2009 da süt fiyatlarına müdahale edilmiş olsa bugün devlet et ithaline kalkışmayacaktı. Tarım politikaları hep hükümet veya bakanlık politikası olmuş. Bu şekilde sektörün gelişmesi mümkün olmamıştır. Hükümetlerin değişmesiyle, yerine gelen hükümet geçmiş hükümetin projesini devam ettirmemek için yapılması düşünülen projeler hep değişmiştir. Bu da tarımın gelişmesini engellemiştir. Bunun önüne geçilmesi için tarım sektörünün devlet politikası olması gerekir. Ülke tarımının ve ekonomisinin gelişmesi için bunun farkına herkesin biran önce varması gerekmektedir. Devlet politikası içerisinde tarımın geliştirilmesi için birçok çalışma yapılmalı, sulama ile ilgili olarak, sulama yapılamayan yerlere biran önce su götürülmeli ve su tasarrufu sağlanması için alınması gereken önlemler alınmalıdır. Konya Ovası Projesi (KOP) hala bitirilemedi. Padişah 2. Abdülhamit döneminde planlanmış bir proje olmasına rağmen bitirilememiş, 2020‘lerden bahsediliyor projenin tamamlanması için. Böyle bir ülkenin tarım sektörü nasıl gelişmesini tamamlasın ve ekonomisi nasıl büyüsün, bu mümkün değildir. Türkiye‘nin yüzde 70‘i ekilebilir ve dikilebilir alanlara sahip, bir tarım ülkesi olduğu için önce tarımdan belirli bir ekonomik seviyeyi yakalayacak sonra diğer sanayi alanlarına geçiş yapabilsin. Bunun farkına varması ve bu nedenle gerekli önlemleri alması gerekmektedir. Yüzde 70‘i ekilir ve dikilir alana sahip olan bir ülkenin tarımı öncelikli olması gerekir, gelişmesi için önünün açılması ve gerekli çalışmaların yapılması lazım.
***Konya‘da tarım sektörünü geliştirilmesi için neler yapılabilir?
-Konya iklimi ve sulanabilen arazilerinin az olması sebebiyle tarım ürünü çeşitliliği fazla olmayan bir ildir. Türkiye‘nin tahıl ambarı ve hububat tarımının başkenti Konya dır. Konya‘da tarım yapılabilen alan 2.2 milyon hektarı bulmakta ama bunun sadece 500 bin hektarlık kısmı sulanabilmektedir. Geri kalan 1,7 milyon halik kısmında kuru tarım yapılmaktadır. Tahılda Türkiye‘nin başkenti olan Konya, tarım sektörünün önemli bir mevkie getirilmesi ve ürün çeşitliliğinin artırılması için sulanabilir alanlarının çoğaltılması gerekmektedir. KOP kapsamında Göksu nehrinin suyunun bir kısmının Konya Ovası‘na akıtılmasıyla bir yılda ovaya 414 milyon metreküp su gelecektir. Bu suyun bir kısmı içme suyunda bir kısmı sanayide kullanılması sebebiyle geri kalan kısmı tarımda 50-60 bin hektar alan sulayabilmektedir. KOP projesi Konya tarımına büyük katkı sağlamasına rağmen yeterli değildir. Konya Ovası‘nda suyun yetersizliği sebebiyle sadece az su tüketen tahılların ekilmesi gerekir demektense ovada sulama sistemlerinin revize edilmesiyle yani basınçlı sulama sistemlerine geçilerek Göksu nehrinden gelen suyun iki buçuk katı olan bir milyar metreküp su tasarrufu sağlanmış olacaktır. Ayrıca Erzincan‘dan çıkan karasu nehri, Kızılırmak vasıtasıyla Hirfanlı Barajında depolanarak KOP‘tan faydalanamayan ve sulanamayan geniş arazilere sahip Kulu, Cihanbeyli ve Altınekin ilçe arazilerinin sulanması sağlanmış olacaktır. Böylelikle nüfusunun yüzde sekseni tarımdan geçimini sağlayan Konya da yaşayan insanların gelir seviyeleri yükselecek ve Konya‘nın ülke ekonomisine katkısı artacaktır.
***1999 yılında uygulamaya konulan ‘Tarım Reformu‘nun‘ sonuçlarını değerlendirebilir misiniz, sektöre ne gibi faydalar sağladı?
-Tarım reformunda toplulaştırma, konusunda birçok atılımlar yapılmıştır. Türkiye‘de tarımın sürdürülebilir olması için mutlaka arazi toplulaştırılması gerekir. Ama yalnız başına toplulaştırma yetmez öncelikle Miras Hukukunu düzeltilmesi gerekir. Avrupa‘daki birçok ülkenin uyguladığı tarım politikası uygulanmalı miras yoluyla tarım alanları bölünmemelidir. Toplulaştırma kısa süreli çözüm üretecektir. Devlet uzun vadeli çözümler üreterek, sektörün geleceğini garanti altına alması gerekmektedir.
***Tarım sektörünün zorlukları ve sorunları neler, ziraat mühendisleri ve çiftçiler acısından?
-Ziraat Mühendisi denildiği zaman insanımız toprağı, bitkiyi, gübrelemeyi, tohumu, tarım ilacını, bitki hastalığını, hayvancılığı vs gibi tüm tarımla ilgili konularda uzman kişi olarak bilmektedir. Hâlbuki tıpta olduğu gibi biz Ziraat Mühendisleri Ziraat Fakültesinden mezun olduktan sonra pratisyen Ziraat Mühendisi olmayıp okul yıllarında bölümlere ayrılarak öğrenim görüyoruz. Yani Ziraat Mühendisi toprak, tarla bitkileri, tarım ekonomisi, bitki koruma, zootekni, tarımsal sulama, tarım aletleri vs gibi bölümlerden mezun oluyorlar. Dolayısıyla farklı konularda uzman Ziraat Mühendisleri mezun oluyor. Aslında olması gereken, doktorlar gibi Ziraat Fakültesi‘nden mezun kişiler pratisyen olmalı daha sonra bölümlere ayrılarak Uzman Ziraat Mühendisi olmalıdır. 4 yıllık mezun olan arkadaşın ziraatın her alanından bilgisi olması gerekir. Ziraat Mühendislerinin bu konuda zorlukları vardır. Tarımda çiftçiler açısından ise birçok belirsizlik vardır, hala biz ürün planlaması yapamadık Tarım bakanlığı Türkiye‘yi tarım açısından 30 havzaya böldü, Konya 3 havzanın içerisine girmektedir. Karatay, Selçuklu ve Meram farklı havzalara giriyor. Selçukludaki çiftçi soya fasulyesi ekerse destek alabiliyor, arasında sadece 5m yolla bölünen Meram‘daki çiftçi soya fasulyesi ekerse destek alamıyor. Hükümet yine Adana‘daki çiftçiye ve Konya‘daki çiftçiye buğday ekerse aynı desteklemeyi veriyor. Hâlbuki Adana‘daki çiftçi bir yılda 3 destek alırken, Konya da kıraça ekim yapan çiftçi iki yılda bir destek alabiliyor. Çukurova da tarım çeşitliliği açısından birçok tarım ürünü ekebilir. Çünkü Çukurova çiftçisi yılda toprağından 3 farklı ürün yetiştirebilirken, Konyalı çiftçi iki yılda bir buğday elde edebiliyor. Adanalı bir çiftçi, Konyalı çiftçiye göre 2 yılda 6 kat destekleme alıyor dolayısıyla Bu dengelerin sağlanması gerekmektedir.
***Tarım işlerinde Türkiye ve Konyalı çiftçiler, tarım teknolojisinden ne derece yararlanabiliyorlar?
-Makineli tarıma çiftçiler ekilen ürünlerin kazanç durumuna göre çok çabuk geçebiliyor. Mesela patates, havuç, şeker pancarı çiftçisi, en modern sulama ve söküm aletini getirte biliyor. Ama buğday çiftçisi en modern makineleri kullanamıyor. Niye geliri daha az. Mesela ben 2006 yılında Hollanda‘nın Başkenti Amsterdam‘a gitmiştim orada 6 sıralı patates söküm makinesi görmüştüm, o dönemde Konya‘da 2 sıralı söküm makinesi vardı ama tam 2 yıl sonra Konya‘ya 6 sıralı patates söküm makinesi geldi. Hollanda‘da bir yerde gerekli tarım teknoloji makineleri mevcut, çiftçi buraya gelip makineyi kiralayarak tarlasında gerekli çalışmaları yapıp ücretini ödüyor. Burada da kooperatiflere destek olarak bu uygulama yapılabilir. Bu uygulamayla çiftçiyi belirli bir dizayna sokmuş olursunuz.
***Tarım sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
-Şurası çok önemli ileriyi gören insanlar, düşünürler şunu çok iyi biliyorlardır, tüm sektörler bitecek ama tarım sektörü bitmeyecektir. Çünkü siz şu an uçak, araba gerekil elektronik sanayisine sahip olabilirsiniz bunlar çok önemli ama bunlar üretimini bir noktadan sonra tamamlayacak. Mesela Türkiye 100 uçağa ihtiyacı var bu belki bugün 10 sene sonra tamamlayacak artık ne zaman uçağa ihtiyacı olur düşerse veya bozulursa. Ama tarıma ihtiyaç dünya var olduğu sürece ihtiyaç devam edecektir. Bu anlamda tarım sektörünün geleceği demek ülke geleceği demektir. Türkiye önce bu kadar toprağa ve çeşitli tarım üretimi yapabileceği alan sahip olmasına rağmen hala ithal ürün yapması ülke ekonomisine zarar vermekte. Türkiye ekonomisini büyütmek istiyorsa tarım sektörünü geliştirecek çalışmalar ve projeleri devlet projesi haline getirerek yapmalıdır. Hem bu sayede insanı, çiftçisi kazanacak hem de ülke ekonomisi gelişecektir.
***Ziraat Mühendisleri Odası olarak ileriye yönelik hedefleriniz ve projeleriniz neler?
-Ziraat Mühendisleri Odası‘nın yapması gerekenler içerisinde gündemdeki yanlış uygulanan bir kısım projelerin düzeltilmesi için kamuoyu oluşturmak ve ülke tarımına fayda sağlayacak yeni projelerin üretilmesini sağlamaktır. Bunun için gerekli çalışmaları yaparak yanlış bir tarım politikasının uygulamasının önüne geçmektir. ZMO Kimlik kartı olan meslektaşlarımız anlaşmalı olduğumuz banka, otel, akaryakıt istasyonları, alışveriş merkezleri ve lokantalardan indirimli olarak faydalanmaktadırlar. Ayrıca içerisinde toplantı salonu, lokali kütüphanesi bulunan bir idari binaya sahip olmayı planlıyoruz. Konya da tarımın veriminin ve kalitenin artırılmasını sağlayacak gerekli çalışmaları odamız yapmaya devam edecektir.
***Özkan TAŞPINAR kimdir?
-1968 Konya Cihanbeyli Taşpınar doğumluyum, ilk, orta ve lise öğrenimimi Konya‘da tamamladım. 1990 yılında Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü‘nden mezun oldum. 1993 yılında Zirai mücadele bayiliği üzerine bir iş yeri açtım. 1994 yılında bir siyasi partide ilçe başkan yardımcılığı, il başkan yardımcılığı ve ilçe başkanlığı görevlerinde bulundum. 2007 yılı seçimlerinde Konya milletvekili adayı oldum. Konya Ziraat Mühendisleri Odası‘nda 3 dönem ikinci başkan olarak görev yapıp, Aralık 2009 da yapılan genel kurulda Ziraat Mühendisleri Odası Konya Şubesi Başkanlığına seçildim. Şu an da iç Anadolu Bölgesi‘ nde, toptan zirai ilaç, tohum, yaprak gübresi dağıtımı yapan ‘Taşpınar Tarım‘ firmasının sahibiyim. Evli ve 3 çocuk babasıyım.