AB'DE YASAKLANAN AKTİF MADDELERDEN 134'Ü TÜRKİYE'DE RUHSATLI - CUMHURİYET TARIM

MERKEZ
08.07.2008
 

Dr. Gökhan GÜNAYDIN

Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı 

Rusya Federasyonu‘nun 3 Haziran 2008 tarihinde Türkiye‘den gerçekleştirdiği domates, patlıcan, patates, üzüm ve limon dışalımına pestisit kalıntısını gerekçe göstererek yasaklama getirmesi, ülkemizde zirai mücadele ve zirai karantina hizmetlerinde yaşanan sorunları bir kez daha kamuoyunun gündemine taşıdı.

Halk sağlığı açısından büyük önem taşımasına karşın, olağan zamanların sığ gündemi arasında kaybolan bitki koruma hizmetlerini kriz zamanlarında tartışmak bir alışkanlık haline gelince, konuyu sağlıklı değerlendirmek pek mümkün olmuyor. Çünkü taraflar, kendi konumlarına uygun pozisyon alıp değerlendirmelerde bulunuyorlar. Bu yaklaşım bütünlüklü bir değerlendirmeyi engellediği gibi, yapılan yanlış - eksik analizler de alanda zaten varolan bilgi kirliliğine yeni "katkılar" sağlıyor.

Konuyu Türkiye‘nin yaş meyve sebze dışsatımı ile sınırlayarak ele aldığımızda altı çizilmesi gereken birkaç konu var. Bunlardan en önceliklisi, dışalımcı ülkenin belirlediği Ençok Kalıntı Sınırı (MRL - Maksimum Residu Limits) ve bunun işlemlere yansıması. Eğer Türkiye, Rusya‘ya örneğin domates dışsatımı gerçekleştirecekse, domatesteki zirai mücadele ilacı kalıntısının Rusya‘nın belirlediği MRL değerlerinin altında olduğunu garanti etmek üzere, ürünlerden aldığı numunelerde gerekli analizleri yaparak, uygun olan partiler için "Bitki Sağlık Sertifikası", "Gıda Sağlık Sertifikası" ve "Analiz Raporu" düzenleyerek dışsatım işlemini tamamlar. İleride sorun çıkma olasılığına karşın da, alınan numunelerin bir eşini (şahit numune) kendi laboratuarlarında beş ay süreyle muhafaza eder.

Türkiye‘de bu hizmetler zirai karantina müdürlükleri tarafından yürütülürken, Rusya Federasyonu da, kendi ülkesine giren ürünleri bu açıdan denetler, aynı analizleri yapar, uygun bulduğu ürünleri Rus halkının tüketimine sunarken, uygun bulmadığı partileri reddetme hakkına sahiptir.

Tüm bu işlemler, akredite laboratuarların da katkısıyla nitelikli ve yeterli personel ve idari kapasite aracılığıyla ve iyiniyetle yürütülürse, olağan bir tarımsal dışalım - dışsatım işleminden söz ediliyor demektir. Buna karşılık, bu zincirin halkalarında yer alan işlemlerdeki kural dışılıklar krizleri doğururlar.

Benzer bir kriz 2005 yılında patlamış, dönemin Tarım ve Köyişleri Bakanı bu kriz ortamında görevden alınmış, yapılan görüşmelerin ardından, Rusya‘nın, kendi inspektörlerini uzun süreler boyunca limanlarımızda görevlendireceği formüller üzerinde uzlaşılarak dışsatım yeniden başlatılmıştı.

2008 krizinde ise ülkemiz dışsatımcıları ve Bakanlık yetkilileri, Rusya‘nın, Avrupa Birliği‘ne göre onlarca kat daha rijit MRL değeri uyguladığını ve adeta dış ticareti olanaksız hale getirdiğini ileri sürüyorlar.

Değerlere baktığınızda bu sav yanlıştır denilemez. Ancak açıkta kalan bazı soru işaretleri, buna rağmen varlığını sürdürüyor. Örneğin, dış ticaret yıllardır bu MRL değerleri üzerinden sürmüyor mu? Denilebilir ki, Rusya bu sıkı MRL değerlerini muhafaza ederek, gerektiği zaman bunları bir tarife dışı engel olarak kullanmayı tercih ediyor. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kuralları uyarınca dış ticareti yasaklayamayan ülkelerin, kimi zaman bu tip tarife dışı engellerle ticaretin yönünü ve hacmini etkiledikleri bilinmektedir. Ancak buna rağmen, yapılması gereken, hiçbir uygun önlem geliştirmeden kendi kamuoyumuza Rusya‘yı şikayet etmek değildir. Türkiye, Uruguay Turu Tarım Anlaşması‘nın "pazara giriş" bölümünün ihlali niteliğini taşıyan bu uygulamadan dolayı hukuki - ticari yaptırım mekanizmalarını Rusya‘ya karşı işleterek, konuyu sürdürülebilir bir ticaret zeminine çekme çabası içinde olmalıdır.

Bunun da dışında, daha önemli olan bir başka konu ise, Türkiye‘deki zirai mücadele hizmetlerinin işleyiş biçimi ile ilgilidir. Yani, acaba ülkemizde bu alanda çevre ve halk sağlığı açısından etkin işleyen bir sistemden söz etmek olanaklı mıdır? Başka bir deyişle, Türkiye bu alanda sorunsuz mu?

Analizimize yaş meyve - sebze üzerinden devam edersek, şu saptamaları yapabiliriz. Ülkemizde yılda üretilen 40 milyon ton civarındaki ürünün ancak % 5‘i dışsatıma konu edilebiliyor. Başka bir deyişle, 38 milyon ton yaş meyve sebze iç piyasada tüketiliyor. Dışsatıma yönelik olarak üretilen ürünlerin sera - tarla aşamasından nakliyesine kadar çok daha sıkı kontrollere tabi olduğunu biliyoruz. O halde, sıklıkla dışsatımında sorun çıkan bu alt sektördeki zirai mücadele hizmetlerinin, iç piyasadaki durumu nedir?

Bu alanda, ruhsatlandırılmış zirai ilaçlardan başlayarak, bunların satışı, kullanımı, denetimi süreçlerinde insan sağlığını tehdit eden çok ciddi ihlaller söz konusudur.

Avrupa Birliği‘nde yasaklanmış olan aktif maddelerden halen 134 adedi Türkiye‘de ruhsatlı durumdadır. Bu durumun yarattığı çarpık sonuçları şöyle örneklemek mümkün: Bir Avrupa‘lı firmanın ürettiği zirai mücadele ilacı, içeriğindeki aktif maddenin halk sağlığına zararlı olması nedeniyle Avrupa‘da yasaklanıyor. Ancak o ilaç Türkiye‘de ruhsatlı olduğu için, o Avrupa‘lı firma tarafından üretilmeye ve Türkiye‘de satılmaya devam ediliyor. Üretici o ilacı kullanarak üretim yapıyor, ancak sözü edilen ürün, yasaklı ilaç kullanımı nedeniyle Avrupa tarafından kabul edilmiyor, ancak Türkiye‘de tüketime sunuluyor. Üstelik te, bu zincir içindeki her şey "yasal"...

Sorun bundan ibaret değil. 200 milyon euro değerindeki zirai mücadele ilacı piyasasının %2‘si, kaçak ve sahte ilaçla işgal edilmiş durumda. Çevreye, hayvana,  insana zehir saçan bu kimyasallar, köylerde - tarlalarda araba bagajlarında pazarlanıyorlar.

Yasal zirai mücadele ilacı satış ağı da sorunlarla yüklü. 6 binin üzerindeki bayiinin bin‘e yakını ilkokul mezunu. Hastalık ve zararlı bilgisi, kimyasalın içeriği, kullanım şekli ve doğurabileceği sorunlardan habersiz olan bu kişiler, bir anlamda etrafa zehir saçıyor. Tarım İl - İlçe Müdürlüklerindeki teknik eleman yetersizliği nedeniyle kontrol ve denetimler yetersiz. Ziraat Mühendisleri Odası‘nın (ZMO) bu alanda yıllardır yürüttüğü etkin çalışmalara karşın, işbirliği alanında anlamlı bir gelişme sağlanabilmiş değil. ZMO‘nun 2002 yılında bayii denetimine yönelik bir ilk adım niteliğinde olan "açma kapama saati belirlemesi" ve ilgili düzenlemeyi Resmi Gazete‘de yayımlatarak yürürlüğe sokması, Bakanlık tarafından destekleneceğine engellenmeye çalışılıyor... Bardağı taşıran son damla ise, yeterli eğitime sahip olmayan bayii yapısının egemen olduğu ortamda, hukuk ve bilim dışına taşılarak,        ziraat mühendislerine sınav zorunluluğu getirilmesi...

Zirai mücadele ilaçları, uygun ilacın doğru zamanda - doğru dozda - uygun yöntemle kullanılması ve ilaç kullanımı ile hasat arasında gerekli bekleme zamanına uyulması durumunda, tarımsal üretimin verim ve kalitesini olumlu etkileyen, aksi halde tüketici sağlığına olumsuz etkileri olan kimyasallardır.  

Bu alanın üretici ve tüketici yararına düzenlenebilmesi için; üretim alanında hastalık ve zararlı tanısının tarım danışmanı tarafından konulacağı, uzman bayilerin reçeteli ilaç satışı yapacağı, ilacın tarım danışmanı eşliğinde kullanılacağı ve kayıt altına alınacağı, etiketten geriye izlenebilirlik sisteminin etkinlikle yürütüleceği bir yapıya gereksinim bulunmaktadır.

ZMO tarafından uzman akademisyenlerin katkısıyla yurt çapında düzenlenen eğitimlerle oluşturulan tarım danışmanlarının, destekleme sisteminin bir parçası haline getirilerek yurt çapındaki tarım işletmelerinde işlendirilmeleri, sorunun kalıcı çözümü için güçlü bir adım niteliği taşıyacaktır.

Okunma Sayısı: 1380