ALIŞMAYA DEĞİL, KENDİNE YETERLİ OLMAYA DAVET EDİYORUZ!
Beypiliç Genel Müdürü ve BESD-BİR (Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği) Başkanı Sait Koca`nın yazılı basında yer alan görüşlerine göre dünyada GDO gerçeği var ve buna alışılması gerekiyor. Sait Koca`ya göre:
· Üretimi sürekli artmakta olan GDO`lu ürünlerin birçok artısı var;
· GDO`lu ürünler, bilinenin aksine sağlıklı ürünler
· GDO`lu ürünlerde temel amaç fazla verim almak ve dünyadaki açlığı bitirmek değil. Esas amaç sağlıklı ürünler elde etmek ve çevreye zarar veren tarım ilaçlarının kullanımını en aza indirmek.
Dünyada GDO gerçeği olduğu doğrudur. Ancak, bu gerçeğin dünyaya kabul ettirilme uğraşısına karşı daha da büyük bir mücadele vardır. Bu kapsamda ülkemizde GDO`ya Hayır Platformu, doğru bilgiyi halkımıza ulaştırma çabası içerisindedir. Beypiliç gibi bir firmanın Genel Müdürlüğü ile BESD-BİR Derneği`nin Başkanlığı görevini yürüten Sait Koca`nın GDO kabullenişi içerisine girmesi, kırmızı et fiyatlarından dolayı beyaz ete yönelen tüketicinin ne yediğini sorgulaması açısından önemli bir örnektir.
Ülkemizde Biyogüvenlik Kanunu 2010 yılında yürürlüğe girmiştir. Mevzuat çerçevesinde 2011 yılından günümüze GDO`lu 25`i mısır ve 7`si soya olmak üzere toplam GDO`lu 32 çeşide yem amaçlı kullanım izni verilmiştir. İzin verilen GDO`lu 32 çeşitten 29`u (25 mısır ve 4 soya) için Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği İktisadi İşletmesi (BESD-BİR) başvuruda bulunmuştur.
BESD-BİR üzerinden yapılan GDO`lu 29 mısır ve soya çeşidinin 7`si böceklere karşı toksin (zehir) üreten çeşitler olup 5`i yabancı ot ilaçlarına toleranslı ve 17`si her iki özelliği de (hem böceklere karşı toksin üreten hem de yabancı ot ilacına toleranslı) de taşıyan çeşitlerdir.
Merak ediyoruz! Bünyesinde böcekler için zehir üreten ve çokuluslu şirketin kendi tohumu ile kullanılmasını şart koştuğu tarım ilacına karşı tabiatında olmayan bir protein ürettirilen GDO`lu mısır ve soyalar nasıl sağlıklı olabilir?
Küresel ölçekte sayısı sadece 6 olan çokuluslu şirketlerin 54 milyar dolarlık tarım ilacı pazarındaki payları %75, 39 milyar dolarlık tohum pazarındaki payları ise %71`dir. Bu çokuluslu şirketler tarım ilacı ve hibrit tohumların yanında, aynı zamanda GDO`lu tohumları da üretmektedirler. Görüldüğü üzere 93 milyar dolarlık pazarda kazançlarının büyük bölümü tarım ilaçlarından gelmektedir. Bu nedenledir ki, ürettikleri GDO`lu tohumların %85`lik bölümü tarım ilacına toleranslı ve hem tarım ilacına toleranslı hem de böceklere karşı toksin üreten çeşitlerdir; yani yanında bu şirketlerin tarım ilaçlarının kullanılma zorunluluğu olan çeşitlerdir. Böyle olunca da GDO`lu tohumların yaygınlaştığı hiçbir ülkede tarım ilacı kullanımı, sayın Koca`nın telaffuz ettiği gibi en aza inmemiş, tam tersine artmıştır.
Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği İktisadi İşletmesi vasıtasıyla yapılan başvuru sonucu izinlendirilen GDO`lu 29 mısır ve soya çeşidinin de 22`si tarım ilacına toleranslı çeşitlerdir. Diğer bir deyişle, çokuluslu şirketlerin kendi tarım ilaçlarının kullanıldığı çeşitlerdir. Bu nedenle Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı`na çağrımız, ülkeye girişine izin verdiği GDO`lu mısır ve soyalara yaptığı ilaç kalıntı analizlerini kamuoyuyla paylaşması yönünde olacaktır.
Durum böyle iken GDO`lu ürünlerin sağlıklı ürünler olduğuna ve birçok artısı bulunduğuna inanmak, çok büyük bir iyi niyetten başka bir şey olamaz. Hiçbir yönüyle kabul edilemeyecek bu açıklamanın tek sevindirici yönü ise sayın Sait Koca`nın bile GDO`lu ürünlerin verimlerinin bugüne kadar öne sürüldüğü gibi, yüksek olmadığını ve dünyadaki açlar için üretilmediğini kabul etmiş olmasıdır.
Ülkemizde büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı sektörünün yem açığını kapatmak adına mısır ve soya ithalatı son derece önemli bir boyuta ulaşmıştır. Türkiye 2015 yılında yurtdışından aldığı 2,3 milyon ton soya için 968 milyon dolar, 1,5 milyon ton mısır için de 351 milyon dolar ödeme yapmıştır. Günümüzde küresel ölçekte ekilen soyanın %83`ü, mısırın ise %29`u GDO`ludur. Bu ürünlerde kendimize yeterliliği sağlayamadığımız sürece dünya borsalarından GDO`suz ürün bulabilmek neredeyse olanaksız hale gelmiştir. Bu nedenle bu iki üründe kendimize yeterliliği sağlamak son derece büyük bir önem arz etmektedir.
Giderek çok daha ağır bir şekilde kendini hissettiren neoliberal politikalar son 15 yıllık süreçte çiftçimizi 26 milyon dönümlük tarım arazisini ekmekten vazgeçirmiştir. Çiftçimizi üretim yapmaya teşvik edecek politikaları hayata geçirmek suretiyle bu arazinin sadece 6-7 milyon dönümlük kısmını mısır ve soya ekimine ayırsak, dışarıdan mısır ve soya almamıza gerek kalmayacaktır. Böylelikle GDO tartışmaları da bitecektir.
Teslimiyetçi bir anlayışla, kendimize yetersizliğimizden bahsederek, ithalatı çözüm olarak sunan ve bu kapsamda GDO`lu ürünleri kayıtsız şartsız övenlere itibar edilmemesi en büyük dileğimizdir.
GDO`YA HAYIR PLATFORMU