ANAYURT GAZETESİ: SAVAŞIN FATURASINI TÜRKİYE ÖDEMESİN- 23 ŞUBAT 2022
Rusya`nın, Ukrayna`daki ayrılıkçı Donestk ve Luhansk bölgelerinin bağımsızlığını tanıyan kararı, Türkiye ekonomisinde kısa vadede derin etkiler bırakabilir. Uzmanlar gerginliğin savaşa dönüşmesinin Türkiye`de ticaretten tarıma turizmden döviz kuruna kadar pek çok dengeyi de bozacağına işaret etti.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin`in Ukrayna`da ayrılıkçıların elinde bulunan Donestk ve Luhansk`ın bağımsız birer bölge olarak kabul eden kararı imzalamasıyla kriz yeni bir boyuta taşındı. Olası bir savaşın Türkiye`nin Rusya ile 9 milyar 127 milyon dolara ulaşan ticareti kadar 5 milyar dolara yaklaşan Ukrayna ticaretini de zedelemesi mümkün. Uzmanlar Türkiye`nin olası bir savaşa taraf olmamasını aksi takdirde ticaretten tarıma, turizmden döviz kuruna kadar pek çok dengeyi de bozacağını söyledi.
Türkiye 2020 yılında 48,1 milyar metreküp doğal gaz tüketti. Enerji Piyasası Denetleme Kurumu (EPDK) Doğalgaz Sektör Raporu`na göre, bunu yüzde 33,6 oranında Rusya`dan, yüzde 24 Azerbaycan`dan ve yüzde 11,1 oranında İran`dan uzun vadeli anlaşmalarla boru hattı üzerinden aldı.
Herhangi bir uzun vadeli anlaşmaya bağlı kalmaksızın spot piyasadan ithal edilen LNG payı ise yüzde 16,9 oldu. Türkiye`nin Rusya`yla 1997 ve 1998 tarihli iki adet doğalgaz anlaşması var. 1997 tarihli anlaşma kapsamında yıllık 16 milyar metreküp doğal gaz, Mavi Akım üzerinden Türkiye`ye aktarılıyor. Bu anlaşma 2025`e kadar geçerli.
Türkiye`nin 2021 yılında toplam buğday ithalat miktarının yüzde 86,6`sını Rusya ve Ukrayna`dan gerçekleştirdiğini, arpa ithalat miktarının yüzde 79,4`ü, ayçiçeği ithalat miktarının yüzde 11,4`ü ve soya ithalat miktarının ise yüzde 13,3`ünün yine bu ülkelerden yaptı.
Pandemiye rağmen geçen yıl 29 milyon turist ve 24 milyar dolar turizm geliri elde eden ve Sağlıklı Turizm Sertifikası uygulamasıyla dünyaya örnek gösterilen Türkiye`ye geçtiğimiz yıl en çok ziyaretçi gönderen ülke 4 milyon 694 bin 422 ziyaretçi ile Rusya oldu. Rusya`yı 3 milyon 85 bin 215 kişiyle Almanya izledi. Ukrayna ise 2 milyon 60 bin 8 ziyaretçiyle üçüncü sırada yer aldı. Ukrayna`yı Bulgaristan ve İran izledi.
Türkiye, 2021 yılında Rusya ve Ukrayna`dan 6 milyon 754 bin 430 turist çekerken bu yıl bu rakamın 9 milyonu geçmesi öngörülüyor. Türkiye için savaşın çıkması turizmin sekteye uğraması ve cari fazla verme hedefine kilitlenen Türkiye Ekonomi Modelinin de sonuçsuz kalması anlamına geliyor.
`YENİ MODEL KÜRESEL KONJONKTÜRDEKİ GELİŞMELERİ GÖZ ARDI EDİYOR`
İktisat profesörü Yalçın Karatepe, ekonomi yönetiminin yaz aylarında turizm gelirlerinin artmasına bağlı olarak cari açığı kapatıp hatta cari fazla verme üzerine kurduğu modelin küresel konjonktürdeki gelişmeleri göz ardı ettiğine dikkat çekti.
Karatepe, Türkiye`nin olası bir savaş durumunda alacağı pozisyonun önemine işaret ederek, "Ukrayna-Rusya arasındaki gerilimin halihazırda dolar kurunu 13,60 banından 13,80 banında taşıdığını gördük. Bu bile kur korumalı mevduat hesabını zora sokacak bir gelişmedir" yorumunda bulundu. Karatepe şöyle devam etti:
"Ekonomi yönetimi, kur korumalı ve altın korumalı mevduat hesaplarında bireysel yatırımcılara 3 ay şirketlere de 6 aylık vadeler koydu ve dolara göre opsiyon belirleyen yatırımcıları bu iki mevduatta pozisyonlandırmaya teşvik etti. Buradaki amaç ocak ayında sonraki altı ay içinde şirketleri de yaz başına kadar kur korumalı ve altın korumalı mevduata çekip; yaz aylarında da turizmin canlanmasıyla gelecek olan 25- 30 milyar dolarlık sıcak paranın etkisiyle döviz kurlarını düşürmekti. Yalnız kur korumalı mevduatın sahip olduğu riskler, Rusya-Ukrayna gerilimiyle yeni bir zemine taşındı. Olası bir savaş durumunda Türkiye`nin Rusya ve Ukrayna ile yaptığı ticaretin de büyük ölçüde bozulması, azalması ya da aksaması gibi olası sonuçlar var. Ayrıca ekonomi yönetiminin kurguladığı dolar kurunu 13,60 bandında sabit tutma planı, yalnız bu iki ülkeden gelecek olan turist akışının durmasının yaratacağı baskıyı yaşamıyor. Aynı zamanda Fed`in parasal genişlemeyi durdurarak, faiz artırımına gitmesi gibi doların yükselmesi ve zaten kaçmakta olan yurtdışı yerleşiklerinde belki de tamamen piyasadan çekilmesi gibi durumlarında getirdiği stresi yaşıyor."
`SAVAŞIN İLK VURACAĞI SEKTÖR TURİZM OLACAKTIR`
Tur Operatörleri sözcüsü Cem Polatoğlu ise; Ukrayna-Rusya geriliminin savaşa dönüşmesi halinde, 10 milyona yakın turistin ve 13 milyar dolarlık turizm gelirinin sekteye uğrayacağını ve Rusya ile doğrudan bağlantılı ülkelerin de Türkiye`ye turist göndermeme yönünde karar alabileceğini söyledi. Polatoğlu şöyle devam etti:
"Ukrayna ve Rusya arasındaki olası savaşın ilk vuracağı sektör turizm olacaktır. Putin`in aldığı kararın üzerinden bakarsak bunun yalnız Ukrayna ve Rusya ile de sınırlı kalmayacağını; Rusya ile alyans olan ülkelerin de bu doğrultuda kararlar alabileceğini söylemek mümkündür. Rusya`nın doğrudan ya da Putin`in gizili direktifleriyle Türkiye`nin olası bir savaş durumunda alacağı tavra bağlı olarak ambargo uygulanabilir. Böyle bir ambargoda Rusya yalnız olmayacaktır, Rusya ile ilişki düzeyine göre, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve hatta Azerbaycan da bu sürecin içinde doğrudan yer alabilir. Böyle bir durumda 12-13 milyar dolarlık bir gelir kaybı yaşanabilir."
Türkiye`nin Rusya ve Ukrayna arasındaki gerilimde doğrudan taraf olmaması gerektiğini söyleyen Polatoğlu, Türkiye`nin İsrail ve Mısır ile yaşadığı diplomatik krizlerin turizme yansımalarına değinerek, "İlişkileri yeniden tesis etmek ve turizmde bıraktığı sonuçları kapatabilmek en az 5-6 seneyi kaybetmek anlamına geldiği için Rusya`ya karşı tansiyonu yükseltecek çıkışlardan kaçınılmalı" dedi.
`OLASI SAVAŞ EKMEK FİYATLARININ ARTMASINA NEDEN OLACAK`
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez de Türkiye`nin buğdayda kendi kendine yeten bir ekonomi olduğunu ancak kuraklık ve maliyet artışları yüzünden 2020`de 20 milyon ton olan buğday üretiminin 17 milyon tona düştüğünü ve Rusya ile Ukrayna`nın da bu süreçte Türkiye`nin en çok buğday alımı yaptıkları ülkeler olarak öne çıktığını söyledi.
Suiçmez, Türkiye`de nüfusun artmasına rağmen buğday ekim alanlarının ve üretilen buğday miktarının azaldığına işret ederek, şöyle konuştu:
"Bu gelişmeler bizi yurt dışından buğday almak zorunda bırakıyor. Türkiye`nin de en çok buğday aldığı ülkeler Rusya ve Ukrayna. Her yıl bu iki ülkeden aldığımız buğday miktarının artmasının üstüne bir de döviz kurundaki artış biniyor. Olası bir savaş durumu ya da bu iki ülke arasındaki gerginliğin siyasi düzeyde dahi kalması, bir yandan petrol fiyatlarını artıracağı için mazot fiyatları aratcak diğer yandan da doğal gaz fiyatlarının artmasına neden olacaktır. Bu da üretici maliyetlerinin artmasına neden olacağı için ülkemizdeki üretim daha da azalacak ve dışa olan bağımlığımız da bu oranda artacaktır.
Özellikle Rusya`nın pandemi sürecinde korumacı politikalar izlemesi ve küresel gıda fiyatlarının sürekli artması ki geçtiğimiz yıl küresel gıda fiyatlarındaki artış yüzde 28 oranına kadar ulaştı. Türkiye`nin durumunu daha da kırılganlaştırdı. Fakat olası bir savaş durumunda bunun ülkemize yansıması çok daha fazla olacaktır. Daha az üretim, daha çok dışa bağımlılık ve fiyatların çok daha fazla yükselmesi gibi sonuçların yanı sıra savaş koşullarında bu ülkelerden buğday alınamaması durumu ya da daha yüksek fiyatlarla buğday alınmasının doğrudan ilk yansıması ekmek fiyatlarının artması olacaktır."
Buğdayda dışa bağımlılığın kırılması için yerli üretimin teşvik edilmesini öneren Suiçmez; gübre yardımının dışında üreticilere yerinde ve doğru zamanda yardımın yapılmasının gerektiğini de kaydetti.
`RUSYA`NIN TÜRKİYE`YE DOĞAL GAZ AKIŞINI TAMAMEN DURDURMASINI BEKLEMEK YANLIŞ`
Enerji konularında yetkin bir isim olan Necdet Pamir, Rusya-Ukrayna krizinin tek boyutunun enerji olmadığını ama ABD`nin ürettiği şeyl (kaya) gazının Rus doğal gazına karşı alternatif olarak Avrupa ülkelerine sunduğunu ve bu nedenle de bölgedeki gerilimi tırmandırdığını ifade etti.
Rusya`nın AB üyesi ülkelere ve Türkiye`ye doğal gaz arzını durdurması ihtimalinin çok düşük de olsa masada duran bir seçenek olduğunu işaret eden Pamir, şöyle devam etti:
"İran`ın Türkiye`ye günlük verdiği gazı kesmesi gibi çeşitli bahanelerle Rusya`dan günlük temin edilen doğal gazın miktarında düşüşlere gidilebilir ama bunun çok zayıf bir olasılıklı olduğunu düşünüyorum. Türkiye Almanya`dan sonra Rus doğal gazını en çok kullanan ülkedir. Bu nedenle de hassasiyet gerektiren bu konuda Türkiye`nin Rusya`ya karşı oldukça temkinli ve anlık tepkiler vermekten kaçınarak bu süreci yürütmesi gerektiğine inanıyorum. Türkiye`ye Avrupa`ya oranla Rusya`dan gelecek doğal gaza çok daha fazla bağımlıdır. Türkiye`nin dış politikasını da buna göre şekillendirmesi gerekmektedir. Türkiye’nin hem NATO üyesi hem de Rusya ile ilişkilerini iyi tutmaya çalışan bir bölge ülkesi olarak iki cami arasında beynamaz kalması ilişkileri zorlayabilir ama Rusya`nın Türkiye’ye doğal gazı akışını tamamen durdurmasını beklemek de yanlıştır."
Rusya`nın Çin ile 4 Şubat`ta imzaladığı enerji artırımı anlaşmasının AB`den gelecek olası yaptırımlara karşı alınmış bir önlem olarak görülemeyeceğini söyleyen Pamir, "Rusya ile Türkiye ve Rusya ile AB`nin enerji transferinde birbirlerine olan bağımlılıklarına bakılmaksızın bu tarz tespitlerde bulunmak yanlıştır" dedi.
Kuzey Akım 2 Hatıının işlevsel hale gelmesi durumunda Avrupa`ya olan gaz akışının artacağını da anımsatan Pamir şöyle devam etti:
"Rusya`nın elinde hem büyük bir enerji gücü var hem de nükleer silah kozuna sahip. Ayrıca ABD`nin ürettiği ve Avrupa`ya sunduğu şeyl gazının Rusya`nın ürettiği doğal gaza karşılık gelecek bir yanı yok. Rusya`ya karşı uygulanacak yaptırımlar arasında Avrupa pazarını kapatmak ve Avrupalıların doğal gaz yerine şeyl gazına zorlamak gibi bir seçenek de mümkün gözükmüyor. Avrupalılar, şeyl gazının maliyeti oldukça yüksek olduğu için daha uygun bir fiyattan temin edebilecekleri Rusya kaynaklı doğal gaz seçeneğinde kalacaklardır. Dolayısıyla Kırım`ın ilhakı olarak değerlendiren olaydan sonra da benzeri biçimde Rusya istediğini aldı. İlhak olarak değerlendiriliyor ama ben öyle düşünmüyorum. Çünkü Kırım, yapılan referandumla birlikte Rusya`da kalmayı seçti. Şimdi de benzeri bir sürecin işlediğini ABD ve Rusya`nın güreşteki peşrev misali birbirlerini yokladıklarını görüyoruz. ABD, Ukrayna`yı öne iterek, savaşmayı göze almadığını gösterdiği için sürecin Rusya`nın istediği şekilde işleyeceğini hatta Rusya`nın istediği gibi sonuçlanacağını göreceğiz."
Haber: Uğur DUYAN
Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ.