ANTALYA KENT SEMPOZYUMU GERÇEKLEŞTİRİLDİ

ANTALYA KENT SEMPOZYUMU GERÇEKLEŞTİRİLDİ
ANTALYA
05.04.2011

2 gün süren sempozyumda, Antalya kentini yakından ilgilendiren sorunlara çözüm yolları arandı.

 

Antalya Kent Sempozyumu, 24 Mart 2011 Perşembe günü TMMOB Başkanı Mehmet SOĞANCI, Akdeniz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Abit DEMİRCAN, yerel yönetim temsilcileri ve kamu kurum ve kuruluş yetkililerinin katıldığı bir törenle başladı.

2 gün süren sempozyumda, Antalya kentini yakından ilgilendiren konularda meslek odalarınca 20 adet bildiri sunularak sorunlara çözüm yolları arandı.

Sempozyum, bildirilerin sunumundan sonra yapılan panel ve forumla sona erdi. Toplantıda alınan kararlar sonuç bildirgesi ile kamuoyuna ve yetkililere duyuruldu.

 

ANTALYA KENT SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ

Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği‘nin (TMMOB) Genel Kurulu‘nda alınan karar doğrultusunda TMMOB Antalya İl Koordinasyon Kurulunca düzenlenen Antalya Kent Sempozyumu etkinlikleri, 24,25,26 Mart tarihleri arasında yapılan 6 oturumda 20 bildiri ile sonlanmıştır.

Antalya Kent Sempozyumunda aşağıdaki konular ele alınmış ve saptamalar yapılmıştır:

TMMOB Antalya Kent Sempozyumu, özellikle "dünya kenti " söyleminin ortaya çıkışı ile birlikte başlayan ve her geçen gün yeni mekansal ve sosyal yapısı ile değişim gösteren Antalya‘nın kentleşmesi sürecinin tüm sancılarının aktarıldığı bir sempozyum olmuştur.

Bu sancılı süreci tanımlamak, analiz etmek,  Antalya halkı ve kenti yönetenlerin bu süreçteki yerini anlamak üzere Düzenleme Kurulu tarafından oluşturulan Planlama, Kentsel Dönüşüm, Ulaşım, Enerji, Çevre, Yapılaşma ve zemin, İklim değişiklikleri ve afet, tarım alanları ve doğal kaynakların kullanımı gibi temel başlıklar altında sunulan bildiriler ile Antalya da dayatılan-yaşanan sonlu kentleşmenin kuramsal ve mekansal açılımları ortaya konmuştur.

Coğrafi konumu ve fiziki, iklimsel ve tarihi kültürel özellikleri nedeni ile dış dünya ile ilişki kurması yüksek bir potansiyele sahip,  ekonomik, sosyal, kültürel ve mekânsal açıdan sürekli gelişen bir kent olarak Antalya, gelişmenin yanında da bir dizi sorunları da beraberinde taşımaktadır. Gelişen turizm yatırımları ile yaratılan kentsel ekonomi nedeni ile ülkenin diğer yörelerine göre nispi refah seviyesindeki artış kente olan göçü kamçılamakta ve beraberinde artan nüfus, hızlı kentleşme, mekânsal yığılma sorunlarını da berberinde taşımaktadır.

Ülkenin siyasi yapısındaki dalgalanmalar, 12 Eylül sonraki askeri darbe sonrası kurulan Özal hükümeti ile kıyılarda başlatılan turizm hareketi en önemli değişimi Antalya üzerinde göstermiş, kentin ekonomisindeki tarımdan ve yerel sanayi yatırımlarından oluşan eksen ulusal ve uluslar arası ölçekli yatırımlarla turizm ve beraberindeki hizmet sektörüne kaymıştır.

Kentin ekonomik ekseninde oluşan bu değişim kent kimliğinde de değişikliklere de neden olmuş, kentteki gelişimin ve değişimin başlattığı süreç gerekli kültür ve bilgi birikimini oluşturacak yeterli zaman ve ortam bulamadığından şehrin yapılaşma düzeni bir talan düzenine teslim olmuştur. Planlama süreci başlatılmış ancak ardı sıra gelen değişiklik ve yeniden düzenlemeler ile yapılaşma ve yerleşme talebi öncelikle maliyeti en düşük ve en kolay altyapı getirilebilecek olan tarım alanlarından karşılanmıştır.  Dönümlerce sera alanı, narenciye bahçesi bir çırpıda imara açılmış, oluşan rant ekonomileri iştahları kabartarak daha çok sermayeyi kente çekerek bir başka talanın kapısını açmıştır. Yeni alanların imara açılması amacı ile bu kez yaylalara ve ormanlara saldırı başlamış ve kaçak yapılaşma olgusu gündeme gelmiştir. Orman alanlarına saldırının önü 2b yasasının çıkarılması ile açılmıştır. Orman köylüsüne toprak kazandırmak gibi masumane bir amaçla öne sürülen yasanın ciddi bir kaçak yapılaşmayı gündeme getirmesi kaçınılmaz olarak karşımıza çıkmakta, Türkiye‘nin en geniş 2b arazilerine sahip bir kent olarak Antalya bu sorunla boğuşmak zorunda bırakılmıştır. 

Yaşanmakta olan sorunlar yalnızca kent merkezini değil çevresindeki kırsal yerleşimler ile doğal kaynakların yıkımına da neden olmakta, Sempozyum sürecinde saptanan bu sorunlar ve çözüm önerileri bir araya getirildiğinde aşağıda belirlenmiş olan sonuçlar şöyle sıralanmaktadır.

Değişik kent, endüstri, ulaşım, turizm, altyapı ve benzeri nitelikli yatırımlar düşük maliyetli verimli tarım topraklarına yönlendirilmemeli, nitelikli tarım alanları mutlaka korunmalıdır.

Kent alanının tümünde dengeli kalkınmanın sağlanması, üretim artışı ve verimlilik desteklenerek verimsizliğe neden olan rant ve rant kültürü ile mücadele edilmelidir.

Kent ekonomisinin gelişmesi ve rekabetçi gücünün artırılması için; altyapı koşullarının iyileştirilmesi, yenilikçi kapasitenin geliştirilmesi gerekli olup, gelir ve katma değer artışı sağlamak için arz planlamasının yapılması, özellikle kentin ana sektörleri olan tarım ve turizm de ürün ve pazar çeşitliliğinin arttırılması gereklidir.

Kentin nüfus gelişimini doğru tespit eden, mevcut yapılaşma düzenini bir disiplin altına alan, doğal kaynakların korunarak kullanımını ön gören, sosyal ve kültürel altyapı alanlarının alanların kentin ihtiyacına cevap verecek şekilde dengeli dağılımını sağlayan,  yeni ekonomik üretim alanlarının oluşturulması sağlayacak ama bunun için kentin ekosistemini bozmayacak türde yatırımlara öncelik veren,  kentlilerinde ve sivil toplum kuruşlarının bu sürece katılımını sağlayan bir planlamanın yapılması gerektiği bildirilmiştir.

Çarpık ve düzensiz yapılaşma düzeni öncelikle gecekondu alanlarında olmak üzere dönüşüm ihtiyacını ortaya çıkarmış, bir kentsel dönüşüm süreci başlamıştır. Kentsel dönüşüm modelinin bugüne değin yapılmış olan dönüşüm felaketi uygulamalardan farklı olarak dönüşüm alanındakilerin kentte kalmasını sağlayacak ve sürece katılımını sağlayacak bir proje olmasının amaç olması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Kent bilgi sisteminin (CBS) kurmakla yetkili olan Antalya Büyükşehir Belediyesi öncelikle CBS Şube Müdürlüğü veya Daire Başkanlığı kurmalı, iyi bir programlama yapmalı, veri alışverişi için kurumlar ve ilçe belediyelerle protokol imzalamalıdır.

CBS‘ nin temeli olan harita verilerinin üretilmesi ve yönetilmesi harita mühendislerince yapılmalıdır.

Başlangıçta bu sistemin kurulmasının maddi boyutu büyük gibi görünse de ileriki aşamalarda ciddi gelir kaynağı, zaman tasarrufu olacak ve her türlü planlamayı doğru yapabilme olanağı sağlanacaktır.

Öte yandan yapı stoğundaki depremsellik riskinin belirlenmesi amacı ile Kentteki yapı stoğu özellikleri Antalya‘daki sismik risk belirlenmelidir. Deprem Master Planı çalışmaları hızlandırılmalıdır.

Tüm dünyada gelişen küreselleşme süreci ile birlikte Antalya kenti de bir dünya kenti unvanının hakkını verebilecek ölçüde küresel sermayenin dikkatini çekmektedir. Marka kent olma yarışı içinde yeni yatırımlar gündeme gelmekte, ancak artan enerji ihtiyacı  yeni enerji yatımlarını da beraberinde getirmektedir. Öte yandan dünyamızın karşı karşıya bulunduğu en önemli çevre olayı "Küresel Isınma"dır. Bu problemin baş aktörleri olan atmosferdeki sera gazları emisyonlarının kontrol altına alınmaması durumunda Küresel Isınmanın Etkilerinin doğal bir sonucu olarak karşılaşacağımız küresel iklim değişikliğinin yol açtığı şiddetli meteorolojik olayların yarattığı taşkınlardan korunmak, yaşanacak kuraklık için tarım politikalarını belirlemek,  su yönetim süreçlerinin bu yeni duruma göre yapılandırılmasını sağlamak,  ayrıca küresel ısınmaya bağlı olarak hızla eriyen buzulların denizlerde,  su sevilerinde yaratacağı yükselmeleri göz önünde bulundurarak deniz kıyısındaki yerleşimlerin geleceğini belirlemek gerektiği bildirilmiştir.

Son yıllarda küresel ısınmanın etkilerini en aza indirmek amacı ile temiz enerji kaynaklarının kullanımına ağırlık verilmelidir. Bu enerji kaynaklarından biri olan Doğalgazdan üretilen elektrik enerjisi Antalya‘da ilk sırayı almaktadır. Dışa bağımlı ve sonlu bir kaynak niteliği taşıyan doğalgazın yanı sıra elektrik üretiminin yenilenebilir kaynaklardan üretilmesi gerektiğine işaret edilmiştir. Yapılmış ve yapılması planlanan HES projeleri için ekolojik ağırlıklı bir değerlendirme yapılması gerektiği, Projeler hazırlanırken yerel halk bilgilendirilerek görüşleri alınması,  yöre halkı ve ilgili STK‘lar projelerin her aşamasında sürece dahil edilmesi, Akarsu yatağına bırakılacak suyun belirlenmesinde ulusal bir yöntem geliştirilmiş olması gerektiği bildirilmiştir.

Elektrik üretim tesislerinde enerji verimliliğinde alınacak tedbirler olarak; yeni santrallerin kurulum aşamasında da, elektrik iletim ve dağıtımında da verimlilik kriterlerine uyulması gerektiği önemle vurgulanmıştır.

Antalya‘nın bir "güneş kenti" olması için çaba harcanması gerektiği, Güneş Kent Kentsel Dönüşüm Projesi yapılması ve yerel kuruluşların katılımı, merkezi idarenin desteği ile "Antalya Güneş Kenti Strateji Belgesi ve Eylem Planı" hazırlanması gerektiği ; Antalya‘nın yalnızca güneş uygulamaları ile değil güneş enerjisi ekipmanları üretimi ile de güneş kenti olması hedeflenerek imalatçı kuruluşların yer alacağı bir merkez olması için gerekli planlama yapılmalı, yönlendirme ve teşviklerle desteklenmesi gerektiği bildirilmiştir.

Ülkede kurulması hedeflenen nükleer santrallerin ilk kuruluş masraflarının çok yüksek olduğuna, işletme masraflarının yüksekliğine, hammadde olarak ülkemizin dışa bağımlı olduğuna işaret edilerek, ülkemizde yeterince temiz enerji kaynaklarının mevcut olduğu ve bunların verimli şekilde kullanılması ile nükleer enerjiye gerek duyulmayacağı bildirilmiştir.

Enerji alanındaki piyasacı yasaların yarattığı tahribatın değerlendirilmesi gerektiği, bu tahribatın giderilmesini sağlamak için derhal planlı, merkezi  ve ulusal bir enerji sektörünün oluşturulması, bunun için de özelleştirilen yerlerin kamulaştırılması, planlama süreçlerine sektördeki örgütlü emek ve meslek örgütlerinin ve bilimsel kurumların katılımının sağlanması ve halka kesintisiz, kaliteli, ucuz enerji sağlamanın temel yaklaşım haline getirilmesinin önemi vurgulanmıştır.

Tüm Türkiye de olduğu gibi Antalya kentinde de yer altı kaynaklarının hoyratça kullanımı söz konusudur. Özellikle maden işletmesi adı altında yapılmakta olan taş ocakları ve kum çakıl ocakları kontrolsüzce üretimlerini sürdürmekte, doğayı tahrip ederek çevresel zararlar oluşturmaktadır.

Her şeyden önce, kapitalizmin tüketim çılgınlığına bağlı şişirilen üretim anlayışının sorgulanması, tüm kaynakları sorumsuzca kullanan tüketim/üretim kalıplarından hızla uzaklaşılması gerekmektedir.

Doğru ve uygulanabilir bir çevre ve madencilik mevzuatının oluşturulması, Etkili ve yaygın bir idari örgütlenmeyle, kamusal denetimin oluşturulması, çevresel sorunlar birden fazla mühendislik, hukuk, tıp, morfoloji, arkeoloji ve diğer ana bilim dallarını ilgilendirdiğinden ilgili disiplinlerin ortak çalışmalar yapması, madencilik çalışmalarının, tüm diğer üretim çalışmaları gibi, doğaya ve çevreye zarar verici etkisinin bulunduğu, ancak yine de yapılma zorunluluğu, bu süreçte oluşacak zararın en aza indirilmesi, gerekli iyileştirmelerin yapılarak çalışmanın sonlandırılması gerektiği,  çevre ile barışık, insan odaklı bir madencilik anlayışının tüm toplumun yararına olacağı bildirilmiştir.

Bu anlayıştan hareketle  "orman" sayılan yerlerin başta turizm ve madencilik olmak üzere orman ekosistemlerine zarar verebilecek karar ve uygulamaların aşılması, planlama çalışmalarının tüm boyutlarıyla yeniden düzenlenmesi, bu alanların toplumdaki farklı sınıf ve katmanlarının yetkili ve sorumluluklu olarak katılabilecekleri demokratik ortamda işletilmesinin anayasal olarak güvenceye alındığı katılım düzeneklerinin geliştirilmesi ve kurumsallaştırılması, "orman" sayılan yerlerin yönetiminde ülkesel ve bölgesel düzeydeki planlama çalışmaları sırasında ormancılık amaçları, politikaları, strateji ve ilkeleri toplumun tüm sınıf ve katmanlarının demokratik katılımlarıyla belirlenmesi, ülkesel ve bölgesel düzeyde belirlenen ormancılık amaç politika ve stratejilerin yerel düzeyde yaşama geçirilebilmesine yönelik teknik ve yönetsel çalışmaların tümleşik olarak hazırlanacak çalışma programları doğrultusunda yerel ormancılık birimleri tarafından yerine getirilmesinin sağlanması gerektiği bildirilmiştir.

Kentin gelişme sürecinde; yerleşimin önemli bir alanını oluşturan tufa ve traverten platosundaki sorunların yanı sıra platonun batı ve doğusunda yer alan alüvyon, yumuşak organik killer ile turba zeminler ve kumulların varlığı sıvılaşma ve aşırı oturma gibi zemin sorunlarını beraberinde getirdiği tespiti ile deprem kaynakları ve sığ su tablası koşulları da dikkate alınarak; güncel verilerle kentin depremselliği değerlendirilmesi, organik zeminler ve turbalık alanların yayılım ve derinliklerin belirlenerek buralarda yerleşimden ve yüksek yapılaşmadan kaçınılması, sıvılaşma potansiyeli değerlendirilerek haritalanması, araştırmalarda yeni deney yöntemleri kullanılmalı ve falez bandındaki deformasyonlar sistematik olarak izlenmesi, mikro bölgelendirme haritaları yapılarak planlamada kullanılması gerektiği bildirilmiştir.

Antalya su kaynakları açısından Türkiye‘nin en zengin illerinden biridir. Bu güne kadar içme suyu ihtiyacı yer altı kaynaklarından sağlanmıştır. Kentin büyümesi ve artan nüfus karşısında şu anda kullanılan temiz su kaynakları yetersiz kalacağından yüzey sularından yararlanma zorunda olacaktır. Korunması zor olan yüzey suları için öncelikli kaynak belirlenerek merkezi ve yerel yönetimler tarafından bu kaynakların korunmasına yönelik tedbirlerin alınması gerektiği tespit edilmiştir.

Su kaynakların kirliliğine neden olan etmenlerden biri de havuz kimyasallarıdır. Turizm sektöründe; başlıca temizlik kimyasalları, havuz ve su şartlandırma kimyasalları ile tarım kimyasalları (gübre ve pestisidler) olmak üzere tonlarca kimyasal kullanılmakta, kimyasal tüketimini azaltacak tedbirlerin alınması ve toksin kimyasallar yerine daha az zararlı veya zararsız doğal kimyasalların (yeşil kimyasallar) kullanımının teşvik edilmesinin önemi vurgulanmıştır.

Kıyı kenti olup binlerce yıl öncesinde " Denizci " olan fakat günümüzde denizden uzak Antalya kentinin Denizcilik Sektörü ve alt Sektörleri olan Deniz Taşımacılığı, Denizyolu Ulaşımı, Limancılık, Yat Limanları, Yat ve Deniz Araçları imalatlarının yapımı için Denizcilik Kaynaklarının efektif kullanımı sağlayacak ekonomisi Turizme dayalı bir şehir kimliğinden sıyrılarak çok daha verimli ve katma değeri yüksek Denizcilik faktöründen faydalanmasını sağlayacak tedbirleri almak, genişleme alanlarının dahil edildiği kombine taşımacılığı sağlayacak demiryolu gibi alt ve üst yapıları oluşturacak entegre bir Deniz Kenti Politikası yapılmalı ve uygulanmalıdır.

Diğer yandan Limanı olması, deniz trafiği ve gelişim taşımacılık trendine paralel olarak denizlerin kirlenmesini önleyecek, oluşacak kazalara önceden tedbirleri alacak, alt yapıları oluşturacak Valilik, Belediye, üniversite ve ilgili odalar ve kamu kuruluşları temsilcileri ile oluşturulacak Daimi Denizcilik Komisyonu kurulmanın gerekliliği bildirilmiştir.

Antalya hava kirlilik oranı yüksek olan iller arasında yer almaktadır. Kentimizde 2004 yılından itibaren artan hava kirliliğinin temel sorumlusu; ısıl verimi düşük, partikül oranı yüksek kömürün kullanılmasıdır. Mahalli Çevre Kurulu‘nun; kentimizde kullanılacak kömür özellikleri ile ilgili kararını verirken, halkın sağlığını düşünerek, bu konuda uzman bilim adamlarının da görüşlerine başvurarak, hava kirliliğinin önüne geçecek nitelikte kömürün kullanılmasını sağlaması gerekmektedir. Kentimizde hava kirliliğinin önüne geçmek için; 2004 yılında önerilen ve 2010 yılında Büyükşehir Belediyesi‘nin de kabul ettiği, ısıl değeri yüksek, partikül oranı düşük özelliklere sahip kömürün kullanılmasını sağlamak gerektiği, kömür ve benzeri katı yakıt kullanımında denetimlerin arttırılması, sosyal yardım çerçevesinde dağıtılan kömür yerine yardıma muhtaç vatandaşlarımızın ısınma ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla elektrik yardımı yapılması, toplu taşıma araçlarının kullanılmasının özendirilmesi, diğer araçların egzoz emisyon kontrollerinin arttırılması, TSE‘li soba kullanılması ve soba kullanımında halkın bilinçlendirilmesinin sağlanması ve kent planlamasında yeşil alanların genişletilmesi gerektiği bildirilmiştir.

Antalya Kent Sempozyumu‘nun, "dünya kenti" olarak anılmasına layık olacak doğal ve coğrafi niteliklerine, tarihsel ve kültürel geçmişine zarar veren tüm etkenlere karşı alınacak tedbirlerin belirlenmesi ve kent halkını, yönetenlerini,  kentte bulunması nedeni ile sorumlu olan herkesi bu tedbirlerin alınması için davet etmek amacı ile düzenlenen kent sempozyumuna katılan konuklara ve emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.

Saygılarımızla.

Okunma Sayısı: 674
Fotoğraf Galerisi