"ARTIK HALKIMIZ, KENDİ ŞARKISINI SÖYLEMEK İSTİYOR" - YENİ ADANA GAZETESİ
Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Gökhan Günaydın ve Adana Şube Başkanı Ayhan Barut, AKP, Cumhurbaşkanlığı ve tarımı gazetemiz için değerlendirdiler
** Günaydın ve Barut, AKP‘nin ideolojik çerçevesi çizilen (neoliberal) tarım politikalarını ödünsüz uyguladığını öne sürdüler. Ülke-tarım ve tarımcısı için bu denli yıkıcı politikaların ancak yasama ve yürütmenin orkestra uyumu ile sağlanabileceğine vurgu yapan Günaydın ve Barut, "Başka bir deyişle, vücut dilinden anlayan bürokrasi, milletvekilleri ve nihayet Cumhurbaşkanı ile. Çünkü gürültü çıkması demek, olanların "halk" tarafından anlaşılması ve "istikrarın bozulması" sonucunu doğuracaktır" diye konuştular.
Haber : M.Ömer ÜNEY
Adalet ve Kalkınma Partisi‘nin (AKP), 58‘inci ve 59‘uncu hükümet döneminde ideolojik çerçevesi çizilen tarım politikalarını ‘ödünsüz‘ uyguladığı öne sürüldü. AKP iktidarının sözü edilen döneminde, bir önceki dönemde seçilmiş olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer‘in görev başında olduğunu belirten Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Genel Başkanı Gökhan Günaydın ve Adana Şube Başkanı Ayhan Barut, yaptıkları ortak açıklamada, Cumhurbaşkanı Sezer‘in AKP‘nin bazı yanlış uygulamalarına karşı çıktığını bu nedenle önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde AKP‘nin başrol oynama isteğinin günyüzüne çıktığını bildirdiler.AKP‘nin kendine özgü tarım politikası olduğunu söyleyebilmenin mümkün olmadığını vurgulayan buna karşın, açıkça amaç ve yöntemleri tanımlanmış bir politikanın uygulanmakta olduğunu belirten Günaydın ve Barut, "Bu durum, açık bir çelişkiyi yansıtıyor: Uzun yıllar boyunca -haklı olarak- bir tarım politikasının bulunmadığından yakınılan bu ülkede, son yedi yıl boyunca bir politika uygulanıyor, ancak sözü edilen politika, hükümetler tarafından kurgulanmış bir siyaset belgesine dayanmıyor" dediler.
"TÜM DESTEKLEME SİSTEMİ ORTADAN KALDIRILDI" Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası tarafından ideolojik çerçevesi çizilen (neoliberal), çıkarılması gereken yasalar içeriğiyle birlikte gösterilen (Tütün Yasası, Şeker Yasası, Tarım Satış Kooperatiflerini Yeniden Yapılandırma Yasası, Tarım Yasası, Üretici Birlikleri Yasası, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Yasası, Tarım Ürünleri Sigortaları Yasası, Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Yasası, Tohum Yasası), destekleme modelindeki değişimle uygulama araçlarının devreye sokulan (tüm destekleme sisteminin ortadan kaldırılarak doğrudan gelir desteğinin yaratıldığı) dönemin 2000‘li yıllardan bu yana, "istikrarlı" bir şekilde sürdürüldüğünü belirten Günaydın ve Barut, konuyla ilgili yaptıkları açıklamada şunları söylediler: " Sonuçlar açık: Hızla artan nüfusa karşın, bitkisel ve hayvansal üretim önemli alt sektörlerde geriye gitmekte, iç ticaret hadleri radikal bir şekilde tarım aleyhine dönmektedir. Her yıl bir önceki yıldan daha da geriye düşen tarımsal çıktı (pamuk, zeytin, narenciye, fındık, mısır...) fiyatlarına karşılık, girdi (başta mazot olmak üzere gübre, zirai mücadele ilacı, tohum...) fiyatları hızla yükselmektedir. Bu kapsamda tarımsal üretimin sürdürülebilirliği her yıl daha da kırılganlaşmakta, kırsal yoksulluk dayanılmaz boyutlara ulaşmakta ve köyden kente göç olgusu, "kırın boşalması" niteliğine dönüşmektedir. 1986-2004 dönemindeki 18 yılda tarım istihdamının azalışı 1 milyon kişi iken (8.2 milyondan 7.2 milyona), 2004-2005 aralığında bir yılda 1.3 milyon kişi tarımdan kopmuştur (7.2 milyondan 5.9 milyona)... Türkiye AKP Hükümeti‘ne rağmen yükselen fındık fiyatlarının ortaya koyduğu katkı "olağan" düzeyine indirildiğinde, tarım ürünlerinde dışa bağımlı bir konuma sürüklenmiştir. Nihai tahlilde, bu gelişmeler, IMF - Dünya Bankası ve AB‘nin istemlerine uygun bir yanıt anlamı taşıyor. Başka bir deyişle tarıma uygulanan destekler kesilerek dış borç ödemeleri sorunsuz bir "dengeye" oturtulmuş, piyasa koşulları tarıma egemen kılınarak yabancı sermaye girişi sağlanmış, tarımsal KİT‘lerle birlikte köylü alandan kovulmuş, tarımda çalışan nüfus azaltılmış, ülkenin tarım kapasitesi kırılarak dışalımcı bir zemin oluşturulmuştur."
"AKP, ORKESTRANIN ŞEFLİĞİNE TALİP" Ülke-tarım ve tarımcısı için bu denli yıkıcı politikaların ancak yasama ve yürütmenin orkestra uyumu ile sağlanabileceğine vurgu yapan Günaydın ve Barut, "Başka bir deyişle, vücut dilinden anlayan bürokrasi, milletvekilleri ve nihayet Cumhurbaşkanı ile. Çünkü gürültü çıkması demek, olanların "halk" tarafından anlaşılması ve "istikrarın bozulması" sonucunu doğuracaktır" diye konuştular. Tütün ve Şeker yasalarını tüm aşınmasına karşın olağan bürokratik yapılardan çıkarmanın zor olduğunun altını çizen Günaydın ve Barut, konuşmalarının son bölümünde şu sözlere yer verdiler: "Bu nedenle Tütün ve Şeker kurullarını kurmak, ikili bürokrasi yaratmak, ilgili tüm yasal ve idari süreçleri kurgulamak gerekli. "Sıradan" bürokrasi içinde ise müsteşarlar, müsteşar yardımcıları, genel müdürler, vücut dilinden anlayan ekip içinden özenle seçilmeli. Kararnameler Köşk‘ten dönmemeli, böylece köşelerin tutulması sessizce tamamlanmalı... Tütüncülüğümüzü öldürüp yoksul köylüyü hiçe sayan Tütün Yasası, Amerikan şirketine özel ayrıcalık sağlayan Toprak Koruma Yasası değişikliği, yerli tohumculuğu ortadan kaldırıp piyasa denetimini dahi yabancı şirketlere bırakan Tohum Yasası ve daha niceleri, Köşk‘ten dönmeden, jet hızıyla yürürlüğe girmeli. Ortalık karışmadan, kimse farkına varmadan, sakince... Bunun için AKP, orkestranın şefliğine talip... Sorun, çalınan şarkıları dinleyerek her yıl daha da dibe batan milyonların tavrı." Günaydın ve Barut, artık halkın kendi şarkısını söylemek istediğini sözlerine eklediler.