BASIN AÇIKLAMASI: ANTALYA'DAKİ TARIM TOPRAKLARI BİR KEZ DAHA RANT UĞRUNA ELDEN ÇIKARTILIYOR
BASIN AÇIKLAMASI
Antalya‘daki Birinci Sınıf Tarım Toprakları Bir kez Daha Rant Uğruna Elden Çıkarılıyor
Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan 1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı (Ekolojik Planı) ile geçmişteki çarpık kentleşme anlayışının sürdürüldüğü görülmektedir. Plan hazırlıkları aşamasında meslek odalarınca bir imar planı danışma kurulu oluşturulmuş ve bu kurula katılan uzman odaların görüşleri dikkate alınarak planın bu çerçevede şekillendirileceği ifade edilmiştir. Bu süreçte Ziraat Mühendisleri Odası kurulun çalışmalarına katılarak kent planlaması ve tarım toprakları arasındaki ilişkiyi bilimsel veriler ışığında değerlendirilerek imara açılacak alanlar konusunda görüşlerini kurula yazılı ve sözlü olarak bildirmiştir. Bütün bunlara rağmen hazırlanan planda oda görüşlerimiz dikkate alınmadan yerel yönetimlerin talepleri konusunda bir planlamaya gidildiği görülmektedir.
Büyükşehir Belediye Meclisi‘nden geçen 1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı hazırlanırken tarım topraklarının vasfı dikkate alınmamış, toprak kanunu ve temel toprak haritalarında kullanılan tanımlamaların dışında zorlama yeni tanımlamalar ile tarım arazileri imara açılmıştır. Hazırlanan 1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı Akdeniz Üniversitesi Uzaktan Algılama Araştırma ve Uygulama Merkezi (AKUZAL) tarafından hazırlanan Ekolojik Arazi Yönetim Planına oturtulmuş gibi görünse de toprak yapısı ve arazi vasfı dikkate alınmadan hazırlanmış bir plandır. Benzer hatalara plan dip notlarında da rastlanılmaktadır.
Planda Dikkati Çeken Temel Yanlışlıklar Kısaca Şunlardır:
1) Ekolojik tarımsal bütünlüğü bozulmuş alanlar olarak gösterilen Döşemealtı, Yeşilbayır, Varsak, Kütükçü, Sütçüler, toptancı hali altı, havaalanının doğusu, Kemerağzı‘nın kuzeyi ve kampüsün kuzeydoğusu daha önce Büyükşehir Belediyesi ve yerel belediyelerce kurum görüşü alınmadan imara açılmış alanlardan oluşmaktadır. Özellikle Döşemealtı, Varsak, Yeşilbayır, Aksu, Çalkaya, Pınarlı, Altınova gibi beldeler kurum görüşü alınmaksızın Belediye Meclisi Kararları ile 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu‘nda yer alan arazi sınıflandırmasına aykırı bir şekilde imara açılmış alanlardır. Bu beldelerde planlama yapılırken sadece belediyeye gelir sağlama kaygısı ile hayali nüfus projeksiyonlarına dayalı genel ve mevzi imar planları yapılmıştır. Planlı bu alanlar hali hazırda tarım arazisi vasfını korumakta ve bu alanların birçoğunda halen tarımsal üretim yapılmaktadır. Bu beldeler tarafından planlamalarına dayanak gösterilen nüfus projeksiyonlarının Büyükşehir Belediyesince dikkate alınmayıp bazılarında 1/5, bazılarında 1/4 ‘e indirilmesi bunun en büyük kanıtıdır. Nüfus projeksiyonlarındaki bu azaltma bile Belde Belediyelerinin gerçeklerden uzak, ranta dayalı keyfi planlamalar yaptığını ortaya koymaktadır.Belde Belediyelerinin Büyükşehir sınırlarına alınmadan hazırladıkları imar planları olduğu gibi korunmuştur. Bu konuda yapılan tek değişiklik beldelerin nüfus projeksiyonlarının %50-%80 oranında azaltılmasına rağmen daha önce kurum görüşü alınmadan planlanan tarım alanlarından geriye dönüş yoktur. Nüfus azaltılırken mevcut planlanan alanları korumak için düşük yoğunlukta yapılaşmaya gidilmiştir
Nazım İmar Planları hazırlanırken en uygun ve geçerli yöntem önceki planların yok sayılarak yeni nüfus projeksiyonlarına göre ve tarım arazilerinin vasfı ve toprak yapısı dikkate alınarak kamu yararına bir planlamaya gidilmesidir. Antalya Büyükşehir Belediyesi‘nce hazırlanan 1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı‘nda bu yaklaşım sergilenmemiştir.
Bu çerçevede tespit edilen plan yanlışları şu şekildedir:
a) Hazırlanan yeni planda 1. ve 2. derece su havzalarının bulunduğu Duraliler‘in ormana yakın kısımları imar dışı bırakılırken bu alanın güneyinde yer alan ve bu alana komşu olan bölgenin orta yoğunlukta imara açılması yanlış bir karardır. Su havzalarının komşu alanların düşük yoğunlukta da olsa imara açılması gelecekte su havzalarının da imara açılmasını tetikleyecek ve ciddi anlamda tehdit edecektir. Bu anlamda su havzasına komşu bu alanın her ne kadar üzerinde tarımsal yapı ile birlikte belli yoğunlukta bir yapılaşma görülse de bu hali ile korunmasını veya buradaki yapılaşmaları da ortadan kaldıracak tedbirlerin alınmasının doğru olacağını düşünüyoruz.
b) Döşemealtı bölgesinde daha önce imara açılan 1. sınıf tarım arazileri üzerindeki planlama kaldırılmamıştır. Sadece vakıf kanalının batısında bulunan ve Çığlık‘a kadar uzanan bölge planlama dışı bırakılmıştır. Bu bölge Yeniköy‘ün her kış sel altında kalan bölgesi olup bu nedenle bütünüyle imara açılmamış ve mevzi imar planlarının yapıldığı bir bölgedir. Bu bölgenin planlama dışında tutulması doğru olmakla beraber daha önce Belde Belediyelerince planlanan 1. sınıf tarım arazileri üzerindeki yapılaşmaların kaldırılmaması yanlıştır. Üzerindeki yapılaşma yoğunluğuna göre 1. sınıf tarım arazilerinin bir kısmının düşük yoğunluklu imara açılması doğru değildir. Bugün düşük yoğunlukta imara açılan bu alanların gelecekte yüksek yoğunluklu imara açılacağını herkes tahmin edebilmektedir. Yapılması gereken imarlı olmasına rağmen halen tarımsal faaliyetin sürdürüldüğü 1. sınıf tarım arazilerinin bu şekliyle korunmasıdır. Bu bölgedeki traverten yapı bu arazilerin imara açılmasının gerekçesi olamaz. Bölgede şu andaki 1. sınıf tarım arazilerinin geçmişte bu şekilde kayalık olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Yani bu arazilerin mevcut haliyle kullanmak mümkün olduğu gibi vasıflarını iyileştirmekte mümkündür. Yapılması gereken bu tip imara açılmış bölgelerdeki az sayıdaki yapının becayiş usulü başka bölgelere taşınmasını sağlamak ve imara açılacak bölgede yoğunluk artışına gidilerek konut ihtiyacını bu şekilde karşılamak olmalıdır. Çok geniş bir alanı orta yoğunlukta imara açmak yerine daha dar bir alanı yüksek yoğunluklu imara açmak ve halen tarımın yapıldığı bu alanların tarımsal karakterinin korunması sağlanmalıdır.
c) Varsak bölgesinde de benzer hatalar yapılmış ve daha önce belde belediyesince hazırlanan imarlı saha %95 oranında korunmuştur. Bu bölgede de yapılaşmanın az olduğu yerlerde yoğunluğun düşük tutulması çözüm değildir. İmara açılan bir bölgenin bu tedbirlerle korunamayacağı bilinmektedir. Bu bölgedeki planlamalarda tarım görüşü alınmadan ve hayali nüfus projeksiyonlarına göre yapılmış planlamalardır. Bu bölgede de planlanan alanların yoğunluk düşürülerek korunması yerine hali hazırda yapılaşmamış arazilerin tarıma kazandırılması daha doğru olacaktır.
d) Aksu, Çalkaya, Çığlık, Pınarlı‘da da tarım görüşü alınmadan planlanmış alanların benzer şekilde plana dahil edildiği görülmektedir ve benzer çarpıklıklar bu bölgede de mevcuttur. Sadece Kemerağzı‘nın kuzeyinde yer alan dar uzun bir bölgenin ekolojik koruma alanı ilan edildiği görülmektedir. Bunun dışında daha önce planlanan bütün alanlar olduğu gibi korunmuştur.
e) Planlamada ekolojik turizm-tarım alanı olarak gösterilen Bahtılı, Çakırlar, Karatepe, Aşağı Karaman yöreleri tarımsal Faaliyetlerin sürdürülmesinin yanı sıra bazı ticari faaliyetlerin düzenleneceği, yabancı konuk ağırlama tesislerinin yapılacağı ve ağaç dokusu ve tarımsal üretime zarar vermeden kırsal turizme açılacağı ifade edilmektedir. Bu bölge seracılığın yanı sıra çok önemli bir narenciye ve nar üretim merkezidir. Bu nedenle bu bölgede tarımın gerektirdiği ve üreticinin ihtiyacı olan konutların dışında yapılaşmaya izin verilmemelidir.
f) Planda "kent iç tarımsal planlama alanı" olarak gösterilen ve en büyük plan lekesini oluşturan Kırcamisi getirilen bu yeni tanımlama ile dolaylı yoldan imara açılmaktadır. Toprak yapısına göre temel toprak haritasında TG olarak değerlendirilen derin-orta derinlikte, %0-2 eğimle kırmızı Akdeniz toprağına sahip ve eski göl tabanına sahip bu bölge Antalya‘nın en kıymetli topraklarını bünyesinde bulundurmaktadır. Yer yer 2. sınıf tarım ve sera alanı olarak belirtilen toprak yapısına sahip olsa da çok derin ve her türlü bitkinin yetiştirilebileceği 1. sınıf arazileri de bünyesinde barındırmaktadır. Bu bölgenin içerinde yer alan Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü‘nün meyve plantasyonları ve ağaç çeşitliliği bunun en önemli kanıtıdır. Bu bölgenin 5403 sayılı Toprak Koruma Kanunu‘na göre tarımsal niteliğinin korunarak planlanması başlangıçta masum gibi görünse de gelecekte bütünüyle imara açılması sonucunu doğuracaktır. 5403 sayılı yasada sera alanlarının 3 dekar, dikili alanların 5 dekardan daha düşük ifrazının yapılamayacağı ortaya konmasına rağmen Bakanlar Kurulu Kararı ile sera bölgelerinde bu alan 1 dekara kadar indirilebilmektedir. Bunun anlamı şudur; yakın gelecekte bu bölgede 1 ile 5 dekar arasında araziler üzerinde kurulmuş villalar yapılacak ardından getirilecek bir planlama değişikliği ile bu alanlar çok katlı konut alanlarına dönüştürülecektir. Daha önce bu bölgenin imara açılmasına ilişkin yargı kararları olduğu ve kamuoyu baskısından çekinildiği için böyle bir ara formül düşünülmüş ve yürürlüğe konmuştur. Giderek betonlaşan bir Antalya gelecekte Kırcamisi gibi bir tarım alanına ve yeşil bölgeye daha çok ihtiyaç duyacaktır. Bu nedenle bu bölgeyi imara açacak zoraki tanımlamalardan ve dolaylı yollardan vazgeçilmeli ve burası diğer tarım alanları gibi ender tarım alanları ve entegre sera işletme alanı olarak plana işaretlenmelidir.
g) Akdeniz Üniversitesi Uzaktan Algılama ve Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan Ekolojik Arazi Yönetim Planında "organize seracılık" alanı olarak Kızıllı yöresinde bir alan önerilmişken mevcut planda organize sera alanları işaretlenmemiştir. Antalya tarım çevrelerinde böyle bir beklenti vardır. Bu beklentiler doğrultusunda topraksız kültürün yanı sıra konvansiyonel üretime dönük bir alan ayrılması ve işaretlenmesi doğru alacaktır. Aksi takdirde gelecekte plan bütünlüğünü bozacak bir tercih ile ölü bir alan yaratılması gündeme gelebilecektir.
2) Hali Hazırda yapılaşmamış ve planda ender tarım arazisi olarak işaretlenen ve entegre seracılık işletme alanı olarak gösterilen alanların korunabilmesi için ek tedbirlerin alınması gerekmektedir. Kurşunlu, Yurtpınar, İhsaniye, Dumanlar, Yeni Dumanlar, Çığlık, Döşemealtı, Solak, Boztepe, Kemerağzı, Kundu, Bahtılı, Çakırlar ve Kızıllı yöresindeki bu tarım arazilerinin elden çıkmasını engellemek için planda bu şekilde işaretlemenin yanı sıra bu arazilerin parçalanarak küçülüp yok olmasını engelleyecek önlemlere ihtiyaç vardır. Bunun içinde bu arazilerin 20-25 dekardan daha küçük boyutlarda ifrazına izin verilmemelidir. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi kulanım Kanununda yer alan arazi vasıflarına göre belirlenen minimum parsel büyüklüğüne mutlaka uyulmalıdır. Bunun içinde Büyükşehir Belediyesi‘ne başta Tapu ve Kadastro Müdürlüğü olmak üzere konuyla ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla temasa geçerek arazi parçalanması mutlaka engellenmelidir.
Sonuç olarak basında yer aldığı gibi hazırlanan plan ile Antalya‘nın tarım toprakları korunmamış aksine bir kez daha rant ve kişisel çıkarlar uğruna elden çıkarılmıştır. Büyükşehir Belediye Başkanımızın "AKP‘li belediyelere bile taviz vermedik" sözü ise kamuoyu baskısını azaltmaya yöneliktir. Yerel belediyelerin kurum görüşü alınmadan daha önce planladıkları alanlar bazı yerlerde düşük yoğunlukta imara açılarak aynen korunmuştur. Yasal dayanağı olmayan bu planlara 1/25.000 öçekli Nazım İmar Planı ile yasallık kazandırıldığı görülmektedir.
Saygılarımla.
Vahap TUNCER
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
Antalya Şube Başkanı
(Yönetim Kurulu Adına)