BASIN AÇIKLAMASI: SÜT ÜRETİCİSİNİN KARTELLER KARŞISINDAKİ ÇARESİZLİĞİ…
SÜT ÜRETİCİSİNİN KARTELLER KARŞISINDAKİ ÇARESİZLİĞİ...
Süt; bildiğiniz gibi başta gelişme çağındaki çocuklar olmak üzere, yediden yetmişe hepimiz için önemli olanbütün besinleri dengeli olarak içinde bulunduran vazgeçilmez tek besin kaynağıdır.
Ancak Türkiye‘de süt tüketimi Batıya göre çok düşüktür. Finlandiya‘da bir kişi günde 2 bardak süt tüketirken, İngiltere‘de 1,5 bardak, İspanya‘da 1,25 bardak süt tüketmektedir. Türkiye‘de ise 1 kişi günde ancak 0,25 bardak süt tüketmektedir.
Bu durum, sanayicinin arz fazlası bahanesine sığınarak süt fiyatlarını aşağıya çekmesinde önemli rol oynamaktadır.
2010 yılı sonunda yapılan üç aylık ihalede Mart ayı sonuna kadar çiğ sütün litre fiyatı 73,5 kuruş olacaktı.Ancak süt sanayicileri , Mart ayı sonunda yapılacak ihaleyi beklemeden çiğ süt fiyatlarını 73,5 kuruştan 65 kuruşa düşürdü.Sanayiciler geriye dönük olarak 1 Şubat 2011 den geçerli olmak üzere , üreticilere çiğ sütün litre fiyatını 65 kuruşa, Mart ayı için ise 60 kuruşa düşürdüklerini resmen bildirdiler.
2008 yılında da aynı oyun sahneye konulmuş ve çiğ sütün fiyatı 80 kuruştan 35 kuruşa kadar gerilemişti.Bunun sonucunda 800 bin damızlık hayvanın mezbahaya kesime götürülmesi bugün yaşanan et krizinin de tetikleyicisi olmuştu. Süt fiyatlarının düşük olması , et krizini de kronik hale getirmektedir.
Sütün litresine geçen yıl 4 kuruş prim veren Devlet , bu sene primi 6 kuruşa çıkartırken ,süt tozu üreten sanayiciye 24,5 kuruş destek vermektedir.Böylece süt tozu üreten sanayici ; hem sütü ucuza almakta , hem de süt tozu desteği almaktadır.Devlet desteği ile üretilen süt tozunun ihraç edilecek ürünlerde kullanılması gerektiğinden süt tozu üreten ve mamullerini ihraç eden sanayici ile iç piyasaya ürün satan sanayici aynı olunca sütün fiyatının düşmesi kaçınılmaz olmaktadır.
Bu durum karşısında süt üreticilerinin , süt kartellerinin karşısında savunmasız ve çaresiz onların dayattığı fiyatı kabul etmekten başka çaresi kalmamaktadır.
Dünyanın gelişmiş pek çok ülkesi süt ve ürünleri piyasasının yönetiminde liberal politikalardan çok, korumacı ve müdahaleci politikaları tercih etmektedir.
Türkiye‘de süt piyasası , dünyada gelişmiş pek çok ülkenin aksine , serbest piyasa koşullarına göre yönetilmektedir.
24 Ocak Kararları ile başlayan özelleştirme politikaları sonucu , 1985 yılında KİT ler özelleştirilmeye başlanmıştır.Türkiye‘de ki süt politikasının tarihsel gelişim sürecinde önemli kabul edilebilecek uygulamalardan birisi de bu dönemde EBK,SEK ve Yem Sanayi A.Ş.(YEM-SAN) nin özelleştirilmesidir.
SEK ‘in 1992 yılında başlayan özelleştirilme çalışmaları , 38 tesisin 6 yıl içerisinde elden çıkartılarak 1998 yılında tamamlanmıştır. SEK‘in özelleştirilmesi süt piyasası açısından yeni bir dönemin başlangıcı kabul edilebilir.Bu tarihten sonra süt piyasasında fiyat kontrolünde kamunun etkinliği kalmamıştır.
SEK‘in özelleştirilmesinden sonra özellikle faaliyeti durdurulan işletmelerin yakın çevresi başta olmak üzere , süt piyasası olumsuz etkilenmiştir. Özelleştirmeyi izleyen dönemde çiğ süt fiyatlarında düşüş , tüketici fiyatlarında ise artış saptanmıştır.Bu değişim çiğ süt fiyatı / karma yem paritesinin de süt fiyatı aleyhine gelişmesine sebep olmuştur.1997 yılından sonra parite hiç 1,5 e ulaşamamıştır. Ekonomik olarak 1 litre süt ile 1,5 kg yem alması gerekirken, bugün 1 litre süt satarak 1 kg yem bile alamayan üreticinin alım gücü her geçen gün daha kötüye gitmektedir.
Sonraki dönemde kurulan Ulusal Süt Konseyi ise ne yazık ki soruna çözüm getirmekten uzak bir yapı sergilemiştir. Dahası, 6 Ekim 2010 tarihinde Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren bir kararla , sanayiciye kotasız ve gümrük vergisiz süt tozu ithalatı olanağı sağlanmıştır. Bu durum, başta yoğurt ve dondurma gibi ürünlerde hammadde olarak kullanılan süt tozunun, kansorejen içerikli melanin ile üretimde bulunduğu gerekçesiyle sicili bozuk olan Çin gibi ülkelerden ithal edilebileceği ve halk sağlığı bakımından önemli riskleri gündeme taşıyabileceği endişesini doğurmaktadır.
Bugün yaşanan süt fiyatlarındaki düşüşün 2008 deki krize dönüşmemesi için ;
Ziraat Mühendisleri Odası olarak diyoruz ki ;
• Süt piyasasını düzenleyici, regüle edici, fiyat dalgalanmalarını önleyerek süt üreticisini koruyan, SEK veya benzeri bir kuruma mutlaka işlerlik kazandırılmalıdır.
• Okullarda öğrencilere süt dağıtımı gibi süt içme alışkanlığı ve süt tüketimini artırıcı önlemler, derhal yaşama geçirilmedir.
• Türkiye‘de üreticinin gücü yoktur. Süt üreticileri örgütlenmeli ve bu örgütler bağımsız olmalıdır.
• Üreticinin ucuz yem üretmesi için mazot, elektrik, tohum gibi girdileri Devlet sübvanse etmelidir. Özellikle mazottaki ÖTV konusunda üreticilerin mağduriyetini önleyici yaklaşımlar ortaya konulmalıdır.
• Süt ve süt ürünlerinde KDV oranları kaldırılmalıdır.
• Her türlü et , süt ve süt ürünü, canlı yada gebe hayvan ithalatı durdurulmalı, "stratejik" olarak değerlendirdiğimiz bu ürünlerin tamamıyla iç piyasadan karşılanmasını sağlayacak yaklaşımlar sergilenmelidir.
2.03.2011
Yönetim Kurulu Adına
Murat Akar
Şube Başkanı