BASIN AÇIKLAMASI: TÜRKİYE’NİN GDO'LU ÜRÜNLERE İHTİYACI YOKTUR.
TÜRKİYE‘NİN GDO ‘LU ÜRÜNLERE İHTİYACI YOKTUR.
GDO LU ÜRÜNLERİN ÜLKEYE GİRİŞİ YASAKLANMALIDIR.
Daha, Biyogüvenlik Yasası çıkmadan 26 Ekim 2009 tarihinde yürürlüğe giren "Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerin İthalatı, İşlenmesi ,İhracatı , Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik " çıkarılmıştı.
Ülkemize GDO‘ların girmesini meşru hale getireceği nedeniyle de tartışmalara neden olmuştu.
Bu yönetmelik 20 Kasım 2009,20 Ocak 2010 ve 28 Nisan 2010 tarihlerinde olmak üzere 6 ay içerisinde 3 kez değiştirilerek, ülkemize GDO lu ürün girişine imkan tanınmıştır.
Yönetmeliğe göre kurulan " Bilimsel Komite " bugüne kadar 16 mısır , 3 soya, 3 kanola ,1 şekerpancarı , 1 patates , 6 pamuk ,1 maya ve 1 bakteri biyokütlesi olmak üzere 32 GDO nun kullanımının " insan ve hayvan sağlığı açısından istenmeyen bir etki oluşturmayacağına " karar vermiştir.
Hiçbir bilimsel araştırma ,sosyo-ekonomik değerlendirme ve risk değerlendirmesi yapmayan Bilimsel Komite , karar verirken sadece , " Avrupa Birliği‘nde tüketime uygun olduğuna dair onaylanmış gen olması " koşulunu dikkate almaktadır.
Yalnızca bu durum dahi , kararlarında "mevcut bilgiler ışığında " veya " insan ve hayvan sağlığı açısından istenmeyen bir etki oluşturmayacağı beklenmektedir " gibi kesin olmayan muğlak ifadeler kullanan adı Bilimsel Komite olan komitenin ne denli bilimsellikten uzak çalıştığını adeta kanıtlamaktadır.
Türkiye‘nin beslenme alışkanlıkları ve halkın sofrasında yer alan ürünler ile bu ürünlerin tüketilme sıklıkları-miktarları ,AB ülkelerinden önemli ölçüde farklıdır.
Bu farklılıklar nedeniyle ,AB otoritesinin değerlendirmesi Türkiye için geçerli olamaz ,buna ilişkin kararlar bilimsel olmaktan uzaktır.
Bu komitede meslek odalarından ,barolar ve tüketici hakları derneklerinden temsilciler olmadığı sürece alınan kararların inandırıcı bir tarafı yoktur.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yap-boz alanına çevirdiği Genetiği Değiştirilmiş Ürünler konusunda 26 Eylül 2010 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yeni bir yönetmelik çıkarmıştır.
Biyogüvenlik Yasası uyarınca hazırlanan yeni yönetmeliğin ilki Biyogüvenlik Kurulu ve Komitenin çalışma usul ve esaslarını belirlemekte ,diğeri ise GDO konusunda eski yönetmeliği yürürlükten kaldırarak yeni çerçeve çizmektedir.
Biyogüvenlik Yasası‘na göre, GDO veya ürünlerinin ithalatı, ihracatı, deneysel amaçlı serbest bırakılması, piyasaya sürülmesi ve kullanımına izin verilebilmesi için öncelikle bilimsel esaslara göre risk değerlendirmesi ve sosyo-ekonomik değerlendirme yapılması gerekmektedir. GDO‘lu ürün için yapılan başvurular Biyogüvenlik Kurulu tarafından değerlendirilecektir. Başvuruda verilen bilgilerin yetersiz görülmesi durumunda başvuru sahibinden yeniden deney, test, analiz ve araştırma yapılması talep edilecektir.
Risk değerlendirmesinde de laboratuvar, sera ve tarla testlerini içeren alan denemeleri ile gıda analizleri, toksisite ve alerji testleri yanında gerekli görülen diğer testlerin sonuçlarının verilmesi ve risk yönetim planının hazırlanması zorunludur.
Biyogüvenlik Yasasının "denetleme" görevini böylesine kapsamlı bir şekilde düzenlemesine karşın, Bakanlık yasa yürürlüğe girmeden önce, Bilimsel Komite aracılığıyla adeta yangından mal kaçırırcasına GDO‘lu ürünlere serbestlik tanımıştır.
Bu durum, Türkiye‘yi bir GDO‘lu ürün ithalat merkezine dönüştürmekte, Türkiye‘de bu ürünleri ikame edecek ürünleri üreten üretici ve sanayici adeta cezalandırılmaktadır. Buna en açık örnek ise, ülkemizin buğday, mısır ve yağlı tohumlarının yan ürünleri olan küspe ve kepek yerine, ABD‘den ithalatı yapılan GDO‘lu DDGS (damıtma küspesi) ve mısır nişastası yan ürünü olan mısır grizidir. Türkiye yılda 1 milyon tona yakın DDGS ve mısır grizini GDO‘lu olarak ithal edip yem rasyonlarında kullanılmakta ; böylece kendi kepek ve küspemiz elde kalırken ABD‘nin GDO‘lu yan ürünleri Türkiye‘yi doldurmaktadır. Bu durum, GDO lobisinin, "Türkiye yeterli soya ve mısır üretemediği için GDO‘lu yem hammaddesi ithal etmek zorunda kalıyoruz" söylemlerinin de ne denli gerçeğe aykırı olduğunu ortaya koymaktadır. Avrupa Birliği‘nin bu tür ithalatı sıfırlamaya yakın bir noktaya getirmesine karşın, Türkiye‘nin ithalatının füze gibi fırlaması, ekonomi ve sağlık alanında kamu yararına aykırı uygulamaların ülkemizde nasıl yaygınlaştığının açık göstergesidir.
Sonuç olarak Komite, GDO‘ların ülkemize girmesi için bir araç haline dönüştürülmüştür. Yasa ve Yönetmelik uygulamaları da benzer sonuçlar doğuracaktır.
Türkiye‘nin ithal ettiği GDO lu ürünlerin tamamı ülkemiz coğrafyasında yetiştirilen ürünlerdir.
Türkiye‘nin GDO lu ürünlere ihtiyacı yoktur.
GDO lu ürünlerin ülkeye girişi yasaklanmalıdır.
Yönetim Kurulu Adına
Murat AKAR
Şube Başkanı