BASIN AÇIKLAMASI: TÜRKİYE’NİN GDO'LU ÜRÜNLERE İHTİYACI YOKTUR.

BASIN AÇIKLAMASI: TÜRKİYE’NİN GDO'LU ÜRÜNLERE İHTİYACI YOKTUR.
SAMSUN
18.08.2010
 

TÜRKİYE‘NİN  GDO ‘LU  ÜRÜNLERE  İHTİYACI  YOKTUR.

 GDO LU  ÜRÜNLERİN ÜLKEYE GİRİŞİ  YASAKLANMALIDIR.

Daha, Biyogüvenlik  Yasası çıkmadan  26 Ekim 2009  tarihinde  yürürlüğe  giren  "Gıda  ve Yem  Amaçlı  Genetik  Yapısı  Değiştirilmiş  Organizmalar  ve Ürünlerin  İthalatı, İşlenmesi ,İhracatı  , Kontrol  ve Denetimine  Dair  Yönetmelik " çıkarılmıştı.      

Ülkemize GDO‘ların  girmesini  meşru  hale  getireceği  nedeniyle de tartışmalara  neden olmuştu.     

Bu  yönetmelik  20 Kasım 2009,20 Ocak 2010 ve 28 Nisan 2010 tarihlerinde olmak üzere 6 ay içerisinde  3 kez değiştirilerek, ülkemize  GDO  lu  ürün  girişine imkan  tanınmıştır.

Yönetmeliğe  göre  kurulan " Bilimsel  Komite " bugüne  kadar  16 mısır , 3 soya,  3 kanola ,1 şekerpancarı , 1 patates , 6 pamuk ,1 maya ve 1 bakteri biyokütlesi  olmak  üzere   32 GDO  nun  kullanımının   " insan  ve  hayvan  sağlığı açısından istenmeyen bir  etki  oluşturmayacağına " karar  vermiştir.

            Hiçbir  bilimsel  araştırma  ,sosyo-ekonomik değerlendirme  ve  risk  değerlendirmesi  yapmayan  Bilimsel Komite , karar  verirken sadece , " Avrupa  Birliği‘nde tüketime uygun olduğuna dair onaylanmış   gen  olması " koşulunu  dikkate  almaktadır.

            Yalnızca  bu  durum  dahi ,  kararlarında "mevcut  bilgiler  ışığında " veya "  insan  ve  hayvan  sağlığı  açısından  istenmeyen  bir  etki  oluşturmayacağı  beklenmektedir " gibi  kesin olmayan muğlak ifadeler  kullanan adı Bilimsel Komite  olan komitenin  ne denli  bilimsellikten uzak  çalıştığını  adeta  kanıtlamaktadır.

            Türkiye‘nin  beslenme  alışkanlıkları  ve  halkın  sofrasında  yer  alan  ürünler  ile  bu  ürünlerin  tüketilme sıklıkları-miktarları ,AB ülkelerinden önemli  ölçüde  farklıdır.

            Bu  farklılıklar  nedeniyle  ,AB  otoritesinin  değerlendirmesi Türkiye  için  geçerli  olamaz ,buna  ilişkin kararlar  bilimsel  olmaktan  uzaktır.

            Bu  komitede  meslek  odalarından ,barolar ve tüketici  hakları derneklerinden   temsilciler  olmadığı  sürece alınan  kararların inandırıcı  bir  tarafı  yoktur.

            Tarım  ve  Köyişleri  Bakanlığı  yap-boz  alanına  çevirdiği  Genetiği  Değiştirilmiş Ürünler  konusunda  26  Eylül 2010 tarihinde  yürürlüğe  girmek  üzere  yeni  bir  yönetmelik  çıkarmıştır.

            Biyogüvenlik  Yasası  uyarınca  hazırlanan yeni yönetmeliğin ilki Biyogüvenlik Kurulu  ve  Komitenin  çalışma usul ve esaslarını  belirlemekte ,diğeri  ise  GDO  konusunda  eski  yönetmeliği  yürürlükten kaldırarak yeni  çerçeve  çizmektedir.           

Biyogüvenlik Yasası‘na göre, GDO veya ürünlerinin ithalatı, ihracatı, deneysel amaçlı serbest bırakılması, piyasaya sürülmesi ve kullanımına izin verilebilmesi için öncelikle bilimsel esaslara göre risk değerlendirmesi ve sosyo-ekonomik değerlendirme yapılması gerekmektedir. GDO‘lu ürün için yapılan başvurular Biyogüvenlik Kurulu tarafından değerlendirilecektir. Başvuruda verilen bilgilerin yetersiz görülmesi durumunda başvuru sahibinden yeniden deney, test, analiz ve araştırma yapılması talep edilecektir.

 Risk değerlendirmesinde de laboratuvar, sera ve tarla testlerini içeren alan denemeleri ile gıda analizleri, toksisite ve alerji testleri yanında gerekli görülen diğer testlerin sonuçlarının verilmesi ve risk yönetim planının hazırlanması zorunludur.

Biyogüvenlik Yasasının "denetleme" görevini böylesine kapsamlı bir şekilde düzenlemesine karşın, Bakanlık yasa yürürlüğe girmeden önce, Bilimsel Komite aracılığıyla adeta yangından mal kaçırırcasına GDO‘lu ürünlere serbestlik tanımıştır.

Bu durum, Türkiye‘yi bir GDO‘lu ürün ithalat merkezine dönüştürmekte, Türkiye‘de bu ürünleri ikame edecek ürünleri üreten üretici ve sanayici adeta cezalandırılmaktadır. Buna en açık örnek ise, ülkemizin buğday, mısır ve yağlı tohumlarının yan ürünleri olan küspe ve kepek yerine, ABD‘den ithalatı yapılan GDO‘lu DDGS (damıtma küspesi) ve mısır nişastası yan ürünü olan mısır grizidir. Türkiye yılda 1 milyon tona yakın DDGS ve mısır grizini GDO‘lu olarak ithal edip yem rasyonlarında kullanılmakta ; böylece kendi kepek ve küspemiz elde kalırken ABD‘nin GDO‘lu yan ürünleri Türkiye‘yi doldurmaktadır. Bu durum, GDO lobisinin, "Türkiye yeterli soya ve mısır üretemediği için GDO‘lu yem hammaddesi ithal etmek zorunda kalıyoruz" söylemlerinin de ne denli gerçeğe aykırı olduğunu ortaya koymaktadır. Avrupa Birliği‘nin bu tür ithalatı sıfırlamaya yakın bir noktaya getirmesine karşın, Türkiye‘nin ithalatının füze gibi fırlaması, ekonomi ve sağlık alanında kamu yararına aykırı uygulamaların ülkemizde nasıl yaygınlaştığının açık göstergesidir.             

Sonuç olarak Komite, GDO‘ların ülkemize girmesi için bir araç haline dönüştürülmüştür. Yasa ve Yönetmelik uygulamaları da benzer sonuçlar doğuracaktır.

Türkiye‘nin  ithal  ettiği  GDO  lu  ürünlerin  tamamı  ülkemiz  coğrafyasında  yetiştirilen ürünlerdir.

Türkiye‘nin  GDO  lu  ürünlere  ihtiyacı  yoktur.

GDO  lu  ürünlerin  ülkeye  girişi  yasaklanmalıdır.

 

                                                                                              Yönetim Kurulu Adına

                                                                                               Murat AKAR

                                                                                               Şube Başkanı

Okunma Sayısı: 1338
Fotoğraf Galerisi