BASIN AÇIKLAMASI: YAŞAMIN TEMEL KAYNAĞI SU, TİCARİ BİR MAL DEĞİLDİR
YAŞAMIN TEMEL KAYNAĞI SU TİCARİ BİR MAL DEĞİLDİR
Yaşamın en önemli temel kaynağı olan dört şey;toprak, su,gıda ve enerjidir.Toprak, su ve gıda aslında birbirinden ayrılmaz parçalardır.Ekilebilir topraklar ve tatlı su kaynaklarının hızla azalması bu iki yaşam kaynağını çağımızın en değerli metası haline getirince, küresel sermayenin de özellikle ilgi ve yatırım alanı içine girdiler.
Türkiye son kırk yıl içinde Van Gölü‘nün üç katı büyüklüğünde 1 milyon 300 hektar sulak alan kaybetmiştir. Dünya Bankası‘nın tahminlerine göre 2025 yılında dünya nüfusunun 2/3‘ü temiz ve içilebilir sudan mahrum olacak. Günümüzde ise dünya nüfusunun 1/3‘ü dengeli ve yeterli su kaynağına sahip değildir. 2050 yılına kadar dünya nüfusuna 2,5 milyar kişi daha eklenecek, 6 milyar insan su kıtlığı yaşayacak ve kişi başına senede 1000 m3 ten az su düşecektir.
Ülkemizde tatlı su kaynaklarının %74‘ü tarımda, %15‘i içme ve kullanma suyu, %11‘i sanayide kullanılmaktadır. Ülkemizde suyun en çok kullanıldığı tarımsal sulamada, modern sulama sistemleri olan yağmurlama ve damla sula sistemlerine geçilmesi su tasarrufu açısında önemli görülmektedir. Türkiye su zengini bir ülke değildir. Hatta su varlığı dünya ortalamalarının altındadır. Türkiye kişi başına yıllık ortalama 1500 m3 su miktarı ile su fakiri bir ülkedir.
Türkiye hızlı bir şekilde tatlı su kaynaklarını kaybetmektedir. 20 sene evvel Türkiye‘de kişi başına düşen su miktarı 4.000 m3 idi. Bu günkü rakam 1500 m3 tür. Dünya standartlarına göre bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için kişi başına düşen su miktarı 5.000 m3 ten fazla olmalıdır. Biz su kaynaklarımızın, akarsularımızın önemini tam olarak anlamadan ve su konusunda milli bir politika oluşturmadan özelleştirme, enerji elde etme adı altında en önemli stratejik değerimizi küresel sermayenin hâkimiyeti ve sömürüsüne açıyoruz.
Küçük akarsu ve nehirler üzerine elektrik enerjisi elde etmek için konulan, sözde barajsız Hidroelektrik Santraller HES‘lerin yapılması için doğal su kaynaklarının uzun süreli özel şirketlere kiralanması akarsular üzerindeki kontrol haklarımızın kaybolmasına sebep olmakta ve çok büyük çevre kirlenmesine neden olmaktadır. HES‘ler belli bir su birikimi, gölet oluşturmak zorunda olduğu için bunlarda küçük barajlar niteliğindedir. Önce dereler borulara doğru akıtılıyor, sonra üstleri betonla örtülüyor, su aşağı iniyor. Aynı zamanda yer altı suları da habersizce kullanılarak enerji üretimine geçiliyor. Böylece daha ilk kazmanın vurulduğu anda doğa katliamı yaşanmakta, yaşam alanlarımız geri dönüşümsüz şekilde tahrip edilmektedir.
Bugün gelinen noktaya bakıldığında Türkiye genelinde 2 binin üzerinde HES projesi yapım çalışmaları devam etmektedir. Bununla birlikte çeşitli şirketler 49 yıllığına derelerimize, sularımıza ve buralardaki topraklarımıza ve hatta yer altı zenginliklerimize sahip olacaklar. Bunların yanı sıra bir de mikro HES‘ler bulunmaktadır. Bu kapsamda, hiç akmadığı düşünülen dere parçalarının da şirketlere devredilmesi için yasal işlemler yapılmaktadır.
HES‘ler , "enerjide dışa bağımlı olmamak", "dereler boşa akmayıp enerjiye dönüşsün" gibi gerekçelerle hayata geçirilmek istenmektedir. Su kullanım hakları ile enerjide olduğu gibi sularda ve toprakların işlenmesinde de artık tamamen şirketlere bağımlı hale gelinmesi kaçınılmaz olacaktır.
Sonuç Olarak, canlıların temel yaşam hakkı olan temiz ve yeterli suya kavuşabilmeleri için;
•· İklim, toprak, topografya şartları elverişli olan tüm alanlarda yağmurlama veya damla sulama sistemlerinden birisi seçilmelidir.
•· Su havzaları,yerleşim ve sanayi tesisleri ile işgal edilmemeli, su kaynakları kirletilmemeli, temiz su kaynakları ve doğal baraj olarak görev yapan mera ve ormanlar azaltılmak yerine çoğaltılmalıdır.
•· Yaşamın temel kaynağı olan su, ticari bir mal değil, tüm canlıların yaşamını sürdürebilmek için ulaşmaya hakkının olduğu doğal bir varlık, ekolojik sistemin vazgeçilmez bir parçasıdır.
•· Vadilerimiz ve doğal yaşam alanlarımıza geri dönüşümsüz zararlar veren, sularımızı özelleştirerek, uluslar arası şirketlerin kontrolüne verilmesini öngören anlaşmalar iptal edilmelidir.
•· HES planlamaları ,Hasan Uğurlu , Suat Uğurlu, Altınkaya ve Keban gibi elektrik
üreten barajları Türkiye‘ye kazandıran DSİ tarafından yapılmalıdır.
Ercan YANOĞLU
Yönetim Kurulu Adına
Şube II. Başkanı