BASIN TOPLANTISI: SAĞLIKLI NESİLLER, BİYOLOJİK ZENGİNLİĞİMİZ, GIDA GÜVENLİĞİ VE GÜVENCESİ İÇİN GDO’YA HAYIR
GDO’ya Hayır Platformu İzmir Bileşenleri Basın Toplantısı 18 Ağustos 2009 Salı günü şubemizde yapıldı.
SAĞLIKLI NESİLLER, BİYOLOJİK ZENGİNLİĞİMİZ GIDA GÜVENLİĞİ VE GÜVENCESİ İÇİN GDO‘YA HAYIR
18 Ağustos 2009
Ülkemizde, genetiği değiştirilmiş bitkilerin ekimine izin verileceğini hükümet sözcüsü sayın Cemil Çiçek‘in 1 Haziran 2009 tarihli basın açıklamasından öğrendik. Bilindiği üzere kendi türünden ya da kendi türü dışındaki bir canlıdan gen aktarılarak bazı özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara "Genetiği Değiştirilmiş Organizma" diyoruz. Örnek olarak pamuk bitkisine bir toprak bakterisinden kısaca Bt denilen Bacillus thuringiensis‘e ait bazı genler aktarılarak doğada bulunması mümkün olmayan bir pamuk çeşidi elde edilmiş bulunuyor.
Büyük yabancı tohum firmalarınca patent altına alınan bu bitkilerin bazen daha verimli veya yüksek besin değerine sahip olduğu veya daha az tarım ilacına ihtiyaç duyulduğu ileri sürülmektedir. Pamuk örneğinde mikroptan bitkiye aktarılan genle oluşturulan zehirin böcekleri öldürdüğü söylenmekte ancak insanlara olan etkilerinden söz edilmemektedir.
Bakanlar Kurulu adına Cemil Çiçek tarafından yapılan açıklamada GDO‘ların bebek mamalarında, küçük çocukların besinlerinde ve biyolojik çeşitlilik merkezlerinde kullanılmasına izin verilmeyeceği ifade edilmiştir. Hemen soralım: Bebeklere ve çocuklara zarar vereceğini üstü örtülü kabul ettiğiniz GDO‘lu ürünlerin büyüklere zarar vermeyeceğini nereden biliyorsunuz?
GDO‘lu tohumların üstün özellikleri olduğu, tarım ilaçlarının kullanımını azalttığı yönünde propagandalar yapılıyor. GDO‘ları savunmak için yayınlanmış yerli ve yabancı eserlerden görüldüğü gibi dünyada GDO‘lu bitkilerin alan olarak %77‘si ot öldürücü ilaçlara (herbisit) dayanıklılık, %15‘i böceklere dayanıklılık, %8‘i her ikisine dayanıklılık, %1‘den azı ise virüslere dayanıklılık içeriyor. Toplarsak % 85‘i yabancı ot ilaçlarına dayanıklılık göstermektedir. Uygulamada örneğin pamuk veya mısırda böylece yabancı ot ilaçları çok daha rahat ve fazlaca kullanılmaktadır. Eğer bu özelliği taşımasa idi herbisitler otları öldürürken, ana bitkiye de (örneğin pamuk veya mısır) zarar verebilecekti. GDO‘lu tohumu üreten firma aynı zamanda herbisiti de üretmektedir. Tohumunu sattığı çeşit, herbisitten az zarar gördüğü için çiftçiler yoğun ot öldürücü ilaçlara yönelmektedir. GDO‘lu tohumların ekildiği ABD ve diğer ülkelerde herbisit kullanımının roket gibi yükseldiği biliniyor. ABD Tarım Bakanlığı bu artışı açıklamaktadır. GDO efsanesinin ne kadar yanlış olduğu ve ilaç kullanımını azaltmak şöyle dursun arttığı açıktır.
Böceklere dayanıklılık özelliği taşıyan GDO‘lu tohumlarla üretilen bitkilerde böcek öldürücü kullanımının azaldığını iddiası da boştur. Örneğin GDO‘lu pamuğu ele alalım. Topraktan Bacillus thuringiensis‘e ait Bt geninin aktarıldığı pamuk çeşidine Bt pamuk denmektedir. Böylelikle pamuk, tırtılları öldürme özelliği kazanmaktadır. İddia böylelikle böcek öldürücü kullanmadan bitki yetiştirilebileceğidir. Çiftçilerin deneyimleri gerçeğin ters yönde olduğunu ortaya koymuştur. Örneğin Hindistan‘da iki araştırmacı normal pamuk ekenlerin, Bt pamuk ekenlere göre % 60 daha fazla gelir elde ettiklerini ortaya koymuşlardır. Bt pamuk ekenlerin ilaç kullanımını azaltamadıkları ve verimi arttıramadıkları araştırmacılarca saptanmıştır. Başka pek çok ülkede yapılan araştırma ve gözlemlerin benzer yolda bulgular içerdiği ortaya konmuştur. Bt pamuk solgunluğa daha fazla eğilim göstermektedir. Bu gelişmeler sonucu Hindistan‘da GDO‘lu tohum satan dükkânlar yakılmıştır. 2003‘ten bu yana bu nedenle intihar eden çiftçi sayısının 16 bini aştığı bildiriliyor.
Gene bir grup bilim insanı tarafından Nisan 2009‘da yapılan bir araştırmada GDO‘lu çeşitlerin bir verim üstünlüğü olmadığı, çevreye ve sağlığa zararlarının göz ardı edilemeyeceği belirtilmektedir. Araştırmacılar organik tarım ve düşük girdili tarım gibi seçeneklerin tamamen bilgiye dayanarak çok daha yüksek verim artışları ortaya koyabildiğini vurgulamaktadırlar.
Dünyada hızla artan GDOlu tarım alanlarına bakıldığında tür ve çeşit sayısının çok az olduğu, bu tür ve çeşitlerin monokültür (tek ürün) olarak geniş alanlarda ekildiği ve diğer olumsuzlukların yanında ekosistemin dengesini bu açıdan da bozduğu bilinmektedir.
Ülkemizin gen kaynakları açısından dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olduğu düşünüldüğünde GDOlardan gen kaçması sonucu ortaya çıkan geri dönülmez kayıplar en az insan sağlığı kadar önemlidir.
Dev tohum şirketlerinde sadece bir avuç hisse sahibinin çok kâr elde etmesi için, yeni bitkiler yarattığını düşünen teknokrat doğaya ve bütün bir insanlığa zulüm yapmaktadır. Bu yapılan işi bilim diye kutsamaya çalışmak, atom bombasının bol bol üretilip kullanılmasını savunmaktan pek farklı değildir.
Modern teknolojiden şüphesiz yanayız. Biyoteknoloji yararlı şekillerde kullanılacaktır. Buna şüphe yok. Ancak GDO‘lu tohumlar şirketlerin elinde kâr makinesine dönüşmüştür. İlaç kullanımını azalttığı, verimi arttırdığı masaldır.
GDO‘lu tohumlardan yarar sağlayacak olanlar büyük tohum ve ilaç şirketleridir. Çİftçiler bu tohumları bir daha kullanamayacaklarından ve bir süre sonra yayıldığı bölgede başka bir çeşidi yetiştirmeleri bulaşmalarla zorlaştığı için şirketin köleleri haline geleceklerdir.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘ndan beklentimiz GDO ticaretini düzenleyen değil GDO‘ların üretimi ve ticaretini yasaklayan biyogüvenlik yasası çıkartılmasıdır.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
GDO‘YA HAYIR PLATFORMU İZMİR BİLEŞENLERİ
TMMOB-Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi
TMMOB-Gıda Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi
Seferihisar Belediyesi
Biyologlar Derneği İzmir Şubesi
E.T.O-Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği
ÜZÜMSEN-Üzüm Üreticileri Sendikası
EGEÇEP-Ege Çevre ve Kültür Platformu
TÜKODER-Tüketiciyi Koruma Derneği İzmir Şubesi