BAŞKENT GAZETESİ: "TARIMDA DIŞA BAĞIMLILIKTAN KURTULMAK GEREK"- 11 OCAK 2023
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Baki Remzi Suiçmez, "Tarım Haftası" nedeniyle yaptığı açıklamada, tarımda yaşanan sorunların çözülmesi gerektiğinin ülkemiz için çok önemli olduğunu vurgulayarak, “1980’li yıllarda başlayan neoliberal tarım politikaları, meslek alanımızda derinleşerek artan ciddi sorunların temel nedenidir. Sorunların çözümü için bu politikalar terk edilmeli ve dışa bağımlılıktan kurtulmalı” dedi.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Baki Remzi Suiçmez, 10 Ocak tarihinin ziraat mühendisliği açısından önemli olduğunu ifade ederek, sorunlarının çözülmesi için yetkililere seslendi. Ziraat Mühendisleri Odası Genel Merkezi’nde düzenlenen toplantıda konuşan Suiçmez, “10 Ocak Günü`nü kapsayan hafta ülkemizde ‘Tarım Haftası’ olarak kutlanmaktadır. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası olarak, bugün burada sizlerle, 80 ilde ise ZMO Örgütü ile eşzamanlı hep birlikte Tarım Öğreniminin başlangıcının 177’nci yıl dönümünü kutluyoruz. Kutlarken, aslında, sorunlarımızı da sorguluyoruz, çözüm önerilerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz” dedi.
Milli ekonominin temelinin tarım olduğuna dikkat çeken Suiçmez, şöyle konuştu: “Cumhuriyetimizin kurucusu Ulusal Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk`ün tarım politikaları ve de eğitim politikalarına yönelik yıllar öncesinden bizlerle paylaştığı geleceği öngören hedefleri, hedeflerimizdir. 1980’li yıllarda ülkemizde tarımda da uygulanmaya başlanan ve günümüzde de devam eden tarımsal KİT`leri özelleştiren, kamu kurumlarını işlevsizleştiren, tarımsal destekleri azaltan, küçük üreticiyi büyük şirketler karşısında korumasız bırakan, alanı tümüyle özel sektörün insafına terk eden, girdilerde ve ürünlerde dışarıya bağımlılığı artıran neoliberal tarım politikaları, meslek alanımızda derinleşerek artan ciddi sorunların temel nedenidir. Pandemi ve küresel iklim değişimi koşullarına ek olarak Rusya-Ukrayna Savaşı ortamında ülkemizde tarım ve gıda sektörüne yönelik somut korumacı politikaların yaşama geçirilmemesi, döviz artışı ve yüksek enflasyonla belirginleşen ekonomik kriz ortamında dışarıya bağlı mazot ve gübre dahil girdilerdeki fahiş artışa karşın somut indirimler yapılmaması, tarımsal desteklerin yetersiz olması ve geç ödenmesi, çiftçinin uygun faizli kredi kullanamaması gibi pek çok nedenle üretim miktarlarımızın azalması, üreticilerimizin üretimden vazgeçmesi, kendimize yeterlilik sorunumuzun artması, yurtdışından yüksek fiyatlarla ürün alınması, bugün tüketicilerimizi de gıda enflasyonu boyutunda olumsuz etkilemektedir.”
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Çözüm önerilerini de aktaran Suiçmez şu ifadelerde bulundu: “Market baskınlarıyla üretim boyutu görmezden gelinip, tüketim aşamasında fiyat indirimi baskısının çözüm olmadığı görülmeli, köklü sorunlara kalıcı çözüm olarak üretime dayalı kamucu tarım politikası değişikliğine gidilmeli, yerli üretim ve üretici desteklenmelidir. Tarım Bakanlığı yeniden yapılandırılmalı, ehliyetli ve liyakatlı kadrolar göreve gelmelidir. Üretim ortamı olan verimli tarım arazilerimiz, meralarımız, zeytinliklerimiz Arazi Kullanım Planlaması kapsamında amaç dışı kullanımlara karşı koşulsuz korunmalıdır. Dışarıya bağımlı temel ürünler öncelikli olmak üzere gıda arzı sorunumuzu gidermek için somut yeterli desteklerle yönlendirilen ülke düzeyinde Tarımsal Üretim Planlaması yapılmalıdır. Dışarıya bağımlı temel girdilerde girdi maliyetleri ve dışarıya bağımlılık azaltılmalıdır. Sulama yatırımları artırılmalı, arazi toplulaştırması dahil altyapı hizmetleri tamamlanmalıdır. Yem sorunu çözülüp hayvancılık geliştirilmelidir. Gıda tedarik zincirinde çok uluslu şirketler ve zincir marketlerin sırf kâr amacına boyun eğmeyecek şekilde örgütlenen demokratik üretici ve tüketici kooperatifleri desteklenmelidir.”
Suiçmez, mesleki anlamdaki sorunları aktararak çözümlerini ise şöyle aktardı: “Bugün mesleki eğitim alanımızda ciddi sorunlar yaşamaktayız. Yüksek öğrenimdeki sorunların çözümü için öncelikle, 12 Eylül Askeri Darbesi ürünü antidemokratik YÖK sistemi kaldırılmalıdır. Üniversitelerin mutlak merkeziyetçi bir sistemle yönetilmesi yerine, üniversiteler idari, mali ve bilimsel açıdan özerk olmalı, rektörler ve dekanlar atama yerine seçimle göreve gelmeli, akademisyenler ve öğrenciler üniversitelerde söz yetki ve karar sahibi olmalı, eğitimde nicelik ve nitelik sorunları çözülerek özgürce bilim ve teknoloji üretilmelidir. Ülkemizde farklı adlarla gereğinden fazla ziraat fakültesi ve gereğinden fazla bölüm bulunmaktadır. Ziraat Fakültesi, Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Tarım ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi adları altında yılda yaklaşık 5 bin mezun verilmektedir. Yeni mezun sayısı kadar yeni unvanlar da bir başka sorun alanıdır. Eğitim-istihdam planlaması yapılarak; fiziki mekanı dahil altyapısız, yeterli laboratuvarı olmayan, nitelikli öğretim elemanı bulunmayan, sonrasında işsiz kalmaya mahkum olan çok sayıda meslektaşımızı mezun eden yeni fakülte ve bölüm açılmamalı, mevcutlarda da yetersiz koşulları içerenler bir an önce kapatılmalıdır. Ziraat Fakültelerinde; giriş puanlarındaki dengesizliklerden eğitim müfredatındaki sürekli değişen karmaşıklığa kadar, uygulama ve staj yetersizliğinden yüksek lisansa ve doktoraya kabul edilmeye kadar ki liyakatsız tercihlere kadar, yüzdelik dilimler ve boş kalan kontenjanlar dahil, tarımsal yüksek öğrenimde nitelik ve nicelik sorunu çözülmelidir. Tarımsal ar-ge bütçesi artırılmalı, tekrarlanan sonuçsuz projeler ve israflar yerine, kamu-üniversite-özel sektör işbirliğinde bilim ve teknolojinin bizzat uygulamaya geçmesini sağlayan somut ortak projeler yaşama geçirilmelidir. Tarımsal kamu yönetimi güçlendirilmeli, ilgili yönetsel birimlere meslek dışı atamalardan vazgeçilmeli ve liyakat sahibi Ziraat Mühendisleri atanmalıdır.
Tarımsal potansiyeli çok yüksek olan ülkemizde mezuniyet sonrası kamuya başvurup anlamsız gerekçelerle yıllardır atanamayan meslektaşlarımızın atanma sorunu ivedilikle çözülmeli, tarımsal yayım ve gıda denetimi gibi kamusal hizmet alanları serbest piyasaya açılmamalı, kamuda yüzlü sayılarla değil 10 binli sayılarla yeterli sayıda gerekli kadrolar sürekli açılmalı, atanan meslektaşlarımız sözleşmeli değil güvenceli koşullarda kadrolu çalışmalıdır. Emek ve insan odaklı, güvenceli bir çalışma yaşamı ve güvenceli bir gelecek tüm mühendislerin, en temel hakkıdır. Ülkemizdeki açlık ve yoksulluk sınırları gözetilerek kamu emekçisi mühendis, mimar ve şehir plancılarının maaşları insanca yaşayacakları bir düzeye yükseltilmeli ve ek göstergeleri 4 bin 800-6 bin 400 arasında artırılmalıdır. Çalışan kadar emekli meslektaşlarımızın sorunları da çözülmelidir. Tarım danışmanlarının yıllardır ihmal edilen, görülmeyen, ötelenen mali ve özlük hak sorunları ivedilikle giderilmeli, mühendise yakışır çalışma ortamı oluşturulmalıdır. Tarımsal girdi bayilerimizin, tarım danışmanlarımızın halen süren mevcut sorunları Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından bir an önce çözülmelidir. BKÜ, tarım ilacı konusunda, yanlış kullanımın zehir olduğu ortamda, alanın Orman Mühendislerine açılmasını doğru bulmuyoruz, meslektaşlarımızın açılan sınava katılmasının zorunlu tutulması doğru bulmuyoruz, bu konularda defalarca yargıya başvurduk, Bakanlığın süreci yeniden değerlendirerek bu yanlıştan dönmesini bekliyoruz.”
Haber: Zehra ŞAHİNDOKUYUCU
Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ.