BİLİMADAMLARI GDO'YU TARTIŞTI - EVRENSEL - 13.09.2005
Sabancı Üniversitesi (SÜ) Genetiği Değiştirilmiş Ürünler Sempozyumu düzenledi. Önceki gün sona eren iki günlük sempozyumda GDO’ları savunan ve karşı olan bilim insanları bir araya geldi.
SÜ Rektörü Tosun Terzioğlu’nun açılışı konuşması ile başlayan sempozyumda ilk sözü Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Öztürk aldı.
“Biyoteknolojiye Genel Bakış” başlıklı sunumunda Öztürk, gen aktarımının sağlıkta ve ve tarımda kullanımını özetledi. Sağlıkta GDO’nun Rekombinant ilaçlarla hayatımıza girdiğini ve birçok tehlikeli hastalığa çare olduğunu söyleyen Öztürk, ancak bu ilaçların uluslararası ilaç tekellerinin elinde bulunmasının bu ilaçları ithal eden ülkelerde ilaç fiyatlarının kat be kat yükseldiğine dikkat çekti. Öztürk, Türkiye bu ilaçları ithal ettiği için Hindistan’dan 29 kat daha pahalı olduğunu belirterek, “Devlet birtakım kuralları koyamadığı, çokuluslu şirketlerle rekabet edemediği ve Türkiye’de bu şirketlerin işbirlikçisi çok olduğu için Türkiye’de basit bir hamilelik testi bile üretilemiyor” dedi. Öztürk, tarımda ise genetiği değiştirilmiş ürün kullanımını savunarak, GDO’ların araştırma laboratuvarlarından soframıza gelene kadar çok ciddi bir denetim sürecinden geçtiğini iddia etti. Halbuki Türkiye’nin hiçbir gümrük kapısında, giren ürünleri analiz edecek bir labaratuvar bulunmadığı için tüm ürünler denetimsiz piyasaya sürülüyor. Öztürk ayrıca, GDO’ların ilerde bir zararı meydana gelirse, ilaç izinlerinin iptal edilmesi gibi geri adım atılabileceğini ileri sürdü. Öztürk, transgenik tarım ürünlerinin GDO tekelleri tarafından patent altına alınmasını ise eleştirirken, diğer yandan da GDO’ya hayır diyenlerin duygu sömürüsü yaptığını öne sürdü.
Anormal gen geçişleri
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Özgen “Tarımda Biyoteknoloji Uygulamaları” başlıklı bir sunum yaptı. Bugünkü biyoteknoloji uygulamalarında tarım ürünlerine aktarılan genlerin mikroorganizma genleri; virüslerin, bakterilerin genleri olduklarını söyledi. Doğada anormal durumlarda meydana gelen yatay gen geçişlerini (YGG) GDO’lu ürünlerin tetiklediğine dair kanıtlar olduğunu dile getiren Özgen, “Aslında mümkün olmayan ya da çok özel olumsuz koşullarda ortaya çıkabilen bir durum, genetik mühendisliği sayesinde yapılmaktadır. Bunlar tüm canlılar için bir tehlike. Yatay gen geçişlerinin sınırı yok. Bu GDO’larla çok daha artırılmaktadır. Normal koşullarda aralarında gen geçişi mümkün olmayan türler arasında gen geçişleri meydana gelmektedir” dedi. Özgen, çevre kirliliği gibi nedenlerle bugüne kadar insanlara geçmeyen kuş gribinde patlama yaşamasını örnek verdiği konuşmasında, GDO’lar bir kez doğaya salındımı bunun geri dönüşümü ya da kontrolünün olmayacağını da belirtti ve GDO’ların zararlarını kantılayan birçok bilimsel makale sundu.
Sempozyumun ilk gününde “Gerçek bilimin lobicisi” olduğunu söyleyen Prof. Dr. Richard Phipps GDO’lu şirketlerin yoksulları düşündüğünü ileri sürdü ve GDO üretiminin çevreye yararlı oluduğunu savunan bir sunum yaparken, Dr. Alexander Golikov ve Yusuf Işık da ilk gün birer sunuş yaptılar. Sempozyumun ikinci gününde ise Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Genel Başkanı Gökhan Günaydın, Prof. Dr. Bruce Chassy konuştular.
‘Lobi faaliyeti’
Sempozyumu gazetemize değerlendiren Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Gökhan Günaydın ise yurdışından gelen konuşmacıların GDO’ların insan, hayvan sağlığı ve biyoçeşitlilik üzerine hiçbir sakıncasının olmadığını ileri sürmelerini “lobi” faaliyeti yaptıkları şeklinde eleştirdi. Günaydın, kendilerine hakemli dergilende yayınlanmış ve GDO’ların tehlikelerine dikkat çeken makaleleri ilettiklerini belirterek, “Sahip olmadığınız teknoloji size bir sömürü ilişkisi dayatıyor ve uluslararası şirketler yaşamı patentleyerek çftçinin tohum ayırma hakkını elinden alma üzerinde çalışıyorlar. Bu Türkiye tarımı için son derece zararlı ve tehlikeli. Özellikle Türkiye’de GDO ürünü ekim alanı bulunmasını istemiyoruz. Bu biyoteknolojiye, biyoteknoloji karşı bir söylem değil, tersine Türkiye’nin kendi biyoteknoloji çalışmalarını gerçekleştirmelidir” dedi.
Bilimin sorumluluğu
GDO’ya Hayır Platformu’ndan Biyolog Şafak Mert, tarım toprakları ve gıda yetersiz olduğu için açlık olduğu iddiasına karşı çıkarak, sorunun toprakların verimsiz kullanımı ve gelir adaletsizliğinde olduğunun altını çizdi. Mert, “İnsan tarihinde ilk defa aşırı beslendiği için sağlık sorunları yaşayanların sayısı, yetersiz besin aldığı için sağlık sorunları yaşayanların sayısından fazla. Bu canlılık açısından oldukça anormal bir şey. Esas mesele besin ve toprak yokluğu değil. Esas sorun gelir dağılımındaki, paylaşımdaki adaletsizlik” dedi.
“Şimdi acayip bazı genetik dizinler yaratıyoruz. Yeni dizinler, yeni proteinler bunların hiçbiri doğal değil, insan eli ile yaratılmış. Bunların etkileri ne olabilir diye sormak insanlık hakkı ve bilimin görevi iken ‘ne alakası var’ demek meseleyi hafife almak gibi geliyor. Birkaç kimyasal bağı birbirine bağlamayı öğrenebilmiş olmamız nedeni ile bir hevese kapıldık, bunları sorgulamayı unuttuk. Bunları sorgulamak önce bilim adamlarının görevi?” diyen Mert, GDO şirketlerini de eleştirerek, “Türkiye’deki buğdayın genetik yapısını çal, Amerika’da genetik yapısını değiştir, Meksika’daki tarım işçisine ektir, tekrar Türkiye’ye sat. Oturduğun yerden para kazan” diye konuştu.
Mert, GDO’yu savunan bilim adamlarını ise şöyle eleştirdi; “Bilim adamının bu kadar toplumsal, bu kadar iktisadi boyutu olan meseleleri insanlar korkuyorlar diye açıklayıp geçirmemesi, biraz daha sosyal boyutlarına bakabilmesi gerekiyor. Son sözü Albert Einstein’a vereceğim, diyor ki; Bilim ve tekniğin mucizelerinden bilinçsiz olarak yararlanan ve bu alandaki bilgileri, bitkileri keyifle tüketen ineğin botanik dalı bilgisinden fazla olmayan herkes utanç duysun!”