BİRGÜN GAZETESİ: ÜRETENLER KAYBETTİ: ÇİFTÇİ VE SOFRA KRİZDE- 4 OCAK 2025

BİRGÜN GAZETESİ: ÜRETENLER KAYBETTİ: ÇİFTÇİ VE SOFRA KRİZDE- 4 OCAK 2025
MERKEZ
06.01.2025

Yükselen maliyetler, azalan tarım alanları ve artan ithalat, üreticileri çıkmaza sürükledi. Çiftçi sesini duyurmak için sokağa indi. ZMO Başkanı Suiçmez, 2025'in de hem üretici hem de tüketici için umut vermediğini söyledi.

 

Türkiye, çiftçilerin karşılaştığı zorlukların daha görünür hale geldiği bir yılı geride bıraktı. Yaz aylarında ülkenin dört bir yanında çiftçi eylemleri yapıldı. Malatya’da kayısı üreticileri, Balıkesir’de domates yetiştiricileri, Tekirdağ’da ayçiçeği üreticileri, Maraş’ta biber üreticileri maliyetlerin altında kalan fiyatlar nedeniyle traktörleriyle yolları kapattı ve eylemlerle seslerini duyurmaya çalıştı. Tohum, gübre, akaryakıt gibi temel girdilerin maliyetleri sürekli artarken, çiftçinin elde ettiği kazanç bu maliyetleri karşılayamıyor. Yaşanan sorunlarla birlikte para kazanamayan çiftçiler üretimi bırakıyor, tarım arazileri günden güne daralıyor.

Üreticilerin 2024 yılını TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez ile konuştuk.

TMMOB ZMO Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez


2024 yılını üreticiler açısından nasıl değerlendirirsiniz?

2024 yılında ülke gündeminden düşmeyen konuların başında yüksek gıda fiyatları geldi. Uzun yıllardan sonra tüm illerde tüm ürünlerde yaşanan çiftçi eylemleri gerçekleştirildi. Her türlü zorluğa karşı üretirken ürettiği üründen para kazanamayan, TMO'nun, ÇAYKUR’un açıkladığı alım fiyatlarının maliyetin altında kalan, borcu giderek artan ancak üretmeye devam etmeye çalışan bir üretici kesimi var.

Çiftçi ürününü ya tarladan pazara sunamadı ya da çok düşük fiyattan sundu. Bu bitkisel ürünlerin hemen hemen tümünde de böyle oldu. Hayvansal üretim de aynı şekilde devam etti.

Dünyada ülkelerin yıllık enflasyonu yüzde 5'in altındayken, bizde gıda enflasyonun yüzde 5'in üstünde olması, hem de tam sezonunda kışlık meyve ve sebzelerde fiyatların artıyor olması bizim tüketici boyutunda da çok zor bir yıl yaşadığımızı gösteriyor. Üretim-tüketim arasındaki tedarik zincirindeki sorunlar devam etti. Yine ürünlerin üretim alanıyla raftaki fiyat makası 4-5 kat sürekli gündemde oldu.

Hal yasası hep gündemde, yine gündemde ama sonuçta nakliyeyi de düşünürsek, üretilen alan ile tüketilen kentler arasındaki mesafeyi de düşünürsek tedarik zincirindeki sorunlarımız da yaşanmaya devam etti. Sorun köklü çözümünün de farklı politikalarla gündeme getirilmesi gerekirken aynı yanlışa devam ediyoruz.

Üretici bir ürünü üretirken, tohum kullanıyorsa, mazot kullanıyorsa, gübre kullanıyorsa, sulama suyu kullanıyorsa, işçilik maliyetleri artıyorsa, arazi kirası artıyorsa bunun üretim maliyetini etkilemesinden doğal bir şey olamaz. Çiftçi aynı zamanda tüketici ve yaşamını devam ettirmesi gerekiyor. O anlamda da ürettiği üründen belli bir miktar kâr edebilmesi lazım ki yaşamını devam ettirsin. Sanayici kâr edemeyince fabrikasını kapatıyor, turizmci kâr edemeyince otelini kapatıyor. Tarımda öyle bir yapı yok. Tek mesleği çiftçilik olduğu için sonuna kadar direnerek, borçlanarak yine üretmeye devam ediyor. Ama üretenin cezalandırıldığı bir yılı yaşadık. Üretici kaybetti, küçük üretici kaybetti. Tüketici yeterli gıdaya erişemedi.

Bu koşullarda 2025 yılına girmiş olduk. 2025 nasıl geçecek?

Ülkemizdeki kemer sıkma politikalarının sorumlusu asgari ücretli ya da çiftçinin alım fiyatının yüksekliği değildir. Enflasyonun nedenlerini kimler, hangi yanlış politikalar nedeniyle oluşturulduğunu gündeme getirmeden, sabit ücretliyi üreteni cezalandırarak enflasyonun düşmeyeceğini de biz söylüyoruz. Bu anlamda 2024, 2023'ü yarattı. 2023, 2022 yaratmıştı. 2025, 2024'te aratacak. Gıda fiyatları düşmeyecek. Üreticiler alandan çekilmeye devam edecek. Tüketiciler de artık taneyle ürün tüketmek zorunda kalacak. En tehlikelisi, sahte-kaçak sağlıklı olmayan gıdalara yönelecek.

İlaç kalıntıları nedeniyle Avrupa Birliği ülkelerinden geri dönen gıda ürünleri de ayrı bir kaygı yaratıyor…

Gerek gıda denetimi, gerekse hem ihracata giden hem ülkemizde üretime sunulan ürünlerdeki kalıntı sorunlarını çözmek için yine kökenine inmek gerekiyor. Üretim alanına gitmek gerekiyor. Maalesef tohum, ilaç dâhil olmak üzere yabancı şirketlerin egemen olduğu bir ortamda biz hastalık ve zararlılara karşı öncelikle fiziksel önlemler, biyolojik önlemler, Biyoteknik önlemler gibi önlemleri alıp eğer artık çözemiyorsak da doğru bir şekilde ruhsatlı ilaçları kullanmak zorundayız.

Ruhsatlı ilaçlarda şöyle bir sorunumuz var. Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde AB'de yasaklanan ilaçlar bizde de 10 yıl ya da birkaç yıl sonra yasaklanıyor. Ama stokta oldukları için. Stoklar tükenene kadar onlar maalesef ülkemizde tüketilmeye devam ediyor. İkinci boyut kaçak ilaç sorunumuz var. İlaç pahalı olunca çiftçi de ucuz ilaca yönelmekte.

Belki de en önemli sorun ülkemizdeki yaş-sebze meyvenin yüzde 15'i ihraç ediliyor. Yüzde 85'ini biz içeride tüketiyoruz. Bizim halde markette, zincir markette, manavdaki ürünlerin ne kadar sağlıklı olduğu konusu maalesef göz ardı ediliyor. Hallerde yeterince kalıntı analiz laboratuvarı yok. Sağlıktan tasarruf olmaz.

Buğdayda bile ithalatta dünya birincisi konumuna gelmiş durumda Türkiye. Aynı şekilde hayvancılıkta da ithalatla fiyat düşürme çabası var. Bu durum uzun vadede nasıl bir sonuç doğuracaktır?

Üretim maliyetini düşürerek, çiftçinin kâr ederek ürününü sattığı bir ortamda üretmeye devam eder ve çocukları da tarımda yaşamaya devam eder ve yaşlanan çiftçi nüfusu azalır. Şimdi Türkiye'nin en son açıkladığı 2022-2023 yılı bitkisel üretim denge tablosu var. Burada buğdayda kendimize yeterliliğimiz yüzde 95, arpada yüzde 90, mercimekte yüzde 85, ayçiçeği de yüzde 51, mısırda yüzde 85 gibi. Bu yüzde 95'lik kendimize yeterlilik ortamının olduğu yıl buğday üretimimiz bizim 17,5 milyon tondu. Geçen yıl 22 milyon tona çıktı. Sevindik. Bu yıl en son açıklanan bitkisel üretim verilerine göre 20 milyon ton civarlarında. Yani nüfusumuz artarken buğdayda 20 milyon ton kıskacına sıkışmışken, buğdayı, arpaya verilen alım fiyatlarının enflasyonun çok altında açıklarsak. İklimden bahsediyoruz, kuraklıktan bahsediyoruz. Ülkenin ekmek tüketimi için bile buğdayını dışarıdan alıyorsak ve bunu sürekli yapıyorsak o zaman kendimize yeterlilik sorununu yeniden gündemimize almamız gerekir. TÜİK bitkisel üretim denge tablolarını yeniden açıkladığı ortamda kendimize yetersiz olduğumuzu resim olarak söyleyeceğiz.

2010'dan beri biz et ithal ediyoruz. Hem canlı hayvan hem hazır et. Ve son beş bakanlığın hepsi, hayvancılık yol haritamızı açıkladı. Şimdiki bakan da ‘üç yılda et ithalatını bitireceğiz’ diyor. Yılda bir milyar doların üstünde et ithal ediyoruz.

Bakliyatta da, yağlı tohumlarda da, ayçiçeğinde de, mısırda da, hayvansal ürünlerde de yaşıyoruz. Yaşamaya devam edeceğiz. Neden? Çünkü politika tercihleri ülkedeki üretimi, ortamını iyileştirip üreticinin kâr ederek üretimde kalmasına yönelik değil.

TARIM KESİMİNİN BANKALARA OLAN KREDİ BORCU (MİLYON TL)

MALİYET VE ETİKET YÜKSELDİ

Gıda enflasyonu: %43,58

Tarımsal girdi enflasyonu (yıllık): %32,59

Tarım ürünleri üretici fiyat artışı (yıllık): %46,91

TARIM ALANLARI

2002: 26,6 milyon hektar

2024: 23,9 milyon hektar

TARIMIN TOPLAM İSTİHDAMDAKİ PAYI

2011: %24,8

2024 (Kasım): %14,6

DÜNYADA DÜŞÜK, TÜRKİYE’DE YÜKSEK

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), gıda ürünlerinin uluslararası fiyatlarındaki aylık değişiklikleri izleyen FAO Gıda Fiyat Endeksi’ni açıkladı. Buna göre FAO Gıda Fiyat Endeksi, aralıkta aylık yüzde 0,5, yıllık yüzde 6,7 artışla ortalama 127 puan oldu. Küresel gıda fiyatlarının aralıkta şeker öncülüğünde düşüş göstermesi dikkati çekti. Şeker Fiyat Endeksi, Brezilya ve Hindistan gibi ana üretici ülkelerdeki şeker kamışı mahsulü beklentilerinin iyileşmesinin etkisiyle kasıma göre yüzde 5,2 geriledi. Endeksin 2024'ü bir önceki yılın seviyesinin yüzde 13,1 altında tamamlaması dikkati çekti. Bitkisel Yağ Fiyat Endeksi, aylık bazda yüzde 0,5 geriledi. Endeks, 2024'ün tamamında küresel arzın sıkılaşması nedeniyle bir önceki yılın seviyesinin yüzde 9,4 üstüne çıktı. Tahıl Fiyat Endeksi, aylık bazda değişmezken endeks, 2024'ün tamamında ise bir önceki yılın seviyesinin yüzde 13,3 gerisinde kaldı. Aynı dönemde FAO Süt Ürünleri Fiyat Endeksi art arda yedi aylık artışın ardından kasımda 0,5 düştü. Et Fiyat Endeksi de aralıkta aylık yüzde 0,4, yıllık yüzde 7,1 arttı. Öte yandan son resmi enflasyon verilerine göre aralıkta Türkiye'de gıda enflasyonu yüzde 43,58 oldu.



Haber: Havva Gümüşkaya

Havva Gümüşkaya

Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ.

Okunma Sayısı: 69