BİSMİL HABER: ZİRAİ DON FELAKETİ: TÜRKİYE’NİN TARIM KRİZİ - 18 NİSAN 2025

BİSMİL HABER: ZİRAİ DON FELAKETİ: TÜRKİYE’NİN TARIM KRİZİ - 18 NİSAN 2025
MERKEZ
18.04.2025

Türkiye, 2025 yılının Nisan ayında tarihinin en büyük zirai don felaketlerinden birini yaşadı.

 

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın “Son 30 yılın en düşük sıcaklıklarını kaydettik” açıklamasıyla duyurduğu bu afet, 65’ten fazla ilde tarımsal üretimi adeta felç etti. Sıcaklıkların yer yer eksi 15 dereceye kadar düştüğü bu dönemde, kayısıdan fındığa, üzümden elmaya kadar birçok ürün ağır darbe aldı. Peki, bu felaketin sayısal boyutları neler ve önümüzdeki dönemde bizi neler bekliyor?

Sayılarla Zirai Donun Yarattığı Yıkım

Zirai don, 36 ilde doğrudan etkili olurken, Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar’ın açıklamalarına göre toplamda 65 ilde tarımsal faaliyetler zarar gördü. Malatya, dünya kuru kayısı üretiminin %85’ini karşılayan bir merkez olarak felaketin en ağır vurduğu bölgelerden biri oldu. Malatya Ticaret Borsası Başkanı Ramazan Özcan, “Yıllık 500 milyon dolar gelir getiren kayısının tamamını kaybettik” diyerek kaybın boyutunu ortaya koydu. Tunceli’nin Çemişgezek ilçesinde coğrafi işaretli Ulukale dutu, %90-100 oranında zarar gördü. Karaman’da elma, Manisa’da üzüm, Sakarya’da fındık ve Elazığ’da ceviz ile badem ağaçları ciddi hasar aldı.

Ekonomik kayıplar da dudak uçuklatıyor. Sosyal medyada paylaşılan bazı analizlere göre, zirai donun maddi zararı 5 milyar dolara (yaklaşık 160 milyar TL) ulaşabilir. Haber kaynakları, toplam bedelin 25 milyar TL’yi bulduğunu belirtirken, CHP Kayseri Milletvekili Çetin Arık, zararın 120-160 milyar TL arasında olabileceğini ifade etti. Bu rakamlar, felaketin yalnızca çiftçileri değil, tüm ekonomiyi etkileyecek bir boyutta olduğunu gösteriyor.

Üreticinin Çaresizliği ve Tüketiciye Yansıyan Fiyatlar

Zirai don, özellikle çiçeklenme döneminde olan meyve ağaçlarını vurdu. Bu, sadece bu yılki hasadı değil, ağaçların fizyolojik yapısını da etkileyerek gelecek yılların verimini tehlikeye atıyor. Malatyalı bir çiftçinin “74 yaşındayım, böyle bir afet görmedim” sözleri, felaketin sıradan bir doğa olayı olmadığını kanıtlıyor. Üreticiler, ağaçları korumak için ateş yakma, saman kullanma ve traktörlerle sis bulutu oluşturma gibi yöntemler denese de çoğu zaman çaresiz kaldı.

Tüketiciler için ise bu felaket, gıda fiyatlarında ciddi bir artış anlamına geliyor. Türkiye Halciler Federasyonu’ndan Sedat Toktürk, “Meyvede bu yıl kayıp yıl olacak” diyerek yaz aylarında fiyatların yükseleceği uyarısında bulundu. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez, üretimin azalmasıyla gıda enflasyonunun daha da artacağını ve ihracat gelirlerinin düşeceğini belirtiyor. Halihazırda %47’ye ulaşan resmi enflasyon oranı, bu ek yükle tüketicinin belini daha da bükebilir.

İklim Değişikliği ve Sistemin Eksikleri

Bilim insanları, bu felaketin iklim değişikliğinin bir sonucu olduğunu vurguluyor. Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Prof. Dr. Süleyman Soylu, ekstrem hava olaylarının artığını ve tarımın bu yeni gerçekliğe göre planlanması gerektiğini söylüyor. TZOB Başkanı Bayraktar, 2014’te 500 olan doğal afet sayısının 2024’te 1257’ye çıktığını hatırlatarak, afetlerin hem sayısında hem de şiddetinde artış olduğunu belirtiyor.

Ancak sorun sadece doğa olaylarıyla sınırlı değil. Tarım sigortası (TARSİM) kapsamındaki yetersizlikler, küçük ölçekli çiftçilerin korunmasız kalmasına neden oluyor. Tarım Politikaları Uzmanı Ergin Kahveci, sigortası olmayan çiftçilerin zararlarının karşılanmasının neredeyse imkânsız olduğunu ve mevcut sistemin büyük işletmeleri koruduğunu ifade ediyor. Çiftçilerin 950 milyar TL’yi bulan kredi borcu ve artan icra takipleri, sektörü daha da kırılgan hale getiriyor.

Çözüm Önerileri ve Gelecek

Bu felaket, tarım politikalarının yeniden ele alınmasını zorunlu kılıyor. İlk olarak, çiftçilerin zararlarını karşılamak için acil bir fon oluşturulmalı. TZOB’un önerdiği gibi, borç ertelemesi, nakit yardımı ve sübvansiyonlu kredi imkanları devreye alınmalı. İkinci olarak, tarım sigortası sistemi daha kapsayıcı hale getirilmeli ve küçük çiftçilere erişilebilir olmalı. Üçüncü olarak, iklim değişikliğine uyumlu tarım teknikleri yaygınlaştırılmalı; erken uyarı sistemleri, don pervaneleri ve bitki antifriz ürünleri gibi yenilikçi çözümler desteklenmeli.

Zirai don felaketi, sadece bir mevsimlik kayıp değil, uzun vadeli bir tarımsal krizin habercisi. Eğer acil önlemler alınmazsa, gıda güvencesi tehlikeye girebilir, kırsaldan göç artabilir ve Türkiye’nin tarımsal ihracatı ciddi bir darbe alabilir. Çiftçinin alın terini ve toprağın bereketini korumak, sadece bir ekonomik mesele değil, aynı zamanda bir memleketmeselesidir. Şimdi harekete geçme zamanı.

Haber: Mahsun ECE

Haberin kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ.

Okunma Sayısı: 41