"BU BÖYLE GİTMEZ! KARANLIK GİDER GEZİ KALIR"
Bursa Emek ve Demokrasi Güçleri bileşeni örgütler tarafından Gezi Davası’nda verilen kararlara ilişkin 26 Nisan 2022 tarihinde Bursa Orhangazi Parkı’nda basın açıklaması gerçekleştirildi.
Gezi Direnişi, anayasal bir zeminde gerçekleştiği yargı kararlarıyla iki kez tescil edilmesine rağmen, hukuka ve gerçeğe aykırı, tümüyle mesnetsiz iddialarla, üçüncü kez yargılandı. Daha önce iki kez aynı ithamlar karşısında haklılığı ispatlanan kent, demokrasi ve hukuk emekçisi arkadaşlarımız Yüksek Mimar Mücella Yapıcı, Şehir Plancısı Dr. Tayfun Kahraman ve Avukat Can Atalay 18’er yıl hapis cezasına çarptırıldılar.
Bu karar göstermektedir ki; toplumsal muhalefetin en temel hak ve talepleri suç unsuru gibi gösterilerek, barışçıl direnişin tarihsel ve meşru gerçekliği ısrarla çarpıtılarak, karalanmak isteniyor.
Sadece eski İstanbul diye tabir edilen Beyoğlu-Taksim bölgesinin değil, Şişli, Beşiktaş, Eminönü, Fatih bölgeleri de dahil olmak üzere şehrin nefes alabileceği nadir yeşil alanlardan birine, “Gezi Park’ına” sahip çıkmanın suçu “18’er yıl hapis cezası”na dönüştürülmüş durumdadır.
Uzun tutukluluk ve hapis cezalarını bu kadar kolay vermenin, iddianamelere yazmanın; ülkemizde çıkacak her itiraza, işini ekmeğini talep eden işçilere, tarlasını terk etmek zorunda bırakılan köylülere, erkek cinayetlerine kurban olmayacağız diyen kadınlara, demokratik özerk üniversite talebini dillendiren gençlere, adalet için yollara düşen hukukçulara, pandemi koşullarında sağlıklarını hiçe sayarak topluma siper olan sağlık çalışanlarına, biz de varız diyen lgbti+’lara, hizmet veremeyen esnafa, geçinemiyoruz ve barınamıyoruz diyen yoksullara ve GEZİ özelinden kent ve doğa yağmasına karşı çıkan mühendislere, mimarlara, şehir plancılarına ve “Taksim Dayanışması” ile beraber bu itirazı büyüten bizler, demokratik bir ülkede yapılması gereken itiraz ve sorgulama hakkını kullanan tüm kurum ve kişilere verilmek istenen gözdağı olduğunu biliyor ve görüyoruz.
Verilen bu cezaların, seçim hesapları üzerinden ülkemizi ve yurttaşlarımızı kutuplaştırma siyasetinin bir parçası olduğunu görüyoruz.
Siyaset ülkenin sorunlarını çözmek üzere kendi kuralları ile yapılmalı, ADALET; başta Anayasa olmak üzere, mevcut yasalar, teamüller, etik değerler ve ülkemizce onaylanmış uluslararası hukuk normları ile hukukun üstünlüğü ve evrensel ilkeler üzerinden işlemelidir.
Gelen direktifler ya da beklentiler doğrultusunda “tutuklama - ağır ceza - beraat - bozma - birleştirme - yine beraat - yeniden tutuklama - ayırma - yeniden ceza” sarmalında kararlar veren hakimlerle yargı bağımsızlığını yok ederek, ülkeyi yönetmeye kalkmak, ülkemize ve insanımıza yapılan en büyük kötülüktür.
Asıl cezalandırılması gerekenler, Gezi Direnişinde, gencecik çocuklarımızın hayatını kaybetmesine, sakat kalmasına yol açan biber gazı ve fişekleri başta olmak üzere ölümcül polis şiddeti ile karşılık verenlerdir.
Bu ülkeye bir gün demokrasi gelecekse, gücünü onca baskı ve şiddete rağmen kısamadığınız seslerin Gezi’deki yankısından alacaktır.
Gezi Parkı’na sahip çıkmak cezalandırılamaz. Parka sahip çıkanlara yönelen polis şiddetine tepki göstermek suç değildir. Bu süreçte polis şiddeti ile hayatını kaybeden ve yaralanan gençlere sahip çıkmak suç değildir. İki defa beraat etmiş oda temsilcilerini 18’er yıl hapis cezasıyla mahkum etmek hukuki değildir. Ülkemizde adalete olan inancın kırıntısına bile yer bırakmayan bu anlayış demokratik olmadığı gibi meşru da değildir.
Gezi, bu ülke tarihinin en demokratik, en barışçıl, en yaratıcı, en katılımcı, en kapsayıcı, en kitlesel hareketidir.
GEZİ, karanlığa mahkum edilmek istenen bu ülkenin aydınlık geleceğidir.
GEZİ, suskunluğa mahkum edilmek istenen bu ülkenin nefesidir.
GEZİ, tüm farklılıklarına rağmen bu ülkede demokrasiden, adaletten kardeşlikten, barıştan yana olanların çok sesli korosudur.
Öyle de kalacaktır.
Hiçbir lekeleme çabası, hiçbir hukuksuz karar bu gerçeği değiştirmeye yetmeyecektir.
Emek ve meslek odaları olarak bu hukuksuzluğu reddediyoruz. Başta “Gezi Parkı park olarak kalsın” diye, ilk günden Mimarlar Odası adına yasal girişimleri başlatan Çevre Etki Değerlendirme Kurulu Sekreteri Yüksek Mimar A.Mücella Yapıcı, mevcut yasa ve yönetmeliklere uymayan kararlara karşı Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı olarak itiraz dilekçeleri yazan Dr.Tayfun Kahraman ve Mimarlar Odası’nın yetkili avukatı olarak Gezi Parkı’na dair bütün davaları açan ve takip eden Can Atalay olmak üzere demokratik hakkını kullanan yurttaşlara yönelik bu cezalar kabul edilemez.
Başta GEZİ parkı olmak üzere ülkemizin yeşiline, doğasına, doğal varlıklarına sahip çıkacak demokratik bir ülke mücadelesinden vazgeçmeyeceğiz. Arkadaşlarımızı, meslektaşlarımızı yalnız bırakmayacağız!
Bu ülke tarihinde bir onur sayfası olarak yer alan Gezi Direnişi’ni, bu ülkenin geleceğine sahip çıkan demokrasi ve özgürlük çığlığını karalama çabasından artık vazgeçin!
Tüm kamuoyu çok iyi biliyor ki; GEZİ hakkındaki karar dünkü mahkemede değil, çok daha önce iktidar tarafından siyasi olarak verilmiştir.
GEZİ hepimize baskılar, zorluklar karşısında dayanışmanın, birbirimize kenetlenmenin, omuz omuza vermenin gücünü göstermiştir.
Gün GEZİ’nin değerlerine daha sıkı sarılmanın günüdür.
Gün GEZİ’de kaybettiğimiz canlarımızın, gençlerimizin anısına sahip çıkma günüdür.
Gün ülkede egemen hale getirilmeye çalışılan hukuksuzluğa, zorbalığa karşı 1 Mayıs’ta alanları doldurma günüdür.
Bu ülkenin eşitlik, özgürlük ve adalet umudunu kirletmenize asla izin vermeyeceğiz.