BU MEMLEKETTE ZİRAATIN “PROF’U” YOKTUR! - CUMHURİYET TARIM

MERKEZ
11.06.2008
 

Prof. Dr. Tümer URAZ

Ankara Ziraat Fakültesi

Pirincin, günümüzde en değerli madde konumuna çıktığı, kuru fasulye ve bulgurun da kendilerini nimetten saydırdığı günlerde "reyting"i tam yakalamak üzere Tv kanallarından birinde (NTV) "Dünya Günü Nedeniyle, Yeni Tehdit Gıda Krizi mi?" konulu bir program hazırlanmıştı (22 Nisan 2008‘de). Çok sayıda önemli belgesele imza koyan bir gazeteci tarafından düzenlenip sunulan programa 5 konuşmacı çağrılmıştı; ancak nedense bunlardan 4‘ünün İktisat "Prof.‘u", 1‘inin de Ziraat Mühendisleri Odası Başkanının olması benimsenmişti. Bunlara ek olarak, doğabilecek sorulara yanıt hazırlamak ve sunmak için Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürü‘nün de konuşmacılar arasına katılması uygun bulunmuştu.

İktisatçı meslektaşlarımın beni hoş göreceklerini umuyorum ve şunu da hemen teslim etmelerini diliyorum: Henüz akademik yaşamın son kademesine gelmemiş olsa da, kısa süre içinde kariyerini geliştirmeye yardımcı olacak çok sayıda aşamayı tamamlayan değerli oda başkanının, "gıdanın" tarımsal kaynaklı olması nedeniyle Türkiye‘de ekilebilir alanlar ve buralardan elde edilen ürünlerin, en iyi onun tarafından anlatılmış olması; sonradan yakın çevreden edindiğim olumlu izlenimlerin de bu savı destekler yönde toplanması, programdan beklenen hususları güzel bir biçimde ortaya koymaktadır.

Programda yer alan 4 Prof.‘un kimi içten, kimisi de dıştan örneklerle hep "fiyatlar" üzerinde durmayı yeğledi. Durum böyle olunca da oda başkanına yeterli bir süre tanınamadı. Ancak arada bir stüdyonun bir köşesine tek başına oturtulmuş bulunan, ama ziraatçı olmayan TMO Genel Müdürü‘ne (işin icabı gibi) olayların gerçek yanıtı alınamasa bile birtakım sorular yönetildi. Sonuçlar notla değerlendirilmediği için alınan yanıtlar "mantıken" doğru sayılabilir düzeydeydi!

Bu tip programlar yıllardan beri pek çok kanalda uygulanmakta ve süre tamamlandığında da yapımcı, bir başarının huzuru içinde köşesine çekilip "yeni programının" hayaline dalmaktadır.

Sözü edilen program bir "çiftçi eğitimine ya da bilgilendirilmesine" yönelik değildi. Ekran başında bulunabileceklerin büyük çoğunluğunun günlük gereksinimlerini zor karşılayan kesimden olduğu dikkate alınırsa, onlar için de yararlı bilgilerin yansıtılabildiği pek öne sürülememektedir. Bir eli yağda, bir eli balda bulunan zenginlerin ise "magazinsel programlar ya da dizilerden" kendilerini alıp bu tip tartışmalara takılabileceğini tahmin etmek oldukça zor!

Gazetecilikte geçerli olan bir kuraldan hareketle, güncel konulara ilişkin program hazırlamak gerektiğinde, hedef kitlenin iyi saptanması ve onlara aydınlatıcı, eğitici bilgileri sunabilen konuşmacıların ekrana taşınması daha yararlı olmaz mıydı? Burada bir meslek taassubu gütmüyorum! Ben ziraat mühendisiyim, ancak "Süt Endüstrisi" alanında uzmanlaşmış biriyim. Türkiye‘nin alanında ilk yüksek eğitim kurumu niteliğini taşıyan "Ankara Ziraat Fakültesi" başta olmak üzere, üniversitelerin hemen her ilgili biriminde "Tarım Politikaları", "Tarım Ekonomisi", "Tarla Ziraatı" vb. dalların uzmanı pek çok "Ziraat Profesörü" görev yapmaktadır. Değerli oda başkanımız kısa da olsa çok doyurucu bilgiler sunmuş bulunmasına karşın, tümüyle fiyat oluşumu ve ithalat etrafında gelişen oturumun topluma ne gibi bir yarar sağladığını kestirmek zor değil! Adı geçen televizyonun internet sayfasındaki bilgiler, bu hususu çok güzel bir şekilde ortaya koymaktadır. Oysa program süresini kapsayan 2 saate yakın bir zaman aralığında Türkiye‘nin bugünlere nasıl geldiği, toplumun hemen her bireyini yakından ilgilendiren gıda sorunundan nasıl çıkılabileceği üzerinde daha ayrıntılı bilgiler izleyicilere aktarılabilirdi. Bunun yanı sıra, Türkiye gibi "gıdada" kendine yeterli olduğu öne sürülen bir ülkenin gelecek için neler yapması gerekirdi?

Buna benzer daha pek çok "ucu açık" sorular akla gelebiliyor. Şu sıralar siyasilerin de yeniden hatırladığı "tarım", artık bu ülkede "üvey evlat muamelesinden" çıkarılmalıdır. Ne denli zengin olursak olalım, daima o "eli nasırlı köylüye" muhtaç bulunduğumuzu unutmayalım!

Birkaç ay sonra (Eylül 2008) 5. yılına girecek olan Cumhuriyet Tarım, Gıda ve Hayvancılık Eki, gazete çalışanlarının üstün gayretleriyle ülkenin tek ve doyurucu yayını haline gelmiş bulunmaktadır. Ama bu yolla bilgilendirmenin, tirajla sınırlı kaldığı da bilinmektedir. Onun için televizyon gibi son derece etkileyici araçların beyin yıkamada değil, beyin oluşturmada kullanılması daha yararlı olmaz mı?

Okunma Sayısı: 414