BUĞDAY İTHALATI TARTIŞMALARI ÜZERİNE
Son günlerde siyasi partiler arasında geçen buğday ithalatı tartışmalarının doğru bir şekilde anlaşılabilmesi ve doğru politikalara yönelim sağlanması amacıyla aşağıdaki açıklama hazırlanmıştır.
22 Kasım 2018
Buğdayın, günümüzden 10 bin yıl kadar önce Anadolu’da ekiminin yapılmaya başlandığı kabul edilmektedir. Bu yüzden buğdayın ekolojik çeşitliliği açısından topraklarımızın önemi büyüktür.
Böylesine biyolojik zenginliğe sahip ülkemizin buğday ithalatında yurtdışına bağımlılığı giderek artmaktadır. 2000’li yılların başında 1 milyon ton civarında olan ithalatımız 2007 yılında 2 milyon tonun üzerine, 2014 yılında ise 5 milyon tonun üzerine çıkmıştır.
Ülkemizde gıda sanayinin yaklaşık %60’ının hammaddesini buğday oluşturmaktadır. Buğdayın hammaddesini oluşturduğu un ihracatında dünya lideriyiz. Önemli bir makarna ihracatçısı ülkeyiz. Buna bulgur, irmik ve bisküviyi de eklediğimizde önemli miktarda döviz girdisi elde ediyoruz.
Türkiye’nin buğday ithalatına ödediği döviz ile buğday unu, makarna, bulgur, irmik ve bisküvi ihracatından elde ettiği gelir karşılaştırıldığında 2014’te 186 milyon dolar, 2015’te 640 milyon dolar, 2016’da 950 milyon dolar, 2017’de 856 milyon dolar ve 2018’de (Ocak-Eylül dönemi için) 520 milyon dolar kazanç elde edilmiştir.
Son yıllar ortalaması üzerinden ülkemizde yılda 20,8 milyon ton buğday üretilmektedir. Yurtiçi kullanımımız 19-20 milyon ton civarında olup üretimimiz bu talebi karşılayacak düzeydedir. Gıda sanayinin ihracata yönelik talebi ile kullanım 24-25 milyon tona yükselmektedir. Bu açık yılda ortalama 4,6 milyon tonluk buğday ithalatı ile kapatılmaktadır.
Ülkemizi 2002 yılı sonundan bu yana Adalet ve Kalkınma Partisi tek parti olarak yönetmektedir. Bu süre boyunca uygulanan tarım politikaları sonucunda buğday ekim alanlarımız 93 milyon dekardan 76,7 milyon dekara 16,3 milyon dekar küçülmüştür. Dekara ortalama buğday verimimizin TÜİK verilerine göre 272 kg olduğu dikkate alındığında, buğday üretilmeyen 16,3 milyon dekar tarım arazisinden elde edilebilecek buğday miktarının 4,4 milyon ton olacağı ve ithalata gerek kalmayacağı görülecektir.
İhraç ettiğimiz un, makarna, bulgur, irmik ve bisküvinin hammaddesi buğdayı ithal etmeyip kendimiz yetiştirseydik ülkemizin kazanacağı döviz miktarı 2014’te 1,7 milyar dolar, 2015’te 1,7 milyar dolar, 2016’da 1,8 milyar dolar, 2017’de 1,9 milyar dolar, 2018’de (Ocak-Eylül dönemi için) 1,4 milyar dolar olacak ayrıca aynı yıllar için sırasıyla buğday ithalatına ödenen 1,5 milyar dolar, 1,1 milyar dolar, 891 milyon dolar, 1 milyar dolar ve 884 milyon dolar ülke içerisinde kalarak halkımızın refahını artıracaktı.
Ülkemizde gıda sanayinin gıda maddeleri ihracatı da göz ardı edilemeyecek bir boyutta olup 2014 için 17,7 milyar dolar, 2015’te 16,6 milyar dolar, 2016’da 16 milyar dolar, 2017’de 16,7 milyar dolar ve 2018’de (Ocak-Eylül dönemi için) 12,3 milyar dolardır. Ancak, yaptığımız gıda maddeleri ithalatı ile gıdayı üretmeye esas tarımsal hammadde ithalat verilerini dikkate aldığımızda elde edilen gelir 2014’te 687 milyon dolar, 2015’te 1,4 milyar dolar, 2016’da 1,2 milyar dolara gerilerken, 2017’de 729 milyon dolar, 2018’de (Ocak-Eylül dönemi için) 1,5 milyar dolar açık verilmiştir.
Bu noktada da Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı süresince uygulanan tarım politikaları sonucu tarım arazilerinin 266 milyon dekardan 234 milyon dekara toplam 32 milyon dekar küçülmesinin payı büyüktür. Avrupa’nın göbeğinde yer alan Belçika’nın toplam yüzölçümünün 30 milyon dekar olduğu düşünüldüğünde çiftçimiz son 16 yılda Belçika yüzölçümünden daha büyük bir tarım arazisini işlemez olmuştur.
Tarım politikalarına gereken önemin verilmesi, çiftçimizin tarım arazilerini tekrar ekmeye başlaması, üretimin artırılması ve ithalatın azaltılması sadece çiftçilerimizin yararına değil, aynı zamanda tüm ülke halkımızın refah düzeyinin yükselmesi anlamına gelmektedir.