BURSA’DAKİ SEL BASKINI İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI YAPILDI
Bursa‘da meydana gelen yoğun yağışla ilgili olarak basın açıklaması yapıldı.
Bursa‘da 13-14 Ekim 2010 tarihlerinde meydana gelen aşırı yağışlar nedeniyle İ.K.K. Bileşenleri bir basın açıklaması yaptı.
Yapılan basın açıklamasına Şubemizi temsilen Şube 2. Başkanımız Orhan SARIBAL katıldı.
İNSANLARIMIZ YATAKLARINDA ÖLMESİN!
14 EKİM 2010
Kentimizin geçtiğimiz günlerde doğal olmayan afetlere (yangın gibi tedbir alınarak bertaraf edilebilinecek) hazır olmadığı açıkça ortaya çıkmıştı, peki doğal afetlere hazır mı? Son yağışlarla ortaya çıkan manzara göstermiştir ki Bursa doğal afetlere de hazırlıklı değil!
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi 25 Eylül 2010 tarihinde yaptığı basın açıklamasında Bursa‘yı yönetenleri Bursa‘da oluşabilecek sel ve heyelan olaylarına karşı uyarmış, doğal afet kaynaklı acı olayların yaşanabileceğini öngörerek tedbir almaya davet etmişti.
Bilindiği gibi Bursa Jeolojik yapısı gereği sel ve su taşkınlarına elverişli bir kenttir. Bursa‘nın güney kısmını oluşturan eğimi yüksek yamaçlar ve şevler jeolojik yapının da etkisiyle alt yapısı eksik ve yetersiz olan bölgelere beslenme alanından birikime alanına akış gösteren sular, büyük zararlar vereceğini dile getirmemize, ilgilileri tedbir almaya ve hazırlıklı olmaya çağırmamıza rağmen kenti ve ülkeyi yönetenler önlem almak yerine;
•· Bir gecede oradan oraya taşınan ve herhangi bir bilimsel çalışmaya dayanmadan "Taşkın alanlarına" yapılmasına karar verilen Stadyum Projesi (40.000 kişilik kapatisite)
•· Yine taşkın alanlarına, binlerce insanın hareket halinde olacağı Samanlı Sağlık Kompleksi
•· Meslek Odalarından kaçırılarak (ki planları istememize rağmen ve yine ne acıdır ki TMMOB‘nin plandan anlamadığı öne sürülerek tarafımıza verilmeyen) Uludağ Planları
•· Taşkın ve dere yataklarına Cazibe Merkezi ( kaplıkaya ), spor alanları (yakın çevre yolu ve botanik park civarı)
•· "Yol medeniyettir" diyerek su kanallarının yapımı unutulmuş yollar (yakın çevre yolu ) vb.
•· Yine doğal çevremize ve tarım alanlarımıza büyük zararlar vereceği bilim insanları, meslek odaları tarafından ısrarla dile getirilen, "BESOB" gibi rant projelerinin peşinde koşmaktadırlar.
Ayrıca afet yaşandıktan sonra "evlerinizi terk edin, yakınlarınızın yanına taşının" önerisini halkımızın önüne çözüm diye koyabilmektedirler.
Biz TMMOB olarak;
Afetlerin kimilerine göre "kader", kimilerine göre de "takdir-i ilahi" olmaktan çıkarmak için, "insanlarımızın yataklarında ölmemesi" için tekrar ediyoruz;
•· Yerleşim alanlarımız, sosyal devletin temel görevlerinden biri olan "İnsan yerleşmelerini daha güvenli, daha sağlıklı ve yaşanabilir" kılmak, "gerekli planlama mekanizmaları ve kaynakları sağlayarak doğal afetlerin ve diğer acil durumların insan yerleşimleri üzerindeki etkilerini hafifletmek, afetten etkilenen yerleşimleri gelecekteki afetlerle ilgili riskler‘e karşı korumak" ilkesi çerçevesinde yapılandırılmalıdır.
•· Kentimizi etkileyen doğal afetler risk (deprem, heyelan, sel baskını v.b.) alanları tespit edilmeli, yerel düzeyde etkili olabilecek afetlere karşı, afet risk haritaları hazırlanmalıdır.
•· Her tür plan ölçeğinde; doğal afetlerden sakınım planlamasının gereklerine uygun, yukarıda belirtilen risk haritaları ile bölgesel ve yerel düzeyde elde edilen jeolojik-jeoteknik veriler, yağış, topografik eğim gibi bilgiler de elde edildikten sonra yerleşime uygun alanlar tespit edilmelidir.
•· Kent içinde yer alan altyapı ve üst yapı tesislerinin afete neden olmasının engellenmesi amacıyla; açık dere yatakları kapatılmamalı, akış ortalamaları gözetilerek mevcut haliyle kapatılmış dereler için doğal drenaja imkân verecek şekilde menfez vb. alt yapılar gözden geçirilerek, gerekli olanlar yeniden inşa edilmelidir
•· Doğal drenaj alanları ve dere yatakları kesinlikle yerleşime kapatılmalıdır.
•· Son yağışlarda bir kez daha görüldüğü gibi; köklü yapılaşma kararları oluşturulurken ÇED çalışmalarının yanı sıra Doğal Afet Etki Değerlendirme çalışmaları yapılmaksızın yapılaşma kararları alınmamalıdır.
•· Heyelan, akma, kaya düşmesi, devrilme gibi jeolojik tehlike ve riskler ile sel baskını gibi meteorolojik olayların neden olduğu alanlar ile yüksek eğimli alanlar yapılaşmaya kapatılmalıdır.
Bitki dokusunu bozan ve tahrip eden uygulamalardan kaçınılmalıdır.
•· Su kaynakları ile orman, mera ve benzer ekosistemlerin ortak paydasını oluşturan toprak korunmalıdır.
•· Su havzalarına yanlış dökülen toprak ve katı atıklar nedeniyle oluşan gölcükler, sel / taşkın riskini artırdığından, derelerin su toplama havzalarına moloz / çöp dökülmesi kesinlikle önlenmelidir.
•· Küresel ısınmanın neden olduğu iklim değişikliği sağanak karakterli yağışların artma ihtimalini ortaya çıkarmıştır. Kentlerde yukarı ve aşağı su havzalarındaki çarpık yapılaşma sonucunda ortaya çıkan bina yoğunluğunun, bu sağanak yağışların daha sık ve daha büyük taşkınlar meydana getirmesine yol açacağı göz önüne alınarak dere yatağı kesitlerinin en az 100 yıl dönüş aralıklı yağışlara göre planlanmalıdır.
•· Şehir içinde kalan derelerin taşkın hesaplaması ve haritalamasının yapılarak taşkın alanları içinde konut yapımının engellenmeli ve bu derelerin ıslah çalışmaları her yıl yapılmalıdır.
•· Bursa‘nın güney yamaçlarının topografik yapısı incelenmeli, Uludağ‘dan gelecek sel sularının bütününü kapsayacak şekilde "kuşaklama kolektör sistemi" oluşturulmalıdır. Yapımı düşünülen Güney Çevre Yolu tartışmaya açılmalıdır.
•· Büyük kollektörlerle kent merkezindeki yağmur sularını büyük derelere bağlayan sistemler çalışır duruma getirilmelidir.(Yıldırım, Samanlı, Vakıfköy civarındaki kolektörler gibi)
•· Kentlerde asfalt, beton gibi geçirimsiz yüzeylerin fazlalığı da yüzey akışını ve sel riskini arttırmaktadır. Bu nedenle geçirimsiz yüzey miktarını azalıcı uygulamalara ağırlık verilmelidir.
Kentin yağmursuyu yönetim planı oluşturulmalıdır. Altyapı planlaması ile entegre edilmiş tasarım rehberleri hazırlanmalı ve bu rehberlerde kaldırım, sokak, yağmur kanalı ve peyzajın, yağmur sularının kanallara en az seviyede akacağı yönde tasarlanması yönünde yeni ve yaratıcı fikirlerin oluşturulması gerekmektedir. Özellikle dere kenarları ile ilgili rehberlerin hazırlanması ivedilik taşımaktadır.
Yeşil alanların bir süs veya dekor olmadığının yaşanan kötü deneyimden de anlaşıldığı düşüncesinden hareketle parsel ölçeğindeki yeşil alan uygulamalarının zorunlu ve ilgili detaylarla tanımlı hale getirilmesi gerekmektedir.
•· Risk azaltma önlemlerinin, ‘sürdürülebilirlik‘ ilkesi gözetilerek her ölçekteki planlama çalışmalarına entegre edilmesi; kentsel risklere önem verilmesi; risk azaltma kararlarının, yalnızca yönetimler tarafından değil, risklere maruz toplum kesimleriyle birlikte alınması ve bu amaçla ‘platformlar‘ oluşturulması; dar gelirli kesimlerin risklerine öncelik verilmesi gerekmektedir.
Plansızlığın ve denetimsizliğin sonuçları her yağmurda, lodosta, yangında yaşanan acı deneyimlerden ders çıkarmadığımız ve oluşabilecek yeni afetlere yeterince hazır olmadığımız açıkça ortaya çıkmıştır. Biz TMMOB olarak; doğal afetlerden, yangınlardan, depremlerden, sellerden, heyelanlardan önce ve sonra yaptığımız uyarıların ve çözüm önerilerinin hiç dikkate alınmadığını maalesef görüyor, ülkeyi ve kenti yönetenleri bilimin ve bilimsel çalışmanın sonucu ortaya çıkan eksiklikleri ve çözüm önerilerini dikkate almaya, "afet sonrası yardım ve yara sarma" politikalarını terk edip, "dirençli kentler" sloganından hareketle afetler öncesinde riskleri azaltmak amacıyla çok yönlü planlamalar yapmaya ve bu amaçla kurumsal yapılar oluşturmaya, yapılan planları uygulamaya, merkezi ve yerel bütçeden pay ayırmaya, çok yönlü önlemler almaya davet ediyor, en önemlisi de TMMOB gibi meslek odalarının, kentte uygulanması düşünülen projelerin "karar süreçlerine" dahil edlimesini talep ediyoruz.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Fikri DÜŞÜNCELİ
TMMOB
Bursa İl Koordinasyon Kurulu
Sekreteri