BURSA OLAY GAZETESİ: BURSA'DA BUNGALOV KOOPERATİFİ OYUNU! - 18 TEMMUZ 2022

BURSA OLAY GAZETESİ: BURSA'DA BUNGALOV KOOPERATİFİ OYUNU! - 18 TEMMUZ 2022
BURSA
19.07.2022
 

BURSA’DA BUNGALOV KOOPERATİFİ OYUNU

İsterseniz Nilüfer ilçesindeki Akçalar mahallesine bakabilirsiniz.

Ya da dilerseniz Uluabat Gölü’ne yakın yapılan diğer projeleri inceleyebilirsiniz.

Son dönemde mantar gibi her yerde türeyen bungalov evlerle ilgili çarpıcı bir iddia dillendiriliyor.

Yetkililere iletmek gerekirse özetle söylenen şu:

Bungalovlar kooperatif olarak kuruluyor.

Hisseler hayli yüksek meblağlar ile satılıyor.

Hem devlet vergi kaybediyor hem de araziler rant uğruna talan ediliyor.

Devlet vergi kaybına uğruyor çünkü satış bedelleri çok düşük gösteriliyor.

Araziler kooperatif üzerine tescil ediliyor.

Kooperatif hisseleri cüzi kuruluş bedeli ile devrediliyor.

Ancak bir okurumuzun da aktardığına göre kayıt dışı şekilde hesaba geçen paralar çok büyük.

Kooperatiflerin vergi avantajı amaç dışı kullanılıyor.

Bahsettiğimiz lokasyondaki işlemlerin kanuna aykırı olduğu ifade ediliyor.

İlgili belediye ve bakanlık nezdinde bu işleyişe nasıl izin veriliyor, bilinmiyor.

Bu bungalovların tarım arazilerine kurulduğu belirtiliyor.

Tapu problemini ortadan kaldırmak için de imdada kooperatif modeli yetişiyor!

Şimdi sormak gerekiyor…

Yapılan işlemler ne kadar hukuki?

Bungalovların tarım arazilerini işgal ettiği iddiası gerçek mi?

Resmiyette düşük tutar gösterip açıktan fahiş para transferi yapmak legal mi?

Konunun muhatapları açıklarsa biz de aydınlanmış oluruz.

BURSA’DA DOĞADA YENİ TALAN

Dışarıdan bakınca çok sevimli dursalar da doğa için işin aslı hiç de öyle değil.

Özellikle pandemiden sonra artan ‘Tiny House’ tarzı yapılaşmalar çevreyi ciddi şekilde tehdit ediyor.

İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Ülkü Mercan Küçükkayalar, yaptığımız görüşmede doğanın tahrip edilmemesi esas alınmalı dedi ve ekledi:

“Bu yapılarla ilgili yasal düzenlemeler ve izinlerin ayrıca tartışılması ve gözden geçirilmesi gerekiyor. Bizim mevcut uygulamalarda öncelikle altını çizmek istediğimiz konu altyapıdırSu, kanalizasyon, elektrik, haberleşme gibi altyapı hizmetleri hangi koşullarda karşılanıyor bunun da sorgulanması gereklidir.

Yerel yönetimler bir süre sonra söz konusu yapılaşma alanlarına her türlü altyapı hizmetini önceliklerinde ve planlarında olmadığı hâlde götürmek zorunda kalabilir.

Küçükkayalar’ın “Şimdilik bu konuyu yer altı su kuyuları, foseptik, jeneratör, trafo gibi kontrolsüzce doğayı tahrip eden, ekonomik olmayan çözümlerle aşmaya çalışıyorlar ama yine karşımıza mevcuda teslim olan plansız yapılaşma çıkıyor” tespiti de hayli kıymetli.

Mevcuda teslim olmak neden Bursa’nın kaderi?

TÜRK ÇİFTÇİSİYLE DERDİNİZ NE?

İnat uğruna ekonomiyi perişan eden zihniyetten rantabl herhangi bir projeye imza atmasını beklemek pek doğru değil!

Biliyorum.

İnsanların ülkenin düzlüğe çıkmasına yönelik umutlarının giderek tükendiğini de net şekilde gözlemliyorum.

Buna karşın yanlışları en azından açlığın daha fazla yaygınlaşmaması için sürekli dile getirmemiz gerektiğine inanıyorum.

Seçim atmosferine girilmişken kamuoyu farkındalığının artması bazı hataları önleyebilir belki.

Zaten artık doğru uygulama beklentisi tükendi.

Yeni yanlışlar yapılmasın kâfi.

Türkiye’de biliyorsunuz tarım neredeyse bitti.

Çiftçi artan girdi maliyetlerinin altında ezildi.

Sübvansiyonların yetersizliği üretimin terk edilmesini tetikledi.

Kota koyduğu şekeri ithal etmek zorunda kalan şahane tarım yönetimi ülkemizi buğdaya da muhtaç hâle getirdi.

Venezuela ile durumu kurtaracağız neyse ki!

Müjdeyi Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişci vermişti.

Venezuela’da buğday üretimine başlanacağını belirtip şunları söylemişti:

“Venezuela Tarım Bakanı ve ardından Nikolas Maduro’nun kendisi de bizim ülkemizde üretim yapın diye teklifte bulundu. 100 kilo buğday üretin 70’ini alın kendiniz dışarıda değerlendirin, 30’unu bize bırakın yeter dedi.”

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Fevzi Çakmak’la sohbet ederken söz bu dâhiyane projeye geldi.

Çakmak, “Bir yandan buğday sorunumuz yok biz kendi kendimize yetecek buğdayı üretiyoruz deniliyor, bir yandan başka ülkelerde buğday üretimi veya ithalatı için sonu gelmeyen arayışlar devam ediyor. Kendi toprağımıza, kendi tarımımıza, kendi çiftçimize gerekli planları, programları ortaya koymadan, gerekli desteklemeleri ve yatırımları yapmadan, yani kısaca kendi tarım potansiyelimizi yeterince kullanmadan arayış içine girmenin doğru bir karar olmayacağını düşünüyorum” dedi.

Şöyle devam etti:

“Venezuela’da buğday üretip Türkiye’ye getireceğiz ve un yaparak tekrar bu ülkeye satacağız. Ekonomik olarak mümkün değil çünkü ürünün oradan Türkiye’ye taşınması ve tekrar ihraç edilmesi çok büyük maliyet. Ekolojik olarak mümkün değil çünkü ülke tropik iklime sahip olduğu için iklimi uygun değil. Latin Amerika ülkelerindeki siyasi belirsizlikler de ortadayken Venezuela’dan arazi kiralamak ne kadar akılcı olur doğru analiz edilmelidir.”

Gelişmiş ülkeler benzer kiralamalar yapmıyor mu yapıyor.

Ancak o ülkeler evvela kendi ülkesinin tarımına yatırımları eksiksiz yerine getiriyor.

Potansiyellerinin tamamını kullanıyor.

Çiftçisini destekliyor.

Sonra dışarıda arayışa giriyor.

Tabii ki her şeyden önce işin fizibilitesine bakılıyor.

Prof. Dr. Fevzi Çakmak, “Biz de o gelişmiş ülkeler gibi potansiyelimizi devreye sokalım sonra hâlâ yetmiyorsa o zaman alternatif arayışlara gidelim. Elbette ekolojik, sosyolojik, siyasal ve ekonomik analizlerini de doğru yapmak şartıyla” diyor.

Son olarak şunu da ilave etmek gerekiyor.

Her yıl yaklaşık 3 milyon hektar arazimiz ekilmeden boş bırakılıyor.

Son 30 yılda yaklaşık 5 milyon hektar tarım arazimiz de sanayileşme ve kentleşme gibi nedenlerle tarım dışı kaldı.

O değil de ekmek son bir yıl içinde kaç kez zamlandı?

Şeker, yağ krizi, marketlerdeki talan manzaraları, uçan pazar fiyatları…

Türkiye gibi verimli topraklara sahip bir ülkeyi kendine yetemez hâle sürükleyenler kimseye anlatmasın Venezuela masalı.

Köşe Yazısı: BURSA OLAY GAZETESİ / YAMAN KAYA

Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ. 

Okunma Sayısı: 236