BURSA OLAY GAZETESİ: "TARIM VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ DOĞRUDAN BAĞLANTILI" - 30 MAYIS 2022

BURSA OLAY GAZETESİ: "TARIM VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ DOĞRUDAN BAĞLANTILI" - 30 MAYIS 2022
BURSA
30.05.2022
 

Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Dr. Fevzi Çakmak: ‘Tarım ve iklim değişikliği doğrudan bağlantılı’

71 kg et için 15 ton su ve 1 fincan kahve için 170 kg suya ihtiyaç olduğunu biliyor muydunuz? Dünyamızda sera gazı emisyonu üretiminde tarımsal faaliyetlerin payı yüzde 12 civarında. Dolayısıyla, ‘üretilen her bir domatesin iklim değişikliğine etkisi var’ demek mümkün… Ancak konuya bir de tarımcıların gözünden bakmak gerekiyor.

Ülkemizde ve dünyada tarım, enerji ve ekonomiden bağımsız olarak düşünülemiyor. Tarımın iklim değişikliği üzerindeki etkileri, sera gazı emisyonları, enerji tüketimi, akıllı tarımcılık ve su kullanımı konularında en yetkin isimlerden biri ile görüştük. Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Dr. Fevzi Çakmak tarım ve iklim değişiklikleri hakkında ayrıntılı bilgi verdi.

Sayın Fevzi Çakmak, Türkiye’de tarımın en önemli sorunu sizce nedir ?
Tarımda sorunlar o kadar çok ki, en önemli diye ayrıştırmak çok doğru olmayacaktır. Her işte olduğu gibi tarımda da öncelikle ülkesel ve bölgesel düzeyde üretim planlaması yapılması gereklidir. Özellikle stratejik ve insan yaşamı için olmazsa olmaz ürünler olan tahıllar (buğday, arpa, yulaf, çavdar, mısır, çeltik), baklagiller (nohut, mercimek, fasulye, bezelye, bakla vb.), yağ bitkileri (ayçiçek, kanola, soya vb.), endüstri bitkileri (pamuk, keten, kenevir, aspir vb.), temel sebzeler (patates, soğan, domates, biber vb), yem bitkilerinde ( yonca, korunga, fiğ, yem bezelyesi vb.) ülkenin ihtiyacı belirlenerek, bu doğrultuda hangi bölgede ne kadar üretilebileceği belirlenmeli, stratejik önemi bulunan ürünlere, alternatif ürünlere yönelinmeyecek şekilde doğru desteklemeler verilerek üretilmesi sağlanmalıdır. Bu yapıldıktan sonra üreticinin en büyük sorunu olan ve tüketiciye de doğrudan yansıyarak ürünlerin pahalıya tüketiciye ulaşmasını önlemek için girdi maliyetlerini azaltıcı önlemlerin alınması gereklidir. Bunu yapabilmek için de arazi büyüklüklerinin ekonomik işletme büyüklüğüne getirilmesi, yani arazi toplulaştırmalarının hızla tamamlanması, miras yolu ile çok ortaklı hale geldiği için işlenmeden boş bırakılan arazilerin mülkiyet bütünlüğünün sağlanarak gerçekten araziyi işleyecek olana verilmesi, çiftçi örgütlerinin güçlendirilerek ürünlerini katma değerli ürünlere dönüştürebilmelerinin sağlanması ya da sanayici ile olan pazarlık güçlerinin artırılması, sulama imkanları olan arazilerin sulamaya açılması ve kapalı basınçlı sulama sistemleri ile suyun tarlaya ulaştırılması sağlanarak kayıp kaçak oranlarının minimuma düşürülmesi.

Tarım çalışanlarının gençleştirilmesi gerekli mi?
Tarla başına gelen suyun bitki desenine göre, bitkinin ihtiyaç duyduğu dönemde, ihtiyaç duyduğu miktarda, basınçlı sulama sistemleri ile kullanımının sağlanması için teknik elemanlar gözetiminde planlamanın yapılması ve uygulamasının sağlanması, tarımsal üretimde akıllı tarım teknikleri kullanılarak tohum, gübre, ilaç, su, yakıt, iş gücü girdi maliyetlerinin azaltılmasının sağlanması, üretilecek stratejik ürünlerde çiftçinin zarar etmeyeceği şekilde alım fiyatlarının daha ürün ekilmeden belirlenerek açıklanması, doğal afet durumunda çiftçinin zararının telafi edileceği afet fonunun kurulması, desteklemelerin çiftçinin ihtiyaç duyduğu dönemde üreticiye verilmesi, verimli tarım topraklarının korunarak daha fazla tarım dışına çıkartılmasının önlenmesi diye sıralayabiliriz. Tabi bütün bu planlama ve alınacak kararlar halihazırda 55 yaş üzeri olan çiftçilerin üretimde kalmasının sağlanması yanında, sürdürülebilir bir tarımsal üretim yapılabilmesi için genç çiftçilerin üretimin içine dahil edilmesi gereklidir. Bunu yapabilmek için de gençlerin tarımdan kar edebileceği sistemin garanti edilmesi yanında, köydeki sosyal ve fiziksel alt yapının iyileştirilmesi (okul, sağlık, sosyal donatı alanları, şehirlere ulaşım vb.), tarımsal faaliyet yapanların sosyal güvenceye kavuşturulması da sağlanarak köyde yaşamın gençler için cazip hale getirilmesi sağlanmalıdır.

Küresel ısınma tarımsal ürünlere nasıl zarar verir?
İklim değişikliği karşılaştırılabilir zaman dilimlerinde gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan veya dolaylı biçimde küresel atmosferin bileşimini bozan, insan faaliyetleri sonucunda iklimde oluşan değişiklikler olarak tanımlanmaktadır. Yoğun üretim sürecinin çevreye ve atmosfere verdiği tahribatla, tüm sektörlerde küresel ısınma ve iklim değişikliğinin yıkıcı etkileri artık ciddi boyutlarda hissedilmektedir. Fosil yakıtların sanayide yoğun kullanımı, enerji üretimi, tarım ve ulaşım gibi faaliyetler nedeniyle atmosferdeki sera gazı tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Sera gazındaki bu artış, doğrudan sıcaklığı tetiklemektedir. Bilindiği üzere atmosferde aşırı sıcaklık artışları küresel ısınmayı ortaya çıkarmaktadır. Küresel ısınma bazı yanlış uygulamalar sonucunda atmosfere salınan sera gazlarının oluşturduğu sera etkisi ile ortaya çıkmaktadır. Dünyada enerji tüketimi, insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının açık ara en büyük kaynağı olup dünya çapında sera gazı emisyonlarının %73’ünden sorumludur. Enerji sektörünün haricinden emisyon üreten başlıca diğer alanlar, tarımsal faaliyetler (%12), arazi kullanımı, arazi kullanım değişikliği ve ormansızlaşma gibi ormancılık (%6,5) faaliyetleri; kimyasallar, çimento ve farklı endüstriyel süreçler (%5,6) ve düzenli depolama alanları ile atık suların da yer aldığı atıklardan (%3,2) oluşmaktadır. Bir taraftan iklim değişikliğinden etkilenen tarım, diğer taraftan da iklim değişikliğine sebep olan faktörlerden biridir. Tarım, iklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarının önemli bir kısmının oluşmasına katkıda bulunurken sera gazı azaltımını sağlamak için de önemli bir sektördür. Dolayısıyla tarım,potansiyel olarak hem sorunun hem de çözümün önemli bir parçasıdır.

İklim değişikliklerinin yıkıcı etkileri nelerdir?
İklim değişikliği nedeniyle, yağış rejimindeki değişiklikler bazı bölgelerimizde aşırı yağış ve sel afeti, bazı bölgelerimizde kuraklık ve su döngüsünde görülen kırılganlıklar ve bazı bölgelerimizde ise büyük orman yangınları olarak kaşımıza çıkmaktadır. Tarımsal üretim için toprak, su, güneş ışığı, sıcaklık ve oksijene ihtiyac vardır. İklim, sayılan bileşenlerin hepsine etki eden dinamik bir bileşendir. Bu nedenle; iklim faktörünün tarım sektörü için yarattığı risk, içerdiği bilinmezlikler yüzünden çok yüksek seviyededir. Sıcaklık artışları, yağış farklılıkları ve aşırı hava olayları formunda ortaya çıkan iklim değişikliği dünyanın çoğu bölgesinde bitkisel ve hayvansal üretim sistemlerini olumsuz etkilemektedir. Tarım sektörü ürün verimliliği, ürün deseni, azalan su kaynakları, artan sıcaklık ve gıda güvenliği bakımından iklim değişikliğinden en çok etkilenen ve bu değişikliğe neden olan sektörlerden biridir. Sıcaklık, yağış ve atmosferik CO2 konsantrasyonundaki değişikliklerin birleşik etkileri ürün verimini etkilemektedir ve bu etki bölgelere göre farklılık göstermektedir. Kuraklık ürünü hem miktar hem de kalite açısından olumsuz etkilemektedir. Kuraklık sonucunda, bitki su ihtiyacı karşılanamamakta, yabancı ot ve haşere artışı ile birlikte ürün veriminde ve kalitesinde azalmalar yaşanmaktadır. Sıcaklık artışları ve toprağın işlenmesi, topraktaki bozulma hızını artırmaktadır. Bu durumda erozyon tehlikesi artmakta ve toprak verimliliği azalmaktadır. Yapılan araştırmalara göre Türkiye’nin toprak verimliliği son 10 yılda %23 azalmıştır. Toprak verimliliğinin azalmasıyla birlikte topraktaki organik yapı zayıflamakta ve dolayısıyla bitki besin elementlerinde azalmalar görülmektedir. Besin maddelerindeki azalma ise daha fazla kimyasal gübre kullanımı ile telafi edilmeye çalışılmakta, bu durum nitrat kirliliğine ve atmosfere bir sera gazı olan N2O emisyonu salınımına sebep olmaktadır.

İklim değişikliği doğal bitki örtüsünde de değişiklilere neden olmaktadır. Bu durumun ülkemizde de, özellikle bozkır alanlarının genişlemesine ve mera alanlarının azalmasına neden olmaktadır. Ülkemiz su kaynakları anlamında yeterince zengin mi?
İklim değişikliğinin en önemli etkisinin su döngüsü üzerinde olacağı tüm bilimsel raporlarda ispatlanmıştır. Araştırmalar 2025 yılından itibaren 3 milyardan fazla insanın su kıtlığı yaşayacağını ortaya koymaktadır. Su stresi yaşayan ülkemizin yerüstü suyu 98 Milyar m3, yeraltı suyu 14 Milyar m3 olup toplam kullanılabilir su (net) miktarı ise 112 Milyar m3 olarak tespit edilmiştir. Kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1.347 m3/yıl’dır. Bu değerin 2050 yılında 1.120 m3’e düşeceği ve su kıtlığı için sınır değer olan 1.000 m3’e çok yaklaşacağı tahmin edilmektedir. Bu durum bizlere su zengini bir ülke olmadığımız ve hatta su stresi altında olan ülke konumunda olduğumuzu göstermektedir. Türkiyede kullanılan suyun % 77 si tarımda, % 13’ü evlerde, % 10’u sanayide kullanılmaktadır. Ekonomik sulanabilir arazi varlığımız 8.5 milyon ha ve sulamaya açılan arazi miktarımızda 6,7 milyon ha’dır. Tarımsal sulama suyunun % 72’si açık sulama sistemleri ile , sadece % 28’i kapalı basınçlı sistemlerle sulanacak arazilere ulaştırılmaktadır. Ülke genelinde sulamaya açılan alanlarda sulama oranı %65 ve sulama randımanı ise %45’dir. Tarımsal sulamada, kapalı basınçlı sulama sistemlerine geçilmesi durumunda, kayıp kaçak oranları minimize edilerek % 50 ye yakın tasarruf etmek mümkün olacaktır. Tarımsal sulamada yağmurlama sulama ile % 35, damla sulama ile % 65 oranında su tasarrufu sağlamak mümkündür. 71 kg et için 15 ton su ve 1 fincan kahve için 170 kg suya ihtiyaç olduğu göz önünde bulundurulduğunda su kaynaklarının sürdürülebilir yönetilmesi gerektiğini, su kıtlığı çekmememiz için her alanda suyu kullanırken düşünerek kullanmamız gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Akıllı tarım ne demek? Bizler akıllı tarım yöntemlerini uygulayabilir miyiz?
Akıllı tarım, tarımsal verimliliği arttırmak için toprak ve ürün yönetimini, kaynakların daha ekonomik kullanımı ile çevreye verilen zararın en aza indirilmesini sağlayan tekniktir. Bu kapsamda, klasik üretimden vazgeçilerek, araziyi homojen olmayan değişken bir yaklaşımla ele alan bir uygulama biçiminin hayata geçirilmesi hedeflenmektedir. Burada amaçlanan ana unsur, tarımsal üretimde uygulanan girdilerin, ihtiyaç duyulduğu yerde, zamanda ve miktarda kullanılmasıdır. Akıllı tarım, bir tarım işletmesinde ürün ekiminin yapıldığı alanda, konumsal ve zamansal açıdan farklılık gösteren gereksinimlere, bu konum ve zaman kriterleri göz önünde bulundurularak yapılacak müdahaleyi esas alan modern tarımsal üretim teknolojisidir. Akıllı tarım, geliştirilmiş bilgi ve kontrol sistemlerinin kullanımıyla kaynak israfının önüne geçmeyi, ürünün brüt getirisini artırmayı ve üretimden kaynaklanan çevresel kirliliği en aza indirmeyi amaçlamaktadır. Akıllı tarım teknikleri, toprak işlemeden hasada kadar, bitkisel üretimin hemen her döneminde kullanılabilmektedir.

Akıllı tarımcılıkta kullanılabilecek yöntemler hangileri?
Akıllı tarım bitkisel üretim yanında, hayvansal üretim süreçlerinin de her aşamasında; içsel veya dışsal tarımsal faaliyet alanlarında, sadece üretim yerinde değil aynı zamanda uzaktan, uydu yoluyla da sevk ve idare edilebilen bir uygulamadır.

Tarımda pek çok kullanım alanı bulunmaktadır. Bunlar; Görüntü Algılama ile ürün tahminleme, Gübre Uygulamalarının Kontrolü, Bitki Korumada hastalık ve zararlıların tespiti ve ilaç uygulama zamanının belirlenmesi, Bitki Korumada İlaç Uygulama Teknikleri, Sera Tarımında Bilgi Teknolojisi Uygulamaları, Hassas Hayvansal Üretim, Balık Çiftliklerinde Bilgi Teknolojileri, Çiftlik ve Ürün Yönetim Sistemleri, Hayvan Barınaklarının Tasarımında Mikro-çevrenin Görüntülenmesi, Tahmini ve Kontrolü, Su sistemlerinin düzenlenmesi ve Yönetimi, Coğrafi Bilgi Sistemleri, E-Ticaret, E-iş, E-Danışmanlık, E-Destek Gıda ve Hammaddelerin Depolanması ve işlenmesi, Tarımsal Üretim Zincirinde Kalite Sorunları olarak sıralanabilir.
Akıllı tarım uygulamaları ne yazık ki ülkemizde yeterince kullanılamamaktadır. Özellikle küçük işletmeler bu teknolojilerin maliyetli olması, işletme ve arazi büyüklüğünün yeterli olmaması, teknolojiyi kullanma ve yatkınlığının bulunmaması, tarımsal işletmelerin bulunduğu bölgelerde internet altyapısının yetersiz olması gibi nedenleri ile kullanamamaktadır. Daha çok seracılık, büyük hayvancılık işletmeleri, büyük çiftlikler bu teknolojilerden kısmen yararlanarak üretimde verimliliği sağlamakta, girdi maliyetlerini azaltmakta, daha az su, gübre, ilaç kullanıldığı için çevreye olan olumsuz etkilerini de azaltabilmektedirler.

Tarım ürünlerinin fiyatlarının hızla artmasının nedenleri sizce nelerdir?
Uluslar arası piyasalarda tarım ürünlerine ve tarımsal girdilere talebin artması, Rusya – Ukrayna arasında çıkan savaş ve dünyada yaşanan kuraklığın etkisiyle oluşan üretim düşüklüğü nedenleri ile fiyatların yükselmesi, Türkiye’de dolar kurunda oluşan aşırı yükselme, kuraklık ve kışın sert geçmesi de üzerine eklenince girdi maliyetleri iç piyasada % 200-500 arasında artmıştır. Tarımda uygulanan yanlış politikalar sonucu zarar eden çiftçi de tarlalarını ekmemeye ya da hayvanlarını kesime göndermeye başlayınca ülkemizde özellikle temel ürünlerde arz açığı doğmuş ve bütün bu etmenler bir araya gelince tüketiciye yansıyan fiyatlar ortaya çıkmıştır. Tüketicinin de enflasyon karşısında alım gücünün düşmesi nedeni ile tarımsal gıda fiyatlarının boyutu tüketici açısından dayanılmaz hal almıştır. Oluşan bu fiyatlar üreticiyi karlı bir üretim yapmaktan uzaklaştırırken, tüketiciyi alım gücü çok düştüğü için ürüne erişememe sorunu ile karşı karşıya getirmiştir.

Sizce dünyayı gıda yokluğu ya da kıtlık gibi sorunlar bekliyor mu? Bunun önüne nasıl geçilebilir?
21. yüzyılın stratejik sektörleri arasında gösterilen tarım ve gıda sektörü, 2050’de 10 milyara ulaşacağı hesaplanan dünya nüfusunun beslenmesinde yetersiz kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Araştırmalar, 2050 yılında dünya nüfusunu beslemek için, tarım ve gıda üretiminin, bugünkü düzeyinden en az %50 oranında fazla olması gerektiğini belirtmektedir. IPCC’nin Değerlendirme Raporları, iklim değişikliğinin etkisiyle dünyada su kıtlığının ve kuraklığın artacağını, tarımsal verimliliğin düşeceğini, gıda fiyatlarında dünya genelinde %85’e varan artışların gerçekleşebileceğini öngörmektedir. Yağış rejiminin değişmesi nedeniyle bazı tarım alanlarının kuraklaştığı, tarımsal ürünlerin olgunlaşma sürelerinin değiştiği, bazı tarım alanlarının sel suları altında kalarak kullanılamaz hale geldiği ya da deniz suyunun yükselmesi ile tuzlandığı ve verimin düştüğü bilinmektedir. Yükselen sıcaklıklar da gıdalarda bakteri üretimini artıracaktır. Özetle iklim değişikliği gıda güvenliğini de tehdit etmektedir. İklim değişikliğinin etkisiyle ekim alanı ve üretim deseninin değişeceği, verimde düşmenin yaşanacağı ve üretim miktarının azalacağı, gelecek 30 yılda tarımsal verimlilikte yaklaşık %25 oranında bir düşüş olacağı farklı otoriteler tarafından belirtilmektedir. İnsan yaşamını sürdürülebilir kılmak ve gıda güvenliği için kıtlık sorununu önlemek için alınması gerekli tedbirleri özetlersek;

Sayın Fevzi Çakmak, tarımsal üretimde verimliliğin artırılması için neler yapılabilir?
Küçük ve şekilsiz tarım arazilerinin birleştirilerek düzgün ve optimal parseller haline getirilmesi tarımsal üretimde önemli faydalar sağlamaktadır. Parsel sayısı azaldığı, şekilleri düzeldiği ve büyüklükleri arttığı için verimlilik artmakta ve tohum, gübre, ilaç gibi tarımsal girdilerdeki kayıplar azalmaktadır. Bu kayıpların azalması, her bir tarımsal girdinin üretilmesi esnasında oluşan emisyonun da azalması anlamına gelmektedir. Tarımsal üretimde fosil yakıtlar ve türevlerini kullanmak yerine sürdürülebilir enerji kaynakları kullanılarak karbon salınımı azaltılabilir. Agro-ekolojik çiftçilik, gıda ormancılığı, toprağı işlemeden ekim, bitki örtülü ürünlerin ve uzun ömürlü bitkilerin kullanılması, ürün rotasyon döngülerinin iyileştirilmesi ve kalıcı tarım tasarım tekniklerinin kullanımı, toprak tarafından depolanan karbon miktarını artırma ve iklim değişikliğinin azaltılmasında önemli ölçüde katkı sağlamaktadır. Tabi bütün bu önlemlerin yanında israfın önlenmesi de gereklidir. Özellikle üretilen gıdanın % 30 kısmı israf edildiği ve dünyada açlık sorunu yaşayan kesimin de dünya nüfusunun % 10 kısmını oluşturduğunu düşündüğümüzde israfın önlenmesi ve üretilen gıdanın paylaşımında adaletin sağlanması da gıdada yaşanacak krizin önlenmesi için en önemli başlıklardan biridir.

Haber: BURSA OLAY GAZETESİ / MURAT GÜNAY

Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ. 

Okunma Sayısı: 228