ÇANAKKALE KARABİGA`DA KURULMASI PLANLANAN TERMİK SANTRALE KARŞI İPTAL DAVASI AÇTIK
ÇANAKKALE NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI`NA
YÜRÜTMENİN DURDURULMASI VE DURUŞMA İSTEMLİDİR |
DAVACI : TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
VEKİLİ : AV. ZUHAL SİRKECİOĞLU DÖNMEZ
Bestekâr Sokak 49/5 Kavaklıdere Çankaya/Ankara
DAVACI : TMMOB PEYZAJ MİMARLARI ODASI
VEKİLİ : AV. EMRE BATURAY ALTINOK
Uğur Mumcu`nun Sk. No 54/8 GOP- Çankaya/Ankara
DAVACI :KARABİGA TEMİZ DOĞA DERNEĞİ
Yalı Mahallesi Mehmet Bey Caddesi No:38 Karabiga,
Biga/ Çanakkale
VEKİLLERİ :
1.) AV. CÖMERT UYGAR ERDEM
2.) AV. ALP TEKİN OCAK
3.) AV. AYŞEGÜL ALTINBAŞ
4.) AV. BEDRETTN KALIN
5.) AV. BERNA BABAOĞLU ULUTAŞ
6.) AV. BORA SARICA
7.) AV. BÜLENT KAÇAR
8.) AV. CANER YİĞİT
9.) AV. CEM ALTIPARMAK
10.) AV. EMRE BATURAY ALTINOK
11.) AV. EROL ÇİÇEK
12.) AV. FATMA BELGİN DİNÇ
13.) AV. GÖZDE TİMUROĞLU
14.) AV. HACER TEMİRKAN SAĞBİLİ
15.) AV. HANDE ATAY
16.) AV. HİLAL BERBER
17.) AV. MAHMUT FEVZİ ÖZLÜER
18.) AV. OKAY SADAY
19.) AV. OKTAY UYSAL
20.) AV. ÖZGÜR CEYLAN AYTAÇ
21.) AV. SAFİYE YÜKSEL
22.) AV. YAKUP ŞEKİP OKUMUŞOĞLU
23.) AV. ZUHAL SİRKECİOĞLU DÖNMEZ
ORTAK ADRES : Üsküp Cad. Çevre Sk. Tekdal Apt. No:6b-12
Çankaya/Ankara
DAVALI : ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI – ANKARA
DAVA KONUSU : Çanakkale İli Biga İlçesi Karabiga Beldesi sınırları içinde CENAL Elektrik Üretim A.Ş. tarafından kurulması planlanan Termik Santral Projesi`nin ulusal elektrik şebekesi ile bağlantısının yapılmasının planlandığı CENAL TES-LAPSEKİ II EİH projesi için verilen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın 19.11.2013 Tarih ve 3238 sayılı işlemiyle verilen ÇED OLUMLU kararının (EK 1) Anayasaya, çevre hukuku ve planlama ilkelerine, yargı kararlarının uygulanması zorunluluğuna, usule, hukuka ve bilimsel gerçekler ile kamu düzeni ve kamu yararına aykırılıkların olması nedeniyle İPTALİNE, idari işlemin uygulanmasından telafisi güç ve imkânsız zararlar doğacağından davalı idarenin savunması alınmadan, teminatsız olarak YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASINA ve YARGILAMANIN DURUŞMALI YAPILMASINA karar verilmesi taleplerimizdir.
TEBLİĞ VE ÖĞRENME TARİHİ: Dava konusu idari işlem, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın ÇED Genel Müdürlüğü`nün internet sayfasında yayımlanan ÇED kararları listesi aracılığı ile öğrenilmiştir.
AÇIKLAMALAR :
A.) USUL YÖNÜNDEN AÇIKLAMALARIMIZ |
A1. DAVA AÇMA SÜREMİZ YÖNÜNDEN AÇIKLAMALARIMIZ;
Bilindiği üzere İYUK m:7`ye göre idari işlemlere karşı dava açma süresi 60 gün olarak öngörülmüştür. Dava konusu 19.11.2013 tarihli ÇED Olumlu kararı, tarafımızca davalı idareye ait internet sitesi aracılığıyla öğrenilmiş ve yasal süresi içerisinde açılmıştır.
A2 EHLİYET YÖNÜNDEN AÇIKLAMALARIMIZ:
Dava konusu işlemin iptalinde davacıların menfaati bulunmaktadır.
Dava konusu ÇED Olumlu kararının verildiği, CENAL TES-Lapseki II Elektrik İletim Hattı, CENAL Enerji Santralinde üretilecek elektrik enerjisinin ulusal elektrik şebekesi ile bağlantısını sağlama amacıyla yapılmaktadır. Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği`nde ‘Birden fazla projeyi kapsayan entegre bir projenin planlanması halinde tek ÇED raporu hazırlanması` öngörülüyor olmasına karşın, termik santralin yan üniteleri için ayrı, ana ünite için ise ayrı ÇED başvurusu yapılmıştır.
Aynı şirketin, aynı termik santral projesine (CENAL ENERJİ SANTRALI, LİMANI, KÜL DEPOLAMA SAHASI VE DERİN DENİZ DEŞARJI PROJESİ) ilişkin almış olduğu ÇED Olumlu Kararının, Çanakkale İdare Mahkemesi`nin 2012/594 sayılı dosyası kapsamında 19.07.2013 tarihli kararı ile yürütmesi durdurulmuştur. Dava konusu ÇED Olum kararı ile, Çanakkale İdare Mahkemesince yürütmesi durdurulmuş bir santralde üretilmesi planlanan enerjinin ulusal elektrik şebekeleri bağlantısını yapmak amaçlanmaktadır.
Elektrik iletim tesislerinin oluşturduğu elektromanyetik alanlar hava kirliliği yaratmakta, kansere ve psikolojik bozukluklara neden olmaktadır. Elektrik İletim hattının kurulması, yüksek sayıda ağaç kesimine neden olacaktır. Hatlardan kaynaklı elektromanyetik alanların, bölgenin tarımsal ve ekonomik potansiyellerini, doğal varlıklarını, ekolojik dengesini, ekosistemini olumsuz yönde etkileneceği aşikardır.
Gerçekleşme tehlikesi olan bu olumsuz durumlar; termik santral faaliyetinin yürütüleceği alanın sınırları içerisinde ve çevresindeki yaşam alanlarında ikamet eden yurttaşların sağlığı açısından olumsuz etki yaratmanın yanı sıra, yurttaşları yaşam alanlarından göç etmek zorunda bırakacaktır.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, TMMOB Peyzaj Mimarları Odası Anayasanın 135nci maddesi ile 6235 ve 3458 sayılı yasalara göre kurulan TMMOB`ye bağlı, kamu kurumu niteliğinde bir meslek örgütleri olup, alanında ilişkin çalışma yürüten tek yetkili meslek odalarıdır.
Kanun, Oda Tüzükleri ve ilgili yönetmeliklerde belirtildiği üzere;
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, ülke tarımı ve tarımsal üretim kaynaklarının korunması, geliştirilmesi, işletilmesi ve verimli kılınması, kırsal nüfusun toplumsal ve ekonomik kalkınmasının sağlanması, kırsal ve tarımsal gelişime yönelik strateji, politika, program ve proje oluşturulması çalışmalarına katkıda bulunmak amacıyla her türlü girişim ve etkinlikte bulunmak görevi ile donatılmıştır.
TMMOB Peyzaj Mimarları Odası, ülkemizde ve dünyada doğal, kültürel ve tarihi varlıkların korunması için peyzaj mimarlığı bilimi ve etiği çerçevesinde çalışmalar yapmak, peyzaj mimarlığı alanında, kentleşme ve sanayileşme süreçlerinde ve toplumu ilgilendiren üretim süreçlerinde toplum yararını ve kamusal çıkarları öncelikle ele alan politikaların hayata geçirilmesi için çalışmak, görüş, rapor, belge oluşturmak, gerektiğinde hukuksal mücadele yollarını tesis etmek amaçlarıyla çalışmalarını sürdürmektedir.
2 Aralık 2002 tarih ve 24954 sayılı Resmi Gazete`de yayınlanan TMMOB Ana Yönetmeliği`nin "Birliğin ve Bağlı Odaların Amaçları" başlıklı 3. Maddesinin (b) bendine göre; …Mühendislik ve mimarlık mesleği mensuplarının ortak gereksinmelerini karşılamak, mesleki etkinlikleri kolaylaştırmak, mesleğin genel yararlara uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halkla olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplinini ve ahlakını korumak; kamunun ve ülkenin çıkarlarının korunmasında, yurdun doğal kaynaklarının bulunmasında, korunmasında ve işletilmesinde, çevre ve tarihi değerlerin ve kültürel mirasın korunmasında, tarımsal ve sınaî üretimin artırılmasında, ülkenin sanatsal ve teknik kalkınmasında gerekli gördüğü tüm girişim ve etkinliklerde bulunmak" Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve bağlı Odaların amaçları arasında sayılmıştır.
Davacı Karabiga Temiz Doğa Derneği, Çanakkale ili sınırları içerisindeki sanayileşme, şehirleşme ve benzeri nedenlerle ortaya çıkan sınai, nükleer, evsel ve diğer nedenlerle oluşacak her türlü hava, su, toprak, deniz yaşamı kirliliğinin engellenmesi, tüm canlıların yaşam haklarının savunulması ve korunması, var olan doğa ve çevre kirliliğinin giderilmesi için çalışmalar yapılması, tüm insanlığın ortak değeri olan doğanın bir rant ve paylaşım aracına dönüştürülerek doğal dengenin bozulmasına karşı sivil ve barışçı bir örgütlenmenin yaratılması, Doğadaki bitki ve canlı türlerinin yaşatılması ve nesillerinin sürdürülmesi için bilimsel ve toplumsal etkinlikler yürütülmesi amacı ile kurulmuştur ve bu amaçlarla faaliyet yürütmektedir. Davacı dernek, tüzüğü gereğince, canlıların yaşam haklarını ihlal eden oluşum ve yatırımlara karşı hukuksal mücadele verebilmektedir. (EK 2) . Bu bağlamda, canlıların yaşamını olumsuz yönde etkileyecek riskler bandıran termik santralin, tüm canlıların yaşamı açısında tehdit oluşturduğu tartışmasızdır. Bu nedenle, davacı Karabiga Temiz Doğa Derneği`nin, iş bu davayı açmakta aktif hukuki menfaati bulunmaktadır.
Doğayı kirleten, bölgedeki tarımsal hayatı olumsuz yönde etkileyen, bölgedeki heyelan tehlikesinin gerçekleşmesine, bölgedeki meraların ve ormanların tahrip edilmesine sebep olan bu faaliyet; kurulu olduğu alanı yaşanmaz hale getirmektedir. Bu durum, o civarda yaşayan insanların göç etmelerine sebebiyet verecektir. Bir kentin ya da bölgenin yoğun göç dalgalarına uğrayacak olması, yaratacağı sorunlar itibariyle o kent veya bölgede yaşayan tüm insanları da etkileyecektir. Böyle bir sorun yaratma ihtimali yüksek olan bir faaliyete karşı hak arama yollarına başvuran dernek, oda, meslek kuruluşu vb. tüzel kişilikler, bulundukları bölgeye veya ülkeye ilişkin bir soruna karşı demokratik haklarını kullanmaktadırlar.
T.C. Anayasası`nın 56. maddesine göre, "herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir ...". T.C. Çevre Kanunu`nun 30. maddesine göre, "çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyetten zarar gören veya haberdar olan herkes ilgili mercilere başvurarak faaliyetle ilgili gerekli önlemlerin alınmasını veya faaliyetin durdurulmasını isteyebilir". TC mevzuatı çerçevesinde bakıldığı zaman, çevre hakkı herkesin hakkı, dahası çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek her vatandaşın ödevi olduğuna göre, Çevre Kanunu`nun 30. maddesinden hareketle idareye bir istem yönelten vatandaşın, bu istemi reddedildiği zaman, idareye karşı dava açabileceğinden kuşku duymamak gerekir. İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, 10.6.1994 tarihli 4001 sayılı Yasa`yla yapılan değişiklikle iptal davalarıyla ilgili hüküm şöyle düzenlenmiştir: "İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için, çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren hususlar hariç olmak üzere, kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları". Görüldüğü gibi, bu maddede yapılan değişiklikle, iptal davalarının kural olarak menfaatleri değil, kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılabileceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin iptal davası açma hakkını sınırlama amaçlı olduğu açıktır. Ancak, çevre davaları açısından bakıldığında, yasa koyucunun, yukarıda sözü edilen amacının tam tersine, dava açma hakkını genişlettiği ileri sürülebilir. Çünkü, değişiklikten sonra, İYUK`un 2. maddesinde "... çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren hususlar"la ilgili olarak açılacak iptal davalarında özel yetenekle ilgili herhangi bir koşul öngörülmemiştir. Hak arama özgürlüğünün Anayasa`nın 36. maddesine göre bir temel hak olduğu ve dolayısıyla Anayasa`nın 13. maddesi çerçevesinde ancak kanunla sınırlanabileceği düşünülürse, kanunda herhangi bir sınırlama öngörülmeyen bu durumda, bu tip davalarda hak arama özgürlüğünün sınırsız olduğunu, yani herkesin çevre konusunda iptal davası açma hakkı bulunduğu kabul edilmiştir. Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu`nun 13.6.1997 tarihli ve E. 1997/195, K. 1997/400 sayılı kararında da ""Anayasa Mahkemesi`nin, ... iptal kararından sonra bu konuda yeni bir düzenleme yapılmadığı için idari dava türlerinden iptal davalarındaki sübjektif ehliyet koşulu konusunda yasal boşluk bulunmakla birlikte; iptal davasının içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne alındığında, idare hukuku alanında tek taraflı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen idari işlemlerin, ancak bu idari işlemlerle kişisel, meşru ve güncel bir menfaat ilişkisi olanlar tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabulü zorunludur. Yukarıda belirlenen kişisel, meşru ve güncel menfaat alakasının varlığı taraf ilişkisinin kurulmasında yeterli sayılmakta ve bu husus davanın niteliğine ve özelliğine göre idari yargı yerlerince belirlenmekte, davacının idari işlemle ciddi ve makul maddi ve manevi bir ilişkisinin bulunduğunun anlaşılması, dava açma ehliyetinin varlığı için yeterli sayılmaktadır. İptal davaları ile idari işlemlerin hukuka uygun olup olmadığının saptanmasına, hukukun üstünlüğünün sağlanmasına, böylece de idarenin hukuka bağlılığının belirlenmesine, sonuçta hukuk devletinin gerçekleştirilebilmesine olanak sağlandığından bu davalarda menfaat ilişkisinin dar yorumlanmaması gerekmektedir".
Anayasamızın 2nci maddesi Türkiye Cumhuriyetinin bir "Hukuk Devleti" olduğunu, 36 ncı maddesi herkesin (gerçek ve tüzel kişi) "Hak Arama Hürriyeti"ne sahip olduğunu ve yine 125 nci maddesi de "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu"nu belirtmektedir. Ayrıca Anayasa md 56 gereğince Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.
Buna istinaden Anayasa Mahkemesi`nin 21.09.1995 tarih ve ESAS:1995/27, KARAR:1995/47 sayılı kararında, Danıştay 5nci Dairesinin, 06.01.1982 tarihli 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun, 10.06.1994 tarihli 4001 Sayılı Yasanın 1nci maddesiyle değiştirilen 2nci maddesinin 1nci bendinin (a) alt bendinde yer alan "kişisel hakları ihlal edilenler" ibaresini, Anayasa` nın bazı maddelerine aykırılık yönünden iptali istemiyle açtığı dava ile ilgili olarak, Anayasa Mahkemesi maddeyi Anayasa` nın 2, 36 ve 125nci maddelerine aykırı iptal ederken, gerekçesinin bir yerinde aynen şöyle demektedir:
"Hak, hukukun koruduğu menfaattir. Özel hukukta her menfaat korunmaz. Kamu hukukunda ise iptal davaları yoluyla her menfaatin korunması zorunludur."
"Devletin, hak arama özgürlüğünü daraltan bütün sınırlamaları kaldırması ve bu yolla yargı denetimini yaygınlaştırarak adaletin gerçekleştirilmesini sağlaması hukuk devleti ilkelerine yer veren Anayasa` nın 2nci maddesi gereğidir."
İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 2. maddesi hükmüne göre iptal davası açabilmek için "menfaat ihlali" ve bazı davalar için "kişisel hak ihlali" şart koşulmuştur. Danıştay 6.Dairesinin 13.05.1991 tarih ve E.1989/2264, K.1991/1101 sayılı kararı gereğince "…kamu yararını koruma görev ve yükümlülüğü bir kamu kurumu olmanın doğal sonucudur."görüşü ve Danıştay 5. Dairenin 17.05.1990 tarih ve E.1990/509, K.1990/1087 kararında belirtildiği üzere "…Esasen öğretide de subjektif bir hakkın ihlalinin gerekmediği, ciddi ve makul bir ilginin bulunmasının yeterli olduğu kabul edilmektedir."denmektedir. Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu`nun 02.02.1990 tarih ve E.1989/430, K.1990/18 sayılı kararında ise "İptal davalarında, sübjektif ehliyet şartı olarak bulunması gerekli "menfaat ihlali" hak ihlali anlamında değil, ciddi ve makul bir alaka anlamındadır. İhlal edilen menfaatin herhalde maddi ve manevi veya ekonomik nitelikte olması gerekmediği gibi, mahkemelerce hak ihlali gibi düşünülmesi, en başta iptal davalarının objektif niteliği ile bağdaşmaz."görüşü ifade edilmiştir.
Danıştay 6. Dairesinin 2008/11449Esas, 2009/1896Karar sayılı kararı aynen şöyle demektedir: "İdarenin bütün eylem ve işlemlerinin yargısal denetime açık olduğu hukuk devletinde idarenin hukuka uygunluğunun sağlanmasında en etkin araçlardan biri iptal davalarıdır.
İptal davalarındaki sübjektif ehliyet koşulu doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir sorundur. Dolayısıyla sübjektif ehliyet koşulunun idari işlemlerinin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerekmektedir.
Nitekim çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda sübjektif ehliyet koşulunun, bu durum dikkate alınarak yorumlanması gerektiğine ilişkin Danıştay kararları yerleşik içtihat niteliği kazanmıştır.
İptali istenen işlemin çevresel değerlerin korunması şeklinde kamu yararını yakından ilgilendiren bir işlem olduğundan davacının dava açma ehliyetinin bulunduğu sonucuna varılmış,…."
Ayrıca 2872 Sayılı Çevre Kanunu`nun "İlkeler" başlıklı 3ncü maddesi "a" fıkrasında ise ;
" Madde 3 – Çevre korunmasına, iyileştirilmesine ve çevre kirliliğinin önlenmesine ilişkin genel ilkeler şunlardır:
a) Başta İdare, meslek odaları, birlikler ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere herkes, çevrenin korunması ve kirliğinin önlenmesi ile görevli olup, bu konuda alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdürler."
ve yine "Bilgi Edinme ve Başvuru Hakkı" başlıklı 30uncu maddesinde de;
" Madde 30- (Değişik madde ve başlığı: 5491 - 26.4.2006 / m.21) Çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyetten zarar gören veya haberdar olan herkes ilgili mercilere başvurarak faaliyetle ilgili gerekli önlemlerin alınmasını veya faaliyetin durdurulmasını isteyebilir.
Herkes, 9/10/2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında çevreye ilişkin bilgilere ulaşma hakkına sahiptir. Ancak, açıklanması halinde üreme alanları, nadir türler gibi çevresel değerlere zarar verecek bilgilere ilişkin talepler de bu Kanun kapsamında reddedilebilir." denilerek bu yasa açısından da çevrenin korunması görevi dava hakkını da içeren bir boyuta uzanmaktadır.
Sunulan nedenlerle, davacıların, dava konusu işlemle Anayasamızca, yasalarla ve evrensel hukuk kurallarıyla, yerleşik yargı içtihatlarıyla tanınan ciddi ve makul bir ilgisinin olduğu ve menfaatinin ihlal edildiği tartışmasızdır.
B.) ESASA İLİŞKİN AÇIKLAMALARIMIZ |
03.10.2013 tarih ve 28784 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği Geçici Madde 1`de
GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce, ÇED Başvuru Dosyası/Proje Tanıtım Dosyası Valiliğe ya da Bakanlığa sunulmuş projelere başvuru tarihinde yürürlükte olan Yönetmelik hükümleri uygulanır.
Denilmektedir.
CENAL Tes-Lapseki II Enerji İletim Hattı`na ilişkin ÇED Başvurusu, 15.04.2013 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`na sunulmuştur. (EK 1)
Bu nedenle, dava konusu ÇED Olumlu kararının verildiği projeye ilişkin tüm sürece mülga 17.07.2008 tarih ve 26939 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED Yönetmeliği hükümleri uygulanmıştır. Bundan dolayı, iş bu dilekçemizde 17.07.2008 tarih ve 26939 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED Yönetmeliği hükümlerine yönelik hukuki tartışma yürütülecektir.
DAVAYA KONU İDARİ İŞLEM; YETKİ, ŞEKİL, SEBEP, KONU, AMAÇ BAKIMINDAN AÇIKÇA HUKUKA AYKIRIDIR. ÇÜNKÜ;
B1) ENTEGRE PROJENİN HER PROJESİNE AYRI BİR ÇED SÜRECİ İŞLETİLEREK ÇED YÖNETMELİĞİ`NİN 25`NCİ MADDESİNİN 1. FIKRASINA AÇIKÇA AYKIRI HAREKET EDİLMİŞTİR
Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü`nün , Sinop İli Gerze ilçesinde kurulması planlanan ithal kömüre dayalı termik santralle ilgili 02.08.2013 tarih ve 12592 sayılı kararında "bir termik santralin ayrılmaz parçaları olarak değerlendirilen kömür hazırlama tesisleri, su hazırlama ve analiz tesisleri, kül nakil tesisleri ve şalt tesislerinin de tesis sahası içerisinde bulunması gerektiğinden, ana ünite olarak sadece kazan ve türbinlerin yer aldığı santral binası düşünülmemelidir. Diğer taraftan, bir termik santralin her bir ünitesinde bir buhar kazanı, bir buhar üretici, bir türboalternatör grubu ve iletim şebekesine bağlı, gerilim yükselttirici bir Trafo (transformatör) bulunmaktadır. BU NEDENLE, PÜLVERİZE KAZAN TEKNOLOJİSİNE SAHİP BİR TERMİK SANTRAL İÇİN KÖMÜR DEPOLAMA SAHASI, KÖMÜR KONVEYÖR HATTI, KÜL DEPOLAMA SAHASI, SOĞUTMA SUYU İSALE HATTI VE ŞALT SAHASI DA TESİSİN ANA ÜNİTESİ OLARAK DEĞERLENDİRİLMEKTEDİR" denilmiştir. (EK 3)
Bu bağlamda, termik santrale ait elektrik iletim hattının (şalt, trafo merkezi, enerji iletim hattı), termik santral tesisisin ana ünitesi olarak değerlendirilmesine karşın, ana üniteden ayrı ÇED sürecine tabi tutulması hukuka aykırı aykırıdır.
Ayrıca, ÇED Yönetmeliği`nin Entegre Projeler ve Arama Faaliyetleri başlıklı 25nci maddesinin 1. Fıkrasında " Bu Yönetmeliğe tabi birden fazla projeyi kapsayan entegre bir projenin planlanması halinde, Bakanlıkça entegre proje için TEK Çevresel Etki Değerlendirmesi Başvuru Dosyası/Proje Tanıtım Dosyası HAZIRLANMASI İSTENİR" düzenlemesi yer almaktadır. Yönetmelik hükmü gereğince, entegre projeler için tek ÇED Başvuru Dosyası/Proje Tanıtım Dosyası hazırlanması zorunludur.
Çanakkale İdare Mahkemesi`nin 19.07.2013 tarihli yürütmeyi durdurma kararı (EK 4) sonrasında CENAL Elektrik Üretim A.Ş. tarafından ÇED Süreci Yürütülen Projeler:
1.) CENAL Enerji Santrali (1320 Mwe(2*660 Mwe) / 1380 Mwm / 2926 Mwt) ve Derin Deniz Deşarjı Projesi
CENAL Enerji Santrali Ve Derin Deniz Deşarjı projesi hakkında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nca 10.12.2013 tarihli ve 3258 sayılı ÇED Olumlu kararı verilmiştir. (EK 5) Şirket bu projede, Çanakkale İdare Mahkemesi`nin 2012/594 E. dosyası kapsamında 19.07.2013 tarihli kararı ile yürütmesinin durdurulmasına karar verdiği, 09.05.2012 tarihli ve 2506 sayılı ÇED Olumlu kararına konu ÇED raporundaki eksiklikleri giderdiği gerekçesiyle, Bakanlığa yeni ÇED raporu sunmuş, Çevre ve Orman Bakanlığı`nın 2009/7 sayılı Genelgesi gereğince de, ÇED süreci İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu toplantısı yapılarak, ÇED sürecine ilişkin önceki aşamalar gerçekleştirilmeden tamamlanmış, 10.12.2013 tarihinde ÇED Olumlu kararı alınmıştır.
2.) CENAL Atık Depolama Sahası Projesi
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın 10.09.2013 tarihli ve 3153 sayılı işlemi ile ÇED Olumlu kararı verilmiştir. Termik santralden kaynaklı atıkların depolanması ve bertaraf işlemlerinin yapılması planlanan projedir. (EK 6)
3.) CENAL Enerji Santrali Deniz Yapıları Projesi
CENAL Elektrik Üretim A.Ş. tarafından aynı termik santral projesi kapsamında yapılması planlanan "CENAL Enerji Santrali Deniz Yapıları"na ilişkin ÇED süreci devam etmektedir. (EK 7)
4.) Cenal Tes-Lapseki II Enerji İletim Hattı
Dava konusu, 380 Kv 1272 Mcm CENAL Tes - Lapseki Elektrik İletim Hattı (Eih) Projesi için, 19.11.2013 tarih ve 3238 sayılı ÇED Olumlu kararı verilmiştir. (EK 1) Dava konusu elektrik iletim hattı ile, Cenal Enerji Santrali`nde üretilmesi planlanan elektrik enerjisinin, ulusal elektrik şebekesi ile bağlantısının sağlanması planlanmaktadır.
Cenal Enerji A.Ş.`ye ait termik santral projesinin, yukarıda sayılan projeler ve dava konusu elektrik iletim hattını kapsayan entegre proje olduğu hususu tartışmasızdır.
Entegre proje kapsamında bir projenin ana ve yan ünitelerine ilişkin birden fazla ÇED süreci işletilmesini engellemeyen, ÇED başvurularına ayrı ayrı ÇED Olumlu kararı veren davalı idare, yürütmekle görevli olduğu ÇED Yönetmeliği`nin 25nci maddesinde düzenlenen yasal zorunluluğa aykırı davranmıştır.
Dava konusu işlemin, ÇED Yönetmeliğinin 25nci maddesine açıkça aykırı olması, telafisi güç ve imkansız zararlar doğacağı nedeniyle, ÖNCELİKLE VE İVEDİLİKLE YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASINA VE DAVA SONUCUNDA İPTALİNE KARAR VERİLMESİ GEREKMEKTEDİR.
B2.) ÇANAKKALE İDARE MAHKEMESİ`NİN 2012/594 E. DOSYASI KAPSAMINDA VERDİĞİ 19.07.2013 TARİHLİ YÜRÜTMENİN DURDURULMASI KARARI UYGULANMAMIŞTIR.
Dava konusu ÇED Olumlu kararının verildiği CENAL Tes-Lapseki II Enerji İletim Hattı projesi ile, CENAL Elektrik Üretim A.Ş. tarafından Çanakkale İli Biga İlçesi Karabiga Beldesi`nde kurulması planlanan termik santralde üretilecek elektrik enerjisinin ulusal elektrik şebekesi ile bağlantısının yapılması planlanmaktadır.
Ulusal Elektrik şebekesi ile bağlantısının yapılmasını planlandığı CENAL Enerji Santralı, Limanı, Kül Depolama Sahası Ve Derin Deniz Deşarjı Projesi hakkında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen 09.05.2012 tarihli ve 2506 sayılı ÇED Olumlu kararının (EK 8), Çanakkale İdare Mahkemesi`nin 2012/594 E. dosyası kapsamında verdiği 19.07.2013tarihli kararı ile yürütmesi durdurulmuştur.(EK 4)
CENAL Elektrik Üretim A.Ş., Çanakkale İdare Mahkemesi`nin 2012/594 E. dosyası kapsamında 19.07.2013 tarihli kararı ile yürütmesinin durdurulmasına karar verdiği, 09.05.2012 tarihli ve 2506 sayılı ÇED Olumlu kararına konu ÇED raporundaki eksiklikleri giderdiği gerekçesiyle, Bakanlığa yeni ÇED raporu sunmuş, Çevre ve Orman Bakanlığı`nın 2009/7 sayılı Genelgesi gereğince de, ÇED süreci İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu toplantısı yapılarak, ÇED sürecine ilişkin önceki aşamalar gerçekleştirilmeden tamamlanmış, 10.12.2013 tarihinde ÇED Olumlu kararı (EK 5) alınmıştır.
CENAL Tes-Lapseki II Enerji İletim Hattı`na ilişkin yürütülen ÇED sürecinde (EK 1),
22.07.2013 tarihinde ÇED raporu sunulmuş,
15.08.2013 tarihinde İnceleme Değerlendirme Komisyonu toplantısı yapılmış,
22.08.2013 tarihinde Nihai ÇED raporu sunulmuş,
19.11.2013 tarihinde ÇED Olumlu kararı verilmiştir.
ÇED Süreci işletilen iletim hattı projesi ile ulusal elektrik şebekesi ile bağlantı kurulması planlanan termik santral projesine ait ÇED Olumlu kararı hakkında verilen yürütmeyi durdurma kararı uygulanmamıştır.
Bahsedildiği üzere, ulusal elektrik şebekesi ile bağlantısı yapılması planlanan elektrik enerjisini üretecek CENAL Enerji Santralı, Limanı, Kül Depolama Sahası Ve Derin Deniz Deşarjı Projesi`ne ait ÇED Olumlu kararı Çanakkale İdare Mahkemesince 19.07.2013`te yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir. Termik santral projesi ile ilgili yürütmeyi durdurma kararı varken, bu santralde üretilmesi planlanan elektrik enerjisinin, ulusal elektrik şebekesi ile bağlantısını sağlamaya yönelik iletim hattı projesi için ÇED süreci işletilmeye devam edilmiş ve ÇED olumlu kararı verilmiştir.
Nihai ÇED raporunda, termik santrale ilişkin ÇED Olumlu kararı hakkında verilen yürütmeyi durdurma kararından söz edilmemektedir.
Nihai ÇED Raporunda, iletim hattı projesinin CENAL Enerji Santralinde üretilecek elektrik enerjisinin ulusal elektrik şebekesi ile bağlantısını sağlama amacıyla yapıldığından söz edilmektedir. Raporda, projenin bu anlamda bir alternatifi sunulmamıştır. Yani, iletim hattı sadece, CENAL Enerji Santralinde üretilecek elektrik enerjisinin bağlantısını sağlamak için yapılmaktadır. CENAL Enerji Santrali faaliyete geçmezse, iletim hattı projesi amaçsız kalacak ve çalışmayacaktır.
İletim hattı projesinin, tek amacının gerçekleşebilmesi için, bağlantı sağlanacak santralin çalışıyor olabilmesi için hiçbir yasal engelin bulunmaması gerekiyor. Ancak, CENAL Enerji Santraline ait ÇED Olumlu Kararı hakkında, 19.07.2013 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir. CENAL Enerji Santrali`nin yasal olarak faaliyete geçmesi hukuken mümkün değil iken, bu proje ile üretilmesi planlanan elektrik enerjisinin ulusal elektrik şebekesi ile bağlantısını sağlamaya ilişkin projeye ilişkin işlem yürütülmesi hukuka aykırılık teşkil etmektedir.
2577 Sayılı İdari Yargılama Usul Yasası md 28/1`de "Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez" denilmektedir.
Bu bağlamda, CENAL Enerji Santrali`ne ilişkin ÇED Olumlu kararı hakkında verilen kararı, CENAL Tes-Lapseki II Enerji İletim Hattı`na ilişkin ÇED sürecinde uygulanmamış, ÇED sürecine ilişkin yukarıda sayılan işlemler yürütülerek ÇED Olumlu kararı verilmiştir.
İZAH EDİLDİĞİ ÜZERE, ÇANAKKALE İDARE MAHKEMESİ`NİN 2012/594 E. DOSYASI KAPSAMINDA VERDİĞİ 19.07.2013 TARİHLİ YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI UYGULANMAYARAK TESİS EDİLEN DAVA KONUSU İDARİ İŞLEM HUKUKA AYKIRIDIR.
B3. ULUSAL ELEKTRİK ŞEBEKESİ İLE BAĞLANTISI KURULMASI PLANLANAN TERMİK SANTRALİN KURULMASI ORMAN YASASINA VE İLGİLİ MEVZUATA AYKIRILIK TEŞKİL ETMEKTEDİR.
Dava konusu ÇED Olumlu kararının verildiği proje ile CENAL Enerji Santrali`nde üretilecek elektrik enerjisinin ulusal elektrik şebeke ile bağlantısının yapılması hedeflenmektedir. Nihai ÇED raporundan da anlaşılacağı üzere (ÇED raporu sayfa 146 (EK 9)), projenin CENAL Enerji Santralinde üretilmesi planlanan elektrik enerjisinin bağlantısını sağlamaktan başka bir alternatifi bulunmamaktadır. Yukarıda da izah edildiği üzere, bu durumda, iletim hattı projesinin bağlantı sağlamayı planladığı elektrik enerjisini üretecek santrale ve bu santrale ilişkin yasal süreçlere göre şekillenmesi gerekmektedir. Zira, enerji santralinin faaliyete geçmesini engelleyecek her yasal neden, iletim hattı projesini de uygulanamaz hale getirmektedir. Bu bağlamda, uygulanması mümkün olmayan bir projeye ilişkin ÇED süreci işletmek ya da bu projeye hayata geçirmek kamu yararına ve hukuka aykırılık teşkil edecektir.
6831 sayılı Orman Yasası`nın 17nci maddesinin 3ncü fıkrasında;
"Savunma, ulaşım, enerji, haberleşme, su, atık su, petrol, doğalgaz, altyapı, katı atık bertaraf ve düzenli depolama tesislerinin; baraj, gölet, sokak hayvanları bakımevi ve mezarlıkların; Devlete ait sağlık, eğitim ve spor tesislerinin ve bunlarla ilgili her türlü yer ve binanın Devlet ormanları üzerinde bulunması veya yapılmasında kamu yararı ve zaruret olması halinde, gerçek ve tüzel kişilere bedeli mukabilinde Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verilebilir. Devletçe yapılan ve/veya işletilenlerden bedel alınmaz. Bu izin süresi kırkdokuz yılı geçemez. Bu alanlarda Devletçe yapılanların dışındaki her türlü bina ve tesisler iznin sona ermesi halinde eksiksiz ve bedelsiz olarak Orman Genel Müdürlüğünün tasarrufuna geçer. Söz konusu tesisler Orman Genel Müdürlüğü veya Çevre ve Orman Bakanlığı ihtiyacında kullanılabilir veya kiraya verilmek suretiyle değerlendirilebilir. İzin amaç ve şartlarına uygun olarak faaliyet gösteren hak sahiplerinin izin süreleri; yer, bina ve tesislerin rayiç değeri üzerinden belirlenecek yıllık bedelle doksan dokuz yıla kadar uzatılabilir. Bu durumda devir işlemleri uzatma süresi sonunda yapılır. Verilen izinler amaç dışında kullanılamaz"
Denilmektedir.
Orman Kanunu`nun 17 ve 18 İnci Maddelerinin Uygulama Yönetmeliği`nin 12nci maddesinin 1nci fıkrasında;
"Kamu yararı ve zaruret bulunması halinde; savunma ve güvenlik tesislerine, yol, liman geri hizmet alanı, havaalanı, demiryolu gibi ulaşım tesislerine, enerji nakil hattı, trafo binası, enerji üretim santralleri, rüzgar ölçüm direği gibi enerji tesislerine, telefon iletim hattı, iletişim panosu, ölçüm istasyonu, R/L tesisleri, radyo-televizyon verici istasyonu ve antenleri, elektronik haberleşme sistemlerine ait baz istasyonları, fiber optik kablo gibi haberleşme tesislerine, su arama, su kuyusu, kaptaj, su isale hattı, su deposu, su dolum tesisi, jeotermal kaynak ve doğal mineralli su arama gibi su tesislerine, atık su tesislerine, petrol ve doğalgaz boru hattı, alt yapı tesislerine, katı atık transfer istasyonu, katı atık bertaraf ve düzenli depolama tesislerine, baraj, gölet, sokak hayvanları bakımevi, mezarlık tesislerine, sağlık ocağı, hastane gibi sağlık tesislerine, ilk ve orta öğretim okulu gibi eğitim tesislerine, futbol sahası, kapalı spor salonu, atış poligonu gibi spor tesislerine ve bunlarla ilgili tesislere izin verilebilir"
Denilmektedir.
Nihai ÇED raporunun 17. Sayfasında (EK 10) , 2.800.000 metrekare olan toplam proje sahasının 2.100.000 metrekaresinin orman sayılan alanlar üzerinde yer aldığından, Orman Kanunu`nun 17. Maddesi gereğince gerekli izinlerin alınacağından bahsedilmektedir.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü-İzin ve İrtifak Dairesi Başkanlığı`nın 11.06.2013 tarih ve 1012 sayılı yazısı ile, Bölge Müdürlüklerine"kaynağı orman arazisi içerisinde bulunmayan İTHAL KÖMÜRE DAYALI TERMİK SANTRALLER ile biokütleden enerji üretim tesislerine orman sayılan alan içinde yapılmasında zaruret şartını oluşturmadığından OLUMLU GÖRÜŞ BİLDİRİLMEMESİ, bahse konu izin taleplerinin değerlendirmeye alınmadan TALEBİN GERİ ÇEVRİLMESİ VE İZİN RAPORU DÜZENLENMEMESİ, ayrıca bu tür projelere ilişkin olarak Bölge Müdürlüklerinizce ÇED İnceleme ve Değerlendirme Formlarında İZİN VERİLMEYECEĞİNİ belirtir şekilde OLUMSUZ DÜZENLENMESİ hususunda gereğin yapılması"na ilişkin emir verilmiştir. (EK 11)
GÖRÜLDÜĞÜ ÜZERE, BALIKESİR BÖLGE ORMAN MÜDÜRLÜĞÜ`NÜN, ANILAN TERMİK SANTRAL PROJESİNE İZİN VERMİŞ OLMASI DURUMUNDA DAHİ, BU İZİN ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TALİMATINA VE TALİMATA DAYANAK ORMAN YASASI`NIN 17/3 MADDESİNE VE ORMAN KANUNUN 17 VE 18NCİ MADDELERİNİN UYGULAMASI YÖNETMELİĞİNİN 12/1 MADDESİNE AYKIRILIK TEŞKİL EDECEKTİR.
Orman Genel Müdürlüğü, anılan talimatı ile, kaynağı orman alanında bulunmayan ithal kömüre dayalı termik santrallerin, orman alanı içerisinde kurulmasında KAMU YARARI VE ZARURET BULUNMADIĞINI duyurmuştur. Orman Genel Müdürlüğü`nün talimatı, orman alanı içerisinde kaynağı orman alanı içerisinde olmayan ithal kömüre dayalı termik santral kurulması taleplerinin, kamu yararı ve zaruret koşullarını taşımadıkları nedeniyle İSTİSNASIZ olarak geri çevrilmesini emretmektedir.
CENAL Enerji Santralinin hammaddesi ithal kömürdür. (EK 12) İzah edildiği üzere orman alanlarında, kaynağı orman alanı içerisinde olmayan ithal kömür dayalı termik santral kurulabilmesi, kamu yararı ve zaruret koşullarının sağlanmamış olması nedeniyle Orman Yasası md 17/3 ve Orman Yasasının 17. Ve 18. Maddelerinin Uygulama Yönetmeliği md 12/1`e aykırılık taşımaktadır.
Kurulması, Orman Yasasına ve ilgili mevzuata aykırı olan bir termik santralde üretilmesi planlanan elektrik enerjisini ulusal elektrik şebekesine bağlamayı planlayan iletim hattı projesi de hukuka aykırılık taşımaktadır. Bu nedenle, anılan projeye ilişkin verilmiş olan ÇED Olumlu Kararı hukuka aykırıdır.
B4. CENAL TES-LAPSEKİ II ENERJİ İLETİM HATTI PROJESİ DE ORMAN YASASINA VE İLGİLİ MEVZUATA AYKIRILIK TEŞKİL ETMEKTEDİR.
Bir önceki açıklamamızda, CENAL termik santralinin kurulmasının, Orman Yasası md 17/3 ve Orman Yasası 17. Ve 18. Maddelerinin Uygulama Yönetmeliği md 12/1`e aykırı olduğundan söz etmiştik. Bu başlık altında ise, iletim hattının kendisine ilişkin projenin de Orman Yasası md 17/3 ve Orman Yasası 17. Ve 18. Maddelerinin Uygulama Yönetmeliği md 12/1`e aykırı olduğuna ilişkin iddiamızı izah etmeye çalışacağız.
Nihai ÇED raporunun 17. Sayfasında (EK 10) , 2.800.000 metrekare olan toplam proje sahasının 2.100.000 metrekaresinin orman sayılan alanlar üzerinde yer aldığından, Orman Kanunu`nun 17. Maddesi gereğince gerekli izinlerin alınacağından bahsedilmektedir. Yani, henüz Orman Yasası md 17 kapsamında alınmış bir izin bulunmamaktadır. Böyle bir izin olmamasına karşın, projeye ÇED Olumlu kararı verilmiştir. (EK 10)
Nihai ÇED Raporunun 42. Sayfasında (EK 13), Çanakkale Orman İşletme Müdürlüğü tarafından düzenlenen ÇED İnceleme ve Değerlendirme Formu`nda "TEİAŞ Genel Müdürlüğü tarafından talep edilen Elektrik İletim Hattının proje bütünlüğü içinde kısmen de olsa ormanlık alandan geçirilme zorunluluğu vardır. ÇED Yönetmeliği ve 6831 sayılı Orman Kanunu kapsamında yapılan İnceleme ve Değerlendirme sonucunda Elektrik İletim Hattının geçirilmesi faaliyetinin ormancılık çalışmaları üzerinde olumsuz etkisi bulunmamaktadır" ifadesine yer verildiğinden söz edilmektedir. ( EK 13)
Nihai ÇED Raporunun 42. Sayfasında bir sonraki paragrafta ise "projede kullanılacak orman alanı miktarı, kesilecek ağaç miktarı ve ağaç türleri vs. ile ilgili kesin bilgiler izin aşamasında hazırlanacak 17100 ölçekli ağaç röleve planları ile belirlenecek olup söz konusu forma göre 500 metreküp orman emvali çıkacaktır. Çıkan emval idarece değerlendirilecektir" denilmiştir.
Görüldüğü üzere, proje kapsamında, kesilecek ağaç miktarı ve ağaç türleri henüz belirlenmemiştir. Kesilecek ağaç türleri ve miktarı belirsizken, ÇED İnceleme ve Değerlendirme Formu`nda yer alan görüşlerin hangi verilere dayandırıldığı bilinememektedir.
Kesilecek ağaç miktarları, ÇED Raporlarında istenen bir husustur. Bu çalışmaların belirlenmesi için de Orman İşletme Şefliklerinden "Saha Döküm Tabloları" alınmaktadır. Saha içerisinde kalan her bir meşçere tipi, bu tablolarda Orman İdaresinin yerinde çalışmaları sonucu belirlenmiş ve tablolara dökülmüştür. Bu tablolarda, "cari artım, meşçerenin kapladığı alan vb." tek tek yazılmakta, proje firmaları ilgili meşçere içerisinde denk gelen alanda kesilecek ağaç miktarları afaki de olsa hesaplamaktadır. Söz konusu çalışmalar, kesin orman izin aşamasında netleştirilmektedir. Ancak bu projede afaki bir rakam da yazılmamıştır.
Nihai ÇED Raporunda, iletim hattının kurulmasında kamu yararı bulunduğuna dair bir ifade de bulunmamaktadır.
Raporda, "Elektrik İletim Hattının proje bütünlüğü içinde kısmen de olsa ormanlık alandan geçirilme zorunluluğu vardır" ifadesine yer verilmiştir. 2.800.000 metrekare olan toplam proje sahasının 2.100.000 metrekaresi orman sayılan alanlar üzerinde yer almaktadır. Yani, Projenin büyük bir kısmı ormanlık alandan oluşmaktadır. Bu husus, proje sahası belirlenirken, alternatiflerin yeterli olarak incelenmediği şüphesini doğurmaktadır.
Orman Genel Müdürlüğü`nün 2 Ekim 2012 tarih ve 1317 sayılı yazısında[1]; Sinop İli Gerze İlçesi`nde kurulması planlanan ithal kömüre dayalı termik santral projesine ilişkin olarak , "6831 sayılı Orman Kanunu`nun 17. Maddesinde yer alan hükme dayanılarak, uygulamada orman alanı içinde kömür rezervinin bulunmadığı termik santral ve enerji üretim ünitelerinin orman sayılan alanda planlanması uygun görülmemekle birlikte zaruret şartının olması halinde orman alanında yapılabileceği, bunun yanında ana ünitesi orman alanı dışında yapılan termik santral için gerekli ve zorunlu trafo binası, enerji nakil hattı, yol gibi tamamlayıcı ünitelere ilişkin 6831 sayılı Orman Kanunu`nun 17. Maddesi üçüncü fıkrasında ve Orman Kanununun 17 ve 18. Maddelerinin Uygulama Yönetmeliğinde belirtilen izinlerin talep edilmesi durumunda, talep edilen bu tür izinlerin orman sayılan alanlarda yapılmasında zaruret olması halinde izin verilebileceği" görüşünü sunmuştur. (EK 14)
Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü`nün 27.11.2012 tarih ve 19971 sayılı yazısında (EK 14), Orman Genel Müdürlüğü`nün 2.10.2012 tarih ve 1317 sayılı yazısında ileri sürülen hususlara değinilerek, "Enerji tesisi için söz konusu orman alanının kullanılmasının zorunluluk arz ettiğine dair herhangi bir kamu yararı ya da resmi bir kabul bulunmamaktadır" denilmiş, ilgili ÇED raporunun iadesine karar verilmiştir.
Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü`nün 02.08.2013 tarih ve 12592 sayılı yazısında "bir termik santralin ayrılmaz parçaları olarak değerlendirilen kömür hazırlama tesisleri, su hazırlama ve analiz tesisleri, kül nakil tesisleri ve şalt tesislerinin de tesis sahası içerisinde bulunması gerektiğinden, ana ünite olarak sadece kazan ve türbinlerin yer aldığı santral binası düşünülmemelidir. Diğer taraftan, bir termik santralin her bir ünitesinde bir buhar kazanı, bir buhar üretici, bir türboalternatör grubu ve iletim şebekesine bağlı, gerilim yükselttirici bir Trafo (transformatör) bulunmaktadır. BU NEDENLE, PÜLVERİZE KAZAN TEKNOLOJİSİNE SAHİP BİR TERMİK SANTRAL İÇİN KÖMÜR DEPOLAMA SAHASI, KÖMÜR KONVEYÖR HATTI, KÜL DEPOLAMA SAHASI, SOĞUTMA SUYU İSALE HATTI VE ŞALT SAHASI DE TESİSİN ANA ÜNİTESİ OLARAK DEĞERLENDİRİLMEKTEDİR" (EK 3) denilmiştir.
Bu bağlamda, kaynağı orman alanında bulunmayan ithal kömüre dayalı termik santrale ait elektrik iletim hattı (şalt, trafo merkezi, enerji iletim hattı), termik santral tesisisin ana ünitesi olarak değerlendirilmelidir. Bu değerlendirme, bizzat Davalı İdare`ye aittir. Bundan bağlamda düşünülmesi durumunda dahi, kaynağı ormanlık alan içerisinde termik santral kurmakta ve bu termik santrale ilişkin elektrik iletim hattı kurmakta zaruret ve kamu yararı bulunmamaktadır. Bundan dolayı, dava konusu bahsedilen elektrik iletim hattı projesi, Orman Kanunu md 17/3 ile Orman Kanunu`nun 17 ve 18 İnci Maddelerinin Uygulama Yönetmeliği md 12/1 hükmünce kurulması hukuka aykırılık taşımaktadır.
Kurulmasında kamu yararı ve zaruret bulunmayan kaynağı orman alanı içerisinde bulunmayan ithal kömüre dayalı termik santralde elde edilmesi planlanan elektrik enerjisinin ulusal elektrik şebekesi ile bağlantısını sağlamaya ilişkin iletim hattı projesinin kurulmasında da kamu yararı ve zaruret bulunmamaktadır. Kurulması hukuka aykırı olan bir projeye ilişkin verilen ÇED Olumlu Kararı da hukuka aykırıdır.
B5. HALKIN KATILIMI TOPLANTISINDAKİ GÖRÜŞ VE DEĞERLERLENDİRMELERE ÇÖZÜM GETİRİLMEMİŞTİR.
ÇED Yönetmeliği`nin Halkın katılımı toplantısı başlıklı 9/1 maddesinde
"Komisyonun kapsam belirleme toplantısından önce, halkı yatırım hakkında bilgilendirmek, projeye ilişkin görüş ve önerilerini almak üzere proje sahibi tarafından projenin gerçekleştirileceği yerde Bakanlık ile mutabakat sağlanarak belirlenen tarihte, halkın katılımı toplantısı düzenlenir"
denilmektedir.
Nihai ÇED Raporu`nun 145. Sayfasında ( EK 15) usulüne uygun olarak yapıldığı iddia edilen halkın katılım toplantısı ile ilgili,
"Yöre halkı mevcut hattı kabul etmediklerini yeni hattın Yeniceköy ve Şahinli Köyü arasından geçirilerek Kocaveli üzerinden şalt sahasına bağlanmasını istediklerini dile getirmiştir.
Mevcut hattın köy köy ovasının ortasından geçip meyve bahçelerine zarar vereceğinden elektrik alan etkisinin olacağını proje güzergahının istedikleri gibi belirlenmesini talep etmişlerdir"
denilmektedir.
Oysa ki; Komisyonun Çalışma Usulü Ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunun İncelenmesi başlıklı 12. Maddesinin 2nci fıkrasının d bendinde;
Halkın katılımı toplantısının usulüne uygun yapılıp yapılmadığı, halkın katılımı toplantısında üzerinde durulan konulara yeterince çözüm getirilip getirilmediğine ilişkin inceleme ve değerlendirmeler yapılır
denilmektedir.
Nihai ÇED raporunda, halkın katılım toplantısında halkın talep ettiği çözümlerin getirilip getirilmediğine, toplantıda ileri sürülen hususların değerlendirmeye alınıp alınmadığına dair bir bilgi bulunmamaktadır. Toplantıda üzerinde durulan konulara yeterince çözüm getirilmemiştir. Bu nedenle, ÇED süreci, ÇED Yönetmeliği`nin halkın katılımına ilişkin düzenlemelerine aykırı olarak işletilmiştir.
Halkın katılımı toplantısında görüş sunan yöre halkının görüş ve önerilerin ÇED raporunda maddeler halinde sunulması, her bir görüş ve/veya öneriye ÇED Raporunun hangi sayfasında değinildiği hakkında atıflar yapılması gerekmesine karşın, bu hususlara raporda yer verilmemiştir.
Bu tarz projelerde, Sosyo-ekonomik çevre üzerine etkiler belirlenirken yöre halkıyla anketler yapılmakta ve raporda ilgili başlıklarda yer verilmektedir. Bununla birlikte bu tarz yöre halkının etkileneceği herhangi bir çalışma Halkın Katılımı Toplantısı haricinde yapılmamış, yöre halkı yok sayılmıştır.
B.6 NİHAİ ÇED RAPORUNDA İLETİM HATTI PROJESİ İLE İLGİLİ VERİLEN BİLGİLER EKSİK VE YETERSİZDİR
Raporda, projenin çevresel etki değerlendirmesinin yapılmasına esas teşkil edecek bir çok husus açıklanmamıştır. Elektrik iletim hattı projesinin ölçütleri ve çevreye olası etkileri dikkate alındığında ÇED raporunun usulüne uygun olarak hazırlanmadığı görülecektir. ÇED raporunda, rapora konu projeye esas ve detaylı araştırma ve açıklamalardan söz edilmemiş; raporun tamamı, şekli unsurlar gözetilerek hazırlanmıştır.
Projenin esasını oluşturan bilgiler raporda eksik ya da yetersizdir. Projenin esasına ilişkin hususlarda, ya hiç açıklama yapılmamış ya da ÇED Olumlu kararının alınmasından sonraki aşamada belirleneceğine ve ilgili mevzuat hükümlerine uygun davranılacağına ilişkin taahhütler verilmiştir. Bu nedenle, Çevresel Etki Değerlendirmesi eksik ve yetersiz bilgiler üzerinden yapılmıştır. Bu husus, bilirkişi incelemesi ile de ortaya çıkacaktır.
ÇED Raporu hazırlanırken proje alanı ve yakın çevresi ile ilgili olarak net sonuçlar veren bir arazi çalışmasının yapılıp yapılmadığı rapordan net olarak anlaşılamamaktadır. Projenin toprakta yaratacağı etkileri araştırmak amacıyla laboratuvarda deney yapıldığına ya da topraktan numune alındığına, vb. işlemlerin yapıldığına dair bir bilgiye raporda rastlanılmamıştır.
Bu bilgiler araştırılmadan, bu hususta veriler sunulmadan, gerekli alan incelemeleri ve analizler yapılmadan; yürütülecek faaliyetin çevresel etkileri değerlendirilmiş ve ÇED Olumlu kararı verilmiştir. Belirtilen alanlara ilişkin bahsedilen ihtimaller ise ilgili mevzuata uyma taahhütleri ile geçiştirilmiştir. Sayılan ihtimallerin üzerinde, çevresel etkilerinin neler olacağına ilişkin inceleme ve tartışma yapılmamıştır.
İddialarımızı örneklerle açıklayacak olursak;
a.) İletim Hattının Geçiş Güzergahına İlişkin Bilgiler Eksik ve Yetersizdir.
Nihai ÇED Raporunda, direk ayaklarının dikileceği alanlara ilişkin bilgilere ve bölgenin genel özelliklerine ilişkin bir takım bilgilere yer verilmiştir. Ancak, özellikle hattın geçiş güzergahındaki (tellerin altında kalacak) alanlardan ayrıntılı olarak söz edilmemiştir.
Tellerin hangi güzergahtan geçeceği, altında kalacak alanlara ait alan incelemeleri ve analizleri yapılmamıştır. Raporda, bu konulara ilişkin olarak sadece, projenin geçeceği güzergahlarda bulunma ihtimali bulunan yapılardan söz edilerek, bulunma durumunda ilgili mevzuat hükümleri uyarınca hareket edileceğine dair taahhütlere yer verilmiştir. Ancak, bulunma ihtimalinde nasıl çevresel etkilerin oluşacağına ilişkin bir irdeleme yapılmamıştır.
Arazi vasıflarının neler olduğu, yerleşim alanlarına uzaklıkların tüm hat boyunca ne kadar olacağı ve nasıl belirleneceği, hat boyunca karayolları geçişi olup olmadığı gibi bölgeye özel bilgiler verilmemiştir. Zira, bilinmemektedir ve bu hususlar inşaat aşamasında öğrenilecektir.
Raporda belirtilen proje sahasının büyük bir kısmını oluşturan ormanlık alana yapılacak müdahalenin orman ekosistemi üzerindeki muhtemel etkilerinin neler olacağı, bu çalışma kapsamında ne kadar ağaç kesiminin yapılacağı ve bu ağaç türlerinin neler olacağı raporda anlatılmamıştır.
Raporda, arazi yapıları ve deprem bölgeleri vb. konularda verilen bilgiler ise Çanakkale İli`nin geneline ilişkindir. Raporda, hat güzergahına ilişkin özel bilgiler eksik ve yetersizdir.
b.) Proje Alternatifleri Yeterince Tartışılmamıştır
Projeye ilişkin alternatif tartışmalarında sadece, iletim hattının havadan ya da yer altından yapılabileceğine ilişkin alternatif tartışması yapılmıştır. İletim hattının güzergahına ilişkin alternatif tartışmalarına yer verilmemiştir. Yöre halkının halkın katılım toplantısında sundukları, hattın güzergahına ilişkin talepler de, değerlendirmeye alınmamıştır.
Projede belirtilen güzergahın alternatifi raporda yer almamaktadır. Rapordaki projeye ilişkin alternatif tartışması sadece iletim hattının yer altı kabloları ya da havai hatlar olmak üzere iki farklı alternatif yolla yapıldığına ilişkindir. Havai hat tercih edilmesinin nedeni ise ekonomik nedenlere dayandırılmıştır. Çevre ve insan sağlığına etkileri bu değerlendirmede önem arz etmemiştir. Projenin farklı bir güzergahtan geçirilebilmesine ilişkin alternatif tartışması yapılmamıştır.
30.11.2000 tarih ve 24246 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe giren Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği`nin Doğanın korunması başlıklı 7. Maddesinde "Kuvvetli akım tesislerinin tasarımlanmasında ve yapımında, teknik ve ekonomik bakımlardan birbirine çok yakın birkaç çözümün bulunması durumunda, bunlar arasından doğaya en az zarar veren çözüm seçilmelidir" denilmektedir.
Elektrik iletim tesislerinin elektromanyetik alanlar oluşturduğu bilinen bir gerçektir. Bunun sonucunda insan sağlığına olumsuz etkileri bulunmaktadır. Oluşan radyasyon; hava kirliliği yaratmakta, kansere ve psikolojik bozukluklara neden olmaktadır. Raporda, bu risklerin bulunduğu teyit edilmektedir. Bu durumda, ihtiyatlılık ilkesi gereğince çevrenin korunması konusunda gerekli önlemleri almak gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere, iletim hattının güzergahına ilişkin alternatif tartışmalarına yer verilmemiştir. İletim hattı modeline ilişkin alternatif tartışmasında ise (yer altı kablolu ya da havai hatlı) doğaya verilen zarar değil, ekonomik boyut esas alınmıştır.
Belirtilen nedenlerle, Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği`nin 7. Maddesine de aykırı davranılmıştır.
c.) İletim hattının canlılar üzerindeki etkileri, eksik ve yetersiz verilmiştir. Bölgede bulunan endemik türlerin veya koruma altındaki türlerin gerek hattın inşasından gerekse de işletiminden nasıl etkileneceği araştırılmamıştır.
Örneğin, raporun, 67. Sayfasında, "tespit edilen fauna türleri ise özellikle zarar görecek türler olmayıp, inşaat aşamasında ortamdaki gürültü ve hareketlilikten dolayı bulundukları habitatları ter ederek çevredeki daha uygun alternatif yaşam alanlarına çekileceklerdir" yorumu yapılmıştır. Fauna türlerinin daha uygun alternatif yaşam alanlarına çekileceğine ilişkin iddia raporda temellendirilmemiştir.
Raporda sadece, koruma altında olan ya da nesli tükenme tehlikesi bulunan canlılardan bahsedilmiş ve proje sahasında bu tür canlıların bulunduğuna dair verilere rastlanılamadığından söz edilmektedir. Koruma altında olmayan ya da nesli tükenme tehlikesi bulunmayan canlı türlerinin varlığı ve bu canlı türlerinin faaliyetten nasıl etkileneceği kısmı, raporu düzenleyenlerce göz ardı edilmiştir.
d.) Direk Ayaklarının Dikileceği Alanlara İlişkin Bilgiler Yetersizdir.
Nihai ÇED raporunda, proje kapsamında direklerin dikileceği alanlara ilişkin bilgiler eksik ve yetersizdir. Örneğin, kazılan alanın civarına ilişkin bir takım bilgiler verilmiş olmasına karşın; kazılacak toprak parçasında yaşayan canlı türlerinden bahsedilmemiştir.
e.) Faaliyet Sonrasında oluşacak pasa, malzeme, moloz ve hafriyatların nerede ve nasıl depolanacağına ilişkin bilgiler verilmemiştir. İnşaat aşamasına ilişkin olarak ise; sadece direk ayaklarının dikileceği alanda yapılacak kazı çalışmalarından kaynaklı atıkların nasıl değerlendirileceğinde söz edilmiştir. Ancak, projeye ilişkin inşaat aşamasında çıkması beklenen atıklar; sadece direk ayaklarının kazılacağı alanda çıkacak atıklardan ibaret değildir. Görüldüğü üzere, rapordaki incelemeler sadece direk ayaklarının dikileceği alanlara ilişkindir.
Elektrik İletim hattı çevresinde yer aldığı belirtilen derelerin, projenin inşaat ve faaliyet aşamasında olumsuz etkilenmesini önlemeye ilişkin verilen taahhütler yetersizdir.
f.) Hattın geçirileceği güzergahta yaşayan insanlar üzerinde herhangi bir elektrik ve manyetik etkisinin olup olmayacağı, olacaksa bunun insan sağlığı açısından önemi, bu anlamda bir riskin varlığı halinde nasıl bir yol izleneceği hakkında verilen bilgiler eksik ve yetersizdir.
g.) Raporda, projenin sosyal etkileri de eksik değerlendirilmiştir.
Raporda, projenin çevresel ve sosyal etkilerini değerlendirmede, nasıl bir katkı sunduğu belirlenemeyen bilgilere de yer verilmiştir. Örneğin, raporun 83. Sayfasında, bölgede yaşayan halklar ve kültürleri hakkında bilgi verilmiştir. Ancak, bahsedilen halkların ve kültürlerin faaliyetten nasıl etkileneceğine dair bilgi verilmemiştir. Bundan dolayı, anılan kısım mevcut haliyle, raporun esasına etki etmeyen bir bilgi niteliği taşımaktadır. Kaldı ki, anılan kısımların wikipedia isimli bir internet sitesinden alıntı yapıldığı belirtilmiştir. Projenin sosyal ve ekonomik etkilerinin neler olduğuna anket çalışması gibi, alanda yapılması gereken çalışmalar yapılmamış; internet sitesinde belirtilen bilgilere dayanılarak sosyal yapıdan bahsedilmiştir.
C. DAVAYA DAYANAK OLAN TEMEL HUKUK KURALLARI :
1. 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
Başlangıç
Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;
Toprak Mülkiyeti
Madde 44 - Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır. Kanun, bu amaçla, değişik tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağın genişliğini tespit edebilir. Topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması, üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz.
Tarım, Hayvancılık ve Bu Üretim Dallarında Çalışanların Korunması
Madde 45 - Devlet, tarım arazileri ile çayır ve mer‘aların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır.
Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması
Madde 56 - Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.
Tarih, Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması
Madde 63 - Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır.
Bu varlıklar ve değerlerden özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir.
Milletlerarası Andlaşmaları Uygun Bulma
Madde 90 -
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 5170 - 7.5.2004 / m.7) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
Planlama
Madde 166 - Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayiin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızlı gelişmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilâtı kurmak Devletin görevidir.
Planda millî tasarrufu ve üretimi artırıcı, fiyatlarda istikrar ve dış ödemelerde dengeyi sağlayıcı, yatırım ve istihdamı geliştirici tedbirler öngörülür; yatırımlarda toplum yararları ve gerekleri gözetilir; kaynakların verimli şekilde kullanılması hedef alınır. Kalkınma girişimleri, bu plana göre gerçekleştirilir.
Ormanların Korunması ve Geliştirilmesi
Madde 169 - Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez.
2. Anayasanın 90/Son Maddesi Gereği Temel Hak Ve Özgürlükler Kapsamında İlgili Uluslar Arası Sözleşme ve Protokoller :
2.1. Avrupa`nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (1979-BERN) (Önsöz, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11nci maddeler öncelikle)
(Bakanlar Kurulunun 09.01.1984 tarih ve84/7601 sayılı kararıyla kabul edilmiştir)
Sözleşmeye taraf olan her ülke, sözleşmenin ek listelerinde (Ek Liste I: Bitki Türleri ve Ek Liste II: Hayvan Türleri) yer alan türlerin doğal yaşam alanlarıyla birlikte koruma altına alınması amacıyla gerekli idari ve yasal önlemleri almakla yükümlüdür. Listelerde yer alan bitki ve hayvan türlerinin doğadan toplanması, tahrip edilmesi ve ticaretinin yapılması yasaktır.
Sözleşmenin amacı, yabani flora ve faunayı ve bunların yaşama ortamlarını muhafaza etmek, özellikle birden fazla devletin işbirliğini gerektirenlerin korunmasını sağlamak ve bu işbirliğini geliştirmektir. Bu sözleşmenin önsözünde yaban hayatı ve yaşama ortamlarının tehdit altında olduğu belirtilerek, ilk üç maddesinde genel koruma önlem ve politikaları belirtilirken, dördüncü maddesinde yaşama ortamlarının, 5-9ncu maddesinde türlerin, 10ncu maddede de göçmen türlerle ilgili koruma önlemleri düzenlenmektedir. 11-12nci Maddeler ise Devlet taahhütleri ile ilgilidir.
Davaya konu işlem sözleşmenin bütününe ve özellikle 1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11nci maddelerine aykırıdır.
2.2. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi (2000-FLORANSA) (Önsöz, 1, 2, 3, 4, 5 ve 6ncı maddeler öncelikle)
(10.06.2003 Tarih ve 4881 S.K. ile uygun bulunan sözleşme, Bakanlar Kurulunun 11.07.2003 tarih ve 2003/5908 sayılı kararıyla kabul edilmiştir)
Bu Sözleşme ile; peyzajın korunmasını, yönetimini, ve planlamasını geliştirmek ve peyzaj konuları hakkında Avrupa`da işbirliğini organize etmek amaçlanmaktadır.
Sözleşmenin önsözünde peyzajın insan faaliyetleri sonucu bozulduğu ve peyzajın insan yaşamındaki önemi ile korunması ve planlanmasının gerekliliği vurgulanarak, birinci maddesinde tanımlar, ikinci maddesinde kapsam, 4-6ncı maddelerinde de alınacak önlemler, belirlenecek politikalar ve Devletlerin sorumlulukları düzenlenmektedir.
Dava konusu karar sözleşmenin bütününe ve özellikle Sözleşmenin 5. ve 6. maddelerine aykırıdır.
2.3. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (1992-NEW YORK) (Önsöz, 1, 2, 3, ve 4ncü maddeler öncelikle)
(16.10.2003 Tarih ve 4990 S.K. ile uygun bulunan sözleşme, Bakanlar Kurulunun 11.1.2003 tarih ve 2003/6458 sayılı kararıyla kabul edilmiştir)
Sera gazlarının atmosferik birikimlerini insanın iklim sistemi üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirecek bir düzeyde durdurmayı sağlayabilecek en önemli hükümetler arası çabalardan biri de Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi`dir.
Atmosferdeki sera gazı birikimlerini, iklim sistemi üzerindeki tehlikeli insan kaynaklı etkiyi önleyecek bir düzeyde durdurmayı başarmak amacıyla imzalanan Sözleşmede taraf ülkeler, iklim değişikliğinin nedenlerini önceden tahmin etmek, önlemek veya en aza indirmek ve zararlı etkilerini azaltmak için önleyici önlemler almayı taahhüt etmektedir.
Sözleşme sera gazları ile açıklamalar ve bazı sözleşmelere atıflar yapan bir önsözden sonra, birinci maddede tanımları, ikinci maddede amacı, üçüncü maddede ilkeleri, dördüncü maddede de su kaynaklarının korunmasını da içeren Devletlerin taahhütlerini düzenlemektedir.
Davaya konu işlem sözleşmenin bütününe ve öncelikle 1,2,3,4. maddelerine aykırıdır.
2.4. Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (1994) (Önsöz, 1, 3, 6, 7, 8 ve 9ncu maddeler öncelikle) (29.08.1996 tarih ve 4177 S.K. ile uygun bulunan sözleşme, 21.11.1996 tarih ve 96/8857 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla kabul edilmiştir.)
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin üç temel amacı bulunmaktadır; biyolojik çeşitliliğin korunması, biyolojik çeşitliliği oluşturan unsurlardan sürdürülebilir kullanımın sağlanması, genetik kaynaklar ile teknoloji üzerinde sahip olunan bütün hakları dikkate almak kaydı ile bu kaynaklara gereğince ulaşımın ve bu kaynakların gereğince transferinin sağlanması ve uygun finansmanın tedariki de dahil olmak üzere bu kaynakların kullanımından doğan faydaların tüm dünya ülkeleri arasında eşit ve hakça paylaşılmasıdır. Sözleşmeye taraf ülkeler, kendi sınırları içerisindeki bitkilerin, hayvanların ve mikrobiyolojik yaşamın çeşitliliğinin tam olarak korunması sorumluluğunu üstleneceklerini, ayrıca biyolojik kaynakları sürdürülebilir kullanacaklarını ve biyolojik çeşitlilikten sağlanan faydaları eşit olarak paylaşmanın yollarını arayacaklarını taahhüt etmektedir.
Sözleşmenin 1. maddesi amaç, 3. maddesi benimsenen ilke, 6, 7, 8 ve 9uncu maddeleri de korunması gerekli alanlara yönelik alınacak tedbirler ile belirleme, izleme ve koruma yöntemlerini içermektedir.
Biyolojik çeşitlilik açısından korunması gerekli önemli doğa alanlarına yönelik dava konusu alanda gerekli koruma kararları alınmadığı gibi, alanlara geri dönüşü olmayacak şekilde zarar verecek kullanımların önerilmesi açıkça Sözleşmenin bütünün ve öncelikle 7. ve 8. maddelerine aykırıdır.
2.5.Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi (Önsöz, 2,4,5,6,7.nci maddeler öncelikle)
14.04.1982 tarih ve 2658 sayılı Kanunla katılmamız uygun bulunan sözleşme, 23.05.1982 tarih ve 8/4788 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanarak, 14.02.1983 tarih ve 17959 sayılı Resmi Gazete`de yayınlanmıştır)
Kültürel ve Doğal mirasın herhangi bir parçasının bozulmasının veya yok olmasının, bütün dünya milletlerinin mirası için zararlı bir yoksullaşma teşkil ettiğini göz önünde tutan sözleşmenin bütünü ve öncelikle 2,4,5,6,ve 7.maddeleri davaya konu işlem ile ihlal edilmektedir.
2.6. Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslar arası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme (1971-RAMSAR) (Giriş, 1, 2, 3 ve 4ncü maddeler öncelikle)
(28.12.1993 Tarih ve 3958 S.K. ile uygun bulunan sözleşme, Bakanlar Kurulunun 15.03.1994 tarih ve 5434 sayılı kararıyla kabul edilmiştir)
1971 yılında birçok ülke tarafından imzalanan Ramsar Sözleşmesi ile tüm sulak alanların korunmasına birincil öncelik sağlanması, sulak alan ekosistemlerindeki biyolojik çeşitliliğin sürdürülmesi yönünde gerekli önlemlerin alınması karara bağlanmıştır.
Bu sözleşme özellikle giriş bölümünde sulak alanların yaşamsal fonksiyonlarını ve önemini belirterek korunma ve yok olmalarının önlenmesini hükümetlerden istemekte ve insan ve çevresindeki başta su kuşları olmak üzere diğer canlı çevresi ile bağının önemini vurgulamaktadır. Sözleşmenin birinci maddesinde sulak alanlar tanımlanırken, 2nci maddesinde bu alanların tespit edilmesi, 3ncü maddesinde korunması ve 4. maddesinde listeye dahil olmasa bile bütün sulak alanların korunması için inzibati tedbirlerin alınmasının taraf ülkelerin görevi olduğu belirtilmektedir. "
Dava konusu karar açıkça Sözleşmenin bütününe ve özellikle 3. ve 4. maddelerine aykırıdır.
2.7. Özellikle Afrika`da Ciddi Kuraklık ve/veya Çölleşmeye Maruz Ülkelerde Çölleşmeyle Mücadele İçin BM Sözleşmesi (1994-PARİS) (Önsöz, 1, 2, 3, 4 ve 5nci maddeler öncelikle)(11.02.1998 Tarih ve 4340 S.K. ile uygun bulunan sözleşme, Bakanlar Kurulunun 16.04.1998 tarih ve 98/11003 sayılı kararıyla kabul edilmiştir)
Özellikle Afrika‘ da olmak üzere ciddi kuraklık ve/veya çölleşmeye maruz ülkelerde, çölleşmeyle mücadele etmek ve kuraklığın etkilerini hafifletmek amacıyla imzalanan sözleşmede taraf ülkelerden, hem arazinin verimliliğini iyileştirerek, hem de arazi ve su kaynaklarının rehabilitasyonunu, korunmasını ve sürdürülebilir yönetimini sağlayarak özellikle yerel topluluklar düzeyinde yaşam koşullarının iyileştirilmesi üzerinde odaklaşan uzun dönemli stratejilerin uygulanması beklenmektedir.
Sözleşmenin önsözünde çölleşmenin sebep sonuç ve önemi vurgulanarak, birinci maddede tanımlar, ikinci maddede amaç, su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımının vurgulandığı üçüncü maddede ilkeler, 4 ve 5nci maddelerde de Devletlerin yükümlülükleri belirtilmektedir.
Dava konusu işlem/karar Sözleşmenin bütününe ve özellikle 3. Maddesine açıkça aykırıdır.
Davalı idare tarafından, kurulmuş olan çöp toplama alanının, doğaya, yaşama, ekosisteme, canlı yaşamına vereceği zararlar, davalı idare tarafından tesis edilen işlemin kamu yararına aykırı olduğuna birer kanıttırlar. Anılan nedenlerle; davalı idarenin tesis etmiş olduğu işlem amaç yönünden hukuka aykırıdır.
YÜRÜTMENİN DURDURULMASI İSTEMİ |
İYUK Md.27/2 hükmü gereğince, Yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için hukuka aykırılık ve telafisi güç veya imkansız zararların doğması halinin aynı anda olması gerekmektedir.
Yukarıda, açıkça hukuka aykırılığı izah edilen idari işlemin uygulandığında doğal varlıkların geri dönülemez bir biçimde kaybı ile bölgenin geleceğinde önemli kayıpların oluşması söz konusudur. Proje alanının büyük bir kısmının 6831 sayılı Orman Kanunu kapsamında orman sayılan alanlar içerisinde bulunması ve bu ihtimalle de büyük oranda ağacın kesilmesi ihtimali oluşturmaktadır.
Yürütmeyi durdurma kararının verilmemesi ya da geç bir zamanda verilmesi; büyük bir ağaç katliamını doğuracaktır. Yürütmeyi durdurma kararının makul bir süre içerisinde verilmemesi ağaç kesimlerinin yanı sıra; doğada telafisi güç veya imkansız bir çok zararın doğmasına sebebiyet verecektir. Dolayısıyla somut olayımızda tereddüde mahal kalmayacak derecede hukuka aykırılık ve telafisi imkansız zarar bir arada ve ayni anda oluşmuştur.
Yine İdari Yargı organlarınca yaygın olarak idarenin savunmasının alınması veya bilirkişi raporu sonrasına bırakılan (bir ihtiyati tedbir mahiyetinde olup her zaman değiştirilebilen ve üst yargı organınca denetlenebilen) yürütmenin durdurulması istemimizin savunmanın alınması veya bilirkişi raporu sonrasına bırakılmaması gerekir. Ayrıca İdari Yargıdaki yasal cevap sürelerin ve süre uzatımları gereği zaten uzunca bir süre geçmektedir. Bu çok ciddi bir kayba sebep olabilecektir.
Sonuç olarak ve kanaatimizce, davalı İdarenin savunması ve olası bir bilirkişi incelemesi beklenmeden, maddi ve hukuki şartlar oluşmuş olduğundan, birçok değerli doğal varlıklarımızın yok olma ihtimali karşısında gecikmeksizin yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Yukarıda, ayrıntıları ile açıklandığı üzere davaya konu karar açıkça hukuka aykırı olması, diğer yandan tarım, turizm ve ekoloji açısından değeri olağanüstü yüksek olan bölgenin biyolojik çeşitliliğin, ekosistemin, turizmin, tarımın ve köy halkının görmüş oldukları zararın telafi edilemez boyutlara ulaşma tehlikesi (evlerin duvarların oluşan çatlaklar, yarıklar vs.) sebebi ile davalı idarenin savunması alınmadan, davanın ihbarı gibi usul işlemleri beklenmeden, bilirkişi incelemesi yapılması ve buna dair itirazların incelenmesi gibi usuli işlemlerin tamamlanmasına kadar geçecek süre için, yürütmeyi durdurma hakkında yeniden bir karar verilinceye kadar, takdiren teminat alınmaksızın öncelikle usuli işlemler için geçecek zaman için dava konusu işlemin/kararın YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASINA kararı verilmesini talep ederiz.
HUKUKİ NEDENLER : İYUK, 2872 Sayılı Çevre Yasası, 6831 sayılı Orman Yasası, 17.07.2008 tarih ve 26939 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği, Orman Kanunu`nun 17 ve 18 İnci Maddelerinin Uygulama Yönetmeliği, ve sair mevzuat.
DELİLLER : Davalı İdare tarafından tesis edilmiş idari işlem, dava dilekçesi ekinde sunulan belgeler, Her türlü yasal delil.
TALEP SONUCU : Yukarıda arz ve izah edilen açıklamalar, yargılama boyunca yapacağımız açıklamalar, deliller, maddi ve hukuki vakıalar doğrultusunda ve re`sen gözetilecek nedenlerle,
1.) CENAL Elektrik Üretim A.Ş. tarafından kurulması planlanan Termik Santral Projesi`nin ulusal elektrik şebekesi ile bağlantısının yapılmasının planlandığı CENAL TES-LAPSEKİ II ELEKTRİK İLETİM HATTI projesi için verilen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın, 19.11.2013 Tarih ve 3238 sayılı işlemiyle verilen ÇED OLUMLU kararının anayasaya, çevre hukuku ve planlama ilkelerine, usule, hukuka ve bilimsel gerçekler ile yargı kararlarının uyulması zorunluluğuna, kamu düzeni ve kamu yararına aykırılıkların olması nedeniyle öncelikle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu‘nun 27. maddesinde öngörülen koşulların bu aşamada gerçekleştiğinden savunma vs gibi usulü işlemler beklenmeden, bu konuda yeniden bir karar verilinceye kadar takdiren teminatsız olarak dava konusu işlemlerin/kararların yürütülmesinin durdurulması kararı verilmesi aksi halde daha sonra verilecek yürütmeyi durdurma kararların uygulanmasını imkansız kılacağının dikkate alınmasına ve usulü işlemlerden önce davalıların savunması alınmaksızın bu konuda yeniden bir karar verilinceye kadar 2577 sayılı yasanın 27. maddesi uyarınca takdiren teminat alınmaksızın öncelikle dava konusu işlemin YÜRÜTÜLMESİNİN DURDURULMASINA, yürütmesinin durdurulması istenen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın, 19.11.2013 Tarih ve 3238 sayılı ÇED OLUMLU kararının İPTALİNE
2.) Yargılamamanın DURUŞMALI OLARAK YAPILMASINA
3.) Davalı İdare tarafından sunulacak delillerin birer suret fazla göndertilmesinin temini ile tarafımıza davalı İdare delillerinin tebliğine, delillerin ilgili kurumlardan toplanmasına,
4.) Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine,
karar verilmesini vekil edenler adına saygıyla talep ederim. 20.01.2014
Av. Cömert Uygar ERDEM | Av. Mahmut Fevzi ÖZLÜER |
|
|
|
|
Av. Zuhal SİRKECİOĞLU DÖNMEZ | Av. Emre Baturay ALTINOK |
|
|
EKLER:
1.) Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü`nün 13.12.2013 tarih ve 20019 sayılı yazısı ve eki
2.) Karabiga Temiz Doğa Derneği Tüzüğü
3.) Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü`nün 02.08.2013 tarih ve 12592 sayılı yazısı
4.) Çanakkale İdare Mahkemesi`nin 2012/594 E. dosyası kapsamında verdiği 19.07.2013 tarihli yürütmeyi durdurma kararı
5.) Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü`nün 13.12.2013 tarih ve 20040 sayılı yazısı ve eki
6.) Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü`nün 17.12.2013 tarih ve 20204 sayılı yazısı ve eki
7.) CENAL Enerji Santrali Deniz Yapıları"na ilişkin ÇED süreci ile ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı internet sitesinde yayınlanan ilan çıktısı
8.) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın 09.05.2012 tarihli ve 2506 sayılı ÇED Olumlu kararı
9.) Nihai ÇED Raporunun 146. Sayfası
10.) Nihai ÇED raporunun 17. Sayfası
11.) Orman ve Su İşleri Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü-İzin ve İrtifak Dairesi Başkanlığı`nın 11.06.2013 tarih ve 1012 sayılı yazısı
12.) CENAL Elektrik Üretim A.Ş. tarafından kurulacak termik santralin hammaddesinin ithal kömür olduğuna dair, CENAL Enerji Santrali İskelesi ÇED raporundaki kısım
13.) Nihai ÇED Raporunun 42. Sayfası
14.) Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü`nün 27.11.2012 tarih ve 19971 sayılı yazısı
15.) Nihai ÇED Raporunun 145. Sayfası
16.) Onaylı vekaletname sureti ve yetki belgesi
[1] Bu bilgiye, Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü`nün 27.11.2012 tarih ve 19971 sayılı yazısından erişilmiştir.