ÇANAKKALE OLAY GAZETESİ-TARIM VE MERA ALANLARI HER GEÇEN GÜN AZALIYOR
ÇANAKKALE- OLAY GAZETESİ "Tarım ve mera alanları her geçen gün azalıyor"
14.11.2016
Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Çanakkale Şubesi`nin yeni binasının açılışı için Çanakkale`ye gelen ZMO Genel Başkanı Özden Güngör, Türkiye`de ve Çanakkale`de son dönemde uygulanan yanlış politikalar nedeni ile tarım ve çevre ile ilgili yaşanan sorunlar hakkında gazetemiz Çanakkale OLAY`a konuştu. Güngör, ZMO olarak Çanakkale`de yaşanan çevre sorunları ile ilgili 44 dava açtıklarını ve davaların neredeyse tamamını kazandıklarını belirtti. Güngör ayrıca tarım ve mera alanlarında ciddi kayıplar yaşandığını ifade etti.
ZMO Çanakkale Şubesi`nin yeni binasının açılışı için Çanakkale`ye gelen ZMO Genel Başkanı Özden Güngör, Türkiye genelinde ve Çanakkale`de uygulanan yanlış politikalar nedeni ile tarım alanlarında yaşanan sorunlar ve çevre sorunları ile ilgili gazetemiz Çanakkale OLAY`a konuştu. Güngör, son yıllarda uygulanan yanlış politikalar nedeni ile tarım ve mera alanlarının giderek azaldığını ve bunun artan nüfus oranı ile birlikte büyük sorunlar yaratabileceğini belirtti. Türkiye`nin tarım ve mera alanlarını koruyamadığını vurgulayan ZMO Genel Başkanı Güngör; "Türkiye`nin nüfusu şu anda 78,6 milyon. Bir yıla kadar bu satı 79 milyonu bulacaktır. Bu arada tabi nüfus arttıkça gıdaya olan ihtiyacımız da artmaktadır. Dolayısı ile bizim her şeyden önce tarım alanlarımızı korumamız lazım. Bütün dünyadaki ülkeler ağırlıklı olarak tarım alanlarını korumuşlar. Sanayileşmiş, tarım alanlarını korumamış olan ülkeler de, Afrika`yı baz almışlar ve orada tarla kiralayarak yararlanmışlar veya da satın almışlar. Kim bunlar? Amerika, İngiltere, Çin yapmış. Bu türlü büyük ülkeler Afrika`nın yoksul ve fakir ülkelerinde tarım arazisi kiralayarak tarımı oralarda yapıyorlar. Hem iş gücünden yararlanıyorlar, hem de üretimlerini oralarda yapıp, kendi şehirlerinde sanayi tesislerini kurmuşlar. Türkiye`de de maalesef tarım alanlarını yeteri derecede koruyamamışız. Örnek olarak, 2001 yılının sonunda bizim tarım alanlarımız 26,5 milyon hektardı. Şimdi sene 2016, bu düşe düşe 23,5 milyon hektar alana düştü. Bakın bu çok büyük bir rakam. Tarım alanlarımızın yüzde 10`unu kaybetmişiz. Biz ZMO olarak Tarım Bakanlığına sürekli olarak tarım alanlarımızın korunması, mera alanlarımızın korunması konusunda baskı yapıyoruz ve kamuoyunu bilgilendiriyoruz" dedi.
"Hayvancılığımız gelişemiyor"
Türkiye`nin dışarıdan lop et getirttiğini ve bunun Türkiye için bir utanç olduğunu ifade eden Güngör; "Meralarımıza gelirsek, meralarımız bundan 35 sene önce 35 milyon hektar alandan düşe düşe bugün, 13 milyon hektar alana düşmüş. Peki, mera alanlarımızın düşesi ne anlama geliyor? Havancılığın düşmesi anlamına geliyor. Bakın hayvancılığımız gelişemiyor. Hayvancılığımıza düşen birim maliyetleri artmış durumda. Bugün Türkiye`de kişi başına et tüketimimiz 12 kilogram. Amerika`da 75 kilogram. Biliyorsunuz ki et değimiz şey protein. İnsan zekasını arttırmak için gerekli bir besin. Biz bunun sayısını arttırmamız lazım. Bunu 12 kilogramdan daha yukarılara çıkarmamız lazım. Bunun için de yapılacak tek şey, hayvancılığı geliştirmektir. Ama bakıyorsunuz, son 4 yılda bir sürü canlı hayvan Türkiye`ye getirilmiş. Bunun karşılığında da 4 milyar dolar para ödemişiz. Bizden kat be kat küçük Bosna-Hersek`ten lop et getirtiyoruz. Bu bizim için, Türkiye için bir utanç kaynağıdır" dedi.
"Bakanlığı bu konuda uyardık"
Tarım Bakanlığı ve Sanayi Bakanlığı politikaları arasında ciddi bir uyuşmazlık olduğunu ifade eden Güngör; "Bakanlıklar arasında da inanılmaz derecede bir uyumsuzluk ve zıtlık var. Örnek olarak, Tarım Bakanlığı bir taraftan zeytin ağaçlarımızı koruyalım, zeytin, zeytinyağı bizim için önemli, insan sağlığı bizim için önemli diyor. Öbür taraftan bir bakıyorsunuz, Sanayi Bakanlığı kamu yararına diye bir tasarı hazırlıyor. Bu tasarıda ağaç başına 200 lira verildiği taktirde kamu yararı denilerek istenilen zeytin ağaçları kesilerek oralara termik santral veya bir sanayi tesisi kurabilecek. Biz ZMO olarak, bir kere buna karşıyız. Bakanlığı bu konuda uyardık. Bakın zeytin ağaçlarının olduğu aşanlar tarım alanlarıdır, zeytin bizim için çok önemli, Tarım Bakanlığı kamu spotları yayınlarken, zeytinin öneminden bahsederken, Sanayi Bakanlığının zeytini hiçe sayması, bizim için termik santral daha önemli demesi inanılacak gibi değil" dedi.
"Kömür mü yedireceksiniz?"
Türkiye`de yaşanan nüfus artışı ile birlikte azalan tarım ve mera alanlarının ülke için büyük sıkıntılar yaşatacağını vurgulayan Güngör; "Tekrar altını çizerek söylüyorum, bugün Türkiye nüfusu 79 milyona yaklaşmış durumda. Bugün hadi kendi kendimize bir ölçüde yetiyoruz. Yarın nüfusumuz 100 milyon olduğunda bu tarım alanları, mera alanları, zeytin alanları daraldığında bu artan nüfusa ne yedireceksiniz. Termik santral mi, kömür mü yedireceksiniz? Bu alanlara sanayi tesislerini kurdurarak insanlara ileride lastik ya da cam mı yedireceksiniz? Onun için bu hükümetin, bu bakanlıkların bir kere vicdan sahibi olması lazım. Bu tarım ve mera alanlarını sermayeye peşkeş çekmemesi lazım. Mera alanlarında da aynı şey oldu. 25 yıllık ot parası veren meralara gökdelen dikebilecek. Meralara istediği tesisi kurabilecek. Bu tasarılar doğru tasarılar değil" dedi.
"Bu kadar ağacın kesilmesi yazıktır"
Termik santrallerin birinci sınıf tarım arazileri içerisinde kurulmaması gerektiğini belirten Güngör; "Biz ZMO olarak, sürekli bu konular ile ilgili davalar açıyoruz. Son 4 yılda 144 dava açtık. Tarım alanlarının, mera alanlarının korunması konusunda birçok dava açtık. Bakın Yırca`da daha geçen sene bir sürü zeytin ağacı kesildi. Termik santral kurulacak diye bu kadar ağacın kesilmesi yazıktır. Termik santral kurulacağına bakın bir sürü yenilenebilir enerji üreten santral tesisleri var. Onları kurun. Güneş, rüzgar enerjileri var. Bunlardan yararlanın. Termik santralleri kalkıp da birinci sınıf tarım topraklarında zeytin ağaçlarını keserek bu işler olmaz. İlle bu işi yapacaksan, git tesisini, fabrikanı daha 2-3-4`üncü sınıf yerlerde yap. Kalkıp da birinci sınıf tarım arazilerindeki zeytin ağaçlarını keserek orada fabrika, santral kurmanın bir anlamı yok diye düşünüyoruz" dedi.
"HES`ler ile resmen kurban ediliyor"
Türkiye`de yaşanan kuraklık nedeni ile buğday üretiminde sıkıntı yaşanacağını dile getiren Güngör; "ZMO olarak tarım topraklarımızın, meralarımızın, zeytinliklerimizin, sularımızın tahrip edilmesine çok üzülüyorsunuz. Sularımız biliyorsunuz ki, şu anda HES`ler ile resmen kurban ediliyor. Bakın yakınlarda daha da büyük bir tehlike geliyor. 2015 Aralık sonunda Fransa`da dünyadaki iklim değişikliği ile ilgili bir konferans oldu. En büyük sorunlardan bir tanesi, iklim değişikliği, kuraklık. Türkiye`de de bu olaylar gündeme geliyor. Son 5 yılda birinci sırada Ege`de Büyük Menderes civarında, ikinci sırada Akdeniz bölgesinde, üçüncü sırada İç Anadolu bölgesinde kuraklık bekleniyor. 5 yıl sonrasına bile gitmeden, şu anda Kasım ayındayız. Kuraklık nedeni ile buğdayların birçoğu çıkmıyor. Bu nedemektir? Bu bizim için büyük bir tehdit demektir. Eğer Kasım ayı sonuna kadar yağmur yağmadığı taktirde, Türkiye bir buğday ambarı, bir buğday merkezi, çok büyük sıkıntılar yaşarız. Umarız hükümet bu konu ile ilgili tedbirlerini alır. Kuraklık çok önemli. Sularımız, tarım alanlarımız, meralarımız çok önemli. Biz ZMO olarak bakanlığa bu konu ile ilgili rapor iletmekle, bu konuda kamuoyu yaratmak ile görevliyiz" dedi.
"44 davanın 42 sini kazandık"
Çanakkale`de yürütülen altın madenciliği ve termik santrallerin kurulmasına karşı ZMO olarak mücadele yürüttüklerini ve açılan davaların tamamına yakınını kazandıklarını ifade eden Güngör; "Türkiye`de bu termik konusunda 2 tane gözde yer var. Bir numara Çanakkale, iki numara Tekirdağ. Bütün özel şirketler, özellikle maden arayanlar, termik santral kurmak isteyen şirketler buralara gözlerini dikmiş durumdalar. Bunun doğru olmadığını kamuoyuna her seferinde duyuruyoruz. Bu konuda da ZMO Çanakkale Şubemize Genel Merkez olarak yetki verdik. Şu anda 2 yılda bu konular ile ilgili 44 dava açıldı. Burada bir sevindirici durumu söyleyeyim. 44 davanın 42 sini kazandık. Yani ZMO bu bölgelerin sermayeye peşkeş çekilmesini önlemek amacı ile büyük mücadeleler veriyor. Biz de Genel Merkez olarak, hem Çanakkale`de, hem Tekirdağ`da, hem de Türkiye`nin bazı bölgelerinde, bu tür faaliyetler için uygun olmayan, uygun olan yerler için bir şey demiyoruz, uygun olmayan bölgelerde mücadelemizi davalar açarak sürdürüyoruz. 4 yılda 144 dava açtık. Bu 144 davanın son zamanlara kadar yüzde 70-80`ini kazanıyorduk. Ama maalesef bir yıldır girdiğimiz davaların neredeyse yüzde 80`ini kaybediyoruz. Yani hukukta farklı bir yapılaşma mı var, bilemiyoruz ve bunu çözmekte de güçlük çekiyoruz" dedi.
"Bir daha yerine getirmeniz mümkün değil"
Maden çıkartmak için sülfürik asit kullanılması nedeni ile toprakların kullanılamaz hale geldiğini ve bir santimetrekare toprağın oluşması için 100 yıl gerektiğini hatırlatan Güngör; "Bu ülke hepimizin. Bakın termik santral kurabilirsiniz veya maden arayabilirsiniz. Madeni ararken sülfürik asit kullanacaksınız. O toprakları ondan sonra bir daha yerine getirmeniz mümkün değil. Bir santimetre kare toprağın oluşması için en az 100 yıl gerekiyor. Şimdi bu güzelim toprakları, bu güzelim Çanakkale`yi, termik santrallerle, özellikle Kazdağlarındaki altın madenleri ile ilgili araştırmalara bakanlığın dur demesi, bunları engellemesi ve buralara sahip çıkması lazım. Kazdağları bizim için çok önemli. Ama en sevindirici husus, Çanakkale Şubemizin sırf bu altın madencilerine karşı açtıkları davaların neredeyse tamamını kazandılar. Bu konuda da Çanakkale Şubemizi kutluyorum" dedi.
http://www.canakkaleolay.com/Tarim-ve-mera-alanlari-her-gecen-gun-aza-36405