ÇOKULUSLU ŞİRKETLER İNSANLIĞI AÇLIĞA SÜRÜKLÜYOR!

İSTANBUL
19.10.2009
 

BASINA VE KAMUOYUNA

 

ÇOKULUSLU ŞİRKETLER İNSANLIĞI AÇLIĞA SÜRÜKLÜYOR!

 

17 Ekim 2009

 

 "Cinsiyeti ve yaşı ne olursa olsun, her insanın sürekli, yeterli, güvenli ve kültürel tercihine uygun gıdaya veya gıda üretmek için gerekli araçlara ulaşma hakkı vardır. İnsanlar gıda gereksinimlerini kendi kontrollerinin dışında, engellilik, yaşlılık, ekonomik yetersizlikler, hastalık, felaket ya da ayrımcılık gibi durumlarda karşılayamadıkları zaman bu gereksinimleri devlet tarafından karşılanmalıdır." (Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesinin 12. Genel Yorumu, 1966 yılında kabul edilen Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi)

 

Son yıllarda yaşanan finans krizi, emperyalist-kapitalist sistemin sonucu olarak gıda krizine neden olmaktadır. IMF ve Dünya Bankası eliyle, uluslararası tarım tekellerinin çıkarları doğrultusunda bağımlı ülkelerin tarımı çökertilmekte, böylece küresel ölçekte gıda fiyatları ile oynanmaktadır. Bu tekeller, tarım ürünleri üzerinden spekülasyon yaparken, küresel ölçekte aç sayısı 1 milyar 20 milyon kişiye ulaşmıştır.

 

Yine kapitalizmin aşırı kâr hırsı nedeniyle, ağır çevre tahribatına bağlı sorunlar yaşanmaktadır. İklim değişikliği bağlamında kuraklık yada aşırı yağışlar nedeniyle tarım alanları kullanılamaz hale gelmekte ve insanlar yaşam alanlarından göçlere zorlanmaktadır. Sera gazı salımını azaltmak amacıyla dünyadaki tarım alanlarının, gıda yerine biyoyakıt üretmek üzere kullanılmaya başlanması açlığı körükleyen etkenlerden biridir. Tarım alanlarının, tarımsal üretim dışında kullanılmasından vazgeçilmelidir!

 

FAO tarafından 1996 yılında düzenlenen Dünya Gıda Zirvesi‘nde açlığın kaynağını yok etmek için programlar geliştirilmiş ve ülkelerin gıda güvencesi eylem planı hazırlaması kararına varılmıştır. Zirvenin Eylem Planı‘nda ise "herkes için gıda" olgusu kabul edilmiş, 2015 yılına kadar yeterli gıdadan yoksun kişilerin sayısının yarıya indirilmesi hedeflenmiştir. Ancak, 6 dünyalıdan birinin aç olduğu ve bu sayının azalmak yerine arttığı görülmektedir!

 

Dünyadaki açlığı yaratıp, üzerine komplo teorileri kurgulayarak, kendi üretim biçimlerini alternatifsiz çıkış yolu olarak sunan kapitalist söylem, bu kez genetiği değiştirilmiş gıdaları sahneye sürmüştür. Gıdalarda uygulanan gen aktarımlarının açlığa çare olacağı savı, FAO'nun raporlarına göre aldatmacadır. FAO'ya göre, tahıl üretimindeki artış, dünya nüfusundaki artıştan % 50 daha fazladır ve açlığın asıl nedeni, dünyadaki gıdanın adil olmayan paylaşımıdır! ABD Tarım Bakanlığı'nın verilerine göre, Amerika'da her yıl üretilen gıdanın % 25'inden fazlası israf edilmektedir. Sadece 1995 yılında çöpe atılan gıda miktarı 43 milyon tondur.

 

Ülkemizde genetiği değiştirilmiş ürünlerin üretimi yasak olmasına karşın, her yıl tonlarca ürün gümrük kapılarımızdan denetime tabi tutulmadan girmektedir. Bilimi dışlamadan, teknik, idari ve hukuki altyapı hazırlanarak, ülkemiz kendi biyoteknolojik çalışmalarını yürütmeli ve AB ülkelerindeki gibi biyoteknolojik çalışmaların gıda dışı kullanım alanlarında odaklanması sağlanmalıdır. Ülkemizin gıda güvencesi olan biyoçeşitliliğe sahip çıkıp koruyan, insan ve hayvan sağlığını riske atmayan, üretici ve tüketici hakları konusunda duyarlı, çokuluslu şirketlerin kar hırsına alet olmayan, tarımımızı ve çiftçimizi dışa bağımlı hale getirmeyen bir tarım politikası oluşturulmalı ve Ulusal Biyogüvenlik Yasası insan ve çevre sağlığını korumaya yönelik olarak derhal çıkartılmadır. 

 

Dünyanın her yerinde yaşanan emperyalist krize paralel, ülkemizde de gıda güvencesinin kaynağı olan suyun ticarileştirilmesine başlanmıştır. Kamu hizmeti anlayışı dışına çıkartılan su hizmetlerinin üzerine kar payı eklenmekte ve kaynaklar özelleştirilmektedir. Su fiyatlarındaki artış ile gelir düzeyi düşük olan sosyal kesimlerin insanca yaşama koşulları ile bir insan hakkı olarak temiz ve güvenilir suya ulaşma hakları, şirketlerin karı uğruna kısıtlanmaktadır. Bu ortamın doğal sonucu olarak gelir dağılımı bozukluğu derinleşmekte ve toplumsal sağlık tehdit altına girmektedir. Su, tüm insanlığa ait doğal varlıktır. Bu nedenle ekonomik ve ticari bir meta olarak ele alınmamalıdır.

 

Ülkemizde, "tarladan çatala gıda güvenliği" ile ilgili sorunlar, hızla devam etmekte iken, gıda güvenliği ve halk sağlığının korunması için, risk analizine dayalı 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun yerine hazırlanan "Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı ve Gıda ve Yem Kanun Taslağı" ile ilgili olarak meslek örgütlerinin yaşamsal önemdeki görüşleri dikkate alınmamıştır.

 

Taslağa göre;

-          Gıda güvenliği, sadece hayvansal üretim üzerinden planlanmakta, bitkisel üretim ve bitkisel beslenme göz ardı edilmektedir. Oysa ülkemizdeki gıda sanayinin % 86'sı bitkisel ürünleri, sadece %14'ü hayvansal ürünleri işleyen işletmelerden oluşmaktadır. Halkımız günlük enerjisinin %40'ını, yoksul bölgelerimizde ise % 60'ını sadece ekmekten karşılamaktadır. Gıda güvenliğini sadece hayvansal ürünlerle sınırlamak, halkın sağlığını göz göre göre tehlikeye atmak demektir!

-          Gıda güvenliği açısından kayıt dışılığı önleme ve sağlıklı gıda üretiminin sağlanması açısından çok önemli işlevi olan sorumlu yöneticiliğin kaldırılması hedeflenmekte, halk sağlığı tehlikeye atılmaktadır. Ayrıca, bu uygulama yaklaşık 15.000 gıda, ziraat ve kimya mühendisini işsiz bırakmak suretiyle işsizlik sorunu ciddi boyutlarda artacaktır.

 

Gıda güvencesi ve kriz dönemi gıda güvenliği ile ilgili sorunların gerçek nedeni, halkımız yararına olmayan politikalardır. Bu dönemde AKP hükümetinin dışa bağımlı tarım politikalarının bedelini emekçiler ve ekonomik düzeyi düşük sosyal kesimler ödemektedir. Halk sağlığı, gıda güvencesi ve gıda güvenliği sorunlarının çözümünde üzerimize düşen görevi yerine getireceğimizi ve hukuki anlamda tüm demokratik haklarımızı kullanarak sürece müdahil olacağımızı bildiririz.

 

Basına ve kamuoyuna saygıyla duyurulur.

 

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Marmara Bölge Şubesi

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi

Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu

Okunma Sayısı: 1434