CUMHURİYET GAZETESİ: SOFRAMIZDAKİ TEHLİKE: TARIM İLAÇLARINA DİKKAT- 4 KASIM 2019
"Ispanak zehirlenmesinin yabancı otlardan kaynaklandığının açıklanmasının ardından gözler bu kez de sebze ve meyvelerin üretim aşamasında kullanılan tarım ilaçlarına çevrildi. Zararlı böcek, hastalık gibi durumlarda kullanılan tarım ilaçları bilinçsiz kullanılırsa nelere yol açar, bunun için ne yapılmalıdır? Uzmanlar uyardı: Denetimler, üreticinin bilinçlendirilmesi ve hal laboratuvarlarının kurulması çok önemli. Bunlar olmadığı sürece bizler maalesef bu gıdaları tüketiriz ve bazılarının da etkileri de yıllar sonra ortaya çıkar."
İstanbul’da geçen hafta bir çocuğun yediği narın ardından yaşamını yitirmesi, önceki gün de İstanbul, Çanakkale, Tekirdağ gibi bazı illerde ıspanak tüketenlerin zehirlenme şikayetleri ile hastanelere başvurması yurttaşlar arasında da paniğe neden oldu. Uzmanlar, sebze ve meyvelerin üretimi aşamasında bilinçli ilaçlanması, denetimlerin iyi yapılması ve hallerde analiz labarotuvarlarının kurulmasının önemine dikkat çekerek, “Bazı tarım ilaçları bitkinin bünyesinde birikir. O yüzden bazen meyve ve sebzeleri sirkeli, sodalı suda bekletmek ve iyi yıkamak işe yaramayabilir. Bu ilaçların bazılarının etkisi de yıllar içinde ortaya çıkar. Kalp, böbrek, üreme fonksiyon bozukluğu, kanser gibi ciddi hastalıklara yol açar” dediler.
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Özden Güngör
Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Başkanı Özden Güngör, İstanbul’daki ıspanak zehirlenmelerinin yabancı bir bitkiden kaynaklandığını, Çanakkale’de de benzer vakaların yaşandığını, bunun ise tarım ilacından kaynaklandığının ortaya çıktığını söyledi. Güngör, “Çanakkale’de öğrendiğimiz kadarıyla iki vaka varmış ve bu ilaç kalıntısından kaynaklanmış. İstanbul’daki Güzelavrat otu denen atropin ve scopalamin maddesi içeren yabancı ottan kaynaklanıyormuş. Güzelavrat otu yabancı ot ve ileriki dönemde aynı ıspanağa benzer” dedi. Güzelavrat otunun bilinçli veya bilinçsiz ıspanağın arasına konulması durumunda birbirine çok benzediği için ayırt edilmesinin zorlaştığını anlatan Güngör, bunun tüketilmesi durumunda halüsinasyon, vücutta ve yüzde kızarıklık, görme bulanıklığı, cilt kuruluğu, kabızlık gibi belirtilerin ortaya çıkabileciğini, 6-12 saat arasında bulguların geçeceğini söyledi.
‘BOŞA GİTMESİN İLAÇLAYAYIM’
Bu bitkinin ağırlıklı olarak ilaç yapımında kullanıldığını anlatan Güngör, özetle şunları kaydetti: “Ispanakta herhangi bir böcek ilacı ruhsatlı değil yani tavsiyede yok. Ama hastalık için var. Ispanak’ta üç tane ruhsatlı kısım var. Birincisi yabancı otlar için tavsiyede olan ilaçlar var. Ispanak dört yapraklı döneme gelince ancak ilaç atabilirsiniz, onun dışında atamazsınız. İkincisi bazı hastalıklarda atılabilir. Bir de zararlılar var. İlaç atılıyor mu mutlaka atılıyor. Neden? Şimdi genellikle meyve ağaçlarının dibinde maydanoz, ıspanak, marul gibi bitkiler ya tercih olarak ekiliyor ya da meyve ağacının dibine 1-2 dönümlük yere kâr için ekiliyor. Eğer meyve ağaçları ilaçlandığında ıspanağın üzerine gelirse bu insanları zehirler. Bu birincisi. İkincisi ise meyve ağaçlarını ilaçlarken ‘deponun dibinde kaldı, boşa gitmesin. Maydonoza, ıspanağa da atayım, böcek gelmesin’ diye atılabiliyor bu da yine insanları zehirler. Bu yapılıyor mu yapılabilir. Buna maalesef şahit oldum.”
HAL LABORATUVARI OLMALI
Tüm bunların bilinçsiz üreticiden kaynaklandığını söyleyen Güngör, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın denetimleri arttırması gerektiğine dikkat çekti. Tarım ilaçlarının üreticiler tarafından bilinçli kullanılmadığını da söyleyen Güngör, şöyle devam etti:
“Tavsiyede olan ilaçlar atılırken çok dikkat edilmeli. Birincisi hastalığın veya zararın doğru tespit edilmesi, ikincisi doğru ilacın verilmesi, üçüncüsü dozuna dikkat edilmesi, dördüncüsü doğru alet ile ilacı verilmesi, beşincisi ise doğru zamanda atılması gerekir. En önemlisi her ilacın üzerinde ilaçlama ile hasat arasındaki kalıntı süreci vardır. Bu bütün ilaçlarda bu yazar. 7 gün-14 gün gibi... En fazla dikkat edilmeyen konu bu. Domatesler 2-3 güne bir toplanıp hale gönderilir ve tüketirsek risk var demektir. Bu ilaçlar hemen öldürmez. Vücutta birikir 3-5, 10 yıl sonra sonra kalp krizine, kansere, böbreklerde hasara, üreme fonksiyon bozuklukları gibi hastalıklara yol açar. Bakanlık ve ziraat odaları bu eğitimleri üreticileri vermeli. Köylere gidilip üreticileri toplayıp ne yazık ki bu bilgiler çok net verilemiyor. Üretici ilacı bayiden alıyor, istediği gibi kullanıyor, ürünü zamansız topluyor, hâllere gönderiyor ve risklerin cezasını tüketici çekiyor. Hâllere gidip domatese, salatalığa bakarak ilaç kalıntısı var mı yok mu anlamak mümkün değil. Ürünler hallere geldiğinde hal labarotuvarlarında analiz edilmeleri gerekir ancak Türkiye’de ne yazık ki bu laboratuvarlar yok. Dolayısıyla ürün halden manava geliyor ve sonra biz tüketiyoruz. Bir diğer olay da büyük marketler direk Antalya’dan Mersin’den üretici ile direkt anlaşıyorlar ve ürünler analiz edilmeden direk satışa sunuluyor. Onun için diyoruz ki bakanlığın bu tür yerleri iyi denetlemesi, analizleri yapması, hal laboratuvarı kurulmalı. Meyve ve sebzeyi yemeden önce sirkeli suda, sodalı suda bekletmenin çok faydası yok. Bazı ilaçlar sistematik ilaç gibi bitkinin bünyesinde birikir. Dolayısıyla yıkamanın bir faydası olmaz. Yalnızca kontak ilaçlar için iyi yıkamak bir nebze riski azaltır o kadar. ”
UZUN SÜRÜYORSA DOKTORA BAŞVURULMALI
Kardiyoloji ve sağlıklı yaşam uzmanı Dr. Demet Erciyes ise gıda zehirlenmelerine dikkat çekerek, şu bilgileri verdi:
“Gıda zehirlenmesine en sık olarak bozulmuş, mikroplanmış yiyeceklerin sebep olduğunu biliyoruz. Bazı bakteriler ya da sarılık yapan hepatit virüsü dahil diğer bazı virüsler değişik şekillerde hastalığa yol açar. Birkaç gün devam eden hafif karın ağrısı, ishal, kusma ve bazen ateş gibi baş edilmesi çok kolay belirtilerle hafif olarak devam edip çoğu zaman da kendiliğinden geçer. İshal uzun sürerse, halsizlik artarsa, ishalde kan mukus görülür ve ateş ortaya çıkarsa mutlaka doktora müracaat etmeli gerekirse hastaneye yatış yapılmalıdır. Bakterilere bağlı olan ishallerde antibiyotik tedavisi gerekebilir. Gıda zehirlenmesinden korunmak için yiyeceklerimizi güvenilir yerlerden almalı, merdiven altı ya da açıkta satılan yiyeceklerden kaçınmalıyız. Yiyeceklerin soframıza gelene kadar geçirdiği aşamalarda hijyene, doğru şekilde saklanma ve taşınma şartlarına iyi uyulduğuna dikkat etmeliyiz. Pişirdiğimiz yemekleri açıkta, oda ısısında 2 saatten fazla bekletmemeliyiz. Etleri iyi pişirmeli, sebzeleri, salataları, meyveleri güzel yıkamalıyız. Dondurulmuş gıdaları oda ısısında çözdürmemeliyiz. Çiğ eti kestiğimiz kesme tahtası ile sebze ve salataları doğradığımız kesme tahtası birbirinden ayrı olmalıdır.”
Haber: Sibel Bahçetepe
Haber kaynağına ulaşmak için lütfen tıklayınız.