CUMHURİYET GAZETESİ: YENİ EKONOMİK PROGRAM VE TARIMSAL HEDEFLERİ- 9 EKİM 2019

MERKEZ
09.10.2019
 

 

YAZAR:Özden GÜNGÖR

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı

2020-2022 yeni ekonomik programından (YEP) önce 2019- 2021 orta vadeli program ve 2019- 2023 On Birinci Kalkınma Planı yayımlanmıştı. Tarımsal ticareti içeren, üreticileri holding tedarikçisi yapan, ithalatı öncelikleyen Tarımda Milli Birlik Projesi ise tepkiler üzerine açıklanmaktan vazgeçilmişti ve Tarım şûrası düzenleneceği açıklanmıştı. 2020- 2022 YEP’inde Tarımda Milli Birlik Projesi’ne yer verilmemesi de projeden vazgeçildiğini gösteriyor.
YEP’te Toprak Mahsulleri Ofisi ile Et ve Süt Kurumu’na görev verilmesi, piyasayı regüle eden kamu kuruluşlarının önemini bir kez daha gösterdi. Ancak FİSKOBİRLİK, TARİŞ gibi tarımsal birliklerin bugünkü durumu, ne derece samimi olunduğu konusunda kuşku yaratıyor.
2020-2022 YEP’inde “Ormanların sürdürülebilir yapısı korunarak, kıymetli ağaç tür ve miktarının artırılması için Endüstriyel Plantasyon Ana Planı hazırlanacak” hedefi, madencilik veya farklı kullanım amaçlarının tehlikesinde olan ormanların korunmasına değil, piyasalaştırılmasına yönelik bir plandır.
Programda, kamu kararları ile kolaylıkla çözülebilecek su ürünleri yetiştiriciliğine ilişkin hedeflere yer verilmiş, buna karşın doğal türlerin korunması ile avcılığına ilişkin sorunlar yer almıştır.
YEP’teki “Yeni tarımsal destekleme modeliyle üretimde artış sağlanacaktır” hedefinin 2020 yılı Ocak ayında tamamlanacağı göz önüne alındığında, üç ay içinde yeni bir oldubitti ile karşılaşılacağı anlaşılıyor.
“Yerli tohum kullanımının artırılması, ithalatın azaltılması” olarak belirtilen tohumculuğa ilişkin hedefin 2022 yılı sonuna kadar yerine getirilmesi gerçekçi görülmemektedir.
Hayvancılıkta “ithalatı azaltmak için, büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı üretimi artırılacaktır” hedefine yer verilmiştir. Hayvancılıkla ilgili bu hedefin, geçmişte yapılan yanlışların itirafı olup olmadığını yaşayarak göreceğiz.

Sonuç:
Sürekli yenisi açıklanan programlar inandırıcılık sorunu yaratmaktadır. YEP, öncekilerde olduğu gibi üretime değil, piyasaya odaklıdır. 2002 yılında 41 milyon 200 bin hektar tarım alanı 2018 yılında 37 milyon 800 bin hektara düşerek Belçika büyüklüğünde bir alan üretimden koptu. Bu alanın üretime kazandırılması çiftçilerin desteklenmesiyle sağlanabilir. Tarım Kanunu’nda tarımsal destekleme için bütçeden ayrılan kaynağın milli gelirin yüzde 1’inden az olamayacağı hükmü bulunmasına karşın, verilen desteğin milli gelire oranı yüzde 0.4 ve yüzde 0.6 aralığında kalmıştır.
Bakan Pakdemirli, Tarım ve Orman Şûrası açılışında “Önümüzdeki 5 yılı planlayarak, gelecek 25 yılı yönetmeyi hedefliyoruz” demişti. YEP’in tarımla ilgili hedefleri dikkate alındığında ise şûranın ciddiyeti tartışmalı hale gelmektedir.

Neoliberal politikaların hedefi
1980’li yıllarda dayatılan neo-liberal politikalar kırsalın boşalmasına, ülkemizin ithalatçı bir konuma gelmesine yol açmıştır. Tarım alanları, meralar, ormanlar, doğal kaynaklar saldırı hedefindedir. Ülkemizin önceliği ayağı yere basmayan, üretimi göz ardı eden projeler değil, tarımsal kaynakları, üreticiyi, tüketiciyi ve kırsal kalkınmayı öncelikleyen planlı bir tarım politikası olmalıdır. Bakandan bakana ve duruma göre değişen, üreticilerin geleceğe dönük planlamaları yapamadığı bir tarım politikasıyla sorunlara çözüm getirilemez. Tarımsal kamu yönetimi ülke gereksinimleri doğrultusunda yeniden düzenlenmeli, sulama, arazi toplulaştırması gibi tarımsal altyapı hizmetleri ivedilikle bitirilmelidir. Tarım topraklarının amaç dışı kullanımı, el değiştirmesi ve köylünün mahalleli yapılıp üretimden koparılarak şehirlere göçmesi ya da kendi toprağında işçi hale getirilmesi önlenmelidir. Üreticilerin kooperatifler şeklinde örgütlenmesinin özendirilmesi önündeki engellerin kaldırılması, güçlendirilmesi gereklidir.
Üretimimizin artırılması, gıda güvenliğinin sağlanması ve kırsalın sorunlarının çözümü için gerekli adımların atılması artık ihmal edilemeyecek öncelikli bir zorunluluktur. Tarım teşkilatının enerjisini ve motivasyonunu düşüren, kurumsal yıkıma yol açan yapılanma denemelerinden vazgeçilmelidir. Ülke tarımını yönlendirenler, geçici çözümler üretmeye çalışmakta, çözümsüzlükle karşılaşınca eski politikadan hızlı bir biçimde vazgeçerek yeni bir uygulamayı gündeme almaktadır. Sorunların bu şekilde çözümlenmesinin mümkün olmadığı ortadadır. Ayakları yere basan, konu uzmanları tarafından hazırlanmış, üzerinde iyi çalışılmış uzun vadeli planların devreye alınmasının zamanı geçmek üzeredir. Güvensizlik ortamıyla tarımdan soğutulan çiftçi, piyasa fiyatları altında ezilen tüketici, zarar eden sanayici ve neticede ekilmeyen araziler tarımı bitirmektedir. Tarım ülkesi olmakla övündüğümüz geçmiş yıllar artık geride kalmıştır.
Tarım sektörünün içinde bulunduğu sorunları çözmekten uzak, tarımsal üretimimizde gıda güvencesini ve güvenliğini değil, piyasanın kâr amacını öne çıkaran, ithalatçı politikaların artmasına yol açacak girişimlerden vazgeçilmelidir. Tarımsal kaynaklarımızın korunmasını, üreticilerimizin çıkarlarını, halkımızın gıda güvencesi ve güvenliği ile ülkemizin kendi kendine yeterliliğini sağlayacak oluşumlar, konuyla ilgili tüm tarafların işbirliği ile hayata geçirilmelidir.

 

Haber kaynağına ulaşmak için lütfen tıklayınız. 

Okunma Sayısı: 930