CUMHURİYETİ TAZELEMEK - CUMHURİYET

MERKEZ
07.11.2007
 

AÇI / MÜMTAZ SOYSAL

Cumhuriyeti Tazelemek

ZİRAAT Mühendisleri Odası‘nca düzenlenen Cumhuriyetin yaş gününü kutlama toplantısı tam Cumhuriyete ve Oda‘ya yaraşır nitelikteydi. Önce Kemalist Devrim‘in sanat alanında açtığı çığırı müziğe yansıtışın güncel kanıtları olarak Devlet Opera ve Balesi sanatçılarının konseri: Piyanist Ayça Nur Kip ‘in eşliğinde soprano Çiçek Tek ile tenor Haser Tek ‘in şan sunuşları ve ardından iktisatçı bilim adamı Bilsay Kuruç ‘un konferansı: "Cumhuriyet Dönemi İktisat Politikalarında Dönüşüm" . Yani, gürbüz doğan bir ulusal ekonominin hayli büyüdükten sonra bugünkü "hal-i pürmelal"ine gelinceye kadar geçirdiği ters evrim.

Profesör Kuruç, 27 Mayıs‘ı, getirdiği 1961 Anayasası dolayısıyla "Cumhuriyeti tazeleyici" bir hareket olarak nitelendiriyor. Aynı şeyi, 1982 Anayasası ve hele onun yerine getirilmek istenen "sivil" anayasa girişimi için söyleyebilir misiniz?

Herhalde şimdiki şaşkınlığı giderecek olanlar, daha önce başlamış olan çürümeyi tam bir kokuşmaya dönüştürüp çare olarak da tütsü kokularından başka bir şey öneremeyen bugünkü iktidar kadroları olmayacaktır.

Ama asıl vahim olan, sönüp gitmesini önlemek için yeni atılımlar düşünmek zorunda olduğumuz Cumhuriyetin altından "aziz vatan" ın da çekilmekte oluşudur.

Yalnız satılan topraklarıyla, kıyılarıyla, limanlarıyla değil, madenleriyle, bankalarıyla, işletmeleriyle, hatta gurbetçi insanlarıyla altımızdan çekilen bir vatan.

En son kara haber, karaelmas diyarı Zonguldak‘tan.

Başbakanlık‘a bağlı Yüksek Denetleme Kurulu son raporunda, kısa adıyla TTK diye bilinen Türkiye Taşkömürü Kurumu‘nun "üretim alanlarını ve üretim birimlerini belli bir sürede özel sektöre devretmesini, taşkömürü üretiminden çekilerek sektörle ilgili genel politikaları ve koordinasyonu yürütecek biçimde yeniden örgütlenmesini" istemekteymiş. Çünkü bilanço 2 milyar 650 milyon YTL zarar göstermekteymiş; verimi yükseltme olanağı da yokmuş.

Tam da Cumhuriyeti tazelemekten söz edilirken bu tür bir geriye dönüş, ülkenin ufkunda gezinmekte olan ihanet bulutları açısından hafife alınacak bir olay değildir.

Zonguldak, Cumhuriyetin ilk ağır sanayi kenti ve altında yaklaşık 1 milyar 600 milyon tonluk bir taşkömürü rezervi var. Türk ekonomisi de her yıl en az 10 milyon ton taşkömürüne muhtaç. Ama, vaktiyle 4 milyon tonun üstüne çıkmış olan yıllık üretim artık 2 milyon tonu zor buluyor.  Son yıllarda Kurum‘a verilen ve "rödövans" adıyla şuna buna peşkeş çekilen "işlettirme yetkisi" ne karşın, özel sektörün verime katkı "başarı" sı da bu. O kesimdeki iş güvensizliği yüzünden sık sık yaşanan kazalar, düzinelerle emek şehidi de bu katkının cabası.

Kamu işletmeciliğinin ilk yıllarında "verim denetimi" konusunda Türkiye‘nin dünyaya örnek olarak kurduğu "Yüksek Murakabe Heyeti" nin bugünkü mirasçıları nasıl böyle bir sonuca varabilirler? Çağdaş verim denetimi, hatta genel olarak denetim, yalnız kusur bulmak ve çözüm diye bula bula satış önermek mi demektir?

Bu sakat anlayış, yayıla yayıla, Türkiye Cumhuriyeti‘ni de, tazelenmeye değil, gömülmeye götürür. Böyle olduğu için, görüldüğü yerde kökü kazınmalıdır.

mumtazsoysal@gmail.com

Okunma Sayısı: 557