DAHA GEÇ OLMADAN NÜKLEERDEN VAZGEÇELİM, YENİ FELAKETLER YAŞANMASIN!
11 Mart 2011 tarihinde yaşanan Fukuşima Nükleer Santrali felaketinin 11. yıldönümünde TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz tarafından nükleer santrallerin yarattığı tehditlere ilişkin basın açıklaması yapıldı.
DAHA GEÇ OLMADAN NÜKLEERDEN VAZGEÇELİM, YENİ FELAKETLER YAŞANMASIN!
Bundan on bir yıl önce, 11 Mart 2011 tarihinde Japonya’da meydana gelen şiddetli deprem sonrası oluşan tsunami, Fukuşima-Daiichi nükleer santralını da etkiledi. Oluşan dev dalgalar, santral bölgesini su altında bıraktı. Denizden gelen su, Daiichi nükleer güç santralında bulunan reaktörlerden üç adetinin soğutma suyu devrelerine elektrik sağlayan yardımcı sistemlerine hasar verdi. Yardımcı sistemler çalışmayıp, elektrik sağlayamayınca üç reaktöre soğutma suyu gitmedi, reaktörlerin çekirdekleri soğutulamadı ve erimeye başladı. Reaktörlerde radyasyon sızıntısının başlamış olması tüm dünyayı alarma geçirmeye yetti.
Santralda, nükleer reaktörlerin bu gibi büyük ölçekli doğa olaylarından etkilenmemesi için akla gelen tüm önlemler alınmıştı. Alınan önlemler sonucu reaktör binası hasar görmedi. Ama yardımcı sistemlerde bu tür bir risk yeterince hesaba katılmadığı için, soğutma çalışmaları yeterince yapılamadı. Üç reaktör arızalandı ve Fukuşima felaketi meydana geldi.
Fukuşima felaketi nükleer santrallar da meydana gelebilecek kazaların sonuçlarının çok yıkıcı olacağını tüm dünyaya gösterdi. O güne kadar söylendiği gibi, Çernobil kazasının istisna olmadığını, en güvenli diye tanıtılan nükleer santral ve reaktörlerin bile ciddi risklerle karşı karşıya olduğu görüldü.
Kazadan sonra ilk günlerde, ilgili kuruluşlar tarafından can kaybı olmadığı ve yalnızca maddi hasar meydana geldiği açıklandı. Ama felaketin onuncu yılı olan 2021 de açıklanan veriler, ilk günlerde verilen bilgilerin gerçeği yansıtmadığını ortaya koydu. Japonya devlet kuruluşları ve sivil araştırma kuruluşlarının verileri farklı sonuçlar gösterse de, nükleer santralda meydan gelen hasar ve radyasyon sızıntıları sonucunda pek çok insanın yaşamını kaybettiği veya yaralandığı, meydana gelen maddi hasarın 188 milyar doları aştığı açıklandı. Halen Fukuşima-Daiichi nükleer santralının etrafında 20 km yarıçapında bir alan yaşanamaz bölge olarak tecrit edilmiş durumdadır. Nükleer santral hasarından etkilenen alanın temizlenmesinin en az 40 yıl daha devam edeceği ifade edilmektedir.
Fukuşima’da meydana gelen bu felaket sonrası tüm dünyada nükleer santrallara bakışı değişti. Birçok ülke nükleer santrallarını hızla kapatmaya başladı, Japonya tüm nükleer santrallarını kısa zamanda devre dışı bıraktı, dünyada birçok başlamakta olan nükleer santral projesi sonlandırıldı. Ancak, artan elektrik ihtiyacı bazı ülkeleri yeniden daha küçük ölçekli de olsa yeniden nükleer santral yapımına yöneltti. Rusya ve Çin’in başını çektiği projeler çoğalmaya başladı. Nükleer lobi hiç boş durmadı. Ülkelerin iklim değişikliğine karşı fosil yakıtlardan uzaklaşma kararlarını kullanarak nükleer enerjiyi temiz enerji olarak tanıtmaya başladı. Kömürden çıkma kararlarını almış olan AB ülkeleri de nükleer enerjiyi temiz enerji olarak kabul etti. Ancak bu Almanya gibi bazı ülkeleri nükleer santralları kapatma kararlarından vazgeçmesine neden olmadı.
Fukuşima felaketinden sonra nükleer santralların güvenlik önlemleri çok daha üst düzeye yükseltildi ve nükleer santral yapım maliyetleri ve dolayısı ile üretim maliyetleri çok arttı. Nükleer enerji en pahalı enerji türü oldu.
Fukuşima-Daiichi Nükleer santralında meydana gelen felaket Ukrayna’da bulunan Çernobil nükleer felaketinden sonra dünyanın karşılaştığı ikinci büyük felaket olarak kabul edilmektedir. 1986 yılında meydana gelen Çernobil nükleer felaketi üzerinden 36 yıl geçmiş olmasına karşın kaza alanı henüz temizlenememiştir ve felakete neden olan reaktör çekirdeği halen radyasyon yaymaya devam etmektedir. Diğer tarafta, Rusya Ukrayna savaşı sırasında Zaporijya Nükleer Santralında meydana gelen patlama ve yangın nükleer santralların dünya için nasıl bir tehlike olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Ukrayna’da bugün karşılaşılan bu durum bir savaş halinde nükleer santralların kolayca çok büyük bir tehdit silahına dönüşebileceğini göstermiştir. Bilerek veya bilmeyerek savaş bölgesindeki bir nükleer santrala düşen bir füze, çekirdek koruyucu zırhını geçemese bile daha düşük güvenlik önlemleri ile korunan atık depoları, yardımcı besleme devreleri, soğutma suyu temin tesisleri gibi tesislere zarar vermesi halinde ortaya çıkacak felaketin sonuçları Çernobil veya Fukuşima felaketlerinden daha büyük olabilecektir. Bu da savaşın gidişatını da değiştirebilecek bir sonuca neden olabilir.
Ne yazık ki bir savaş durumunda, bulunduğu ülkeye bu denli büyük sorunlar yaratma riski içeren bir nükleer santral da, yurdumuzda inşa edilmektedir. Bugün Akkuyu’da yapılmakta olan nükleer santralın yarın ülkemiz için büyük bir tehlike olmayacağını söylemek Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan sonra artık mümkün değildir. Bütün dünya Rusya-Ukrayna Savaşı’nda saldırılara hedef olabilecek nükleer santralların doğuracağı riskler ve sorunları konuşmaktadır. Ülkemizde ise siyasi iktidar, Ukrayna’da olabilecek bir nükleer santral kazasının yıkıcı etkilerine karşı uygulanacak Acil Eylem Planı ve Tedbirlerle ilgili kamuoyunu bilgilendirmeyi düşünmemektedir. Tüm çabaları TBMM’den jet hızıyla geçirdikleri bir yasa ile Rus şirketlerinin çıkarlarını kollamaktır.
Hiçbir toplumsal, ekonomik ve çevresel faydanın olmadığı bu tehlikeli nükleer hevesten derhal vaz geçilmelidir. Bugün artık iyice ortaya çıkan nükleer santrallarla ilgili tehlikeler ve riskler siyasal iktidar tarafından da görülmeli ve Akkuyu Nükleer Santrali’nin yapımı durdurulmalıdır.
EMİN KORAMAZ
TMMOB YÖNETİM KURULU BAŞKANI