DALAMAN TİGEM İLE İLGİLİ AÇTIĞIMIZ DAVADA GÖREVLENDİRİLEN BİLİRKİŞİ, ÇİFTLİK ARAZİSİNİN TURİZM BÖLGESİ İLAN EDİLMESİNDE KAMU YARARI BULUNMADIĞINI, TERSİNE BU KARARIN TELAFİSİ OLANAKSIZ ZARARLARA YOL AÇACAĞINI BİLDİRDİ

MERKEZ
05.07.2007
 

DANIŞTAY 6. DAİRESİ BAŞKANLIĞI‘NA

BİLİRKİŞİ RAPORU

DOSYA NO:       2006/999

DAVACI:            Tarım-İş Sendikası Genel Başkanlığı

VEKİLİ:              Av. Ahmet Vefa Güntürkün

DAVALI:            1-T.C Başbakanlık

                         2-T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı

KONUSU:           06/0l/2005 tarih ve 25692 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2004/8328 sayılı Bakanlar Kurulu kararının  2. maddesinin ekli II sayılı listesinin 6. sırasında "Muğla- Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişme Bölgesi" olarak ilan edilen kısmının öncelikle yürütülmesinin durdurulması ile iptaline karar verilmesi istemi.

07.05.2007 tarihinde naip üye Zeynep Yılmaz başkanlığında dava konusu yerde gerçekleştirilen keşif ve bilirkişi incelemesi sırasında naip üye Bilirkişi Kurulumuza dava konusu Bakanlar Kurulu kararının, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, kamu yararına uygun olup olmadığı sorusunu yöneltmiştir.

DAVA DOSYASININ DÖKÜMÜ

Davacı Tarım-İş Sendikası Genel Başkanlığı, Danıştay 6.Dairesi‘ne sunduğu dava dilekçesinde,

  • Bakanlar Kurulu‘nun 06/01/2005 tarih ve 25692 Sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan 2004/8328 sayılı kararı ile ekli listede belirtilen ve sınırları krokilerde gösterilen alanların Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi olarak ilan edildiğini,
  • Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilan edilen alanın geçmişin izlerini taşıyan bir bölge olduğunu, yakın dönemlerde yoğun yapılaşma baskısı yaşandığını, bu karar ile bölgede oluşturulacak turistik ve ticari tesislerin yerleşik ve gündelik nüfusun artışına ve kentsel sorunlara neden olacağını, üst ölçekli plan kararlarına dayanmayan böyle bir işlemin şehir planlaması açısından da olumsuz sonuçlar doğuracağını,
  • Bu karar gereği bölgede turizm alanları, turizm merkezleri kurulacağını ve bölgenin büyük bir yapılaşma içerisine gireceğini,
  • Bu karar alınırken bölgenin niteliğinin dikkate alınmadığını, alandaki arazilerin tamamının birinci sınıf tarım arazileri olduğunu, bu bölge içindeki tarihi geçmişe sahip Dalaman Tarım İşletmesi Müdürlüğü‘ne ait tarım arazilerinin tamamının yok olacağını, tarım topraklarının özellikle de birinci sınıf  tarım arazilerinin tarım dışı kullanılmasının bu toprakların kaybı anlamına geleceğini,
  • Bu kararın uygulanması halinde telafisi mümkün olmayacak zararların doğacağını,
  • Anayasa‘nın 44. maddesinde yapılan düzenlemede "Devlet, toprağın    verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, üretimin düşürülmesi,   ormanların   küçülmesi ve diğer toprak ve yer altı servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz." 45.madde de ise "‘Devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal  üretim  planlaması  ilkelerine  uygun  olarak bitkisel ve üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerin sağlanmasını kolaylaştırır" hükümlerinin bulunduğunu, bu açık hükümlerine rağmen, dava konusu kararname ile,  tarımsal nitelikli toprakların yok edilmekte olduğunu,
  • Tarım topraklarının oluşumunda, beş önemli şartın bir arada olması gerektiğini, bunların topografya, iklim, vejetasyon, biyolojik oluşum ve zaman olduğunu,   şartların olumlu olması halinde bir cm toprak oluşumu için 150-350 yıl gibi bir zamana gerek olduğunu, tarım yapılabilmesi için de en az 60 cm derinliğinde toprak gerektiğini, uygun şartlarda tarım toprağının 9.000- 21.000 yılda oluştuğunu,
  • Dava konusu karar ile özellikle Dalaman Tarım İşletmesi‘nin Dalaman Çayı‘nın getirdiği alüvyonlu topraklar ile oluşan binlerce yıllık bir zaman içerisinde tarım toprağı niteliğini kazanan birinci sınıf tarım arazilerinin yapılaşmaya açılacağını,
  • Anılan karar ile bir daha elde edilmesi mümkün olmayan ve devamlı azalan tarım arazilerinin elden çıkacağını,
  • Bakanlar Kurulu kararı tesis edilirken, Anayasa‘nın yukarıda zikredilen hükümlerinin, Resmi Gazete‘nin 10/08/2001 tarih ve 24489 sayılı nüshasında yayımlanan "Tarım Arazilerinin Korunması ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik"  hükümlerinin dikkate alınmadığını,
  • Yönetmeliğin 7.maddesinde, Tarım Dışı Amaçlarla Kullanılmayacak Araziler‘in belirtilmiş olduğunu, Yönetmeliğin getirdiği istisnalarda yoğun bir yapılaşmaya yönelik olan Kültür ve Turizm alanlarının bulunmadığını, ayrıca Dalaman Tarım İşletmesi‘nden tefrik edilen arazilerin bulunduğu bölgenin, geçmişte bataklık yapıda iken, arazi ıslah çalışmaları ile birinci sınıf tarım arazisi niteliğine kavuşturulmuş olduğunu,
  • Bölgenin birinci derecede deprem kuşağında olması, tektonik yapısının durağanlaşmaması sebebiyle her zaman deprem riski altında olduğunu,
  • Böyle bir bölgenin turizm alanı ilan edilmesinin ileride telafisi güç zarar ve acıların oluşmasına neden olacağını,.
  • Uyuşmazlık konusu bölgenin, turizm gelişim bölgesi ilan edilmesinin mevzuata uygun olmadığını, bu işlem yapılırken bölgenin ve bölgede bulunan arazilerin niteliği ve işlevinin dikkate alınmadığını,
  • Dalaman Tarım İşletmesi‘nde, müvekkil sendika üyesi 150‘ye yakın işçi çalışmakta olduğunu, dava konusu kararın uygulanması halinde üyelerin çalışmakta oldukları işyerlerinin elden çıkarılmasının sonucu olarak işlerini de kaybetmiş olacaklarını, aileleri ile birlikte 500 kişinin ekmek kapılarının kapanması ile karşı karşıya kalacaklarını, bu nedenle kararın iptalinde üye işçilerin ve bunların yasal temsilcisi müvekkil sendikanın hukuki yararının bulunduğunu belirtmekte ve dava konusu işlemin iptalini istemektedir.

Davalı Kültür ve Turizm Bakanlığı, yanıt dilekçesinde,   

  • 06/0l/2005 tarih ve 25692 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2004/8328 sayılı Bakanlar Kurulu kararının "Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi" ne ilişkin kısmının iptali ve yürütmenin durdurulması isteminin hukuki  dayanaktan yoksun   olduğunu,
  • 24.07.2003 tarihinde kabul edilen 4057/2634 sayılı Turizmi  Teşvik Kanunu‘nun  3ncü maddesinde Kültür ve Turizm (Koruma ve Gelişim Bölgesi: ‘Tarihi ve kültürel değerlerin yoğun olarak yer aldığı ve/veya turizm potansiyelinin yüksek olduğu yöreleri korumak, kullanmak, sektörel kalkınmayı ve planlı gelişimi sağlamak amacıyla değerlendirmek üzere sınırları Bakanlığın önerisi ve Bakanlar Kurulu kararıyla, tespit ve ilân edilen bölgeler" şeklinde tanımlandığını,
  • 15.05.2004 tarih ve 25463 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren ‘"Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri ve Turizm Merkezlerinin Belirlenmesi ve İlanına İlişkin Yönetmelik" hükümleri uyarınca mevcut turizm potansiyeli dikkate alınarak öngörülen turizm bölge ve merkezinin mevkii ve sınırlarını belirlemek üzere oluşturulan Bakanlık içi komisyonda ilanı öngörülen kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında, Genelkurmay Başkanlığı, Maliye Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Tarım ve Köy işleri Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı temsilcilerinden oluşan Bakanlıklar arası komisyonda bölgenin tam doğal, tarımsal, çevresel, tarihi, kültürel ve ekonomik özellikleri ve mevcut altyapı durumu göz önünde bulundurularak değerlendirildiğini ve komisyon görüşü ile birlikte Bakanlar Kurulu‘nun onayına sunulmak üzere Başbakanlığa gönderilerek Bakanlar Kurulu kararıyla Resmi Gazete‘de yayımlanmak suretiyle ilan edildiğini,
  • Daha sonra 4957 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu ve bu Kanuna dayanılarak çıkartılan Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgelerinde ve Turizm Merkezlerinde İmar Planlarının Hazırlanması ve Onaylanmasına İlişkin Yönetmelik hükümleri uyarınca, "içinde turizm türleri ile kültür ve eğitim, eğlence, ticaret, konut ve her türlü teknik ve sosyal altyapı alanlarından bir veya daha fazlasını kapsayan, kendi içinde alt bölgeler ihtiva edebilen, bu kapsamda kaynaklar arasında koruma-kullanma dengesini ve sektörel kalkınmayı sağlayan, arazi ana kullanım kararlarını belirleyen, açıklama raporları ve plan notları ile bir bütün olan 1/25000 veya daha üst ölçekli fiziki planlar olarak tanımlanan Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Planları hazırlanarak bu planlar dahilindeki kamu arazilerinin tahsisi aşamasına geçilmekte olduğunu,
  • Bu kapsamda, yukarıda açıklanan süreçte Bakanlar Kurulu kararı ile ilan edilen ve kendilerince üst ölçekli planlama çalışmaları sürdürülen Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma, ve Gelişim Bölgesinde, dava dilekçesinin 1 inci maddesinde iddia edildiği üzere "bölgede turistik ve ticari tesisler oluşturulmasının nüfus artışı ve kentsel sorunlara neden olabileceği, üst ölçek plan kararlarına dayanmayan böyle bir işlemin şehir planlaması açısından da olumsuz sonuçlar doğurabileceği, 2634 sayılı Kanun‘un 3 üncü maddesine göre alınmış bu kararın bölgede büyük bir turizm yapılaşması getireceğine yönelik iddiaların hukuki ve teknik dayanağı bulunmadığını, zira, henüz planı oluşturulmamış bir alanda üst ölçekli plan kararlarının eksikliğinden ya da planlama açısından sakıncalarından bahsetmek bu aşamada anlamlı bulunmadığını,
  • Bakanlar Kurulu kararı ile ilan edilen Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesinin, turizm ticaret gibi kullanımların, yapı yoğunluğunun belirlendiği bir imar planı olmayıp öncelikle sektörel anlamda bir turizm gelişmesi öngören bir sınır ve  2634/4957 sayılı Yasada altyapısı bulunan bir statü ilanı olduğunu, bu nedenle yapı yoğunluğu, kullanım türlerini v.b. belirleyen bir planlama ortaya çıkmamış iken kamunun sektörel gelişme öngören bir kararından kaygı duyulmasının anlamlı görülmediğini,
  • Muğla-Dalaman Kültür  ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi. 06.01.2005 tarih ve 25692 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan 2004/8328 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla ilan edildiğini, söz konusu ilan sürecinin 15.05.2004 tarih ve 25463 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak  yürürlüğe  giren "Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri ve Turizm Merkezlerinin Belirlenmesi ve İlanına İlişkin Yönetmelik" hükümleri doğrultusunda gerçekleştirilmiş olduğunu, bu yönetmelik uyarınca oluşturulan Bakanlıklar arası komisyonda bölgenin doğal, tarımsal, çevresel, tarihi, kültürel ve ekonomik nitelikleri göz önünde bulundurulduğunu ve bu konuda ilgili Bakanlıkların görüşü alınmak suretiyle ilan sürecinin gerçekleştiğini,
  • Ayrıca Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi kapsamında Dalaman Turizm Kenti Projesi ve üst ölçekli planlama çalışmasının kendilerince sürdürülmekte olduğunu ve bu proje ile bölgenin tarımsal, doğal, termal ve deniz kullanımı potansiyelinin değerlendirilerek sağlık turizmi, termal  turizm, eko-turizm ve golf turizmi olanaklarının araştırılması, planlamaya yönelik temel stratejilerin belirlenerek yatırımcılara tahsis imkanlarının oluşturulmasının hedeflenmekte olduğunu, Dalaman Tarım İşletmesi Müdürlüğü arazilerinin ve bu araziler üzerindeki bitki türlerinin, Eko-turizm hedefleri çerçevesinde korunarak turizme kazandırılması, ve tarımsal değer taşımayan engebeli kısımların ise turizm yatırımına açılmasına yönelik hususların bu proje kapsamında değerlendirilmekte olduğunu,
  • Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi olarak ilan edilen alanın tamamının tarım dışı amaçla kullanılacağı ve alanın tümünün turizm yatırımına açılacağına yönelik iddialara itibar edilemeyeceğini, zira, üst ölçekli planlama çalışmasında yürürlükteki  "Tarım Alanlarının Korunması ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik" ile planlamaya ilişkin Koruma Kurulu kararları vb. diğer mevzuat hükümlerine uyulmak kaydı ile yukarıda sözü edilen kullanımların yer alması ve sürdürülebilirlik prensipleri çerçevesinde koruma ve kullanma, dengesinin sağlanmasının mümkün olduğunu,
  • Bölgenin. 1. derece deprem kuşağında bulunmasına ilişkin hususların, planlama. çalışması sürecinde gerekli jeolojik ve jeoteknik etütler yaptırılmak suretiyle değerlendirileceğini, bu aşamada ülke ölçeğinde deprem kuşaklarına ilişkin verilere dayanılarak ortaya atılan iddiaların teknik dayanağı bulunmadığını,
  • Dalaman Belediyesi‘nce Dalaman Tarım İşletmesi arazileri üzerinde yapılan imar planlarına ilişkin olarak Muğla İdare Mahkemesi‘nin 2001/1652 esasında Dalaman Belediye Başkanlığı aleyhinde açılan davada verilen 2003/1240 sayılı karar incelendiğinde, söz konusu kararın imar planının kullanım kararları ve imar uygulamasına yönelik olduğu anlaşılmakta olup, Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilanını bir plan kararı niteliği taşımadığından kendileri aleyhine açılan davada emsal teşkil etme niteliği taşımadığını,
  • Türkiye   ekonomisinin   gelişiminde   önemli   katkısı   bulunan   turizmin   yaklaşık   38   yan sektöre doğrudan ve dolaylı katkı sağladığı veya onların ürettiği mal ve hizmeti kullandığını,
  • Turizm sektörünün Türkiye ekonomisine sağladığı katkı ve oluşturduğu kamu yararı ve koruma-kullanma dengesi göz önünde bulundurularak geliştirilecek, doğal kaynakların turizm potansiyelinin değerlendirilmesine yönelik bir planlama ve organizasyon sürecinin ilk adımı olan "Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi" ilanının bölgeye ve ülkeye getireceği turizm geliri ve tarım sektörüyle kıyaslanmayacak büyüklükte istihdam olanaklarının da göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtmekte ve davanın reddini istemektedir.

Davalı Başbakanlık, davacının iddialarına karşı cevaplarında,

  • 06/0l/2005 tarih ve 25692 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2004/8328 sayılı Bakanlar Kurulu kararının "Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi" ne ilişkin kısmının iptali ve yürütmenin durdurulması isteminin hukuki  dayanaktan yoksun   olduğunu,
  • Davacı Sendikanın, Muğla Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararından dolayı hangi yasal hakkının ihlal edildiğini, dava konusu olaydan dolayı ne tür bîr zarara uğradığını açık olarak ortaya koyamaması, somut deliller sunamıyor olması ve dava konusu işlemden dolayı mevcut bir menfaat ihlaline uğradığını kanıtlayamaması ve ileride ortaya çıkması muhtemel menfaat ilişkisine dayanılarak geleceğe yönelik varsayımlarla iptal davası açılamayacağı nedeniyle davanın ehliyet yönünden reddi gerektiğini,
  • Dava konusu işlemin kesin ve icrai nitelikte olmayışı yönünden, davanın reddi gerektiğini, dava konusu Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi sınırlarını belirleyen işlemin sadece bir bölgenin sınırlarının belirlenmesine yönelik olması ve henüz bir tahsis işlemi yapılmamış olması nedeniyle dava konusu kararın tek başına bir etki ve sonuç doğurmayacağı ve  ortada tek başına kesinlik ve icrailik vasfını taşıyan bir işlem bulunmadığından davanın reddînin gerektiğini,
  • Turizmi Teşvik Kanunu ve bu Kanuna dayanılarak çıkartılan Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgelerinde ve Turizm Merkezlerinde İmar Planlarının Hazırlanması ve Onaylanmasına İlişkin Yönetmelik hükümleri uyarınca, "İçinde turizm türleri ile kültür ve eğitim, eğlence, ticaret, konut ve her türlü teknik, ve sosyal altyapı alanlarından bir veya daha fazlasını kapsayan, kendi içinde alt bölgeler ihtiva edebilen, bu kapsamda kaynaklar arasında koruma-kullanma dengesini ve sektörel kalkınmayı sağlayan, arazi ana kullanım kararlarını belirleyen, açıklama raporları ve plan notları ile bir bütün olan 1/25000 veya daha üst ölçekli fiziki planlar " olarak tanımlanan Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Planları hazırlanarak bu planlar dahilindeki kamu arazilerinin tahsisi aşamasına geçilmekte olduğunu,
  • Henüz planı oluşturulmamış bir alanla ilgili olarak üst ölçekli plan kararlarının eksikliğinden ya da planlama açısından sakıncalarından bahsetmenin hukuki bir anlam ifade etmediğini, Bakanlar Kurulu Kararı ile ilan edilen Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesinin, turizm, ticaret gibi kullanımların, yapı yoğunluğunun belirlendiği bir imar planı ilanı olmayıp öncelikle sektörel anlamda bir turizm gelişmesi öngören bir sınır ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu‘nda altyapısı bulunan bir statü ilanı olduğunu, bir planlama ortaya çıkmamış iken.olası ihtimallerden bahisle kamunun sektörel gelişme öngören bir kararından kaygı duyulmasının gereksiz olduğunu,
  • Dava konusu işlemin 15.05.2004 tarih ve 25463 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren "‘Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri ve Turizm Merkezlerinin Belirlenmesi ve İlanına İlişkin Yönetmelik" hükümleri doğrultusunda mevcut turizm potansiyeli dikkate alınarak gerçekleştirilmiş olduğu, Yönetmelik uyarınca oluşturulan Bakanlıklar arası komisyonda bölgenin doğal, tarımsal, çevresel, tarihi, kültürel ve ekonomik niteliklerinin göz önünde bulundurulduğunu ve bu konuda ilgili Bakanlıkların görüşü alınmak suretiyle ilan sürecinin gerçekleştiğini,
  • Ayrıca Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi kapsamında Dalaman Turizm Kenti Projesi ve üst ölçekli planlarına çalışmasının, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından sürdürülmekte olduğunu ve bu proje ile bölgenin tarımsal, doğal, termal ve deniz kullanımı potansiyelinin değerlendirilerek sağlık turizmi, termal  turizm, eko-turizm  ve  golf turizmi olanaklarının araştırılması, planlamaya yönelik temel stratejilerin belirlenerek yatırımcılara tahsis imkanlarının oluşturulmasının hedeflendiğini, tarım arazilerinin ve bu araziler üzerindeki bitki türlerinin, eko-turizm hedefleri çerçevesinde korunarak turizme kazandırılması, tarımsal değer taşımayan engebeli kısımların ise turizm yatırımına açılmasına yönelik hususların proje kapsamında değerlendirildiğini,
  • Üst ölçekli planlama çalışmasında yürürlükteki "Tarım Alanlarının Korunması ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik" ile planlamaya ilişkin Koruma Kurulu Kararları vb. diğer mevzuat hükümlerine uyulmak kaydı ile yukarıda sözü edilen kullanımların yer alması ve sürdürülebilirlik prensipleri çerçevesinde koruma ve kullanma dengesinin sağlanması mümkün iken, Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi olarak ilan edilen alanın tamamının tarım dışı amaçla kullanılacağı ve alanın tümünün turizm yatırımına açılacağına yönelik iddiaların soyut ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu,
  • Bölgenin I. derece deprem kuşağında bulunmasına ilişkin hususların, planlama çalışması sürecinde gerekli jeolojik ve  jeoteknik etütler yaptırılmak suretiyle değerlendirileceğinden, bu aşamada ülke ölçeğinde deprem kuşaklarına ilişkin verilere dayanılarak ortaya atılan iddiaların teknik dayanağı bulunmadığını,
  • Dalaman Belediyesi‘nce Dalaman Tarım İşletmesi arazileri üzerinde yapılan İmar planlarına ilişkin Muğla İdare Mahkemesi‘nin 2001/1652 esasında Dalaman Belediye Başkanlığı aleyhinde açılan davada verilen "2003/1240 sayılı karar incelendiğinde, söz konusu kararın imar planının kullanım kararları ve imar uygulamasına yönelik olduğunun görüleceğini, Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilanının bir plan kararı niteliği taşımadığından Bakanlık aleyhine açılan davada emsal teşkil etme niteliği taşımadığını,
  • Turizm sektörünün Türkiye ekonomisine sağladığı katkı ve oluşturduğu kamu yararı ve koruma-kullanma dengesi göz önünde bulundurularak geliştirilecek, doğal kaynakların turizm potansiyelinin değerlendirilmesine yönelik bir planlama ve organizasyon sürecinin ilk adımı olan "Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi" ilanının bölgeye ve ülkeye getireceği turizm.geliriyle tarım sektörüyle kıyaslanmayacak büyüklükte istihdam olanaklarının göz ardı edildiğini belirtmekte ve davanın reddini talep etmektedir. 

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası davaya davacı yanında katılma dilekçesince,

Dava konusu işlemle birinci sınıf tarım arazilerinin tarım dışı kullanımına neden olacağını, "ZMO nın gerek çalışmaları ile gerek bu yönde yapılan düzenlemelere karşı yargısal başvuruları ile tarım arazilerinin korunmasındaki kamu yararının gözetilmesine her zaman dikkat çekmiştir" denilerek bu nedenle dava konusu ile doğrudan ilişkili olduğunu belirterek davacı yanında davaya katılmak istemektedir.  

Davacı Tarım-İş Sendikası Genel Başkanlığı, davalı cevaplarına cevap yazısında,            

  • Davalıların cevaplarının bazı ufak kelime değişiklikleri dışında aynı olduğunu ve her iki cevabın müşterek şekilde verildiğini,
  • Davalı yanıtlarının, bölge ile ilgili olarak, özellikle Tarım İşletmesi arazileri yönünden, oluşumu ve kullanımı yönünden hiçbir araştırmanın yapılmadığını göstermekte olduğunu,
  • Tarımsal Arazilerin korunması ve kullanılması ile ilgili olarak, Anayasamızın İlgili maddelerinin, aynı isimli Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin, 19.07.2005 tarihli Resmi   Gazete‘de yayınlanarak  yürürlüğe giren 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu, Resmi Gazete‘nin 04.02.2006 tarihli ve 26070 sayılı nüshasında yayınlanan Yüksek Planlama Kurulu‘nun 25.01.2006 gün ve 2006/1 sayılı Ulusal Kırsal Kalkınma Strateji düzenlemesindeki hükümlerin hiç dikkate alınmadığını, 
  • Bölgenin jeolojik ve jeoteknik etütlerinin yapılmamış olduğunu, dosyaya kendileri tarafından koyulan bilimsel çalışmalara dayalı haritalara göre bölgenin tektonik yapısının henüz durağanlaşmadığını, her an deprem riski ile karşı karşıya olduğunu,
  • Bölgenin sosyal yapısı ile ilgili hiçbir araştırmanın yapılmadığını,
  • Dava dilekçelerindeki beyanlarının, ek olarak sundukları dosyaların, ayrıca davaya katılan TEMA Vakfı ve TZMO‘nın dilekçelerindeki beyanların davalılar tarafından gereğince değerlendirilmediğini,
  • Davalıların tüm beyanlarından, bir daha kesinlikle yeniden kazanılması mümkün olmayan toprakların kaybının göze alınarak, bu alanları turizme açmak ve muhtemel yatırımcılara derhal tahsisinin yapılmasını sağlamak olduğunun anlaşıldığını belirtmekte ve davanın kabulünü istemektedir.

Kültür ve Turizm Bakanlığı ZMO‘nın davaya katılma isteminin reddedilmesini isterken,

 

  • İYUK ‘un 2. maddesinde iptal davasını "menfaati ihlal edilenlerin" açabileceği öngörüldüğünü, iptal   davası   açabilmek   için   gereken   sübjektif ehliyetin  koşulu   olan "menfaat ihlali" şartının, davaya müdahale için aranması ve bulunmasının zorunlu şartlardan olduğu; Bir idari işleme karşı dava açma hakkı bulunmayan bir kişinin o işleme karşı müdahale hakkının bulunduğunun söylenemeyeceğini,  Ziraat Mühendisleri Odasının bu davaya müdahil olarak katılmasını gerektiren bir "menfaat ihlali" veya sonucu bu davaya bağlı olan bir "hakkı veya borcu" olmadığı,
  •  HUMK‘un 53. maddesinde açıkça ifade edilen, "hakkı ya da borcunun görülen davanın neticesine bağlı olma" koşulu, müdahale talep eden açısından gerçekleşmediğinden, davaya müdahale hususunda müdahale talep eden açısından, hukuki bir yarar mevcut olmadığını,
  • "Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi" ilanı ile Kültür ve Turizm Bakanlığına söz konusu alanda her ölçekte plan yapma ve onaylama yetkisi verilmiş olduğu, ancak bölgede henüz herhangi bir ölçekte plan onaması yapılmadığı, Dalaman TİGEM işletmesine arazilerin tasfiyesi ve işletme arazisinin Hazine adına tesciline ilişkin Bakanlığa ulaşan herhangi bir karar bulunmadığını,
  • Ayrıca Kültür Ve Turizm Bakanlığınca "Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi  içerisinde bölgenin tarımsal, doğal, termal ve topografık özelliklerinin turizm amaçlı değerlendirilerek ülke ekonomisine yüksek düzeyde katkı sağlanmasına yönelik çalışmalar devam etmekte ve henüz sonuçlanmamış iken TMMOB ZMO Başkanlığınca geleceğe yönelik olasılık iddialarıyla davaya müdahil olarak katılma talebinde bulunulmasında hukuka uyarlık bulunmadığını belirtmektedirler.

Davaya müdahale istemine bulunan TEMA, Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı, Mahkeme Başkanlığı‘na başvurusunda,

  • Dava konusu işlem ile Tema Vakfı‘nın maddi ve hukuki ilgisi olduğunu,
  • Dalaman Tarım İşletmesi‘ne ait topraklarının tümünün 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazî Kullanım Kanunu‘nda tanımı yapılan "mutlak ve dikili tarım arazisi" niteliğinde olduğunu, arazinin tamamının sulandığını, arazinin yaklaşık %65‘inin 1.sınıf tarım toprağı ve alüvyon arazisi olduğunu, arazi içinde 150.000 civarında narenciye ve zeytinlikler ile kızılcam ormanının bulunduğunu,
  • Anayasa‘nın 44 ve 45.maddeleri ile 5403 sayılı Kanun doğrultusunda, anılan arazinin mevcut kullanım amacı doğrultusunda kullanılması ve yararlanılmasındaki kamu yararının, bu arazinin turizme tahsisindeki kamu yararından daha üstün olduğunu, bu nedenle dava konusu idari işlemin üstün kamu yararına aykırı olduğunu ve bu yönüyle iptalinin gerektiğini belirtmekte ve davacılar yanında davaya kabulünü ve Bakanlar Kurulu‘nun 31.01.2006 tarih ve 26066 sayılı Resmi Gazete‘de yayınlanan 2006/9952 sayılı kararı) iptalini istemektedir.   

Davalı Başbakanlık, Türkiye  Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı‘nın (TEMA) davaya müdahil olarak katılma istemine itiraz dilekçesinde,

  • Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı‘nın davacı yanında davaya katılma talebinin hiçbir hukuki  dayanağı  bulunmadığını,
  • TEMA Vakfı‘nın, dava konusu Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı ile bölgedeki tarım arazilerinin ortadan kaldırılacağı, toprak varlığının yok edileceği gibi kaynağı belirsiz iddialarla dava konusu işlemi Vakfın Faaliyet alanları içerisinde göstermeye çalışmakta olduğunu, ancak 24.07.2003 tarihinde kabul edilen 4957/2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu‘nun 3. maddesinde Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi: "Tarihî ve kültürel değerlerin yoğun olarak yer aldığı ve/veya turizm potansiyelinin yüksek olduğu yöreleri korumak, kullanmak, sektörel kalkınmayı ve plânlı gelişimi sağlamak amacıyla değerlendirmek üzere sınırları Bakanlığın önerisi ve Bakanlar Kurulu kararıyla tespit ve ilân edilen bölgeler" şeklinde tanımlandığını,
  • Dava konusu işlemin bölgede yürütülen faaliyetlerin başlangıç aşaması olup, kamu eliyle gerçekleştirilecek kapsamlı bir projenin Türkiye‘nin herhangi bir yöresindeki bilinçsiz arazi kullanımı, ekolojik dengelere müdahale, tarım topraklarının yağmalanması gibi değerlendirilerek, sonucunun tarım topraklarının ortadan kaldırılması olacağı gibi tamamen varsayıma dayalı ve önyargılı iddialar ile söz konusu işlemin Vakfın faaliyet alanları içerisinde gösterilmesi ve menfaat ihlali kapsamında herhangi bir makul alakadan söz edilmesinin geçerli bir yasal dayanağı bulunmadığını,
  • Müdahale dilekçesinde, üstün kamu yararından söz edilirken, koruma-kullanma dengesi göz önünde bulundurularak geliştirilecek, doğal kaynakların turizm potansiyelinin değerlendirilmesine yönelik bir planlama ve organizasyon sürecinin ilk adımı olan " Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi" ilanının bölgeye ve ülkeye getireceği turizm geliri ve tarım sektörüyle kıyaslanmayacak büyüklükte istihdam olanaklarının göz önünde bulundurulmadığını ve "üstün kamu yararına" aykırılık hususunun dar kapsamlı bir bakış açısıyla yorumlandığını belirtmektedir.    

Davalı Kültür ve Turizm Bakanlığı‘nın, TEMA Vakfı‘nın davaya katılma istemine verdiği cevap dilekçesinde,

  • Dava konusu işlemin bölgede yürütülen faaliyetlerin başlangıç aşaması olup, kamu eliyle gerçekleştirilecek. kapsamlı bir projenin Türkiye‘nin herhangi bir yöresindeki bilinçsiz arazi kullanımı, ekolojik dengelere müdahale, tarım topraklarının yağmalanması gibi değerlendirilerek, sonucunun tarım topraklarının ortadan kaldırılması olacağı gibi tamamen varsayıma dayalı -ve önyargılı iddialar ile söz konusu işlemin Vakfın Faaliyet alanları içerisinde gösterilmesi ve menfaat ihlali kapsamında herhangi bir makul alakadan söz edilmesinin teknik bir dayanağı bulunmadığını,
  • Müdahale dilekçesinde, üstün kamu yararından söz edilirken koruma-kullanma dengesi göz önünde bulundurularak geliştirilecek, doğal kaynakların turizm potansiyelinin değerlendirilmesine yönelik bir planlama ve organizasyon sürecinin ilk adımı olan "Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm  Koruma ve Gelişim  Bölgesi" ilanının bölgeye ve ülkeye getireceği turizm geliri ve tarım sektörüyle kıyaslanmayacak büyüklükte istihdam olanaklarının göz önünde bulundurulmadığını ve "üstün kamu yararına" aykırılık hususunun dar kapsamlı bir bakış açısıyla yorumlandığını belirtmekte ve TEMA Vakfı‘nın davacı yanında müdahil olarak katılma talebinin ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açılan davanın reddine karar verilmesini istemektedir.

 

DEĞERLENDİRME VE GÖRÜŞ GELİŞTİRME

Davacı ve müdahil taraf iddiaları ve davalı idare yanıtları:

Davacı "Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi" ilan edilen alanda yakın dönemlerde yoğun yapılaşma baskısı yaşandığını, bu karar ile bölgede oluşturulacak turistik ve ticari tesislerin yerleşik ve gündelik nüfusun artışına ve kentsel sorunlara neden olacağını, bölgede turizm alanları, turizm merkezleri kurulacağını ve bölgenin büyük bir yapılaşma içerisine gireceğini, bölgenin niteliğinin dikkate alınmadığını, alandaki arazilerin tamamının birinci sınıf tarım arazileri olduğunu, tarım arazilerinin tamamının yok olacağını, tarım topraklarının özellikle de birinci sınıf  tarım arazilerinin tarım dışı kullanılmasının bu toprakların kaybı anlamına geleceğini, bölgenin birinci derecede deprem kuşağında olması, tektonik yapısının durağanlaşmaması sebebiyle her zaman deprem riski altında olduğunu ileri sürmüştür.

Davalı Kültür ve Turizm Bakanlığı, henüz planı oluşturulmamış bir alanda üst ölçekli plan kararlarının eksikliğinden ya da planlama açısından sakıncalardan söz etmenin anlamlı olmadığını, Bakanlar Kurulu kararı ile ilan edilen Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesinin, turizm ticaret gibi kullanımların, yapı yoğunluğunun belirlendiği bir imar planı olmayıp öncelikle sektörel anlamda bir turizm gelişmesi öngören bir sınır ve  2634/4957 sayılı Yasada altyapısı bulunan bir statü ilanı olduğunu, bu nedenle yapı yoğunluğu, kullanım türlerini v.b. belirleyen bir planlama ortaya çıkmamış iken kamunun sektörel gelişme öngören bir kararından kaygı duyulmasının anlamlı görülmediğini ileri sürmüştür.

Davalı Başbakanlık, dava konusu işlemin kesin ve icrai nitelikte olmayışı yönünden, davanın reddi gerektiğini, dava konusu Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi sınırlarını belirleyen işlemin sadece bir bölgenin sınırlarının belirlenmesine yönelik olması ve henüz bir tahsis işlemi yapılmamış olması nedeniyle dava konusu kararın tek başına bir etki ve sonuç doğurmayacağı ve  ortada tek başına kesinlik ve icrailik vasfını taşıyan bir işlem bulunmadığından davanın reddînin gerektiğini,

Müdahil davacı TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası dava konusu işlemle birinci sınıf tarım arazilerinin tarım dışı kullanımına neden olacağını ileri sürmüştür.

Müdahil TEMA Vakfı, dava konusu idari işlemin üstün kamu yararına aykırı olduğunu, bölgedeki tarım arazilerinin ortadan kaldırılmasına yol açacağını, toprak varlığının yok edileceğini ileri sürmüştür.

Dava konusu KTKGB‘nin belirlenmesi süreci:

Turizm Teşvik Yasası‘nın Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişme Bölgelerinin belirlenmesine ilişkin maddesine dayanılarak, 6.1.2005 gün ve 29692 sayılı Resmi Gazete‘de yayınlanan 2004/8328 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Muğla Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişme Bölgesi belirlenmiştir.

24.07.2003 tarihinde kabul edilen 4057/2634 sayılı "Turizmi  Teşvik Kanunu"nun  3. maddesinde Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi:

‘Tarihi ve kültürel değerlerin yoğun olarak yer aldığı ve/veya turizm potansiyelinin yüksek olduğu yöreleri korumak, kullanmak, sektörel kalkınmayı ve planlı gelişimi sağlamak amacıyla değerlendirmek üzere sınırları Bakanlığın önerisi ve Bakanlar Kurulu kararıyla, tespit ve ilân edilen bölgeler"  şeklinde tanımlanmıştır.

15.05.2004 tarih ve 25463 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren ‘"Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri ve Turizm Merkezlerinin Belirlenmesi ve İlanına İlişkin Yönetmelik" hükümleri uyarınca da mevcut turizm potansiyeli dikkate alınarak öngörülen turizm bölge ve merkezinin mevkii ve sınırlarını belirlemek üzere oluşturulan Bakanlık içi komisyonda ilanı öngörülen kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında, Genelkurmay Başkanlığı ile ilgili Bakanlıklar ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı temsilcilerinden oluşan Bakanlıklar arası komisyonda bölgenin doğal, tarımsal, çevresel, tarihi, kültürel ve ekonomik özellikleri ve mevcut altyapı durumu göz önünde bulundurularak değerlendirilmekte ve komisyon görüşü ile birlikte Bakanlar Kurulu‘nun onayına sunulmak üzere Başbakanlığa gönderilerek Bakanlar Kurulu kararıyla Resmi Gazete‘de yayımlanmak suretiyle ilan edilmektedir.

Kurulumuza göre, ilgili yasa maddesinde "Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi" kavramı genel stratejilerin uygulanacağı bir bölgeyi tanımlamak amacıyla kullanılmıştır. Genel anlamda, anılan bölgelerde öngörülen gelişme içinde yerleşmelerin ne tür işlevler üstleneceklerinin belirlenmesi ve bütün bu koruma ve gelişme alanları ile mevcut yerleşmeler arasındaki mekansal düzenlerin oluşturulması planlama aşamasında yapılması ve belirlenmesi gereken işlerdir. Bu nedenle Kurulumuz değerlendirmesini sınır belirleme işlemi ile sınırlı tutacaktır. Kurulumuz, değerlendirmesini yasanın öngördüğü "koruma-kullanma dengelerinin" sağlanması genel ilkesi ile ilişkilendirerek yapacaktır.

Dava konusu Bakanlar Kurulu kararının, Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca, gelişme ve koruma stratejilerinin birlikte oluşturulacağı genel bir bölge tanımlama kararı niteliği taşıdığı ve doğrudan alan kullanımlarını belirlemeye yönelik bir yaklaşım sergilemediği saptanmakla birlikte, Bilirkişi Değerlendirmesinde bölgenin doğal değerlerinin korunması açısından öncelikleri ve nitelikleri dikkate alınarak sınır belirleme işleminin koruma-gelişme ilişkisi kapsamında olası sonuçları üzerinde durulacaktır.

Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenmiş koruma-gelişme bölgesi kararının genelliği içinde, koruma-gelişme, koruma-kullanma dengelerinin kurulması, kırsal-kentsel ve iktisadi sektörler arasında dengelerin oluşturulması hedefleri kuşkusuz önemlidir.

Bilirkişi Kurulumuz, bu kapsamda, gelişme  konusunda herhangi bir kesinlik ve büyüklük öngörmeyen dava konusu sınır belirleme kararını sınır içinde tanımlanan bölgenin özel koşulları  kapsamında irdeleme gereği duymaktadır.

Kuşkusuz Kültür ve Turizm Bakanlığı‘nın birincil amacı ve görevi, turizmi ve kültürel varlıkları korumak ve geliştirmektir. Bu nedenle "Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişme Bölgesi" denildiğinde öncelikle Turizm ve Kültür anlaşılmalıdır. Doğal kaynakların korunmasını bu kavramlardan çıkarmak olanaklı değildir. Zaten doğal kaynakların korunmasına ilişkin konular, Kültür ve Turizm Bakanlığı‘nın uzmanlık alanı içerisinde değildir. Bunların yanı sıra, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu‘nun (24.7.2003 tarih ve 4957/1 maddesi) tanımlarla ilgili maddesinde "Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri, ‘Tarihi ve kültürel değerlerin yoğun olarak yer aldığı ve/veya turizm potansiyelinin yüksek olduğu yöreleri korumak, kullanmak, sektörel kalkınmayı ve planlı gelişimi sağlamak amacıyla değerlendirmek üzere sınırları Bakanlığın önerisi ve Bakanlar Kurulu kararıyla, tespit ve ilân edilen bölgeler" olarak tanımlanmıştır. Aynı yasa maddesinde "Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Alt Bölgesi", "1/25 000 veya daha alt ölçekli plan ile belirlenen, içinde turizm türleri ile kültür, eğitim, eğlence, ticaret, konut ve her türlü teknik ve sosyal alt yapı alanlarından bir veya daha fazlasını kapsayan, kendi içinde alt alanlara ayrıştırılabilen araziler...." olarak tanımlanmaktadır. Anılan yasa maddesinde, tarihi ve kültürel değerlerin yoğun olarak yer aldığı ve turizm potansiyelinin yüksek olduğu yörelerden söz edilmekle birlikte "doğal değerlerin yüksek olduğu" yörelerden söz edilmemektedir. Kuşkusuz bu ilgili Yasa maddesinin bir eksikliği değildir. Bunun en temel nedeni orman alanları, tarımsal alanlar, sit alanları, askeri alanlar vb. alanların korunmalarını sağlamak üzere bir dizi özel yasanın ve bu yasalardaki hükümleri uygulamakla yükümlü bir dizi kurumun bulunmasıdır.

"Muğla-Dalaman Kültür-Turizm Koruma ve Gelişme Bölgesi" olarak belirlenen bölgenin,

  • tarihi ve kültürel değerlerin yoğun olarak bulunduğu bir yer olduğu,
  • turizm potansiyelinin bölge genelinde yüksek olduğu,
  • koruma ve mutlak koruma alanlarının bulunduğu ve önem kazandığı,
  • sektörler arasında, koruma kararlarına öncelik veren, dengelerin kurulması açısından anlamlı bir bölge olduğu saptanmakla birlikte, bu bölgenin mutlak korunması gereken doğal değerlerinin bulunduğu belirtilmelidir.

Korunması gereken doğal verileri (tarımsal alanlar, ormanlar), sit alanları, askeri alanlarının bulunduğu bir bölgenin "koruma-gelişme bölgesi" şeklinde kullanıma ayrılmasını ve kullanım konusunda bir esneklik öngören dava konusu sınır belirlemesi, ilgili bakanlıkların denetimindeki ve sorumluğundaki alanlarla ilgili yetkilerinin Turizm Bakanlığı‘na devri anlamına gelmektedir.  Bu şekilde, korunacak doğal verileri olan somut bir yere ilişkin idari işlem ile ilgili bakanlıklar arasında yetki devri gerçekleştirilmektedir.

06/01/2005 tarih ve 25692 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan 2004/8328 sayılı Bakanlar Kurulu kararının " Muğla - Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişme Bölgesi" ne ilişkin olarak şu saptamalar yapılmıştır:

•1.       Bölgede 10 adet köy yerleşimi, 2 adet de Ortaca ilçesinin mahallesi yer almaktadır.

•2.       Bu yerleşim yerlerinde değerli tarım arazileri bulunmakta ve tarım ağırlıklı ekonomik uğraşlar ve gelirler bölgeye damgasını vurmaktadır.

•3.       Bölgede kamuya ait, 6 ayrı alanda toplam 5318 hektar genişliğinde orman alanı bulunmaktadır.

•4.       Bölgede 400 hektar genişliğinde I derece, 30 hektar da II derece olmak üzere toplam 430 hektar doğal sit alanı mevcuttur.

•5.       Bölgedeki  Lydai, Lissan ve Crya en önemli ören alanlarıdır.

•6.       Bölgede iki adet , birisinin akış hızı 100 litre/saniye, diğerinin akış hızı 106 litre /saniye olan jeotermal kaynak bulunmaktadır.

Dava konusu kararla sınırları belirlenen MDKTKGB içinde, koruma ve kullanma/gelişim alanlarının bir düzen içinde ayrı ayrı olarak belirlenmesi ve mekansal dağılımlarının tespit edilmesi, mekansal planlamanın kapsamını oluşturmaktadır.  

İlgili Yasa maddesine dayanılarak verilen Bakanlar Kurulu kararında anılan "koruma-gelişme bölgesi" kavramı, "koruma" ile "gelişme" arasında genel ilke ve esasları belirlemektedir. Anılan karar her ne kadar kesinlik sunmuyorsa da, bölgenin mutlak koruma özellikleri dikkate alındığında Kurulumuz değerlendirmesini sınır oluşturma kapsamında değerlendirecektir.

Muğla Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişme Bölgesi, dava dosyasında sunulan belgelerden edinilen bilgilere göre 18802 ha alanı kapsamaktadır[1].

Dava konusu Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen "Kültür-Turizm Koruma ve Gelişme Bölgesi" sınırları içinde aşağıdaki arazi kullanımları bulunmaktadır[2].

 

Tarımsal niteliği korunacak alanlar

  1746 ha

Tarımsal niteliği korunacak özel mahsül alanları

    138

Kentsel yerleşim alanı

    323

Kırsal yerleşim alanı

  1022

Kentsel gelişme alanı

    136

Kırsal gelişme alanı

    340

Askeri bölge

      81

Mezarlık

        6

Sazlık ve bataklık alanlar

      70

Ormanlar

 10309

TOPLAM

 14171 ha

Kırsal-kentsel yerleşim alanları ve koruma kapsamındaki alanlar ile askeri bölge dahil edilerek elde edilen alan, turizm gelişmesi açısından "kullanılması" olanaksız alanlar olarak belirlenmiştir.  Kurulumuz bu alanların toplamını 14171 ha olarak hesaplamıştır. MDKTKGB içinde yer alan alanların toplamının 18802 ha olduğu dikkate alındığında, koruma alanları ile bunlar dışında kalan alanlar arasındaki büyük farkların ilgili Yasa maddesinde öngörülen "koruma-kullanma dengesi" ilkesi çerçevesinde değerlendirilmesine izin vermediği düşünülmektedir. Koruma alanları ile koruma alanları dışında kalan alanlar (kaldı ki bu alanların tümünün gelişme olanaklarının olduğunu söylemek olanaklı değildir ve mikro bölgeleme koşulları açısından bu alanların kendi içlerinde de korunması gereken özel koşullarının olabileceği dikkate alınmalıdır) arasındaki ağırlıkların bölgeleme düzeyinde eşit olmadığı gözlenmektedir. Alan kullanımları yönüyle gelişme açısından değerlendirilmesi kesinlikle olanaklı olmayan alanların önemli bir ağırlık oluşturduğu saptanmaktadır. Buna karşın dava konusu bölgeleme ile büyük bir bölümü -doğrudan alan kullanımları şeklinde bir gelişme açısından- kullanılması olanaklı olmayan çok büyük bir alan üzerinde genel ve esnekliği olan bir kullanım kararı getirilerek belirsizlik üretilmektedir. Bu yönüyle dava konusu Bakanlar Kurulu kararı ile ilgili mevzuata göre bir sonraki aşamada gerçekleştirilmesi beklenen planlama çalışmalarının doğru yönlendirilememesi sorunun ortaya çıkması olası gözükmektedir.

Elimizdeki verilerden hareketle, dava konusu "koruma ve gelişme bölgesi" sınırının, Yasanın öngördüğü "sürdürülebilirlik", "koruma-kullanma dengesi", "koruma-gelişme dengesi" ilişkisinin sağlıklı biçimde oluşturulabileceği anlamlı bir bölgeyi tanımlayamadığı saptanmaktadır.

Dava konusu sınırlar içinde kalan koruma alanlarının nitelikleri dikkate alındığında Yasanın öngördüğü koruma-gelişme bölgesi kavramının uygulanabileceği alanlar kapsamına alınmasının olanaklı olmadığı gözlenebilmektedir.

Koruma alanları dışında kalan alanların turizm açısından kullanılabilirliği konusu bir yana bu alanların göreli olarak koruma alanlarına göre küçüklüğü "koruma-gelişme" şeklinde bir bölgelemeyi anlamsız hale getirmektedir. Bölgenin turizm altyapısı yönüyle kullanma olanaklarının, bölgenin özel koşulları nedeniyle koruma alanları ile karşılaştırılamayacak kadar küçük olduğu, buna karşın "koruma alanlarının" "koruma-gelişme bölgesi" genelliği içinde belirsizliğe itilmektedir. Bu şekilde çok büyük bir koruma alanı üzerinde belirsizlik yaratılmaktadır.

Diğer yandan, koruma alanları dışında kalan alanlarda da ayrıntılı bölgeleme düzeyinde koruma gerekliliklerinin çıkabileceği unutulmamalıdır. Bu alanlarda da koruma ilkelerinin uygulanmasını zorunlu kılan özel koşulların ortaya çıkabileceği göz ardı edilmemelidir. "Koruma-gelişme bölgesi" kavramının daha çok bu alanlarda uygulanabilirliği üzerinde durulmalıdır.

Bu açıklamaların ışığı altında, bölgenin turizm potansiyelinin konaklama vb. yönlerden gelişebilirliğinin sınırlığı, buna karşın esas potansiyelin dava konusu bölgenin dışında yer aldığı belirtilmelidir.

Koruma alanlarında "koruma-gelişme" şeklinde bir bölgelemenin, Yasanın ilgili yönetmeliğinde öngörülen planlama çalışmalarında koruma bölgelerinin gelişmeye açılmasına yol açacak bir esnekliğe zemin oluşturması kaçınılmaz gözükmektedir.

Dalaman kentinin, değerli tarım alanlarının bulunduğu bir bölgenin merkezi oluşunun yanı sıra daha geniş bir bölgenin önemli turizm etkinliğinin dağıtım noktası niteliğine kavuşması olanaklıdır. Bunun için yakın çevredeki önemli koruma alanlarının koruma-gelişme bölgesi içinde eritilmesine gerek bulunmamaktadır.   

Kuşkusuz, bölgenin tarımsal potansiyeli ve doğal yapıya ilişkin özel verileri bütünüyle değerlendirildiğinde, Kurulumuza göre, "koruma-gelişme bölgesi" şeklinde bir esnekliğin yaratılmasının belirli sorunları beraberinde getirmesi kaçınılmaz gözükmektedir. Yasanın öngördüğü ve esas olarak koruma ve gelişme bölgeleri arasında işlevsel ilişkilerin ve mekansal düzenin kurulacağı, kaynak tahsis önceliklerinin belirlendiği, teşvik ve muafiyetlerin tanımlandığı "kültür ve turizm koruma ve gelişme bölgesi" kullanımını, koruma önceliklerinin ve sınırlamalarının bu denli yoğun olduğu bir bölgede uygulama olanağı bulunmamaktadır.

Bu açıklamalara karşın, dava konusu Bakanlar Kurulu kararında değerli ve nitelikli tarım topraklarını barındıran, tarımsal nitelik açısından bütünlüğe sahip ve önemli bir üretici ve eğitici ve tarımsal kesimi örgütleyici kuruluş niteliğindeki TİGEM arazilerinin Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişme Bölgesi dışında tutulmuş olması olumlu yaklaşım olarak değerlendirilmelidir.

Alan kullanımları açısından dile getirilen bir esneklik değerli tarım topraklarının yitirilmesi yanı sıra bölgenin ağırlıklı ekonomik uğraşısı olarak tarım sektörünün istihdam yapısını da olumsuz etkileyecektir.

Koruma önceliklerinin bulunduğu bu bölgede, ne kadar iddia edilirse edilsin Yasanın öngördüğü teşvik ve desteklerle yönlendirildiğinde ileride değerli tarım topraklarının yitirilmesi ve özetle tarım sektörü aleyhine bir dengesizliğin yaratılması kaçınılmaz gözükmektedir.

Naip üye sorusunun dışında kalmakla birlikte, Kültür ve Turizm Bakanlığı‘nın birincil amacı ve görevi, turizmi ve kültürel varlıkları korumak ve geliştirmektir. Bu nedenle " Muğla - Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Geliştirme " denildiğinde öncelikle "Turizm " ve " Kültür " anlaşılmalıdır. Oysa, doğal kaynakların korunmasını bu kavramlardan çıkarmak olanaklı değildir. Zaten doğal kaynakların korunmasına ilişkin konular, Kültür ve Turizm Bakanlığı‘nın uzmanlık alanı içerisine de girmemektedir.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Bölgede mevcut  kültürel varlıkları ve turistik ögeleri - kaplıca gibi - korumak ve geliştirmek istiyorsa bunu, Bakanlar Kurulu Kararı ile bu kadar geniş alanda "koruma ve geliştirme bölgesi " ilan etmeden de yapabilecektir.

Kurulumuzca, Bakanlar Kurulu Kararı ile ilan edilen "Muğla - Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Geliştirme Bölgesi", anılan bölgede öncelikle kamu mülkiyetindeki arazilerin - orman ve giderek tarım alanları - tahsisini kolaylaştıracaktır. Tahsislerle gelen yapılaşmanın ilk aşamada kamunun elindeki orman ve verimli tarım topraklarının amaç dışı kullanımıyla sonuçlanması ve daha sonra özel mülkiyete konu olan verimli toprakların amaç dışı kulanımına neden olması kaçınılmaz gözükmektedir.

Doğal kaynakların kullanımı açından değerlendirildiğinde, Kurulumuz 3.7.2005 gün ve 5403 sayılı " Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu"nun konuya ilişkin hükümlerine başvurarak şu sonuçlara ulaşmaktadır:

Kanunun 3. maddesinin  e fıkrası:

"Mutlak Tarım arazisi: Bitkisel üretimde; toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerinin kombinasyonu yöre ortalamasında ürün alınabilmesi için sınırlayıcı olmayan, topografik sınırlamaları yok veya çok az olan; ülkesel, bölgesel veya yerel önemi bulunan, halihazır tarımsal üretimde kullanılan ve bu amaçla kullanıma elverişli arazileri,"  .....

Kanunun 3. maddesinin j fıkrası:

"Sulu Tarım Arazisi : Tarımı yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü şekilde karşılandığı arazileri," tanımlamaktadır.

3.7.2005 gün ve 5403 sayılı "Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu"nun 13 maddesinin baş kısmı aşağıdaki gibidir :

" Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı"

Madde 13 . -Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri tarımsal üretim amacı dışında kullanılamaz. Ancak, alternatif alan bulunmaması ve Kurulun uygun görmesi şartıyla;

      a) Savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlar,

      b) Doğal afet sonrası ortaya çıkan geçici yerleşim yeri ihtiyacı,

      c) Petrol ve doğal gaz arama ve işletme faaliyetleri,

      ç) İlgili bakanlık tarafından kamu yararı alınmış madencilik faaliyetleri,

      d) Bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış plan ve yatırımlar,

      e) Kamu yararı gözetilerek yol altyapı ve üstyapı faaliyetlerinde bulunacak yatırımlar, için bu arazilerin amaç dışı kullanım taleplerine, toprak koruma projelerine uyulması kaydı ile Bakanlık tarafından izin verilebilir."

Dava konusu kararda ormanların korunmasının göz ardı edildiği, söz konusu düzenleme sonucunda bölgede yoğun yatırımın öngörülmesinin, Anayasa‘nın 169. maddesindeki "Devlet, ormanların korunması ve sahaların genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır" ve "Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez" ilkelerine de taban tabana zıt olacağı saptanmaktadır.

Tüm verilerin değerlendirilmesi sonucunda, dava konusu sınır belirleme işlemi sırasında bölgede  toprak ve su kaynaklarının ve iklim koşullarının sunduğu doğal zenginliğin korunması konusunun dikkate alınmadığı gözlenmektedir.  

SONUÇ

6/0l/2005 tarih ve 25692 Sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan 2004/8328 sayılı Bakanlar Kurulu kararının 2. maddesinin ekli II. Sayılı listesinin 6. sırasında "Muğla- Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişme Bölgesi" olarak ilan edilen kısmının iptali istemiyle açılan davada Bilirkişi Kurulumuz aşağıdaki sonuç görüşlerine ulaşmıştır.

Bilirkişi Kurulumuz,

  • Muğla-Dalaman özelinde, korunması gereken doğal veriler ile (tarımsal alanlar, ormanlar), sit alanları ve askeri alanların bulunduğu bir bölgenin "koruma-gelişme bölgesi" şeklinde kullanıma ayrılmasını ve kullanım konusunda bir esneklik öngören dava konusu sınır belirlemesinin, ilgili bakanlıkların denetimindeki ve sorumluğundaki alanlarla ilgili yetkilerin Turizm Bakanlığı‘na devri anlamına geldiği, bu şekilde, korunacak doğal verileri olan somut bir yere ilişkin idari işlem ile ilgili bakanlıklar arasında yetki devrinin gerçekleştirildiği,
  • bölgede arazi kullanımları yönüyle gelişme açısından değerlendirilmesi kesinlikle olanaklı olmayan alanların önemli bir ağırlık oluşturduğu, buna karşın dava konusu bölgeleme ile büyük bir bölümü -doğrudan alan kullanımları şeklinde bir gelişme açısından- kullanılması olanaklı olmayan çok büyük bir alan üzerinde genel ve esnekliği olan bir kullanım kararı getirilerek belirsizlik üretildiği,
  • dava konusu "koruma ve gelişme bölgesi" sınırının, Yasanın öngördüğü "sürdürülebilirlik", "koruma-kullanma dengesi", "koruma-gelişme dengesi" ilişkisinin sağlıklı biçimde oluşturulabileceği anlamlı bir bölgeyi tanımlayamadığı,
  • Dava konusu sınırlar içinde kalan koruma alanlarının nitelikleri dikkate alındığında Yasanın öngördüğü koruma-gelişme bölgesi kavramının uygulanabileceği alanlar kapsamına alınmasının olanaklı olmadığı gözlenebilmektedir.
  • koruma alanları dışında kalan alanların turizm açısından kullanılabilirliği konusu bir yana bu alanların göreli olarak koruma alanlarına göre küçüklüğünün de "koruma-gelişme" şeklinde bir bölgelemeyi anlamsız hale getirmekte olduğu,
  • bölgenin turizm altyapısı yönüyle kullanma olanaklarının, bölgenin özel koşulları nedeniyle koruma alanları ile karşılaştırılamayacak kadar küçük olduğu, buna karşın "koruma alanlarının" "koruma-gelişme bölgesi" genelliği içinde belirsizliğe itildiği ve bu şekilde çok büyük bir koruma alanı üzerinde belirsizlik yaratılmakta olduğu,
  • Yasanın öngördüğü ve esas olarak koruma ve gelişme bölgeleri arasında işlevsel ilişkilerin ve mekansal düzenin kurulacağı, kaynak tahsis önceliklerinin belirlendiği, teşvik ve muafiyetlerin tanımlandığı "kültür ve turizm koruma ve gelişme bölgesi" kullanımını koruma önceliklerinin ve sınırlamalarının bu denli yoğun olduğu bir bölgede işletebilme olanağı bulunmadığı,.
  • alan kullanımları açısından yaratılan esnekliğin değerli tarım topraklarının yitirilmesi yanı sıra bölgenin ağırlıklı ekonomik uğraşısı olarak tarım sektörünün istihdam yapısını da olumsuz etkileyeceği,
  • koruma önceliklerinin bulunduğu bu bölgede, Yasanın öngördüğü teşvik ve desteklerle yönlendirildiğinde ileride değerli tarım topraklarının yitirilmesi ve tarım sektörü aleyhine bir dengesizliğin yaratılmasının kaçınılmaz olduğu,
  • dava konusu bölgede bu denli yoğun bir yatırımın öngörülmesinin, Anayasa‘nın 169. maddesindeki "Devlet, ormanların korunması ve sahaların genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır" ve "Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez." ilkelerine taban tabana zıt olduğu,
  • bölgenin mutlak koruma özellikleri dikkate alındığında "Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişme Bölgesi" kullanımının tümüyle "turizm gelişme" kullanımına dönüşeceği,
  • "Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi" ne ilişkin dava konusu kararı ile plan kararlarında kamu yararı bulunmadığı, tersine kamunun telafisi olanaksız zararlarına yol açacağı sonuç görüşlerine ulaşmıştır.

Mahkemenize sunarız. Saygılarımızla,

Prof. Dr. Melih Ersoy                                                                    

Prof. Dr. Duran Taraklı

Doç.Dr.H.Çağatay Keskinok

 


[1] Bu alana daha sonra -bir başka davanın konusunu oluşturan Bakanlar  Kurulu kararı ile 3471 ha büyüklüğündeki TİGEM arazileri ile 586 ha büyüklüğündeki Hava Limanı da eklenmiştir.

[2] Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişme Bölgesi Araştırma ve Planlama Raporu‘nda sunulan verilere göre.

Okunma Sayısı: 2187