DANIŞTAY, BİR KEZ DAHA OVACIK ALTIN MADENİ HUKUKA AYKIRI DEDİ

İZMİR
15.12.2010

Bergama Ovacık Altın Madeni ile ilgili basın açıklamasına Şube II. Başkanımız Vezan KARABULUT katıldı.

 

Bergama Ovacık Altın Madeni ile ilgili Danıştay 6. Dairesinin vermiş olduğu bozma kararı ile ilgili basın açıklaması ELELE Hareketi tarafından 14 Aralık Salı günü İzmir Tabip Odası‘nda yapıldı. Basın açıklamasına Şube II. Başkanımız Vezan KARABULUT katıldı.

DANIŞTAY; BİR KEZ DAHA OVACIK ALTIN MADENİ HUKUKA AYKIRI DEDİ;

Çevre ve Orman Bakanlığı‘nın, "İzmir,Bergama,Ovacık-Çamköy mevkiinde bulunan Newmont-Normandy Madencilik A.Ş.nin faaliyetine izin veren; 27.08.2004 tarih ve 6524-46062 sayılı, Nihai Çevresel Durum Değerlendirme Raporu ve eklerinde belirtilen hususlara uyulmak kaydıyla faaliyetinde sakınca olmadığı yolundaki işlemi"nin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemli davada, davayı reddeden İzmir 3. İdare Mahkemesi‘nin kararının temyiz incelemesini yapan Danıştay 6. Dairesi, BOZMA kararı  verdi (Danıştay 6.Dairesi 25.06.2010 tarih ve 2008/6795 Esas 2010/6667 Karar)

Kararda, işlemin dayanağı olan "ÇED Yönetmeliği‘nin geçici 6.maddesi"nin iptal edilmiş olması gerekçe gösterilmiş ve "dayanağı kalmayan işlemin hukuka aykırı olduğuna, bu nedenle davayı reddeden İzmir 3.İdare Mahkemesi kararının BOZULMASINA"karar verilmiştir.

Bilindiği gibi; Bergama-Ovacık-Çamköy mevkiinde bulunan siyanür liçi yöntemi ile çalışan altın madeninin işletilmesine ilişkin idari işlemler, Mahkemelerce defalarca iptal edilmiş, AİHM tarafından AİHS‘nin ihlal edildiğine karar verilmiştir. "Kamu yararına olmadığı"na ilişkin mahkeme kararlarına karşın, söz konusu  Altın Madeni ve Kimya tesisi, HUKUK DEVLETİ İLKESİNİ YERLE BİR EDEREK faaliyetini sürdürmüştür.

Bergama Altın Madeni ile ilgili tartışma aslında "...doğrudan veya çevrenin bozulması ile dolaylı olarak insan yaşamını etkileyeceği kesin olan siyanür liç yöntemi ile altın madeni işletilmesine izin verilmesi yolundaki dava konusu işlemde kamu yararına uygunluk bulunmamaktadır..." hükmünü veren 13 Mayıs 1997 tarihli Danıştay kararı ile  bitmeliydi. Ama öyle olmadı, hukuk devleti ilkesi yok sayılarak, üstelik TÜBİTAK da kullanılarak, Başbakanlığın kanunsuz emri ile mahkeme kararı aşılmaya kalkışıldı. Bunun üzerine verilen yeni mahkeme kararları da Bakanlar Kurulu‘nun gizli kararnamesi ile  aşıldı. Hukuksuz Bakanlar Kurulu kararının Danıştay‘ca durdurulması üzerine Ovacık Madeni 19 Ağustos 2004 tarihinde mühürlendi. Ancak mühürleme tarihinden  8 gün sonra şimdi Danıştayca hukuka aykırı olduğuna karar verilen ÇED izni verildi. Ardından dönemin ABD Büyükelçisi Edelman‘ın da ricası üzerine diğer izinler tamamlanarak, Ovacık Altın Madeni yeniden faaliyete başladı. Bozma kararından önce Danıştayca yürütmeyi durdurma kararı verilmesi üzerine, Çevre ve Orman Bakanlığı, bir yandan madenin kapatılması için yazışmalar yaparken diğer yandan maden işletmesi ile ilgili yeniden ÇED süreci başlattı, kısa süre kapalı kalan madene 18.02.2009 tarihinde yeniden ÇED izni verildi ve yeniden faaliyet başladı.

Şimdi Ovacık‘ta cevher kalmadı, Ovacık Altın  Madeni‘ni çalıştırmak için Kozak Yaylası‘nda dört yerde maden ocağı açılmaya çalışılıyor. Yani Ovacık bitti, sıra Kozak‘a geldi.

Ovacık Altın Madeni ile ilgili biten tüm davaları kazandık. Yeni iptal kararlarını engellemek için Ovacık Altın Madeni ve Kozak Maden Ocaklarına ilişkin davalarda madenci şirket tarafından sürekli olarak birileri davaya müdahale edilerek yargılamalar kilitlenmiş durumda. Örneğin 2 yıl önce keşif kararı verilen ve keşif avansı yatırılan "birinci atık havuzu kapasite artımı ÇED izni davası"nda müdahaleler üzerine bir türlü keşfe gidilemedi.  Madenci şirketin Kozak Köylerinden bir takım kişilerle yaptığı taşıma sözleşmelerine dayanarak Kozak Yaylası‘nda bir grup Köyün Muhtarı madenci şirketin yanında davaya katılma isteminde bulundu.

Sözün özü; Bergama‘da yargı karar veriyor, dinleyen yok, şimdi yargıyı kilitleme çabası var. Muhtarlık mührü, kişisel çıkarlar için kullanılıyor.

Yıllardır, Bergama‘da hukuka aykırı maden işletmesine izin veren, göz yuman kamu görevlileri, Anayasa‘nın 2. maddesindeki "Hukuk Devleti" ilkesini, 138. maddesindeki mahkeme kararlarının bağlayıcılığı ilkesini, dolayısıyla 56. maddesindeki "sağlıklı çevrede yaşama hakkı"nı yok sayarak suç işlemektedirler.

Çevre sağlığı ve canlı yaşamını yok sayan, hukukun üstünlüğünü tanımayan, tek dertleri küreselleşen sermayenin işini kolaylaştırmak olan siyasi iktidarlara ve yöneticilere karşın, bu ülkede canlı yaşamının korunması için, çocuklarına yaşanılası bir ülke, yaşanılası bir dünya bırakmak  için mücadele yürüten yaşam savunucuları vardır.

Yaşam savunucuları dimdik ayaktadır. Elele Hareketi, ilk günkü gibi haklı mücadelesini sürdürmektedir.Sağlıklı çevrede yaşama hakkından ve hukukun üstünlüğünden yana olan tüm yurttaşları ve örgütleri mücadelemize destek vermeye çağırıyoruz.

Dr. Oya Otyıldız

 İzmir-Bergama-Eşme-Sivrihisar Havran/Küçükdere Elele Hareketi Dönem Sözcüsü

 

Okunma Sayısı: 1397