DİSK-KESK-TMMOB-TTB BASIN AÇIKLAMASI
DİSK-KESK-TMMOB-TTB tarafından 18 Mart 2011 günü yapılan ortak basın açıklamasına katılım sağladık.
DİSK-KESK-TMMOB-TTB tarafından ortaklaşa yapılan basın açıklamasını TMMOB İstanbul İKK temsilcisi Tores DİNÇÖZ ve DİSK Genel Sekreteri Tayfun GÖRGÜN‘ün yaptığı konuşmaların ardından KESK Genel Başkanı Döndü Taka ÇINAR okudu. Etkinliğe Yönetim Kurulu Üyemiz İsmail Nuri ADIGÜZEL katılım sağladı.
SUSMAYACAĞIZ
Gün o gün değil derlenip dürülmesin bayraklar,
Duyduğunuz çakalların ulumasıdır,
Safları sıklaştırın çocuklar?
AKP, sermaye yanlısı politikalarına dayalı saldırıları ile birlikte gündelik hayatın muhafazakârlaşması temelindeki baskılarını arttırarak sürdürüyor.
Referandum ile birlikte darbelerle hesaplaşarak ‘ileri demokrasiye‘ geçileceğini söyleyen AKP, darbe dönemlerine özgü yöntemlerle baskıcı-otoriter bir rejim inşa ediyor. Referandum sonrasında yargıya yönelik müdahalelerle ‘AKP‘nin yargısı‘ oluşturularak ‘hukukun üstünlüğü‘ yerine sınırsız bir hukuksuzluğun hüküm sürdüğü polis devleti yöntemleri devreye sokuldu.
AKP, emekçilere yönelik ‘Torba Yasa‘ saldırısı ile emperyalist sömürü politikalarının yarattığı işsizlik ve güvencesizliği yaygınlaştırdı. ‘Torba Yasa‘ya karşı çıkan emekçiler ise polis barikatı, cop ve gazla durdurulmaya çalışıldı.
Tayyip Erdoğan, Mısır halkının yoksulluk ve işsizliğe karşı isyanı karşısında Mübarek‘e ?halkın taleplerini dikkate al? diye seslenirken, ülkemiz sokaklarında polis gazından göz gözü görmüyordu. Türkiye?de ‘ileri demokrasi‘ adı altında otoriter bir rejim kurulurken emekçilerin tarihe düştüğü ‘Sonun Mübarek Olsun‘ sözü unutulmamalıdır.
Anayasa referandumu yapılırken, AKP?nin istediği değişimlerin 12 Eylül Anayasa?sından bir farkının olmadığını, yeni bir vesayet sistemi oluşturulacağını ve yeni hak kayıplarına zemin hazırlandığını hep söyledik. Ve aradan uzun bir süre geçmeden görülüyor ki; AKP darbe dönemlerini aratmayan yöntemlerle, her dönem baskı altında olan yurtseverlere, devrimcilere, emekçilere, gençlere, gazetecilere yönelik saldırılarında ve muhalefeti bastırmaya, sindirmeye yönelik baskı politikalarında hızını arttırdı.
İnsanların kendini savunma hakkının dahi elinden alındığı, daha yargılama gerçekleşmeden medya kanallarında suçlu ilan edildiği, sınır tanımaz bir hukuksuzluğun hüküm sürdüğü, adeta kimsenin nefes alamadığı, yeni bir otoriter yönetimin oluşturulduğu bir sürece giriyoruz.
Üniversitelerde söz ve karar hakkı, kamusal, parasız, bilimsel, demokratik ve ana dilinde eğitim için mücadele eden gençlerin talepleri polis baskısıyla, gözaltılarla, tutuklamalarla ve iktidarın provokasyonları ile susturulmaya çalışıldı. İktidarın iliştirilmiş yazarları gençleri ‘terörist‘ ilan ederek hedef haline getirmeye çalışmakta.
Sisteme muhalif olan ve halktan yana yayın yapan devrimci, yurtsever ve sosyalist basın helikopterli baskınlarla, cezalarla susturulmaya çalışılırken, şimdi de AKP?nin düzenini ve cemaati eleştiren gazeteciler, ‘terörist‘ ilan edilerek gözaltına alınmaktadır. AKP‘ye karşı olan herkesi ‘Ergenekoncu‘ ilan ederek, aslında gerçek ?Ergenekon?u aklamaya, ilgisi olmayanları da itibarsızlaştırmaya çalışan bu yaklaşım artık ifade ve düşünce özgürlüğünü hedef almaktadır.
Siyasi tutsakların bulunduğu tüm cezaevlerinde tecriti en katı bir şekilde uygulayan AKP iktidarı kendi yayınladığı genelgeleri dahi uygulamamaktadır. Hasta tutuklu ve hükümlülerin tedavilerini engelleyerek ölümlerine seyirci kalarak intikam almaktadır.
Kürt sorununda ‘demokratik açılım‘ bir tasfiye operasyonuna dönüştürülerek yeni çatışma ve savaş zeminini ortaya çıkardı. Barışçıl ve demokratik çözüm için oluşturulan umudun, milliyetçi histeriyle boğulması bir arada yaşam zeminlerini tahrip etmektedir.
On binlerce Alevi yurttaşın bir araya gelip seslendirdiği ‘eşit yurttaşlık‘ taleplerine kulaklarını tıkayan AKP, Alevisiz ‘Alevi Çalıştayları‘ ile Aleviliği kendi fikri sınırlarının içerisine çekmeye çalışmaktadır.
Sözün bittiği yerdeyiz.
AKP‘nin ülkemizi nasıl bir karanlığa doğru sürüklediği alenen ortadadır. Aydınlık bir gelecek, eşit, özgür, bağımsız ve demokratik Türkiye için bu baskıcı-karanlık düzene karşı direnmekten başka bir çare, başka bir umut yoktur. AKP?nin yaratmak istediği korku imparatorluğuna karşı direnmekten başka bir yol yoktur.
AKP‘nin karanlığına ve sömürü düzenine karşı bugün eşitlik ve özgürlük için yürüyoruz. Bu yürüyüş sesimizi birleştirmeye, çok ses tek yürek direnmeye bir çağrıdır.
Sağlık emekçilerinin özelleştirmelere ve güvencesizliğe karşı sesiyle, 21 Mart‘ta halkların barış ve kardeşlik bayramında yükselecek sesini 1 Mayıs‘ta alanlara taşımak için yürüyoruz.
?Baskılara karşı özgürlüğü, sömürüye karşı insanca yaşamı? savunanları,
?Emperyalizme karşı bağımsızlık? isteyenleri;
?Derelerimiz özgür aksın? diyenleri,
Toprağına, havasına, suyuna madenlerine sahip çıkanları,
Adına ?Kentsel dönüşüm projesi? denilen; ama aslı rantsal dönüşüm projesi ile evlerinin yıkılmasına karşı mücadele edenleri,
?Üniversiteler bizimdir? diyenleri,
?Kadın cinayetlerine son, cinsiyet ayrımcılığına son? diyerek 8 Mart?ta alanlarda olanları,
Kürt sorununda ?yaşasın halkların kardeşliği, barış içinde bir arada yaşamak istiyoruz? diyenleri,
?Eşit yurttaşlık hakkı? isteyen Alevileri,
F tipi cezaevlerinde ve tüm cezaevlerinde en temel insan haklarından mahrum olarak ağır tecrit koşullarında yaşamak zorunda bırakılan tutuklu ve hükümlüleri,
21 Mart‘ta Newroz‘u kutlayacakları,
?Emek en yüce değerdir? diyenleri,
1 Mayıs‘ta başta Taksim olmak üzere ülkenin tüm alanlarında emeğin bayrağını yükseltecekleri,
Sevgiyle, dostlukla selamlıyoruz.
İtirazımız var diyenleri,
Susmayacağız, direneceğiz diyenleri
Sevgiyle, dostlukla selamlıyoruz.
Şimdi sesimizi birleştirme zamanıdır.
Şimdi sesimizi büyütme zamanıdır.
Şimdi ‘Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz‘ deme zamanıdır.
DİSK-KESK-TMMOB-TTB