DOMATES KRİZİNDE SUÇ DANIŞMANLIK SİSTEMİNDE - EKONOMİST

MERKEZ
18.06.2008

Kimine göre Rusya'nın Türkiye'den domates, üzüm, patlıcan, limon ithalatını engellemesi siyasi bir karar. Bunu söyleyenler getirilen kalıntı sınırlarının AB standartlarının bile 10 ile 100 kat altında olmasını gerekçe gösteriyor. Kimileri ise bu böyle olsa bile bilinçsiz tarım ilacının yaygınlığının örtülmemesi gerektiğine dikkat çekiyor. Bu arada Rusya'yı limitler konusunda üst düzeyde ikna çabaları da sürüyor.

 

Aysel Alp

aalp@ekonomist.com.tr

Rusya ile yaşanan yaş meyve sebze krizi, Türkiye‘de sorumlu ve zorunlu zirai danışmanlık sistemi ile tarım ürünlerine barkod konusunu tartışmaya açtı. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın gönüllü olarak uygulamaya koyduğu zirai danışmanlık sisteminin yetersiz olduğu belirtilirken; sistemin zorunlu hale getirilip, tarımsal desteklerin buna bağlanması gereği üzerinde duruluyor.

"Risk yönetimini değil, kriz yönetimini seviyorlar" eleştirilerinin yöneltildiği Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, sorunun Rusya Federasyonu‘nun azami kalıntı limitlerinin, ürününe göre değişmekle birlikte, AB standartlarından 10 ila 100 kat aşağıda olmasından kaynaklandığını belirtiyor.

Başbakan Erdoğan‘ın Rusya Başbakanı ile bir telefon görüşmesi yaptığını açıklayan Eker, Moskova Büyükelçiliği aracılığıyla Rusya‘ya üç teklifte bulunduklarını söylüyor. Ekonomist‘in Rus yetkililerden edindiği bilgiye göre; Türkiye‘nin Moskova Büyükelçisi, pazartesi günü Rusya Tarım Bakanı ile bir araya gelecek. Bu görüşme sonrasında, bazı koşullar çerçevesinde Türkiye‘nin yaş meyve sebze ihracatının önündeki engeller kaldırılabilecek.

İç pazara denetim yok

‘Türkiye, tarımsal üretiminin sadece yüzde 3 ila 4‘ünü ihraç ediyor. Yani üretimin yüzde 96‘sı iç pazarda tüketiliyor. Dolayısıyla Rusya‘ya ihraç edilemeyen domatesleri, üzümleri, limonları bize satıyorlar, biz Rus vatandaşından daha mı değersiziz?" demek, Türkiye‘de sıkça yaşanan kara mizah örneklerinden biri olarak yorumlanıyor. Çünkü iç pazara satılan üretimde denetim yok denecek kadar az iken; ihraç amaçlı tarım ürünlerinde denetim daha yoğun uygulanıyor.

Doğru ürüne, doğru ilaç kullanılıyor, ilaç zamanında veriliyor, ürün zamanında toplanıyor; dolayısıyla ithalatçı geri çevirmesin diye, üretici iç pazara göstermediği özeni yurt dışı pazarı için gösteriyor.
Siyasi mi değil mi?

Türkiye‘nin yaş meyve sebze ihracatında yüzde 34‘lük payıyla en büyük alıcısı olan Rusya‘nın, 3 Haziran itibariyle uygulamaya koyduğu ithalat yasağı ise beş kalem ürünü kapsıyor.

Rusya Federasyonu, pestisit (zararlı haşeratı önleyici bir madde, karışım) standartlarının aşıldığı gerekçesiyle Türkiye‘den domates, patlıcan, patates, üzüm ve limon ithalatını geçici olarak durdurmuş bulunuyor. Kararın politik olduğunu söyleyenlerin yanı sıra, Rusya standartlarının abartılı olduğunu savunanlar da bulunuyor. Türkiye, 2007‘de 1 milyar 471 milyon dolarlık yaş meyve sebze ihracatının yüzde 34‘ünü, yani 501 milyon dolarını Rusya‘ya gerçekleştirdi. Bunun yüzde 34‘ünü domates, yüzde 12‘sini limon, yüzde 12‘sini de üzüm oluşturdu. Dolayısıyla geçici olarak ihracatı yasaklanan bu ürünler, Rus ihracat kalemleri içinde en önemlilerini oluşturuyor.

"Siyasi neden yok"

Türkiye Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, Rusya‘nın kendi çıkarları için Türkiye‘den yaş meyve sebze almasının uygun olduğunu, diğer ülkelerden bu fiyata ürün almasının mümkün olmadığını belirtirken; ithalatı siyasi nedenlerle durdurduğuna inanmadığını söylüyor.
Rusya ile yaşanan krizin temel nedenlerinden olan kimyasal kalıntılar, tarımsal mücadele ilaçlarının, ehil olmayan kişilerce satılırken, eğitimsiz üretici tarafından bilinçsizce kullanılmasından kaynaklanıyor. Öyle ki, Türkiye genelindeki 6 bine yaklaşan zirai mücadele ilaçları bayisinin bin tanesini, ilkokul mezunları oluşturuyor. Beşeri ilaçlar nasıl doktor reçetesiyle, eczacılar tarafından satılabiliyorsa; zirai ilaçların da reçeteyle ve ziraat mühendisleri tarafından satılması gerektiğine dikkat çekiliyor. Günaydın, "Bu işin denetimini yapmak istediğimizi Tarım Bakanlığı‘na bildirdik ancak olumlu yanıt alamadık" diyor.

Ders çıkarma uyarısı

Türkiye‘de yaş meyve sebze üretiminin yüzde 10‘unu Mersin tek başına gerçekleştiriyor. Hem üretici, hem ihracatçı hem de yurtiçi ürün pazarlayıcısı olan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Sefa Çakır, bu krizden ders çıkarılması gerektiğini ifade ediyor. Türkiye‘de tarımsal üretimin dört dörtlük olmadığını belirten Çakır, "Ancak bu çok kötü olduğu anlamına da gelmiyor. Rusya‘ya gitmeyen domatesler iç pazarda satılıyor, diye üzülmeyin. Bunlarda gerçekten insan sağlığını tehdit edecek boyutta kalıntı bulunmuyor. Zaten asıl sorgulanması gereken ihraç edilenler değil, iç pazarda satılanlar. Beni Rus vatandaşından ziyade Türk vatandaşının sağlıklı ürün tüketip tüketmediği ilgilendiriyor" diyor.

Çözüm, danışmanlık sisteminde

Hem üretici, hem ihracatçı, hem de sivil toplum kuruluşları Türkiye‘de sağlıklı tarımsal üretim için sorumlu ve zorunlu zirai danışmanlık sisteminin uygulanması gerektiğine inanıyor. Tarım Bakanlığı 2005 yılında yine Rusya ile yaşanan ihracat krizinden sonra, sertifikalı tarım danışmanlığı projesi çalışmalarına başlamıştı. Üretimden kaynaklanan soranları tarlada çözmek için getirilmek istenen sertifikalı tarım danışmanlarının bu yıl göreve başlamaları öngörülüyordu.

Sistemin etkin şekilde işlemesi için çiftçiye, devlet desteklerinden yararlanmak için sertifikalı tarım danışmanıyla çalışma zorunluluğu getirilecekti. Ancak 2007‘de yapılan genel seçimler, 2009‘de yapılması öngörülen yerel seçimler nedeniyle hükümetin çiftçi oyunu kaybetme kaygısıyla yeni sisteme geçişin ertelendiği yorumları yapılıyor. Kaldı ki işin uzmanları sertifikalı danışmanlığın tek başına yetmeyeceğini; sorumlu ve zorunlu danışmanlık sisteminin getirilmesi gerektiğini belirtiyorlar.
Analizler ihracat için 2005 yılında yaşanan Rusya krizinin ardından tarımsal ürün analizi yapılan akredite laboratuvar sayısının 3‘ten 11‘e çıkmasına karşın; laboratuvarlarda büyük oranda yurt içine satılan değil, ihraç edilen ürünler inceleniyor. Öyle ki analiz için kurulan laboratuvarlar, analiz için gelen ürün sayısı az olduğu için ayakta kalmakta zorluk çekiyorlar.

Türkiye‘nin de bir an önce Avrupa‘da uygulamaya geçen ve kısaca iyi tarım uygulamaları olarak adlandırılan Eurepgap sistemine geçmesi gerektiğine dikkat çekiliyor. Avrupa‘da marketler, üreticiye "Marketimde mal satmak istiyorsan Eurepgap‘a uygun üretim yapacaksın" diyor. Günaydın‘ın verdiği bilgiye göre Eurepgap, ürünün yetiştirildiği topraktan başlayarak, sulama suyunu, kullanılan gübrenin ilacın standartlara uygun zamanda ve miktarda verilip verilmediğini kayda alan bir sistem.
Dolayısıyla Avrupa marketlerinde tarımsal ürün satabilmek için ürünün yetiştirildiği toprağın da, sulama suyunun da standartlara uygun olması gerekiyor. İşte Türkiye‘de bu sisteme geçilerek, ürünlerin barkodlanması ve pürüz çıktığında geriye doğru giderek sorunun kaynağında çözülmesi gerektiğine dikkat çekiliyor.

Sağlıklı zirai üretim için neler yapılmalı?

•Zirai mücadele ilaçları, reçeteye bağlanmalı ve ziraat mühendisleri tarafından satılmalı,

•Sorumlu ve zorunlu zirai danışmanlık uygulamasına geçilmeli,

•Ürünlerde sorun çıktığında geriye doğru takip edilerek, sorunun kaynağına ulaşmayı sağlayan barkod sistemine geçilmeli,

•Suriye ve İran‘dan kaçak yollarla giren ve zirai mücadele pazarının yüzde 3‘ünü oluşturan, eski jenerasyon ilaçların girişi önlenmeli.

Okunma Sayısı: 574