'DOMATES' POLEMİĞİ - SABAH
YÖK Başkanı Özcan'ın tohum ithalini eleştirerek "İçine genetik mekanizma yerleştirirler. Bir milleti yok edebilirsiniz" demesi, yeni bir tartışma başlattı.
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan‘ın ABD ve İsrail‘den tohum ithal edilmesini eleştirerek domates ve buğday tohumları için "artık genetik programlama diye bir şey var, içine bir genetik mekanizma yerleştirirler. Hiç bilmediğimiz hastalıklara kapılabiliriz. Böyle şeylerle, zamanla bir milleti yok edebilirsiniz. Öyle bir şeyler yerleştirirler ki 20 yıl içinde o tohumdan yiyen insanlar ölür" iddiasında bulunması yeni bir tartışma başlattı. Bilim insanlarının Özcan‘ın sözlerine ilişkin görüşleri şöyle:
Gökhan Günaydın (Türkiye Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı): Domates tohumunda Türkiye neredeyse tümüyle dışa bağımlı. Ama Türkiye‘ye giren tohumlar GDO‘lu değil. Çünkü GDO‘lu tohum getirmek ve ekmek yasak. Bu çerçevede Türkiye‘nin tohumlarda kendine yeterli duruma getirilmesi şart ancak 20 yılda millet ölebilir gibi bir açıklamanın abartılı olduğunu düşünüyorum.
Prof. Dr. Şeminur Topal (Yıldız Teknik Üniversitesi Biyomühendislik Ana bilim dalı öğretim görevlisi): Yıllardır ben bu tip tehlikelerin varlığından bahsediyorum. Tohumun genleriyle oynadığınızda ya da yeni bir gen eklediğinizde onu bir mekanizma haline sokuyorsunuz zaten. Biz söylediğimizde bilgi kirliliğiyle suçlanıyoruz umarım YÖK Başkanı söylerse kıymete biner.
Prof. Dr. Selim Çetiner (Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Görevlisi): Yurtdışından ithal edilen tohumların 20 yıl içerisinde insanları öldürmesi gibi hiçbir bilimsel dayanağı olmayan iddiaların dile getirilmesi son derece hazin. Bir kere domateslerin genetik programlanması gibi bir şey yok. Bu tamamen teknoloji karşıtlarının uydurdukları, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan iddialar. İnsanlarımızı korkutarak, bu konudaki tartışmayı bilimden uzak tutma sloganlarından birisi. Bu cadı avı gibi bir şeydir. Bir profesöre, bir akademisyene bu yakışmıyor. Sayın Özcan, komplo teorileriyle düşünmenin sefaletinden kurtulamayan grupların ürettiği teknoloji karşıtı söylemlere itibar etmemeli, onun yerine bilimsel verilerin ışığında araştırma yapacak üniversite ve enstitülerin çalışmalarına bir dizi engel getiren Biyogüvenlik Yasası‘nın düzeltilmesine öncülük etmelidir.