DÜNYA GIDA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

DÜNYA GIDA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI
BURSA
18.10.2010

Ulusal Tarım Politikası Yoksa, Tarımda Kendine Yeterlilik de Güvenli ve Yeterli Gıda da Yoktur!

 

 

16 Ekim "Dünya Gıda Günü" nedeniyle TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi, TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şubesi ve TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Bursa Şubesi ortak bir basın açıklaması yaptı.

Yapılan Basın açıklamasına Şube Başkanımız Doç. Dr. Ertuğrul AKSOY ve Şube 2. Başkanımız Orhan SARIBAL, Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Serkan  DURMUŞ, Kimya Mühendisleri Odasını temsilen Kimya Mühendisi Bahar MESTAN, TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Fikri DÜŞÜNCELİ ve BAOB Dönem Sözcüsü Remzi  ÇINAR katıldı.

 

ULUSAL TARIM POLİTİKASI YOKSA

TARIMDA KENDİNE YETERLİLİK DE GÜVENLİ VE YETERLİ GIDA DA YOKTUR

  18 EKİM 2010

 

      1970‘lerden bu yana "Açlığa Karşı" ve "10 Yıl İçinde Açlığı Bitirme"ye yönelik   söylemlerle BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) nezdinde yürütülen çalışmalar beklendiği gibi sonuç vermemektedir. Bunun başlıca nedeni gelişmiş ülkelerce oluşturulan uluslararası gıda üretim ve ticaret düzeni ve bunların az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler aleyhine yarattığı yoksullaştırıcı sonuçlardır.

 

Dünyada bir yanda aşırı üretim ve tüketim ve sonucunda obezite önemli bir sorun alanı haline gelirken; diğer tarafta kronik açlığın devam etmesi bunun en basit göstergesidir. Belli coğrafyalardaki insanlar sürekli bir gıda yetersizliği içindedirler. Böylesi bir manzarada; kronik açlığın faturasını ne iklim değişikliğine, ne coğrafi yetersizliklere çıkartmak mümkündür.

 

1996 yılında 2015 yılı için dünyada aç sayısının 400- 500 milyon kişiye inmesi hedeflenirken; aç sayısının şimdiden 1 Milyara çıkmış olması, önümüzdeki dönemde bu açlığı ortadan kaldırabilecek biçimde yeni politikaların benimseneceği noktasında iyimserlik yaratmamaktadır.

Biz gıda mühendisleri, ziraat mühendisleri ve kimya mühendisleri  "ülke tarımının daha iyi noktaya getirilebilmesi  ,  gıda üretiminin kaliteli ve gıda güvenliğne uygun koşullarda yapılabilmesi adına  çalışmakta ve politikalar üretmekteyiz.

 Ancak; gıda güvencesi sağlanmadan, kaliteli gıda arzı ve gıda güvenliğinden söz edilemeyeceği açıktır. "Yeterli miktarda, uygun fiyatta ve kalitede, güvenli ve sürekli gıdaya ulaşmak" bir insanlık hakkıdır. Bunun sağlanması, ancak uzun soluklu ve kararlı politikalarla mümkün olabilecektir.

Kronik açlık henüz ülkemiz gündeminde olan bir sorun değildir. Ancak; beslenme yetersizliklerinin ve gelir dağılımındaki dengesizlikler nedeniyle yeterli gıdaya ulaşımda güçlüklerin azımsanamayacak boyutta olduğu bir gerçektir. İnsan beslenmesinde temel ihtiyaç olan hayvansal protein kaynaklarının tüketimi, gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında ülkemizde yaklaşık dörtte bir daha düşüktür. Oysa yetersiz protein alımının insanın bedensel ve mental sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğu bilinmektedir. Et ve süt fiyatlarını yüksek oluşu, fiyatların gerçekçi seviyelere çekilememesi ve bu yönde sağlıklı politikalar oluşturulamayışı, bu tablonun en önemli etkenlerindendir.

Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verileri, Türkiye‘de açlık sınırı altında 550 bin, yoksulluk sınırı altında ise 16 milyon kişinin (%22) yaşadığını göstermektedir. Türkiye‘de kişi başı yıllık et tüketim miktarı 6 kilogramın; kişi başı süt tüketiminin  ise 25 litrenin altında olduğu dikkate alındığında çocuklarımızın  yüzde 27.4‘ nün  kronik beslenme yetersizliği yaşamasına, doğurganlık çağındaki kadınların yüzde 27‘sinin yetersiz beslenmesine ve  0-12 yaş aralığındaki çocuk nüfusun yüzde 71‘inin salgın hastalıklara açık olmasına şaşırmamak gerekir.

 

Temel gıda maddelerini üretme potansiyelimizin yüksekliği dikkate alınacak olursa, son yıllarda yaşanan tarımdan kaçış, tarım ve gıda alanındaki hatalı politikaların sonucudur.

 

•·        Ürettiğinin karşılığını alamayan, yeterince desteklenmeyen her geçen gün borçlandırılan, yerinden, yurdundan ve toprağından koparılan 3.5 milyon kişi,

•·         Üretimde kullanılmayarak boş bırakılan 2.5 milyon hektar tarım arazisi,

•·        250 bin-1 milyon baş hayvan varlığı olan ülkelere muhtaç edilen hayvancılık sektörü ve et üretimi,

•·        Destekleyici, koruyucu ve sübvanse  edici bir kurumdan yoksun, girdi maliyetlerinin  altında ezilerek süt üretiminden kopan  süt üreticileri,

•·        Avrupa Birliği üyelerini de besleyecek tarım potansiyeline ve tarımsal üretim gücüne sahip kendine yeter Türkiye‘den  bir çok tarımsal ham madde kaynağı ürünlerde net ithalatçı bir Türkiye,

•·        Ziraat, Gıda ve Kimya Mühendisleri odaları başta  olmak üzere sivil toplum örgütlerinin, konunun uzmanı kişilerin  tüm uyarılarına rağmen Ülke insanının yeterli, güvenli, kaliteli ve denetlenebilir gıdaya erişimini engelleyecek, binlerce ( yaklaşık 25 bin) Ziraat, Gıda ve Kimya Mühendisini işsiz bırakacak küresel sermayenin istekleri doğrultusunda çıkarılan, kanunlar yönetmelikler, (Gıda, Biyogüvenlik,  Tohum kanunları vb)

Son yıllarda uygulanan yanlış tarım politikaların ESERİ‘ dir.

Bu yanlışlığı düzeltmek ve tarımsal üretimde dengeleri sağlıklı bir biçimde yerine oturtmak için biran evvel çözüme yönelik politikalar gözden geçirilmeli, kısa ve uzun vadedeki öncelikler belirlenmelidir. İthalat; ancak gelişmiş ülkelerle eşit kulvarlarda koşulabildiğinde, ithal ürünlerle rekabet edilebilir hale gelindiğinde üreticiye zarar vermeyecek bir ticari hareketliliktir. Et sorununda yapıldığı gibi, piyasayı düzenlemek üzere ithalata yönelmek, sorunun boyutunun büyümesine neden olmaktadır. Et ithalatına yönelik kararının alındığı günden bu yana yaşananlar bunu açıkça göstermiştir. Piyasa dengelerini düzeltecek olan ithalat değil, önce doğru ve gerçekçi destekler, peşinden etkin ve yeterli bir denetim ve müdahale kurumlarının hayata geçirilmesidir. Bunu sağlayamadığımız sürece açılan ithalatın birçok üründe artarak devam edeceğini bilmemiz gerekmektedir.

 

Gerek üretici gerekse tüketici boyutunda yaşanan ekonomik sıkıntılar, gıda güvenliğini de riske atmaktadır.. Yeterli düzeyde yapılmayan denetimler; yıllardır bu düzenin sürmesine olanak tanımaktadır. Gelirinin yarısına yakınını gıdaya ayırmak zorunda kalan kişiler için en önemli kriterin ucuzluk olacağı açıktır.

 

Gıda güvenliği ve güvencesini sağlamak için bu sarmaldan çıkışa yönelik bütünsel politikaların geliştirilmesine ihtiyaç vardır. 16 Ekim Dünya Gıda Günü‘nde bir kez daha talep ediyoruz: Ülke olarak tarım üreticisini üretimden kopartmayacak, tüketiciye güvenli ve ekonomik ürünler sunacak düzeni hep beraber kuralım. Sadece ekonomi ve piyasa gözlüğü ile bakmadan, stratejik öneme sahip tarım ve gıda sektörünü güçlendirelim, kayıt dışını engelleyelim. Alım gücü düşük kesimlerin yeterli ve sağlıklı beslenmesini sağlamak üzere doğru ve uzun soluklu politikalar geliştirelim. Güvenli gıda arzını sağlamak amacıyla denetimlerin kamu eliyle etkin bir biçimde gerçekleştirilmesini sağlayalım.

 

Kamuda tarım ve  gıda alanında temel strateji ve politikaların belirlenmesinde ve bunların uygulanmasında görev almak üzere; başta gıda mühendisleri, ziraat mühendisleri ve kimya mühendisleri  olmak üzere, ilgili tüm meslek gruplarını istihdam edelim. Son günlerde yaşanan krizler; gıda ile ilgili tüm aşamalarda konu uzmanlarının varlığının ne kadar gerekli olduğunu göstermiştir.

Tarımsal üretimde kendine yeterliliğin sağlandığı; üretenlerin tarımsal üretimden ve toprağından koparılmadığı; yeterli, kaliteli, güvenli, denetlenebilir ve ekonomik gıda üretiminin sağlandığı; stratejik öneme sahip tarımın kanunda öngörüldüğü oranda desteklendiği; ülke insanından, emekten ve üreticiden yana ulusal tarım politikalarının uygulandığı;  üretilenlerin eşit, adil ve hakça paylaşıldığı Dünya Gıda Günlerine ulaşmak dileğiyle

Dünya Gıda Gününüz Kutlu Olsun !!!!!!!!!

 

Serkan DURMUŞ                      Ertuğrul AKSOY                       Ali ULUŞAHİN

Gıda Müh. Odası                     Ziraat Müh. Odası                   Kimya Müh. Odası

Bursa Şube Başkanı                Bursa Şube Başkanı                 Bursa Şube Başkanı

Okunma Sayısı: 1487
Fotoğraf Galerisi