EKO TURİZMİN GÜNLÜK BEDELİ 35 YTL - CUMHURİYET TARIM
Akın BODUR - Mehmet Emin BERBER
MARMARİS - Turizmin doğal yaşama olumsuz etkisini azaltmak için ‘eko turizm‘ projesi üzerinde çalışma yaptıklarını vurgulayan Doğa Derneği Başkanı Güneysin Aydemir, ekoturizmin; doğal alanlara yapılan çevre koruyucu ve yöre insanının refahını geliştiren sorumlu bir turizm olduğunu belirtti. Günümüzde turizmin ana motivasyon olup, kültür ve doğa korumanın geri planda kaldığına dikkat çeken Aydemir, şöyle konuştu: "Türkiye gibi kültür ve doğa çeşitliliğine sahip ülkelerde, ana motivasyon turizm olunca, kültür ve doğa geri planda kalıyor. İnce nokta budur."
TATUTA projesiyle ekoturizm kapsamında yabancıların günlük 35 YTL‘den sunulan kırsal alanda geçici bir süre yaşayıp, çalışmasına olanak verildiğini de belirten Güneşin Aydemir, bunun yöre halkının ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan gelişmesine de katkı verdiğini ifade etti.
Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Yönetim Kurulu Üyesi ve Küresel Isınma Girişimi İzmir Sözcüsü Z. Vezan Karabulut, iklim değişikliğini ‘kitle imha silahı‘ olarak tanımladı. Karabulut, "Bugün karşı karşıya kaldığımız en büyük sorun küresel ısınma ve bunun yansıması olan iklim değişikliğidir. Bu, terörizm tehdidinden bile daha ciddidir, iklim değişikliği bir gerçektir ve sonuçlarına da hazır olunmalıdır" dedi. Küresel ısınmanın insan faaliyetlerinden kaynaklanmakta olduğunu anımsatan Karabulut, şu görüşlere yer verdi:
"İnsanlar faaliyetleriyle yılda 7 milyar ton karbondioksiti doğaya bırakıyor ve karbondioksitin ömrü ise 200 yıldır. Türkiye‘de de 1990-2004 yılları arasında, yüzde 72 oranındaki artışla 294 milyon ton karbondioksit üretti. Bugün en fazla karbondioksit üreten 20 ülke arasındayız. Karbondioksit oranı son 10 yılda yüzde 50 arttı ve dünyadaki bu artışa da Türkiye yüzde l‘lik katkı sağladı. Peki ne yapmak gerekiyor? Karbondioksit emisyonlarını azaltmak gerekiyor. Hem de yüzde 80-90 oranında azaltmak gerekir."
Akdeniz‘deki çevre derneklerinin ortak toplantısında ‘küresel ısınma ve kuraklık‘ adlı sunumunda, küresel ısınmanın devam etmesi halinde 39 tropikal hastalığın küresel olarak görülebileceğini ve Türkiye‘nin de 100 yılda Kuzey Afrika‘ya dönüp, tropikal iklime sahip olacağını belirten Karabulut, sıcaklığın 5 dereceye kadar artacağına da dikkat çekti. Türkiye‘de risk yönetimi olmadığını ve sadece kriz yönetiminin bulunduğunun altını çizen Vezan Karabulut, küresel ısınmayla ülkemizde kuraklığın artacağını, Akdeniz Bölgesi‘ndeki Seyhan Havzası‘nın da kuraklıktan en çok etkilenecek bölgenin başında geleceğini söyledi.
Küresel ısınma ile küresel iklim değişikliğinin aynı şey olmadığına ve sadece ısınmanın etkilerinden biri olduğuna dikkat çeken İstanbul Üniversitesi Fizik Bölümü araştırma görevlisi Fatma Aydoğmuş da, buzulların erimesiyle 2100 yılına kadar deniz suyu seviyesinin yükselmesinin 60 santimetreyi bulacağının sanıldığını anlattı. 1990‘lı yıllardan sonra ciddi tehlikenin başladığını ifade eden Aydoğmuş, bunun insan bedeninde bozulmayı getirip, yeni koşullara uygun gelişmeleri getireceğini söyledi.