EKOHABER: KATMA DEĞERLİ TARIM ATAĞI - 12 NİSAN 2022
Katma Değerli Tarım Atağı
İklim krizi ve kuraklık tehlikesinin yanı sıra pandeminin ardından patlak veren Rusya-Ukrayna savaşı birçok ülkenin tarım ve hayvancılık politikalarında değişikliğe gitmesine yol açtı.
Semih AYDIN
Tarımda kendi kendine yetebilme kavramı ön plana çıkarken, ülkeler bir yandan da tarım topraklarını koruyarak tarımda sürdürülebilirliği sağlayacak politikalara ağırlık vermeye başladı.
Türkiye İhracatçılar Birliği (TİM), Tarım ve Hayvancılık Sektörlerinde Sürdürülebilirlik Eylem Planı’nın detaylarını kamuoyuyla paylaştı. Plan kapsamındaki hedefler ise Tarımsal Üretim, Tarımsal ve Hayvansal Üretim, Su Ürünleri Yetiştiriciliği, Tedarik Zinciri-İşleme-Paketleme, İklim, İnsana Yakışır, Su ve Enerji, Kamu ve STK Ortak Çalışma Platformu, Döngüsel Ekonomi gibi 10 ana başlık altında belirlendi. Böylelikle iklim değişikliği kaynaklı kayıp ve zararların etkisinin azaltılması ve tarım sektörünün AB’ye ihracatında Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum sağlanması amaçlanıyor. Tarım sektörü temsilcileri TİM’in Tarım ve Hayvancılık Sektörlerinde Sürdürülebilirlik Eylem Planı’nı ve Bursa’da bu alanda gerçekleştirilen çalışmaları Ekohaber için değerlendirdi.
Özer MATLI
Bursa TB YK Başkanı, TOBB YK Üyesi
En temel sorun tarıma bakış açımız
Mevcut tarım politikalarımızın hele ki böylesi bir süreçte yeterli olduğunu söylemek maalesef çok güç. Pandemi ile birlikte bilindiği üzere tüm dünya bir değişim içerisine girerken, yerli ve milli üretim, kendi kendine yetebilir olma kavramları ön plana çıkmıştır. Tarım ve gıda tedarik zinciri, sistemler arasındaki bağlantı noktasında bulunduğundan dolayı tartışmasız önemdedir. Bundan dolayı savunma sanayi gibi tarım da stratejik bir sektördür. Öyle ki iklim krizi ve tehlikeli boyutlara ulaşan kuraklığın yanı sıra, pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşı ülkelerin tarım politikalarında değişime gitmelerine yol açmaktadır. Dolayısı ile tüm bu gelişmeleri dikkate alarak değerlendirdiğimizde Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin açıkladığı eylem planını kuşkusuz çok önemli ve değerli görüyorum. Yaşadığımız toprakların eşi benzeri olmadığının farkına vararak planlama yapmanın ve teknolojiden beslenerek mevcut kaynaklarımızı en etkin biçimde kullanmanın bizim en büyük fırsatımız olduğu kanısındayım. Ülke sanayisinin lojistik olarak kavşak noktasında bulunan Bursa`nın sanayi alanında gelişimini sürdürürken, tarım sektörüyle entegre bir şekilde büyümesini sağlamak Bursa Ticaret Borsası olarak en önemli misyonlarımızdan biridir. Çünkü yarınlarımız için tarımın sürdürülebilir olması ve doğanın korunması gerektiğinin son derece farkındayız ve tüm çalışmalarımızı bu doğrultuda sürdürmeye gayret ediyoruz.Tarım sektöründe maalesef ki bence en temel sorun; sektöre olan bakış açımızdır. Öncelikle ülke olarak tarım sektörüne olan bakış açımızı değiştirmemiz, sektöre hak ettiği önem ve değeri vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca, hızla artan dünya nüfusu ve iklim değişikleri de tarıma daha profesyonelce yaklaşmayı gerekli kılmaktadır. Gerçekten dünya üzerindeki en bereketli topraklara sahip ülke olduğumuzu söylesek de bugüne kadar bu potansiyelimizi yeterince değerlendirdiğimizi ne yazık ki ifade edemeyiz. Bu tereddütlerimizi giderebilmek için maliyetleri düşürecek ve verimlilik artışı sağlayacak yüksek teknolojili tarım uygulamalarına geçilmesi, bu alanda insan gücünün yetiştirilmesi, çiftçiye üretimin her aşamasında bilgi ve teknik yardım sunulması, genç nesillere bu alanda iş yapmaları konusunda teşvikler verilmesi ve daha etkin bir kooperatifçilik sisteminin hayata geçirilmesi gibi uygulamaların yer aldığı kapsamlı tarım politikalarına olan ihtiyacımız apaçık ortadır. Yüksek teknolojili tarım için özellikle ölçek ekonomilerinin sağlanması ve özel sektör-devlet iş birliğinin artırılması gerekir. Tarım sektöründekilerin gelir ve katma değerinin artırılması, çiftçiliğin bir meslek haline getirilmesi özellikle işsizlik sorununun çözümü için de çok önemlidir.
Avrupa Birliği’nin ortaya koyduğu Yeşil Mutabakat, tarım ürünleri ihracatının yüzde 30’unu Avrupa Birliği üyesi ülkelere yapan Türkiye’yi oldukça yakından ilgilendirmektedir. Ticaretimizin devamlılığını sağlamak adına Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı doğrultusunda, tarımda pestisit ve kimyasal gübre kullanımını azaltmalı, Ar-Ge ve inovasyona ağırlık vermeli, teknoloji odaklı sürdürülebilir tarım uygulamalarını ve organik tarımı geliştirip teşvik ederek ülke geneline yaymalı; gıda üretimini, nakliyesini, pazarlamasını ve tüketimini kapsayan gıda zincirinin, ekolojik denge gözeterek çevresel etkilerini ve israfı en aza indirecek stratejileri vakit kaybetmeden hayata geçirmeliyiz.
Prof. Dr. Senih YAZGAN
UYMSİB YKB Yrd.
Yeşil dönüşüm sağlamak avantaj getirir
Tarım ve hayvancılık sektörleri için atılan adımlar hepimizin geleceğini ilgilendiriyor. Tarım ve hayvancılık sektörlerinin iklim şartlarıyla ilişkisini düşündüğümüzde bir eylem planı oluşturmanın ne kadar gerekli olduğunu görebiliriz. Bu eylem planının ülkemizin tarımsal üretimde çevreye ve insan sağlığına duyarlı üretime geçişte yol gösterici olduğunu düşünüyorum. Bu hedefleri başarabilmek için üreticilerimizi bir araya getirmek çok önemli. Üreticilerimizle birlikte üniversite, özel sektör, kamu ve sivil toplum örgütleri iş birliğini sağlayarak tarımsal üretimimizin yeşil dönüşümünü sağlarsak hem Avrupa hem de büyük bir ithalatçı olan Rusya pazarına yakınlığımızı avantaja çevirerek bir tarımsal ihracat üssü haline gelebiliriz. Gıda sektöründe ulusal ve uluslararası düzeyde faaliyet gösteren çok sayıda firmanın fabrikaları ilimizde yer alıyor. Firmalar Bursa’yı; önemli bir tarım kenti olması, hammaddeye ulaşmanın kolaylığı, ulaşım kolaylığı, büyük pazarlara yakınlık, kalifiye eleman imkanı gibi pek çok nedenlerle tercih ediyorlar. Ayrıca Bursa ürün çeşitliliği ve üretim miktarı bakımından Türkiye’nin önemli tarım merkezlerden biri. Üretilen ürünlerin çok çeşitli olmasının yanı sıra birçoğu ilimize özgüdür. İlimize özgü olan ve ihracat potansiyeli yüksek olan bu ürünlerin bir kısmı coğrafi işaret belgesi almış olup, Türk Patent Enstitüsü’nce tescil edilmiştir. Biz UYMSİB olarak 1987’den beri Bursa’da yaş meyve ve sebze sektörünün katma değerini ve ihracatını artırmak için faaliyet gösteriyoruz. 2021 yılında bir önceki yıla oranla yüzde 9 artışla 159,5 milyon dolar ihracata imza attık. Bursa Siyahı İnciri’ni Uzak doğu ve daha birçok ülkeye tanıtmak ve üretim hacmini artırmak amacı ile “Bursa Siyah İncir” tanıtım filmi çekimini de gerçekleştirdik. Yine yaş meyve sebze sektörü için önemli bir ithalatçı ülke konumunda olan Kanada pazarında, sektörün dijital ve offline alanlarda daha etkin ve geniş tanıtımı, pozitif algının iyileştirilmesi için Bursa Siyah İnciri ve Ayva hedef ürün grupları ile 4 yıllık UYMSİB’in Kanada’ya Yönelik Turquality Projesi başvurumuz, Ticaret Bakanlığı tarafından 2021 yılı itibariyle onaylandı. Böylece Türkiye markası ve ülke imajını güçlendirerek Türkiye yaş meyve sebze sektörü ihracatının arttırılmasına da katkı sağlayacağız.
Dövizdeki son dönemdeki artışlara bağlı olarak başta mazot, enerji, zirai ilaç ve gübre gibi üreticinin temel girdilerinde yüksek fiyat artışlarını da beraberinde getirdi. Bu durumun 2022 yılında üretimi olumsuz yönde etkileyeceğinden endişe ediyoruz. Üreticinin temel girdilerindeki yaşanan ve yaşanacak olan bu artışları bertaraf etmek amacıyla, devletin tarımsal üretime verdiği destekleri yeniden gözden geçirmesi, üreticiyi üretimden uzaklaştırmayacak destekler vermesi gerekiyor. Aksi takdirde 2022 yılı ihracatında uluslararası pazarlarda rekabet şartlarının aleyhimize işleyeceği ve ihracatta gerilemeler yaşanmasının kaçınılmaz olacağını düşünüyorum. Gıda sektöründe dikkat edilmesi gereken en önemli konu insan sağlığıdır, bu konu sadece ihracat açısından değil, iç piyasada tüketilen ürünler için büyük öneme sahiptir. Covid – 19 sonrasında gıdaya olan talep sektörümüz ihracatına da yansımıştır. Türkiye’de üretilen tarım ürünlerinin önemli bir bölümü ihraç edilmektedir. İhraç edilen ürünlerde gıda güvenliği en önemli husustur. Üretirken doğamızı ve üreten, tüketen insanlarımızın sağlığını koruyucu, çevreci, insan sağlığını birincil öncelik kabul eden bir üretim, ülkemiz için kaçınılmazdır.
Yasemin UYAR DUMAN
BUSİAD Gıda ve Tarım Gr. Bşk.
Teşvikler verimliliği ve kaliteyi artırmaya yönelik olmalı
TİM’in açıkladığı Tarım Sektöründe Sürdürülebilirlik Eylem Planı, ülkemizde tarımın gelişmesi için birçok önemli konuya değinmekte ve çözümler sunmaktadır. BUSİAD Gıda ve Tarım Uzmanlık Grubu olarak bizim de buna ekleyecek bazı önerilerimiz söz konusudur.
Tarım; toprağı kullanarak yapılan bitkisel ve hayvansal üretim faaliyetlerinin tümünü kapsar. Tarımda, bitkisel ve hayvansal üretim birbirini tamamlamakta, birinin atığını diğeri girdi olarak değerlendirmektedir. Bu nedenle tarımda sürdürülebilirlik için bitkisel ve hayvansal üretimin birlikte düşünülmesi gerekmektedir. Nitekim organik tarımdaki kapalı tarım yöntemi de bunu önermektedir. Bursa özelinde tarımsal çeşitliliği ve karlılığı artırmak amacıyla Bursa Tarım ve Orman İl Müdürlüğü, Üniversite, Bursa Ticaret Borsası, Bursa Sanayi ve Ticaret Odası, Ziraat Mühendisleri Odası, Ziraat Odası, Kooperatifler, Tarımsal Üretimle İlgili Özel Sektör Kuruluşları ve Yerel Yönetimler kendi bünyelerinde bazı çalışmalar yapmaktadır. Fakat, aynı alanda çalışmalar yapan bu kurumlar arasında daha etkin bir işbirliği sağlanmalıdır. BUSİAD Gıda ve Tarım Uzmanlık Grubumuz; özel sektör, üniversite ve kamu kuruluşlarından üyelerin katılımıyla düzenli olarak toplantılar gerçekleştirerek, tarım ve gıda konusunda şehrimize ve ülkemize fayda sağlayacak konularda çalışmalar yapmaktadır. BUSİAD’ın yeni yapılanmasında da özellikle Tarımda Sürdürülebilirlik ve Gıda Güvenliği ve Güvenilirliği konusunda bilgilendirici ve geliştirici faaliyetler yapacak ve düzenli raporlar yayınlayacağız.
Tarımsal üretimi cazip hale getirmek için teşvikler sağlanmakta ancak artan girdi maliyetleri karşısında yeterli olmamaktadır. Teşvikler üretim verimliliği ve kalitesini artırmaya yönelik olmalıdır. Tarımda sürdürülebilirlik için gençlerin bu alana özendirilmesi çok önemlidir. Genç girişimcilerin tarıma yönlendirilmesi için avantajlı tarımsal kredi imkânları ve teşvikler sağlanmalı, girişimcilik eğitimleri verilmeli ve girişimcilikleri desteklenmelidir. En önemlisi de, TİM’in Eylem Planı’nda da bahsedildiği gibi, tarım alanlarının terk edilmesinin önüne geçilmeli ve çiftçilik mesleğine saygınlığı geri kazandırılmalıdır.
Tedarik zincirinin her aşamasında uluslararası şartlara uygun denetimlerin etkin şekilde yapılması, ihracatımızı olumlu etkileyeceği gibi, iç pazarda da tüketicinin güvenini artıracaktır. Bunun önemi konusunda tüm paydaşlar bilinçlendirilmelidir. Kamu tarafından etkin kontrol ve denetimlerle hem ihracatçı, hem de iç pazarda tüketici korunmalı, üretilen ürünlere karşı güven duygusu sağlanmalıdır.
Türkiye’nin 2030 AB Yeşil Mutabakatı ve 2053 “karbon nötr” hedefi doğrultusunda tarımda sürdürülebilirliği sağlayabilmesi için ülkede organik tarım uygulamalarının desteklenmesi ve organik üretimin artırılması gerekmektedir. Çünkü organik/sürdürülebilir tarım karbon nötr hedefi için fosil yakıt yerine sürdürülebilir enerji kaynaklarının kullanımını önermektedir. Bu nedenle büyük bir bölümü güneş zengini ülkemizde tarımsal üretim işletmelerinde çatılarda güneş enerji panelleri kurulumu ve yeterli rüzgar verimi olan bölgelerde ise rüzgar enerji panellerinin kurulumu daha fazla desteklenmelidir.
Semih POLAT
BBB Tarım Peyzaj A.Ş. Gen. Md.
Kooperatifleşme elzem bir durumdur
Tarım ve Hayvancılık Sektörlerinde Sürdürülebilirlik Eylem Planı; Tarımda modernizasyon ve ihracata yönelik girişimleri arttırmak, toplum ve çevre sağlığını korumak adına önem arz etmektedir. Tarım ve hayvancılık sektörlerinde sürdürülebilirlik çalışmalarının temelinde doğayı, insan sağlığı ve hayvan sağlığını barındırarak hedef planların belirlendiği görülmektedir. Çiftçimizi ve toplumumuzu bilinçlendirecek eğitim ve programlarla üretimi dolayısı ile ihracatı da belli bir çizgi üzerinde tutmanın önemi oldukça açık belirtilmiştir. Tarımın modernizasyonu ile sürdürülebilir tarımın verimliliğini arttırmak mümkündür. Bu hedefler doğrultusunda uygulanacak politikaların ülke tarımını güçlendireceğine inanmaktayım. Çiftçimizi tarımda desteklemekteyiz. Bursa’mızın verimli topraklarında yetişebilen ve ahududu, yaban mersini, aronya, gojiberry, çilek, lavanta gibi katma değeri yüksek olan ürünlerimizde çiftçimize hibeli fide/ fidan desteği sağlamaktayız. Bursa’nın incisi olarak bilinen Bursa siyah inciri, Gürsu marka tescilini almış olan deveci armudu, Gemlik zeytini gibi birçok üründe çiftçilerimize destek vermekte ve B2B organizasyonlarımız ile bu ürünlerin ihracatına öncülük etmekteyiz Çiftçilerimizi üretimde desteklemek tarımda dinç tutabilmek adına teşvikler verilmektedir. Üretim materyali, gübre, danışma ve destek teşvikleriyle bu dinamikler korunmaktadır. Genç girişimcilere uygun teorik ve uygulama eğitimleri verilmesi dahilinde tarım ile buluşturmaktayız. Kendi bahçesini kurmak isteyen genç girişimciler teşviklerden faydalanarak üretim ile buluşturulabilir. Gıda tedarik zincirinin etkin şekilde kısaltılması ancak planlama politikaları ile mümkündür. Yerel üreticilerle yeniden ve doğrudan bir bağlantı kurulması, kooperatifleşme ve kooperatiflerin desteklenmesi elzem bir durumdur. Gıda tedarik zinciri de buna bağlı olarak koordineli bir şekilde kısa gıda tedarik zincirine geçmelidir. Kısa gıda tedarik zinciri çevre, halk sağlığı eksenli ve sosyal adalet üzerine temellendirilmelidir. Türkiye’nin 2053 “Karbon nötr” hedefi doğrultusunda azotlu gübre kullanımını azaltılması ve alternatif gübre kullanımının teşvik edilmesi sağlanacaktır. Azotlu gübre kullanımının doğurduğu sonuçlar; tuz miktarının yükselmesi, mikroorganizma faaliyetlerinin düşmesi, topraktan yeterince verim alınamaması, yeraltı sularının kirlenmesi, ürün kalitesinin düşmesi, İleriki dönemlerde toprakta erozyon yaşanması gibi etkileri olacaktır. Çiftçilerimizi çevreye zararı olmayan alternatif gübrelere yönlendirmek sürdürülebilir tarım açısından önemli bir adım olacaktır.
Serkan DURMUŞ
Gıda Müh. Od. Bursa Şb. Bşk.
Geleceğimiz güçlü tarım ve gıdada
Tarım ve gıda sanayinde ülke olarak varlık içerisinde yokluk çektiğimizi söylesek sanırım mübalağa etmemiş oluruz. Verimli topraklarımız, zengin biyoçeşitliğliğimiz, tecrübeli, cefakâr insan kaynağını oluşturan çiftçilerimiz ve yeterli makine ekipman varlığımız ile bugün tarımın getirdiği sorunları en az hissetmemiz gereken ülkelerin başında olmamız gerektiği gerçeği ile gelinen noktadaki durumumuzu ülke olarak ciddi anlamda sorgulamamız gerektiğini düşünmekteyim. Tarım ve Hayvancılık Sektöründe Sürdürülebilir Eylem Planı’nı çok önemsiyorum. Ancak Eylem Planı kadar önemli olan bir unsurun eyleme geçme kararlılığı olduğunun altını çizmek isterim. Ülke olarak kaybettiğimiz yılların getirdiği sorunları çözmek ve halkımızın sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişebilme güvencesini garanti altına alabilmek adına bir an evvel harekete geçerek krizi fırsata çevirmemiz gerektiğini düşünmekteyim. Günümüz gerekliliğini ortaya koyan bir tarım ve gıda politikasının tüm kurumlar tarafından ortak payda oluşturularak sahiplenilmesi ve hayata geçirilmesi gerekliliği kaçınılmazdır. Bugün tarım ve gıda alanındaki tüm planlar ve çalışmalar revize edilip tekrardan oluşturulmalıdır. Dünyada gelişen politikalar ve çeşitli koşullar tarım ve gıda politikalarını bambaşka bir noktaya getirmiştir.
Bursa’da ekilebilecek her bir metrekare alan ekilmeli ve tarıma kazandırılmalıdır. Çünkü Bursa’nın tarımsal altyapısı ve tecrübesi aslında ülkemiz tarım hafızası ile eşdeğerdir. Özellikle Bursa’da oluşturulmaya çalışılan tarım platformunu ve tarım ve gıda sanayindeki farkındalık çalışmalarını çok başarılı bulmakla beraber ana çözümün tarımdan kopmuş köylü ve çiftçilerimizin tekrar tarıma kazandırılarak hem kendi hem de ülke refahı için ekip biçmesini sağlamamız olduğunu düşünüyorum. Teşvikler ürün ve verimlilik bazlı olmalı ve bakanlığımız burada çiftçimizin garantörü olmalıdır. Kooperatifleşme teşvik edilmeli tarladan sofraya gıda erişiminde aracılar kaldırılarak hem üretici hem de tüketici kazanmalıdır.
Tarım ve gıda öğretimi ilköğretim müfredatına alınarak gelecek nesiller şimdiden eğitilmeli genç çiftçiler tarıma teşvik edilerek özendirilmelidir. Tarım ve gıda sanayinde yapılacak çalışmalar milli güvenlik unsuru olarak kabul edilmeli 7’den 70’e tüm kurumlar tarafından sahiplenilerek topyekün bir şekilde olmalıdır. Geleceğimizi ancak güçlü tarım ve gıda sanayi ile tesis edebiliriz. Tarım dışa bağımlı bir yönetim anlayışı ile sürdürülemeyecek kadar milli bir güvenlik meselesidir.
Dr. Fevzi ÇAKMAK
Ziraat Müh. Od. Bursa Şb. Bşk.
Teşvikler yeterli olsa tarımımız bu halde olmazdı
TİM’in açıkladığı planda hayvancılıkla ilgili hedefler yetersiz kalmış. Hayvancılığın girdi maliyetinin azaltılması ile ilgili çözümler sunulmamış. Meraların korunması ve ıslah edilmesi ile ilgili bir hedef konulmamış. Tarımsal sulamadaki kayıp kaçak oranının azaltılması ve verimli sulamanın yapılabilmesi için gerekli olan kapalı sistem ile tarlaya taşıma ve tarlada çiftçinin eğitimi ile basınçlı ve bilinçli sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması ile ilgili konuya değinilmemiş. Çiftçinin ürettiği ürünlerin katma değerli ürünlere dönüştürülmesi ve daha çok gelir elde etmesinin sağlanması, üretilen ürünlerin marka yaratılarak uluslararası piyasalarda değerlenmesi ile ilgili çalışmalara yer verilmemiş. Çiftçinin örgütlenmesi ve üretici ile tüketici arasındaki zincirin azaltılarak en kısa yoldan ürünün üreticiye ulaştırılması ile ilgili bilgi yok. Özellikle sebze ve meyve gibi kısa sürede bozulan ve neredeyse 1/3’lük kısmı çeşitli nedenlerle çöpe giden ürünlerdeki bunun azaltılması ile ilgili çalışmalara yer verilmemiş. En önemlisi de iklim krizi kapıdayken bununla ilgili Ar-Ge çalışmalarının arttırılarak yerli çeşit ve hayvan ırkı geliştirilmesine yönelik çalışmalara yer verilmemiş. TİM, bütün bu saydıkları konuları çözebilmek için finans kaynağını nasıl sağlanacak, ne kadar sürede gerçekleştirilecekler ve en önemlisi idari bir yetki gerektiren bu konularda idari yetki gücünü nasıl sağlayacak? Bursa özelinde orta ve uzun vadede yerel yönetimlerin çalışmalarının olduğunu düşünmüyorum. Tamamen oy almaya yönelik günlük politikalar üretilmeye çalışıldığını düşünmekteyim. Yerelde yapılması gereken üretim tüketim ve pazarlama kooperatifleri eliyle ürünün pazara en az aracıyla ulaştırmasını temin etmek, girdi maliyetlerini aşağıya çekecek teknolojik yatırımlara destek vermek, yöreye özgü ürünlerde katma değerli ürünler yaratarak bunların markalaşması ve pazarlanması için gerekli teknik bilgi, donanın ve ekipman destekleri sağlanmalıdır. Teşvikler ya da destekler yeterli olsa bugün tarımımız bu durumda olmazdı diye düşünüyorum. Tarım yasasında desteklemelerle ilgili kesin hüküm olmasına karşın desteklemeler yasanın emredici hükmünün yarısına bile ulaşamadığı gibi zamanında da önenmemektedir. Olması gereken desteklemelerin daha ürün ekilmeden açıklanması, özellikle strateji ürünlerde havza bazlı üretim modelinde öncelikli ürünler belirlenerek bu ürünlerde çiftçinin kar elde edeceği şekilde fiyat politikası belirlenmesi gerekir. Genç çiftçilerin yeniden köyüne dönmesinin özendirilmesi için öncelikle çiftçiliğin itibarlı bir seviyeye çıkartılması, köylünün sorununun aslında kentte yaşayanların sorunu olduğu bilinciyle hareket edilerek gelir seviyesinin arttırılması sağlanmalıdır
Öncelikle çiftçinin örgütlenmesi ve arazilerin ekonomik işletme büyüklüğüne çekilmesi gerekir. Bu yapıldıktan sonra tarladan sofraya geçen süreçlerde içinde ziraat mühendislerinin çiftçiye danışmanlık yapacağı, tarladan sofraya kadar süreçlerin kontrol ve denetim altında tutulacağı, uluslararası standartlarda üretim yapılmasının teşvik edilmesi ve desteklenmesi gereklidir. Enerji sektöründen sonra en büyük karbon salınımı tarım sektöründe ve özellikle de hayvancılıkta gerçekleşmektedir. Sulak alanlar korunmalı, tarımda kullanılan aşırı su, gübre, ilaç kullanımının önlenmesi için teknik personelin çiftçi ile iç içe olduğu bir sistem kurgulanmalıdır. Ormanlarımız ve meralarımız korunarak yeşil alanların karbon emici yerler olduğu unutulmamalıdır.
Haber: EKOHABER
Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ.