Toplantı sırasında söz alan Atalık;

• tesisin, Ergene ve TOPRAKSU tarafından sulama amaçlı olarak inşa edilmiş olan 10 milyon metreküp kapasiteli Değirmenköy göleti su toplama havzaları içerisinde kaldığını,
• Silivri yerleşim biriminin güneyindeki geniş geyaltı sularını besleyen geçirimli toprak katmanları üzerinde bulunduğunu, her an büyük bir deprem bekleyen İstanbul‘da tesiste meydana gelebilecek bir sızıntının bu yer altı suyunu ve İSKİ‘nin bu suları sondajla Avrupa yakası halkına içme suyu olarak sunduğu ve burada yaşayan 8 milyon kişinin bu olumsuzluktan etkilenebileceğini,
• tehlikeli atıkların yakıldığı bu tesislerden çevreye yayılan dioksin ve furanların gıda maddeleri yoluyla insan bünyesine geçmesi halinde çok düşük dozlarda dahi kanser başlattıklarını, bu maddelerin su kaynaklarına karışarak evlerdeki musluklar vasıtasıyla herkese ulaşabileceğini,

belirterek, bu tesisin kurulması için seçilen yerin son derece yanlış olduğunu, mutlaka kurulması gerekiyorsa da yerleşim yerlerine yakın olmayan, su kaynaklarının beslendiği mekanlar üzerinde bulunmayan, çevresinde bitkisel ve hayvansal üretim yapılmayan yerlerin seçilmesi gerektiğini, böyle bir yerin de Marmara Bölgesi içerisinde bulunamayacağını ekledi.

Şube Başkanımız Atalık ayrıca, konuyla ilgili olarak 2001 yılında imzalanarak yürürlüğe girmiş olan ve Türkiye‘nin de taraf olduğu Stockholm Konvansiyonu‘nun tehlikeli atıkların kaynağında minimize edilerek zamanla da yok edilmesini belirttiğini, ülkemizin öncelikle kendini bağlayan bu taahhütler doğrultusunda hareket etmesi gerektiğini hatırlattı.