ENFLASYONUN YENİ SUÇLUSU KURU FASULYE!
ENFLASYONUN YENİ SUÇLUSU KURU FASULYE!
20 Nisan 2017
Ülkemizin öncülüğünde yapılan öneriler doğrultusunda Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Romada gerçekleştirdiği 146. Konsey toplantısında 2016 yılını "Uluslararası Baklagil Yılı" ilan etmişti. Teklifimizin altında kaldık.
Kuru fasulye ekim alanımız 2002 yılında 180 bin hektardan 2016 yılında 90 bin hektara geriledi. Buna paralel olarak üretimimiz de sürekli gerilerken ithalatımız ve nüfusumuz sürekli arttı.
Kuru fasulyede 1973teki 400 tonluk ve 1977deki 545 tonluk ithalatımızı göz ardı edersek ilk ciddi ithalat 1987 yılında 10 bin ton ile başladı. En yüksek düzeyine ise 2009 yılında 54 bin ton ile ulaştı. 2015 yılı ithalatımız 32 bin ton, 2016 yılı ithalatımız ise 34 bin ton oldu. İthalata yılda yaklaşık 40 milyon dolar ödüyoruz. 2017 yılının Ocak ve Şubat ayları kuru fasulye ithalatımız ise 6 bin tona ulaşmış durumdadır.
Kuru fasulye sıcak iklim bitkisidir. Ana vatanı Orta Amerikadır. Ülkemize 1500lü yıllarda giriş yapmıştır. Trakyanın ve Karadenizin kıyı şeritleri, Güneydoğu Anadolu Bölgemizin güney kesimi ile Ağrı ili dışında sulama olanağı bulunan Anadolunun her yeri kuru fasulye tarımına elverişlidir. Yıllık ortalama yağışı 500-1500 mm olan yerlerde yağışın arzu edilen dönemde düşmesi durumunda sulamadan da kuru fasulye tarımı yapılabilmektedir. Üretimin %90-95lik bölümü sulanan arazilerden sağlanırken, toplam üretim içinde Konya ve Karaman illerimizin payı %45tir.
İstenilen dönemde yağışın düşmediği yerlerde tarladan maksimum verim alabilmek için sıcaklık, toprak bünyesi ve bitkinin gelişme dönemlerini dikkate alarak sulama yapılması çok önemlidir. Verilen suyun miktar ve sıklığında yapılacak hata hastalığı artırarak verimi geriletmektedir. Kuru fasulye tarımında karık sulama verimi en çok artıran yöntemdir. Hasat konusu da verim ve kalite ile doğrudan ilgilidir. Depolama sırasında kuru tanelerin hava neminden etkilenmemesi için sık dokunmuş çuvallarda ve sıcaklığı 10 derecenin üzerine çıkmayan depolarda muhafaza edilmelidir.
Kuru fasulye tarımında hasat yaygın olarak elle yolunarak ya da orak ile yapılmaktadır. Bu yönüyle de kuru fasulye tarımı yoğun emek ister. Bu nedenle çiftçi kazanamadığı durumda öncelikle kuru fasulye gibi yoğun beden işçiliği isteyen bitkileri terk etmektedir. Çiftçinin örgütsüz yapısı onu tüccara muhtaç etmekte, çoğu zaman da emeğinin karşılığını kazanamadığından üretimden hızla uzaklaşmaktadır.
Ülke genelinde genellikle Nisan-Mayıs aylarında yaygın olarak kuru fasulye ekimi yapılmakta 100-120 gün sonrasında da hasat edilmektedir. Buna göre şu anda kuru fasulyedeki fiyat artışından kazanan, hasat sonrası ürününü hemen satan çiftçi değil, ürünü elinde bulunduran aracılardır.
Gündemde olan kuru fasulyenin gümrük vergisini sıfırlayarak yapılacak ithalat, fiyatı muhakkak bir düşürecektir. Ancak, ihtiyacın çok üzerinde alım yapılması halinde yaz sonu-sonbahar başı hasadı yapılacak kuru fasulye fiyatlarını doğrudan etkileyecek, fiyatta aradığını bulamayan çiftçi kuru fasulye üretimini terk edecek, gelecekte fiyatlar daha da artacaktır. Bu kural tüm bitkisel ve hayvansal tarım ürünleri için geçerlidir.
Aracı sayısındaki artış taşıma ve depolama konusunda yapılan hataları, dolayısıyla fireyi artırmakta fiyatı yukarı çekmektedir. Fiyatları indirmenin en etkili yolu çiftçinin kooperatif çatısı altında tüketiciye doğrudan ürününü ulaştırabileceği düzeni oluşturmaktır.
Ülkemizde ekonomik ölçütlerde sulanabileceği belirtilen 8,5 milyon hektar alanın bu güne kadar 6,3 milyon hektarı sulamaya açılabilmiştir. Modern sulama yöntemleri ile bu alanı 12 milyon hektara yükseltmek mümkündür. Bu alanın sadece 10-15 bin hektarlık bölümünü kuru fasulye tarımına ayırsak dışarıdan ithalat yapmamıza gerek kalmayacaktır.
Ülkemizde kuru fasulye ıslah çalışmalarının başladığı 1965 yılından bu yana Araştırma Enstitülerimiz ve kuruluşlar tarafından 19 adet kuru fasulye çeşidi geliştirilmiştir. Alışık olduğumuz damak tadı, dışarıdan ithal edilecek kuru fasulye çeşitlerinde elbette fark edecektir.
2010 yılında fiyatları indirmek için başlatılan canlı hayvan ve karkas et ithalatından ve 18 TL olan kıymanın fiyatının 2017 yılında 44 TLye çıkmasından da anlaşılacağı üzere sadece fiyat takibi odaklı politikaların ve ithalatın çözüm olmadığı ve olmayacağı, üretim ile sorunların aşılacağı ortadadır.
Her zaman hedefimiz kendimize yeterlilik düzeyinde yerel üretim ve yerel pazarlar olmalıdır.
Ahmet ATALIK
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
İstanbul Şube Başkanı